Sen bir gelirsin,
dünya ton değiştirir.
Gölgeleri uzun, sesi boğuk günlerim
bir anda nefes almaya başlar.
Bulanık zamanlarım var benim —
Flu, ağır, karışmaya üşenen.
Sen dokunduğunda
o tortu dibe çöker sanki;
gün biraz hafifler,
ben biraz.
Ben yarım nefeslerle yaşarım çoğu—
eksik soluklar, daralan göğüsler,
yetmeyen bir hayat hissi.
Ama sen yanımdayken
oksijen doluyor bedenime sanki
Tazeleniyor hücrelerim
kalbim daha diri, daha hızlı,
daha gerçek ritimlerde dans ediyor göğüs kafesimde
Sevişmek seninle,
ruhumun en karanlık raflarına
temiz hava girmesi gibi.
İyi geliyor,
bazen yakıyor —
ama hep gerçek.
Sevişmek seninle
Fizikî bir temas değil yalnızca;
ferahlık veren mentollü bir akım,
bütün bedenimde dolanıp
kendine yer açan bir dalga.
Uzun yıllar kilitli, tozlu kalmış loş odalara
temiz hava giriyor, güneş doğuyor gibi adeta
Sen sakin duruşunda bile güç taşıyan,
adam kelimesinin içini dolduran,
sırtımı dayayınca düşmeyeceğimi
bana unutturmayan.
Sen benim kıymetlim —
az bulunan bir ton,
kolay yazılmayan bir cümle,
zarif bir tesadüf.
Çok sevdiğim yer senin yanın.
Gürültünün bile sustuğu,
içimdeki düzensizliği
bir bakışla toparladığın yer.
Çok sevdiğim zaman
sana yaklaşan zaman:
mesafelerin eridiği,
kelimelerin cesaret kazandığı o an.
Ve çok sevdiğim duygu…
adını söylediğimde içimde
gizli bir kapıyı açan,
loş bir koridora ışık yakan,
yeni bir nefes başlatan şey:
Sen.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder