Ne zamandır yazamadım, elim değmedi...
Belki biraz da canım istemedi
sebepsiz
Aslında yazılacak bir sürü şey vardı
Geldi geçti...
Benim olur böyle zaman zaman
bir dönem gelir yazdıkça yazasım gelir
Sonra duraklama devrine giriverir pat diye elim, beynim, isteğim
Öylesi bir duraklama devrinden geçtim sanırım...
Şimdilerde yazasım var bol bol
Ben kağıt kalemi daha çok seviyorum galiba, gerçek defterlere daha çok yazıyorum böyle sanal olanlar yerine...
Ama buraya yazmayı da seviyorum
Neyse
beni çok güldüren bir anekdot yazarak bitireyim bari bu neden uzun zamandır yazmıyor oluşuma dair yaptığım açıklama yazımı
Dün bizim capon balığı ile yürüye yürüye ananeye gidiyorduk
kaldırımda fittirifittiri önden gidiyorken bizimki bağıdı bana
-Anne sen beni tabik et..
Tabik ?
Tabik, taaabiik !!!
Anne ben bunu daha öğrenememişim söölesene nasıııdı?
Ben: (kahkahamı bastırmaya çalışarak) Takip kızım Takip
(içimde hey Allahım ne çocuk :)))
BANA, AİLEME, YAPTIKLARIMA, YAŞADIKLARIMA, HİSSETTİKLERİME, KURGULADIKLARIMA DAİR NE VARSA KISA KISA...
13 Aralık 2008 Cumartesi
12 Kasım 2008 Çarşamba
Canım Babama 4 Kasım 2008
Canım Babacığım,
Koskoca bir yıl oldu sen gideli....
İnanması halâ zor
Kabul etmesi halâ imkânsız
Koskoca bir yıldır ben babasızım...
Nasıl zor geçti gidişini takip eden sene benim için bir bilsen canım babam...
Her zamankinden daha çok ihtiyaç duydum senin güvenli limanına sığınmaya
Ama gitmiştin....
Bazen o kadar çok, ama o kadar çok özledim ki seni
Dile getirmeyi denesem de kelimeler kifayetsiz kaldı
Tarif edemedim içimden taşanları
Gerek de duymadım aslında
Çünkü biliyorum sen hissediyordun...
Biliyordun seni nasıl da özlediğimi
Zaman zaman gözlerimi yumup geçmişe döneyim istedim
İstedim ki
Çocukluğumdaki gibi tırmanıp ranzanın üst katındaki yatağıma
"Babaaa bana bi su getirir misin?" diye bağırsam içeri yine bıkmadan her gece,
ve sen bıkmadan ve gık bile demeden her gece
yorgun argın uzandığın kanependen kalkıp
ayaklarını sürüyerek mutfağa gidip
titreyen ellerinle suyumu getirseydin özenle
sen -babamsın diye demiyorum- gerçekten bu dünya üzerinde bulunabilecek nadir insanlardın...
Ömrün boyunca çalıştın didindin
Yeri geldi mukavvaların üstünde sabhladın 3 kuruş fazla kazanmak için
Zaten son zamanlarında seni bunaltıp, sonra da aramızdan ayıran o illet hastalığa da o mukavva tozlarını soluman sebep oldu ya
Bir tek gün şikayet ettiğini duymadım çok çalışmaktan...
Tek lokma haram geçmedi boğazından, tek lokma haram geçirmedin boğazımızdan
Anlamsız hırsların olmadı hiç yaşama yönelik...
Tüm bunların mükafatı belki
Elin erer, gözün görürken eskilerin deyimiyle
İki evladını da huzurlu yuvalara uğurladın kendi güvenli kanatlarının altından...
Bir erkek, bir kız torunlarını bastın bağrına
Seni çok sevdiler, onları çok sevdin
38 yıllık hayat arkadaşını geçindirecek maaşı, yaşayacak evi bıraktın giderken...
Onunla elelele verdin son nefesini
Huzur içinde bir kuş gibi uçtun da uzaklaştın sanki giderken
Sana minnettarlığım ne yapsam, ne söylesem ifade edilmez...
Sık sık "seni seviyorum" demedik birbirimize
Sen bu sözcüklerin her daim tekrarlandığı bir yetiştirme tarzının insanı değildin çünkü
Zaten ihtiyacımız da yoktu
Biliyordun seni ne kadar sonsuz sevdiğimi
Biliyordum beni ne kadar sonsuz sevdiğini
Sevgi denen şey sarf edilen binlerce sözcükte değil bakışlardaydı zaten
Evet hayal ettiğince, dua ettiğince gittin
Kimseye yük olmadan, elden ayaktan düşmeden, çok fazla çekmeden
Ama yine de keşke gitmeseydin be babacığım
Keşke duyabilseydin geveze Defne'nin vırvır çenesini dili iyice çözüldükten sonra
Keşke hep planlayıp bir türlü beceremediğimiz Kapadokya gezimizi yapabilseydik...
Keşke
Binlerce keşke var
Geçen sene bu zamanlar dediler ki
"geçer, her acı küllenir"
yalanmış...
geçmiyor işte
bilakis özlem artıyor gün geçtikçe
Sen gittiğinde 4 Kasım 2007'de
Yüreğimden bir parça koptu
şimdi eksik orası
Asla tamamlanmayacak biliyorum
Seni özlüyorum...
Nur içinde yat canım Babam...
Cennet olsun mekanın...
31 Ekim 2008 Cuma
21 Ekim 2008 Salı
18 Ekim 2008

Sabahında kırgınlık vardı üzerimde. Hasta gibiydim. elim kolum kalkmıyordu pek. Capon balığı ile kahvaltı ettik, faaliyet yaptık, eğlendik anne-kız. Dışarı çıkasım yoktu hiç. Büü'yü bekledik. O gelince ailecek takıldık biraz.
Sonra giyindim ve lise arkadaşlarımla buluşmak için gideceğim Atlı Spor'a bıraktı Büü ile capon beni.
Biraz geciktim, gittiğimde çoğu gelmişti eskimeyen eski dostlarımın.
O kadar güzeldi ki, tarif için kelime arıyor bulamıyorum...Geçip giden koskoca 19 yıl bir parça bile yıpratamamış ya birbirimize olan yakınlığımızı...
Daha önce daha ufak bir kadro ile gelmiştik bir araya, bu kez daha da büyümüşüz. İstanbul, Kastamonu ve Kayseri'den sırf bu gece için gelen dostlar vardı aramızda.
Herkes birbirinden sıcak, yapmacıksız,
Herkes o derece ne ise oydu ki...
Çok güldük, çok eğlendik, çok anı geçti aklımızdan, çok kişinin kulaklarını çınlattık
halay bile çektik :)
En güzeli koca koca insanlarız hepimiz, herkes iş güç sahibi ciddi ciddi insanlar lakin bir araya geldik mi lisede nasıl davranıyor idiysek öyle davranmaya başlıyoruz.
Kimin kariyeri kiminkinin üstündeymiş, kim kimden daha güzel ya da daha zayifmış, kim marka giymişmiş şuymuş buymuş tekimizin bile umurunda olmuyor.
Sanki herbirimize giydirilmiş lise formaları tekrardan ve o sıralara oturuvermişiz gibi...
Atlı Spor'da yemek sonrasında aramızdan bir arkadaşın açtığı cafede kahve ardından tunus cd. de pub şeklinde sürdürdük geceyi; fire verdik gerçi saatler ilerledikçe ama olsun...
Hastalıktan, kırgınlıktan eser kalmadı bende
Sabah karşı 4'tü eve döndüğümde, uzun zamandan beri o saate kadar dışarda kalmamıştım. ama zerre kadar yorgunluk hissi yoktu üzerimde...
Caponu ve Büü'yü öpüp yorganımın sıcaklığına gömülürken yatakta koskocaman bir gülümseme vardı dudaklarımda...
Teşekkürler facebook bizim yeniden bir araya gelmemize vesile olduğun için...
ve teşekkürler eskimeyen can dostlarım
herbiriniz ayrı ayrı çok özel ve çok güzel insanlar olduğunuz için
9 Ekim 2008 Perşembe
Kızıma
Canım kızım,
Birşeyler karalayıvermek geçti içimden sana. annem de amma ahkam kesmiş dersin belki gün gelip de okursan eğer yazdıklarımı. eh hoşgör yavrukuşum; anne olunca anlarsın sen de, anneliğin biraz da ahkam kesmek olduğunu..
sana bırakacak çok şeyim olmayacak muhtemelen hayatta. Evler, arabalar, yazlıklar dizemeyeceğim önüne sıra sıra. Benim de elimdekiler kelimeler işte, zihninin bir köşesinde iz bırakırlar belki diye...
Sevgiden hiç vazgeçme küçük kızım. Ne olursa olsun vazgeçme. Yanlış anlayanlar olacak, kullanmak isteyenler -hatta kullananlar- olacak, sevgini hor görenler olacak
aldırma
İnsanca yaşamanın, insanca hissetmenin tek yolu sevgi inan bana.
Ümit Yaşar Oğuzcan'ın şiirlerinden birinin son mısralarında dediği gibi
"...
Unutma ki
Her seven adsız bir kahramadır
Unutma ki
İnsan sevebildiği kadar insandır."
Sıkıntılı anlarında hiç kimsenin olmasa da benim sana olan sevgime sığın. ben yanında olsam da olmasam da sabit kalacak o sevgi, bir an bile aklından çıkartma.
Şartlar çıkarcı, fesat, affetmez, nankör olmayı gerektirse de günümüzde; kulak asma. Kendi çıkarların uğruna kimseyi harcama. Fesatlık düşünme hiç, unutma ki hesap edilen her fesatlık dönüp dolaşıp onu hesap edeni bulur... İnan er geç bulur.
Kin ağır bir yük, sana yapılan ne olursa olsun affet. Yapan yaptığından utansın. Affedemediğin şeylerin yükünü taşımak çok zor hayatta. Kambur gibi taşıma sırtında sana kötülük edenlere olan nefretini. Affet ve unut onları, bırak geride kalsınlar. Ama asla sana tekrar zarar vermelerine izin verme.
Ne olursa olsun İYİ İNSAN ol bebeğim. Sonsuzluğun güneşi iyilik üzerine doğacak inanıyorum...
Nankörlük hayatta hiç yanına bile yaklaşmayacağın bir kavram olsun. Sana yapılan iyiliği asla unutma ve onu yapan kişiye çok hırslansan bile dinlemeden onunla konuşmadan yargılayıp idama mahkum etme.
Arkadaşını, dostunu seçerken çok dikkatli ol birtanem. Gerçek arkadaş, gerçek dost -sen haksız olsan dahi- bir başkası seninle ilgili kötü konuştuğunda o kişiyi susturandır. Haksızsan eğer, gerekliyse bu, gelir sana kızar, bağırır, çağırır ancak sana laf söyletmez.
İhanete uğrayacaksın canımın içi bu kaçınılmaz. Dost bildiklerin, sevgili sandıkların üzecek zaman zaman seni. üzülme, umursama demek nafile. Ama sen her zaman vicdanının sesini dinleyen, gereken ne ise onu yapan olursan, gece başını yastığına koyduğunda için acımadan "ben elimden geleni yaptım" diyebilen olursan eğer, işte o vakit bu üzüntüler uzun sürmez. Açılan yarayı vicdan azabı cerahatı sarmadığı zaman kolay kapanır o yaralar güzel kızım.
Bunları yazıvermek kolay, sen yapabildin mi bakalım diyeceksin belki bana. Elbette yapamadıklarım olmuştur, elbette geçmişe dönük pişmanlıklarım da var. Ancak çok şükür vicdan azabım yok beni yiyip bitiren. Bana önemli olanın vicdanımın sesi olduğunu annem öğretti. ben de sana öğretebilirsem ne mutlu bana melek yüzlüm...
Seni herşeyden çok seven
Seni hayatına amaç edinen
Annen.....
Birşeyler karalayıvermek geçti içimden sana. annem de amma ahkam kesmiş dersin belki gün gelip de okursan eğer yazdıklarımı. eh hoşgör yavrukuşum; anne olunca anlarsın sen de, anneliğin biraz da ahkam kesmek olduğunu..
sana bırakacak çok şeyim olmayacak muhtemelen hayatta. Evler, arabalar, yazlıklar dizemeyeceğim önüne sıra sıra. Benim de elimdekiler kelimeler işte, zihninin bir köşesinde iz bırakırlar belki diye...
Sevgiden hiç vazgeçme küçük kızım. Ne olursa olsun vazgeçme. Yanlış anlayanlar olacak, kullanmak isteyenler -hatta kullananlar- olacak, sevgini hor görenler olacak
aldırma
İnsanca yaşamanın, insanca hissetmenin tek yolu sevgi inan bana.
Ümit Yaşar Oğuzcan'ın şiirlerinden birinin son mısralarında dediği gibi
"...
Unutma ki
Her seven adsız bir kahramadır
Unutma ki
İnsan sevebildiği kadar insandır."
Sıkıntılı anlarında hiç kimsenin olmasa da benim sana olan sevgime sığın. ben yanında olsam da olmasam da sabit kalacak o sevgi, bir an bile aklından çıkartma.
Şartlar çıkarcı, fesat, affetmez, nankör olmayı gerektirse de günümüzde; kulak asma. Kendi çıkarların uğruna kimseyi harcama. Fesatlık düşünme hiç, unutma ki hesap edilen her fesatlık dönüp dolaşıp onu hesap edeni bulur... İnan er geç bulur.
Kin ağır bir yük, sana yapılan ne olursa olsun affet. Yapan yaptığından utansın. Affedemediğin şeylerin yükünü taşımak çok zor hayatta. Kambur gibi taşıma sırtında sana kötülük edenlere olan nefretini. Affet ve unut onları, bırak geride kalsınlar. Ama asla sana tekrar zarar vermelerine izin verme.
Ne olursa olsun İYİ İNSAN ol bebeğim. Sonsuzluğun güneşi iyilik üzerine doğacak inanıyorum...
Nankörlük hayatta hiç yanına bile yaklaşmayacağın bir kavram olsun. Sana yapılan iyiliği asla unutma ve onu yapan kişiye çok hırslansan bile dinlemeden onunla konuşmadan yargılayıp idama mahkum etme.
Arkadaşını, dostunu seçerken çok dikkatli ol birtanem. Gerçek arkadaş, gerçek dost -sen haksız olsan dahi- bir başkası seninle ilgili kötü konuştuğunda o kişiyi susturandır. Haksızsan eğer, gerekliyse bu, gelir sana kızar, bağırır, çağırır ancak sana laf söyletmez.
İhanete uğrayacaksın canımın içi bu kaçınılmaz. Dost bildiklerin, sevgili sandıkların üzecek zaman zaman seni. üzülme, umursama demek nafile. Ama sen her zaman vicdanının sesini dinleyen, gereken ne ise onu yapan olursan, gece başını yastığına koyduğunda için acımadan "ben elimden geleni yaptım" diyebilen olursan eğer, işte o vakit bu üzüntüler uzun sürmez. Açılan yarayı vicdan azabı cerahatı sarmadığı zaman kolay kapanır o yaralar güzel kızım.
Bunları yazıvermek kolay, sen yapabildin mi bakalım diyeceksin belki bana. Elbette yapamadıklarım olmuştur, elbette geçmişe dönük pişmanlıklarım da var. Ancak çok şükür vicdan azabım yok beni yiyip bitiren. Bana önemli olanın vicdanımın sesi olduğunu annem öğretti. ben de sana öğretebilirsem ne mutlu bana melek yüzlüm...
Seni herşeyden çok seven
Seni hayatına amaç edinen
Annen.....
8 Ekim 2008 Çarşamba
Caponun Faaliteti
Epeyi zaman oldu
Faalitet yapalım dedi bizim capon balığı
her türlü atık malzemeyi depoladığımız kutuya göz attık
patlak ampülleri buldu
bunnarla yapalım dedi
hadi dedim
o boyadı ben bağladım
rüzgar çanı yaptık
böyle birşey oldu
ne olduğu çok mühim değil de
capon bunu yaparken çok mutlu oldu
o kısmı çok güzeldi
7 Ekim 2008 Salı
Bayram
Uzun bir tatil vardı
Büü Capon ben şööööyle gönlümüzce Ankara'nın tadını çıkartacaktık
Özlemiştik tatillerde Ankara'da olmayı
Klasik bayram kutlaması yapmayı
İlk gün yaptık da elimizden geldiğince
ikinci gün sabah telefonum çaldı
Açtım Akçay'a gitmiş olan Pelin telaşlı sesiyle "ananem hastanedeymiş, Çağrı başında ama anlatamıyor neler olduğunu bakar mısınız?"
diyor
Apar topar giyinip caponu da giydirip attık kendimizi dışarı
Hastanenin acilindeydi anane, biz gittiğimizde tomografi için götürmüşlerdi, bekledik gelmesini
Capon'u enfeksiyon alır diye bırakmadılar içeri, capon da bana yapışık yaşadığından bu aralar içeri girip bakmak görevi Büü'ye düştü
Çağrı ile konuştu ananeyi gördü
Çıkınca nasıl dedim
İyi dedi, nur yüzlü, gülümsüyor dedi
Sonra odaya aldılar diye konuştuk
sonra yoğun bakımda haberi geldi
Sonra Pelin'le son konuşmamızda
"Yetişemedim Neslihan, ananemi kaybettik" sözleri çınladı kulaklarımda
sonrası gözyaşı
Akçay'dan dönüş yolunda Sabri demiş ki Pelin'e
"Allah'ın planını bilemeyiz, plan kurma kafanda"
ne kadar doğru
Cuma kalktı cennaze
2000 yılında en son tuttuktan 8 yıl sonra bana denk gelen nöbet günü tam...
Ofiste olmak zorundaydım
Bir yanda Pelin
Kalbim Pelin ile Mısra ile kaldı
Ölüm bir kez daha sarsaladı beni
Ölüm soğuk..
Ama bir o kadar da sıcak
Gidene ağlarken, kalana sarıldırtıyor insanı
Hepimizin başına gelecek şüphesiz
ama demiş ya büyükler
-ne deseler doğru demişler zaten-
Ölümün de hayırlısı
Anane gibi
Bayram günü, tertemiz, eziyet çekmeden ve kimseye eziyet olmadan
Mekanı cennet olsun tüm bizi terkedenlerimizin.........
Büü Capon ben şööööyle gönlümüzce Ankara'nın tadını çıkartacaktık
Özlemiştik tatillerde Ankara'da olmayı
Klasik bayram kutlaması yapmayı
İlk gün yaptık da elimizden geldiğince
ikinci gün sabah telefonum çaldı
Açtım Akçay'a gitmiş olan Pelin telaşlı sesiyle "ananem hastanedeymiş, Çağrı başında ama anlatamıyor neler olduğunu bakar mısınız?"
diyor
Apar topar giyinip caponu da giydirip attık kendimizi dışarı
Hastanenin acilindeydi anane, biz gittiğimizde tomografi için götürmüşlerdi, bekledik gelmesini
Capon'u enfeksiyon alır diye bırakmadılar içeri, capon da bana yapışık yaşadığından bu aralar içeri girip bakmak görevi Büü'ye düştü
Çağrı ile konuştu ananeyi gördü
Çıkınca nasıl dedim
İyi dedi, nur yüzlü, gülümsüyor dedi
Sonra odaya aldılar diye konuştuk
sonra yoğun bakımda haberi geldi
Sonra Pelin'le son konuşmamızda
"Yetişemedim Neslihan, ananemi kaybettik" sözleri çınladı kulaklarımda
sonrası gözyaşı
Akçay'dan dönüş yolunda Sabri demiş ki Pelin'e
"Allah'ın planını bilemeyiz, plan kurma kafanda"
ne kadar doğru
Cuma kalktı cennaze
2000 yılında en son tuttuktan 8 yıl sonra bana denk gelen nöbet günü tam...
Ofiste olmak zorundaydım
Bir yanda Pelin
Kalbim Pelin ile Mısra ile kaldı
Ölüm bir kez daha sarsaladı beni
Ölüm soğuk..
Ama bir o kadar da sıcak
Gidene ağlarken, kalana sarıldırtıyor insanı
Hepimizin başına gelecek şüphesiz
ama demiş ya büyükler
-ne deseler doğru demişler zaten-
Ölümün de hayırlısı
Anane gibi
Bayram günü, tertemiz, eziyet çekmeden ve kimseye eziyet olmadan
Mekanı cennet olsun tüm bizi terkedenlerimizin.........
19 Eylül 2008 Cuma
Capon'a Doğum gününde
Tatilde olduğumuzdan bloga direk yazamamıştım Capon balığına doğum günü yazısını,
dönüşte de hep yanıma almayı unuttum ofise gelirken, hadi evde yazarım dedim
eve gidince üşendim bilgisayarı açmaya
derken
kısmet bugüneymiş
19 Ağustos 2008
Canım Bebeğim;
Sen bana güneşle geldin tam üç sene önce, öpüp kokladığımda seni; güneş parladı... ben parladım....
Oyuncağı canlanmış küçük bir kadındım hastane yatağında...
Ben seni incitmekten korkarak titrerken üzerine, sen kollarıma sığınırken güvenle; anneni büyüttün farkında bile olmadan.
Geride bıraktığımız üç sene içinde;
sen düştün, benim dizim acıdı
sen ağladın, benim kirpiklerim kanadı
Güneşine gölge, rüzgarına siper; açlığına aş, susuzluğuna su; üşümene sıcaklık, terlemene serinlik olmak istedim... Annen olmaya doyamıyorum meleğim...
Gül bebeğim
Gül ki güneşlensin gölgelikler
Işık ol karanlıklara, ilaç ol hastalıklara, derman ol dertlere, çare ol çaresizliklere...
Geldiğinde boşluk dolduran değil, gidişinde yeri doldurulamayan ol...
Uyma dünyanın kalleş düzenine; kendin ol
Hor görseler de vazgeçme sevmekten; cahil dolsa da etrafın uzaklaşma okumaktan; "düzen bu uyacaksın" deseler de ödün verme inandığın değerlerden -ve inandığın değerlerin başında erdemli olmak gelsin daima-
Vatanına, bayrağına, onuruna sahip çık
Bu çorak yeryüzünün aydınlık yarını ol....
Doğduğun gün hayatımın amacı oldun birtanem. Yıllar geçerken yıpratıp, belimi büktükçe benim, seni güçlendirecek; sendelediğimde tutunacak dalım ol gülüm.
Kendi seçimlerini yap, kendi hayatını yaşa, "Bunu annem istediği için yaptım" cümlesine yer olmasın hayat kitabında; "kendim istediğim için"ler olsun hep yaşamında
Lakin
Annenin sana olan sınırsız sevgisini hiç aklından çıkarma...
Yarın ihtiyaç duyduğumda, benim çağırmama gerek kalmadan uzanıp başımı koyacağım omuz ol..
Sen Bebeğim
sen dimdik, sen güçlü bir kadın...
Herşeyin ötesinde
İNSAN GİBİ İNSAN OL....
8 Eylül 2008 Pazartesi
Neler Okudum
tatilde yaptığım en tatmin edici şeylerden birisi de okumak oldu.
nasıl özlemişim tüm dikkatimi vererek, yazılanların içinde kaybolarak okumayı...
okuyamaz olmuştum son zamanlarda
şu veya bu sebeplerle
hepsi geçti gitti
şükür
neler mi okudum?
İşte
Olasılıksız- Adam Fawer.... Kurgusu ve anlatımı etkileyici. İçerdiği bilimsel yaklaşımları -bunlar doğru mu ki?- dürtüklenmesiyle internette kabataslak yoklamadım değil. Gördüm ki doğru temellere dayanan ama yine de yanlış anlaşılmalar içeren bir durum söz konusu. Yani okuyacaklara tavsiyem çok inanmayın; sadece romandır yaklaşımı ile okuyun. Bir de hiçbir şey "olasılıksız" değildir mesajı var verdiği. O mesajı çok sevdim.
Kadından Kentler-Murathan Mungan.... Kadın ruhunu kelimelere taşımak öyküler aracılığıyla anca bu kitaptaki kadar olur dedim son sayfayı tamamlayıp kitabı kapatırken. Murathan Usta'nın önünde saygıyla eğilirim....
Kürk Mantolu Madonna- Sabahattin Ali... Bunca zaman okumamakla ciddi hata yapmış olduğumu anladığım ve nasıl atladığıma şaşırdığım bir başyapıt bence. Usta'nın anısına derin saygılarımla......
Son Konuşma-Randy Pausch... Pankreas kanserinden ölmek üzere olduğunu öğrendikten sonra en büyüğü 5 yaşında olan 3 çocuğuna miras bırakmak adına yazdığı bir ton şeyden birisi bu kitap Randy Paush'un. muhteşem bir bakış açısı, inanılmaz bir iyimserlik örneği. Herkes okumalı bence, mutlaka okumalı. öleceğini bildiği halde aniden mesela bir kalp krizinden falan değil de öleceğini bile bile öldüğü için kendini şanslı gören, bu sayede çocuklarına bir sürü anı bırakabildiği için memnun olabilen bir kişilik. Roman falan değil, kanlı canlı yaşamış-ve ne yazık ki, 25 Temmuz 2008'de ölmüş bir adam... Çok şey öğrendim okurken, daha doğrusu aslında bilip üstünde durmadığım çok şeyin üstünde durmaya sevk etti beni. Teşekkürler Randy; mekanın cennet olsun..........
Suskunlar- İhsan Oktay Anar... "suskunlar’ı okuduktan sonra aynaya bakmak, yansıyan aksinizde gerçeği görmek, gördüğünüzü işitmek ve duyduklarınızla sağırlaşıp susmak isteyeceksiniz. sayfalar tükenip bittiğinde, kim bilir, belki de “suskunlar”dan biri olacaksınız… "
diyor tanıtımın son cümlesinde. Ve ben de susmayı tercih ediyorum. Çığlık çığlığa susmayı....
çok etkilendiğimi söylemem gerekir ve ne gariptir ki İhsan Oktay Anar'ın Suskunlar'ı yazmayı bitirdiği 30 Ağustos 2007'nin tamı tamına bir sene sonrasında yani 30 Ağustos 2008'de tamamladım ben de okumayı... Kapattım kitabı eflatun kapağa bir süre baktım, içimden hayatta hiçbir şey tesadüf değil dedim belki de Adam Fawer'in Olasılıksızlıkta söylediği gibi... Sonra da Sustum
nasıl özlemişim tüm dikkatimi vererek, yazılanların içinde kaybolarak okumayı...
okuyamaz olmuştum son zamanlarda
şu veya bu sebeplerle
hepsi geçti gitti
şükür
neler mi okudum?
İşte
Olasılıksız- Adam Fawer.... Kurgusu ve anlatımı etkileyici. İçerdiği bilimsel yaklaşımları -bunlar doğru mu ki?- dürtüklenmesiyle internette kabataslak yoklamadım değil. Gördüm ki doğru temellere dayanan ama yine de yanlış anlaşılmalar içeren bir durum söz konusu. Yani okuyacaklara tavsiyem çok inanmayın; sadece romandır yaklaşımı ile okuyun. Bir de hiçbir şey "olasılıksız" değildir mesajı var verdiği. O mesajı çok sevdim.
Kadından Kentler-Murathan Mungan.... Kadın ruhunu kelimelere taşımak öyküler aracılığıyla anca bu kitaptaki kadar olur dedim son sayfayı tamamlayıp kitabı kapatırken. Murathan Usta'nın önünde saygıyla eğilirim....
Kürk Mantolu Madonna- Sabahattin Ali... Bunca zaman okumamakla ciddi hata yapmış olduğumu anladığım ve nasıl atladığıma şaşırdığım bir başyapıt bence. Usta'nın anısına derin saygılarımla......
Son Konuşma-Randy Pausch... Pankreas kanserinden ölmek üzere olduğunu öğrendikten sonra en büyüğü 5 yaşında olan 3 çocuğuna miras bırakmak adına yazdığı bir ton şeyden birisi bu kitap Randy Paush'un. muhteşem bir bakış açısı, inanılmaz bir iyimserlik örneği. Herkes okumalı bence, mutlaka okumalı. öleceğini bildiği halde aniden mesela bir kalp krizinden falan değil de öleceğini bile bile öldüğü için kendini şanslı gören, bu sayede çocuklarına bir sürü anı bırakabildiği için memnun olabilen bir kişilik. Roman falan değil, kanlı canlı yaşamış-ve ne yazık ki, 25 Temmuz 2008'de ölmüş bir adam... Çok şey öğrendim okurken, daha doğrusu aslında bilip üstünde durmadığım çok şeyin üstünde durmaya sevk etti beni. Teşekkürler Randy; mekanın cennet olsun..........
Suskunlar- İhsan Oktay Anar... "suskunlar’ı okuduktan sonra aynaya bakmak, yansıyan aksinizde gerçeği görmek, gördüğünüzü işitmek ve duyduklarınızla sağırlaşıp susmak isteyeceksiniz. sayfalar tükenip bittiğinde, kim bilir, belki de “suskunlar”dan biri olacaksınız… "
diyor tanıtımın son cümlesinde. Ve ben de susmayı tercih ediyorum. Çığlık çığlığa susmayı....
çok etkilendiğimi söylemem gerekir ve ne gariptir ki İhsan Oktay Anar'ın Suskunlar'ı yazmayı bitirdiği 30 Ağustos 2007'nin tamı tamına bir sene sonrasında yani 30 Ağustos 2008'de tamamladım ben de okumayı... Kapattım kitabı eflatun kapağa bir süre baktım, içimden hayatta hiçbir şey tesadüf değil dedim belki de Adam Fawer'in Olasılıksızlıkta söylediği gibi... Sonra da Sustum
4 Eylül 2008 Perşembe
Biten tatilin ardından...
Tatile dair yazacak öyle çok vardı ki hafızamda
biriktirdim biriktirdim durdum
ve yazma fırsatını nihayet bulduğum vakit
hoop
kanatlanıp uçtular sanki...
olsun kalanlarla idare edeceğim artık
herşeyden önce güzel miydi?
evet çok
başta göz uçuğu ve caponun huysuzlukları tat kaçırır gibi olduysa da
kolay toparladık
sıyrılıverdik sevimsiz duygulardan
negatif yaklaşımlardan
Büü nün aramıza katılabilmesi harika oldu
caponumun benim 36. doğum günüzümü kutladığımız gün parti öncesi Tan ve Caponun kuaförcülük oynarken caponun saçından koca bir tutamı kökünden uçuruvermeleri beni delirtse de
vakti zamanında hemen hemen aynı yaşlarda aynı işlemi kendi kendime yaptığım hatırlatıldığında annem tarafından bana
yaa dedim çocuk sonuçta onlar :)
Doğum günü akşamı geç yattı ufaklıklar biz de artık sıranın bana geldiğine kanaat getirerek Ali abimin barına indik Bodrum'a
vur patlasın çal oynasın
koca 1 ay boyunca bar muhabbetine çıktığım tek gün
Bodrum sokaklarında dolaşırken bara gitmek için gecenin 12 sinde
maziyi andım için için bol bol
yemek yer uyur 23.30'da kalkar giyinir hazırlanır -yeni gençliğin tabiri ile- gecelere akar, sabah 5.30- 6 gibi dönerdik... Yaşlanmışım vesselam :)
Darren'ın 40. doğum günü partisine İngiltereden bir tomar sürpriz misafir gelince önce büü varken Büü ben capon, Büü gidince onun yerine annem
Meltem Otele kaçtık
son haftayı orada geçirmek caponun "derine gitmeeem korkusunu" yenip kollukla çıpır çıpır yüzmeye başlamasına
ve denizden çıkaramadığımızdan kendisini, onun başını bekleye bekleye benim uzun senelerden sonra yeniden meksikalı kıvamında bir bronz tene sahip olmama vesile oldu
capon denize kuma doydu
İngiltereden gelen misafirlerin oğlu Alex e aşık oldu :)
Nagi'leri köpeği Scooby ile kanka oldu
bol bol sokak köpeği, kedisi sevdi öptü
Bir kardeşi olsa nasıl bir hayatı olurdu
sorusuna ben yanıt buldum Tan ile ikisini izlerken
zaman zaman delirtse de genel olarak muhteşem olduğunu gördüm
caponcuğun boyu uzadı
kilo aldı dobidik bacaklı toparlak göbekli afrikadan ithal kıvamında kara bir zilliye dönüştü
Darren'in sürpriz 40 yaş kutlaması Bodrum Golf Klüpte oldu
gerçekten kusursuz bir organizasyonu afferim Nagi'ye...
ortmanın ucsuz bucaksız yemyeşil çimenlik oluşu ve her köşeden golf topu bulunuyor oluşu ufaklıkları son derece cezbetti
tüm gece boyunca çalıp bizde ne zamandır küllenen dans ateşini alevlendirip salsa, chacha falan derken -bu işe yeniden eğilelim- dedirten latin müzikler de Büü ile beni....
daha anlatacak bir çok şey var
ama bugünlük bu kadar.........
biriktirdim biriktirdim durdum
ve yazma fırsatını nihayet bulduğum vakit
hoop
kanatlanıp uçtular sanki...
olsun kalanlarla idare edeceğim artık
herşeyden önce güzel miydi?
evet çok
başta göz uçuğu ve caponun huysuzlukları tat kaçırır gibi olduysa da
kolay toparladık
sıyrılıverdik sevimsiz duygulardan
negatif yaklaşımlardan
Büü nün aramıza katılabilmesi harika oldu
caponumun benim 36. doğum günüzümü kutladığımız gün parti öncesi Tan ve Caponun kuaförcülük oynarken caponun saçından koca bir tutamı kökünden uçuruvermeleri beni delirtse de
vakti zamanında hemen hemen aynı yaşlarda aynı işlemi kendi kendime yaptığım hatırlatıldığında annem tarafından bana
yaa dedim çocuk sonuçta onlar :)
Doğum günü akşamı geç yattı ufaklıklar biz de artık sıranın bana geldiğine kanaat getirerek Ali abimin barına indik Bodrum'a
vur patlasın çal oynasın
koca 1 ay boyunca bar muhabbetine çıktığım tek gün
Bodrum sokaklarında dolaşırken bara gitmek için gecenin 12 sinde
maziyi andım için için bol bol
yemek yer uyur 23.30'da kalkar giyinir hazırlanır -yeni gençliğin tabiri ile- gecelere akar, sabah 5.30- 6 gibi dönerdik... Yaşlanmışım vesselam :)
Darren'ın 40. doğum günü partisine İngiltereden bir tomar sürpriz misafir gelince önce büü varken Büü ben capon, Büü gidince onun yerine annem
Meltem Otele kaçtık
son haftayı orada geçirmek caponun "derine gitmeeem korkusunu" yenip kollukla çıpır çıpır yüzmeye başlamasına
ve denizden çıkaramadığımızdan kendisini, onun başını bekleye bekleye benim uzun senelerden sonra yeniden meksikalı kıvamında bir bronz tene sahip olmama vesile oldu
capon denize kuma doydu
İngiltereden gelen misafirlerin oğlu Alex e aşık oldu :)
Nagi'leri köpeği Scooby ile kanka oldu
bol bol sokak köpeği, kedisi sevdi öptü
Bir kardeşi olsa nasıl bir hayatı olurdu
sorusuna ben yanıt buldum Tan ile ikisini izlerken
zaman zaman delirtse de genel olarak muhteşem olduğunu gördüm
caponcuğun boyu uzadı
kilo aldı dobidik bacaklı toparlak göbekli afrikadan ithal kıvamında kara bir zilliye dönüştü
Darren'in sürpriz 40 yaş kutlaması Bodrum Golf Klüpte oldu
gerçekten kusursuz bir organizasyonu afferim Nagi'ye...
ortmanın ucsuz bucaksız yemyeşil çimenlik oluşu ve her köşeden golf topu bulunuyor oluşu ufaklıkları son derece cezbetti
tüm gece boyunca çalıp bizde ne zamandır küllenen dans ateşini alevlendirip salsa, chacha falan derken -bu işe yeniden eğilelim- dedirten latin müzikler de Büü ile beni....
daha anlatacak bir çok şey var
ama bugünlük bu kadar.........
14 Ağustos 2008 Perşembe
Bodrum Bodrum
havasında mı suyunda mı
yoksa yıllardır biriktirip durduğum anılarda mı sebep
bilmem ama
büyülü bu Bodrum sanki...
tatil ne mübarek şeysin sen....
hele hele Bodrum'u koklayarak yapılıyorsan....
büü nün gelişine de az kaldı ana kız burnumuzda tütüyor...
o da gelince haftaya
ohhh
değmesin kimse keyfimize
caponcuk kapkara bir balık artık :)
bronz dilber oldu
güneş söz konusu olduğunda çok şanslı bir teni var
güneş kremi bile sürmese
anında bronzlaşıyor
ben mi?
ben beyazım hala
güneşe çıkamıyorum ilk gençlik yıllarımdaki gibi
oyoyoy
ne yatardım güneşte
yağlanıp yağlanıp kızaran tavuklar gibi döne döne gün boyu
artık bünyem kaldırmıyor onca güneşi
bi de bronz olmak o kadar da önemli görünmüyor artık gözüme ben beyaz tenli bir kadınım
kısa bir süreliğine buğday gözüksem neee gözükmesem neee
diyorum
haaa bi de
esas haber
evelki gün caponbalığının saçlarını kestirdik
iki kuzen kuaföre gittiler :)
tan kazıtmak istedi saçını kel çocuk oldu
defne de küt kestirdi
çok çok çok yakıştı
resim de ekleyeceğim ilk fırsatta
tatilde olunca hafif tembellik oluyor ister istemez
yat yuvarlan hesabı....
yoksa yıllardır biriktirip durduğum anılarda mı sebep
bilmem ama
büyülü bu Bodrum sanki...
tatil ne mübarek şeysin sen....
hele hele Bodrum'u koklayarak yapılıyorsan....
büü nün gelişine de az kaldı ana kız burnumuzda tütüyor...
o da gelince haftaya
ohhh
değmesin kimse keyfimize
caponcuk kapkara bir balık artık :)
bronz dilber oldu
güneş söz konusu olduğunda çok şanslı bir teni var
güneş kremi bile sürmese
anında bronzlaşıyor
ben mi?
ben beyazım hala
güneşe çıkamıyorum ilk gençlik yıllarımdaki gibi
oyoyoy
ne yatardım güneşte
yağlanıp yağlanıp kızaran tavuklar gibi döne döne gün boyu
artık bünyem kaldırmıyor onca güneşi
bi de bronz olmak o kadar da önemli görünmüyor artık gözüme ben beyaz tenli bir kadınım
kısa bir süreliğine buğday gözüksem neee gözükmesem neee
diyorum
haaa bi de
esas haber
evelki gün caponbalığının saçlarını kestirdik
iki kuzen kuaföre gittiler :)
tan kazıtmak istedi saçını kel çocuk oldu
defne de küt kestirdi
çok çok çok yakıştı
resim de ekleyeceğim ilk fırsatta
tatilde olunca hafif tembellik oluyor ister istemez
yat yuvarlan hesabı....
12 Ağustos 2008 Salı
7 yılı devirdik Büücüm Kutlu Olsun

Tesadüfen ve başkaları yüzündendi
Sen, ben, ayrı ve ayrı
Hiç gitmediğimiz yerdeymişiz
Rastlantının, sıranız geldi
"Evet Siz" dediği
Bizmişiz
Tesadüfen ve başkaları yüzündendi
Bu masala aklım erdi
Farketmez fark etmişti
Kargaların gülme saatiydi
Neydi
Ne değildinin tersi değildi
Ama gerçektendi
Su damlasının, sis, bulut
Buzul ve deniz olması kadar gerçekti
Ne kötüydü ağırbaşlı durmak zorunda klamak
İşi neydi şarabın içinde ışığın
Eski bir tanıdıktı dans eden şarkı
Sen, ben, bizmiştik
Neydi
Evet öyleydi
...
nice nice yıllara aşkım
ruh eşim
herşeyim
iyi ki varsın
iyi ki hayatımdasın
11 Agustos 2008
9 Ağustos 2008 Cumartesi
Tatilden notlar
tatil tatil dedik durduk
başladı da bir haftası eridi bile
gözümde uçuk çıkartarak başladım bu yıl da tatile
gerginlik yaptı ben de
klasik
ne vakit gözümle ilgili bir terslik yaşasam
-ki çok sık oluyor yazık ki-
çelikten bir el geliyoryüreğimi avuçluyor
sıkıyor sıkıyor sıkıyor
hadi diyorum iyice sık da dursun artık atmayıversin...
yani bazen o noktaya geliyorum
ama atıyor
hep atıyor
beni hiç kimsenin asla anlamıyor oluşu sıkmıyor canımı
canımı sıkan muhtemelen beni ilerde anlayabilecek tek kişinin caponbalığı olma olasılığı
bu konuda beni anlamasını isteyeceğim en son kişi o
caponbalığı tatillerde benimle uzun süreli zaman geçirirken adeta onu 11 ayllıkken anne kokusundan kopartıp bırakıp işe gitmek zorunda kalışımın
25 aylıktan beri yaz demeden kış demeden soğuk demeden sıcak demeden yumuşacık uykusundan zorla uyandırıp, sıcacık yatağından çekiştirerek kopartıp, ağlata ağlata giydirip servise yetişmek için sürükleyerek koşturmak zorunda kalışımın
gitmek istemeye istemey gittiği yuvada gün boyunca kalmaya mecbur olduğuna iknaya çalışmak zorunda kalışımın
intikamını alıyor sanki huysuzluk ederek
evde yapmadığı ne varsa yapıyor
dünyanın en huysuz çocuğu modelini uygularken ben de dünyanın en iğrenç annesi görünümündeyim...
ne diyebilirim ki ona?
ben de isterdim kreş yaşına kadar evimde ellerimle bakayım
kreşini gönlümce seçip
sadece öğrenip oynaması için göndereyim...
ama yok öyle bir şansım
caponcuk dilerim yetişkin olduğunda beni anlar ve affedersin kuşum...
bu şartlarda yaşayan tonlarca çocuk var tüm çocuklar bazıları gibi şanslı olamıyor işte...
tatil tatil depresif yazdım gene :)
bu ruh halinde çıkamayacak gibi miyim ne?
yok yok çıkıcam
görürsün bak
demişti dersin ;)
başladı da bir haftası eridi bile
gözümde uçuk çıkartarak başladım bu yıl da tatile
gerginlik yaptı ben de
klasik
ne vakit gözümle ilgili bir terslik yaşasam
-ki çok sık oluyor yazık ki-
çelikten bir el geliyoryüreğimi avuçluyor
sıkıyor sıkıyor sıkıyor
hadi diyorum iyice sık da dursun artık atmayıversin...
yani bazen o noktaya geliyorum
ama atıyor
hep atıyor
beni hiç kimsenin asla anlamıyor oluşu sıkmıyor canımı
canımı sıkan muhtemelen beni ilerde anlayabilecek tek kişinin caponbalığı olma olasılığı
bu konuda beni anlamasını isteyeceğim en son kişi o
caponbalığı tatillerde benimle uzun süreli zaman geçirirken adeta onu 11 ayllıkken anne kokusundan kopartıp bırakıp işe gitmek zorunda kalışımın
25 aylıktan beri yaz demeden kış demeden soğuk demeden sıcak demeden yumuşacık uykusundan zorla uyandırıp, sıcacık yatağından çekiştirerek kopartıp, ağlata ağlata giydirip servise yetişmek için sürükleyerek koşturmak zorunda kalışımın
gitmek istemeye istemey gittiği yuvada gün boyunca kalmaya mecbur olduğuna iknaya çalışmak zorunda kalışımın
intikamını alıyor sanki huysuzluk ederek
evde yapmadığı ne varsa yapıyor
dünyanın en huysuz çocuğu modelini uygularken ben de dünyanın en iğrenç annesi görünümündeyim...
ne diyebilirim ki ona?
ben de isterdim kreş yaşına kadar evimde ellerimle bakayım
kreşini gönlümce seçip
sadece öğrenip oynaması için göndereyim...
ama yok öyle bir şansım
caponcuk dilerim yetişkin olduğunda beni anlar ve affedersin kuşum...
bu şartlarda yaşayan tonlarca çocuk var tüm çocuklar bazıları gibi şanslı olamıyor işte...
tatil tatil depresif yazdım gene :)
bu ruh halinde çıkamayacak gibi miyim ne?
yok yok çıkıcam
görürsün bak
demişti dersin ;)
30 Temmuz 2008 Çarşamba
Masum Öpücük...
Masum küçücük bir öpücükten ne çıkar
Bir bahar akşamında bir vapurda
Kimseden kaçmadık ki
Bir bahar akşamında bir vapurda
Canımız öyle istedi
Masum küçücük bir öpücükten ne çıkar
Kimden ve neden saklanacak
La la la la la la la
Bir bahar akşamında bir vapurda
Serin sular uçuşurken
Bir bahar akşamında bir vapurda
Canımız öyle istedi
Masum küçücük bir öpücükten ne çıkar
Kimden ve neden saklanacak
La la la la la la la
29 Temmuz 2008 Salı
sözün bittiği nokta
söyleyecek söz yok...
ne desem anlamsız
bu terör denen zıkkım ne menem birşey ki fütürsuzca 3 yaşında bir bebeği bile alıp götürüyor annesinin kollarından paramparça
ben anlamıyorum önce küçük çaplı bir gürültüyle bir çok masum insanı, çoluk çocuk, kadın erkek, genç yaşlı, demeden bir araya toplayıp
sonra havaya uçurmak ne kazandırır bir davaya
anlamıyorum
iyi ki de..
iyi ki de anlamıyorum
anlamak da istemiyorum zaten
ne desem anlamsız
bu terör denen zıkkım ne menem birşey ki fütürsuzca 3 yaşında bir bebeği bile alıp götürüyor annesinin kollarından paramparça
ben anlamıyorum önce küçük çaplı bir gürültüyle bir çok masum insanı, çoluk çocuk, kadın erkek, genç yaşlı, demeden bir araya toplayıp
sonra havaya uçurmak ne kazandırır bir davaya
anlamıyorum
iyi ki de..
iyi ki de anlamıyorum
anlamak da istemiyorum zaten
14 Temmuz 2008 Pazartesi
Ruhumu Dinlendirdim
ruhumu yorar dururmuşum nicedir...
didik didik yaralar açmışım meğer üstünde
dün birden fark ettim bunu
ve dinlendirdim ruhumu sereserpe......
hem de bunun gerçekleşmesi için
ailem
ile geçirilen
huzur dolu muhteşem bir gün yeter de artarmış bile
oh beeeeeeeeee..............
didik didik yaralar açmışım meğer üstünde
dün birden fark ettim bunu
ve dinlendirdim ruhumu sereserpe......
hem de bunun gerçekleşmesi için
ailem
ile geçirilen
huzur dolu muhteşem bir gün yeter de artarmış bile
oh beeeeeeeeee..............
11 Temmuz 2008 Cuma
Bu Renkleri Ben Seçmedim Ama Bu Bulanık Resim Benim
Sarhoşluğa meyilli hava
Ağaçların hep beklediğidir
İnsan bu rüzgarla konuşabilir
Bunu paylaşamam biliyorlar
Boğazımda kocaman bir düğüm var
Boğazımda düğüm ve konuşan rüzgarla
Bu şehirde insan, yıllarca yürüyebilir
Temmuza bakıyorum, dağıma, çınarlara
Yıldızlar iniyor ovaya, eski şarkılar
Rüzgarla konuşan, herşeye hazır olabilir
Ama boğazımda, paylaşamam biliyorlar,
Kocaman bir düğüm var.....................
PELİN İÇİN
"İ" ler çok
"İn" ler de öyle
"İns"ler de eh
"İnsa"lar da
Sayı epeyi azalıyor
"İNSAN"sa
Hâlâ arayan varsa
Ve çok ararsa
Belki buluyor
"İnsan"sa
Sayıları çok azsa da
Görmesi çok kolay
Çünkü baş kaldırıyor........
İyi ki varsın Pelin
Teşekkürler
sadece "VAR" olduğun için bile.....
"İn" ler de öyle
"İns"ler de eh
"İnsa"lar da
Sayı epeyi azalıyor
"İNSAN"sa
Hâlâ arayan varsa
Ve çok ararsa
Belki buluyor
"İnsan"sa
Sayıları çok azsa da
Görmesi çok kolay
Çünkü baş kaldırıyor........
İyi ki varsın Pelin
Teşekkürler
sadece "VAR" olduğun için bile.....
9 Temmuz 2008 Çarşamba
Hayat...
hayat çok karışık bazen...
bazense çok basit
ya da belki bazıları için karışık bazıları için basit
genel olarak karışık yaşayan bazıları grubuna mensubum ben sanırım
elbet birşey bir insan için her zaman karışık ya da her zaman basit olamaz
benim de basit yaşadığım oluyor zaman zaman
lakin çoğunluk bir karmaşanın göbeğinde buluveriyorum kendimi
belli bir sebebi yok bu satırları yazmış olmammın
yani "şu hadise oldu da üzerine yazdım" denecek bir şey yok ortada.
geniş zaman hisleri bunlar, şimdiki zaman ya da yakın geçmiş zaman değil.
belki de zannettiğimizce basit yaşayan yok hayatı. biz öyle görüyorken iç dünyasında olmadık fırtınalarla başetmeye çabalıyor belki o "basit yaşıyor"deyip geçtiğimiz kimse...
kendi yorum ve fikirlerimi kendim çürütüyorum sanki yazdıkça. başı ile sonu arasında tutarsızlık var yaklaşımlarımın...
öylesine yazıveriyorum çünkü. o an aklımdan geçen ne ise hemen onu..
bir an başka bir açıdan bakarken, yazı ilerledikçe tamamen farklı bir açıya geçip daha önce farketmemiş olduğumu fark ettiğim bir pencereyi açıveriyorum sanki...
pencere pencere zaten hayat galiba. biri kapanırken bir diğeri açılıyor...
kapanan tamamen sakin, kuş cıvıltılı bir sokağa bakıyorken yeni açılan vızır vızır işlek trafiğe sahip, geniş kalabalık ve bol koşturmacalı bir caddeye bakabiliyor...
ya da bir okyanus manzarası buluveriyoruz bir diğerinde...
aslında işin doğrusu
hayatta her an herşey olabiliyor...
hem de herşey..
ölüm bile................
bazense çok basit
ya da belki bazıları için karışık bazıları için basit
genel olarak karışık yaşayan bazıları grubuna mensubum ben sanırım
elbet birşey bir insan için her zaman karışık ya da her zaman basit olamaz
benim de basit yaşadığım oluyor zaman zaman
lakin çoğunluk bir karmaşanın göbeğinde buluveriyorum kendimi
belli bir sebebi yok bu satırları yazmış olmammın
yani "şu hadise oldu da üzerine yazdım" denecek bir şey yok ortada.
geniş zaman hisleri bunlar, şimdiki zaman ya da yakın geçmiş zaman değil.
belki de zannettiğimizce basit yaşayan yok hayatı. biz öyle görüyorken iç dünyasında olmadık fırtınalarla başetmeye çabalıyor belki o "basit yaşıyor"deyip geçtiğimiz kimse...
kendi yorum ve fikirlerimi kendim çürütüyorum sanki yazdıkça. başı ile sonu arasında tutarsızlık var yaklaşımlarımın...
öylesine yazıveriyorum çünkü. o an aklımdan geçen ne ise hemen onu..
bir an başka bir açıdan bakarken, yazı ilerledikçe tamamen farklı bir açıya geçip daha önce farketmemiş olduğumu fark ettiğim bir pencereyi açıveriyorum sanki...
pencere pencere zaten hayat galiba. biri kapanırken bir diğeri açılıyor...
kapanan tamamen sakin, kuş cıvıltılı bir sokağa bakıyorken yeni açılan vızır vızır işlek trafiğe sahip, geniş kalabalık ve bol koşturmacalı bir caddeye bakabiliyor...
ya da bir okyanus manzarası buluveriyoruz bir diğerinde...
aslında işin doğrusu
hayatta her an herşey olabiliyor...
hem de herşey..
ölüm bile................
3 Temmuz 2008 Perşembe
Caponbalığıma
Zaman musluktan damlayan su sanki. her saniye bir şıp...
damla damla akıp gidiyor ve bazı bazı biz sadece uzaktan izliyoruz hissine kapılıyorum. hele seni izlerken daha da hızlı damlıyor gibime geliyor...
öyle çabuk büyüyüveriyorsun ki güzel surat...
Hayrete kapılıyorum..
Yaa diyorum kendi kendime
Dün değil miydi?
Daha dün
Minicik kızımı tek koluma yatırıp emzirdiğim
Kucağımda sallayıp ninniler söylediğim...
Adeta sallayıp uyutmuşum seni
Yatağına koyup ben de dalmışım derin bir uykuya
Ve
Uyandığımızda
Büyüyüvermişsin...
Yürümüşsün
Konuşmuşsun
Okula gidiyorsun
Okul dediysem yuvaya yani :)
E o kadar da değil hani
Yani ilkokullu olacak kadar değil henüz
Ama eminim o yaşa geldiğinde de böyle hissedeceğim capon balığım
Çocuk sahibi olduğu vakit insan
Daha mı iyi anlıyor bu hızla akıp gitme durumunu nedir...
Çocuklar çok hızlı büyüdüğünden mi?
Yoksa
Bir anne çocuğunun hiçbir anına yeterince doyamadığından mı?
Bilmiyorum ki...
Çok da önemli değil nedenini bilmek, yapacak çok daha iyi şeyler bulabilecekken bunlara kafa yormak...
Zira
Bu arada
Zaman
Musluktan
Damlayan
Su sanki
Her saniye
Bir şıp
Şıp
Şıp
Şıp
Şıp
Şıp
.
.
.
.
.
.
.
.
2 Temmuz 2008 Çarşamba
Benzersizime....
Her Rüzgar Savuracak Bir Toz bulur,
Her Hayat Yaşanacak Bir Can Bulur,
Her Umut Gerçekleşecek Bir Düş Bulur
Bulunmayacak Tek Şey Senin Benzerindir
Her Hayat Yaşanacak Bir Can Bulur,
Her Umut Gerçekleşecek Bir Düş Bulur
Bulunmayacak Tek Şey Senin Benzerindir
Seni çok seviyorum bebeğim........
Denizkızım
denizkızım
yaşama anlamım
selamsız sabahsız yerleşirken
yüreğimin en baş köşesini zevkle sunduğum
mavi düşüm
gülüşüm
güneşim
ayım
yıldızım
yazılmamış efsanelerimin baş kahramanı
gülüşü bin ömre bedel gülüm
19 Haziran 2008 Perşembe
Nagihan'a
birlikte büyüdük seninle; ne yaptıksa birlikte yaptık...
ilk anne-babamızdan gizli sırlarımızı birbirimize açtık
ilk aşklarımızı ilk birbirimize anlattık
kardeştik evet
ama sadece kardeş değil dost olduk hep
akla kara kadar zıt olsa da karakterlerimiz
itişsek de didişsek de
dara düştüğümüzde yahut sevindiğimizde ilk birbirimize anlattık
"hayatınızdaki en önemli insanlar?" sorusuna cevaben yaptığımız listelerde hep en yukarılara yazdık birbirimizin adını
uzak kaldığımız zamanlarda
aklımıza düştükçe diğeri burnumuzun direği sızladı özlemden
bir omuza ihtiyaç duyduğumuzda gözyaşları ile ıslatmak için
ya da kahkahamızı paylaşmak geldiğinde içimizden
hemen diğerini aradı gözlerimiz
yeri geldi kızdık birbirimize
yeri geldi küstük
yeri geldi saçma sapan aşklara yelken açmışken diğeri; onu kaybediyoruz paniğine kapıldık
ama ikimiz de aşkta doğru limanlara demir attık ya o noktada herkesten önce gurulandık diğeriyle
9 ay birlikte taşıdık adeta bebeklerimizi, beraber korktuk, beraber ağladık, beraber güldük, beraber bekledik
beraber doğurduk 20 ay arayla oğlumuzla kızımızı
babamızı kaybettik beraber sızladı yüreklerimiz, aynı boşluk yer etti ikimizin de içine kaybolmamak üzere
gittiğimiz yerlere taşıdık diğerini benliğimizde
zıt da olsa karakterlerimiz
itişsek de
didişsek de
kardeş doğduk belki evet
ama
zaman içinde
sen olduk
ben olduk
bir koca insan olduk....
İYİ Kİ DOĞDUN
KUTLU OLSUN DOĞUM GÜNÜN
19 Haziran 2008
18 Haziran 2008 Çarşamba
14-15 Haziran 2008 haftasonu
Pek yoğun geçti 14-15 Haziran'ı içine alan haftasonumuz
pek de güzel...
cumartesi Mısra'nın gösterisi ile başladık güne
ne iyi ettik
hayran hayran izledik caponbalığı ile ufaklıkları muhteşemlerdi
gösteri sonrası da beraberdik Baş ailesi ile
analı kızlı ikizler kendilerine hazırlanan doğumgünü partisine katılmak üzere ayrılana değin
onlar partilerini yapadursun
biz de çekirdek aile gezintisi yaptık...
öyle seviyorum ki Büü-Yazgüneşi-Caponbalığı beraberliğini
sanki zaman dursa hep öylece kalıversek hiç itirazım olmayacakmış gibi...
pazar günü de babalar gününü kutladık Büü'nün
ve büyülü bahçede bir brunchla Hülya ablanın geçen hafta istanbuldan ankaraya dönüş yollarında olduğumuzdan kutlayamadığımız doğum günü kutlamasını ekledik babalar gününe kadim dostlarımızın da katılımıyla
çok zevk aldık
tam yağmur tepemize inecekti ki arabalara dar attık kendimizi
-eskiden sevmezdim yağmuru, kızardım; şimdilerde aman diyorum aman yağsın da ben kasvetli havaya da ıslanmaya da razıyım-
gölbaşı dönüşü
doğrulduk acity'ye
iyi hoş da nasıl kalabalık ve havasızdı
oyun alanında Caponbalığı süper eğlendi ama biz çok bunaldık
zor attık dışarı kendimizi
dedik açık hava paklar bizi
atlı sporda yayıldık bütün öğleden sonra
nefisti
ilerleyen saatlerde Baş'lar da katıldı aramıza keyfimiz katlandı
yaza hoşgeldin kokteyli varmış meğer o gün atlısporda Baş'lar geldikten sonra oraya takıldık akşama kadar
Caponbalığı-Mısra 2'lisi çok eğlendi
20.30 falandı eve döndüğümüzde
bayno (caponca :)) yapıp yattı caponbalığı
deliksiz uyudu pazartesi okul için doğrulamadı yataktan
ilk defa yol boyu konuşmadan içini çeke çeke kestirdi anne koynunda
yorulduk ordan oraya ordan oraya
ama değdi Allah biliyo ya.....
13 Haziran 2008 Cuma
Caponun Sergisi
Tarih 6 Haziran 2008
Caponbalığının yuvasının bahçesinde ilk sergisi var
hadiseyi fotoğraflaması ve sergiyi gezmesi amaçlı Ayguk dayıyı da taktık peşimize Büü ile orada buluşuldu
Caponbalığı ve arkadaşları yıl boyunca bi tomar "faalitet" yapmışlar
hepsi birbirinden güzel
birbirinden anlamlı
bizim bacaksız ortalığı karıştırdı
elebaşı ruhuyla coşturdu arkadaşlarını
bol bol koştu yuvarlandılar çimlerde
Yorulunca kurulup Deeeyacıı'nın kucağına keyif yaptı
sonra da Büü nün kuzeninin nikahına katılmak için İstanbul yollarına vurmak üzere uzaklaştık yuvadan
12 Haziran 2008 Perşembe
İkiz Öküzler Anneannedeydi
İkiz öküz yazgüneşi ve capon balığı anneanneye ziyarete gitti
bu akşamdan bir diyalog:
Aykut dayıdan söz açılmış
anneanne:
- Ayguk dayı seni çok mu seviyo?
caponbalığı (çok ciddi bir ses tonu eşliğinde)
- evet ama ben kimseye yüs veeemiyoyum
anneanne ve yazgüneşi
-!!!!!!!!!!!!
11 Haziran 2008 Çarşamba
Caponuma
Sana bu güzellikler bizden kalsın,
Bugünlerden bir şeyler bizden kalsın..
Senden almak isterler, bizi söyle;
Geleni bize gönder, bizden alsın.
ÖA
Büü'ye
Küçük Ev
Hangi eve
Başımızı soktuysak..
Yer yerinden oynadı
Aşkımızdan.
Büyük aşklar
Eve sığmaz diye
Bir şair sözü vardır da,
Ondan.
Hangi eve
Başımızı soktuysak..
Yer yerinden oynadı
Aşkımızdan.
Büyük aşklar
Eve sığmaz diye
Bir şair sözü vardır da,
Ondan.
Özdemir Asaf
Bazı bazı
Hayat akıp gidiyor da bizler de onunla savruluyoruz ya..
bazı bazı diyorum ki
es vermeli
Durup dinlenmeli
Şöyle bir kaykılıp, sırtını dayayıp ulu bir çınara
Uzaktan bakmalı hayatla akıp giden suretimize
bir yabancıya bakar gibi
Eğrisiyle doğrusuyla izleyip de onu
oh dedikten sonra herşeyden uzak
Şöyle bir silkinip
yeniden karışmalı hayat karmaşasına
ama her "es"de
biraz daha tanımış olarak kendi kendini
biraz daha arınmış olarak dönmeli dünyaya
bazı bazı diyorum ki
es vermeli
Durup dinlenmeli
Şöyle bir kaykılıp, sırtını dayayıp ulu bir çınara
Uzaktan bakmalı hayatla akıp giden suretimize
bir yabancıya bakar gibi
Eğrisiyle doğrusuyla izleyip de onu
oh dedikten sonra herşeyden uzak
Şöyle bir silkinip
yeniden karışmalı hayat karmaşasına
ama her "es"de
biraz daha tanımış olarak kendi kendini
biraz daha arınmış olarak dönmeli dünyaya
Benimle Oynar Mısın?
.jpg)
.jpg)
Su olsam ateş olsam
Göklerdeki güneş olsam
Konuşmasam taş olsam
Yine de oynar mısın benimle
Susulsam, kusur olsam
Ağızdaki küfür olsam
Doğuştan esir olsam
Yine de oynar mısın benimle
Sayılmasam kaç olsam
Topraktaki güç olsam
Aptal gibi suç olsam
Yine de oynar mısın benimle
Benimle oynar mısın
Benimle oynar mısın
Bülent Ortaçgil
10 Haziran 2008 Salı
bana dair
Güneş enerjisiyle yaşıyorum ben... Yağmuru sevmiyor değilim -nihayetinde bize can veren su olduğuna göre-
lakin elimde değil depresif oluyorum kapalı havalarda kasvetli gün ve mevsimlerde...
şikayetim yok güneş altında ter dökmekten yaz aylarında
içimi aydınlatıyor
ruhuma iyi geliyor güneş
ondandır yazgüneşi deyişim kendime....
lakin elimde değil depresif oluyorum kapalı havalarda kasvetli gün ve mevsimlerde...
şikayetim yok güneş altında ter dökmekten yaz aylarında
içimi aydınlatıyor
ruhuma iyi geliyor güneş
ondandır yazgüneşi deyişim kendime....
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)