en sevdiğim ressamdır Van Gogh...
tablolarını herbiri ayrı ayrı etkiler beni...
özellikle "yıldızlı gece" favorim... Canım kuzenim Tülin Ablam benim için yapmıştı reprodüksiyonunu; hem de muhteşem bir şekilde...
söylemeye utanıyorum sanırım Ekim'den beri CerModern'de gösterimde olan dijital sergisine henüz bugün gittiğimi, daha çok var daha çok var diye diye sonunu getirdik serginin Ayşe ben gideceğim siz de gelin demese kaçırabilebilirdim Allah bilir.. Neyse ki Ayşe bizi dürttü .. ne kadar güzel oldu..
yine yeni yeniden büyüledi Vincent beni...
vincent'in tablolarının içine dalıvermekse ayrı bir zevkti tabi...
Defnoş bu defa tam kitp kurdu oldu :)
Defne'nin Vincent'la tanışması sevindirdi beni... Madem o kadar çok seviyor resim yapmayı, ressamlarla artık tanışmaya başlaması şart
ve tanışıklıkları böyle organizasyonlarla olursa hiç silinmez belleğinden kanımca ...
kendini ifade etme şekline gelirsek
yine kendine özgü işte..
Defne bu yapacak bir şey yok :)
"But I could have told you, Vincent,
This world was never meant for one
As beautiful as you..."
BANA, AİLEME, YAPTIKLARIMA, YAŞADIKLARIMA, HİSSETTİKLERİME, KURGULADIKLARIMA DAİR NE VARSA KISA KISA...
31 Aralık 2012 Pazartesi
30 Aralık 2012 Pazar
24 Aralık 2012 Pazartesi
23 Aralık 2012 Pazar
meri kismıs...
Bir anne gece gece nasıl zırıl zırıl ağlatılır? Tesadüfen mektubunu buldum sakladığı yerde, Noel Baba'dan benim için de istekte bulunmuş..
Bak hala ağlıyorum :.3
yalnız düşünmeden edemiyorum, nasıl bir anne imajıysam :) kuş tüğülü elbise.... :))
hadi meri kismıs...
Etiketler:
bana dair,
capon,
hayatın içinden
21 Aralık 2012 Cuma
Kırdanadam...
fotoğraf: neslihan karayakaylar tamyaman
Kış geldi mi seviniyor çocuklar..
Kardanadam yapacağız diye...
Ben de sevinir miydim ki çocukken kar yağdı diye
hatırla(ya)mıyorum...
hatırlayamayacağım denli geride mi kalmış çocukluğum gerçekten de...
Ben "kar yağsa da yapsam" diye hayalini kurduğum "kardanadam"larım yerlerini zihnimdeki "kırdanadam"lara bırakalıberi büyüdüm belki de...
Kimbilir ne denli uzun zamandır ısınınca eriyip gidecek "kar"danadamlar yerine
köklenip yer edip kalacak her geçen gün derimin daha da derinine işleyecek "kır"danadamlara hasretim ben.....
nkt
18 Aralık 2012 Salı
su....
"...
Bir gün, bir uzun gün bir aynanın önündeyim
Kirpikler ve saçlar bitti
Gövdem duvara sürte sürte inceltilmiş bir nesne gibi
Dalgın ve uzun
Uzun ve sisli
Ben ki gözdemle tattım gçvdemi iyi bilirim
Bir hurma, bir başdönmesi
Kokusu başdönmesinin
Güzel kaplar aldım bu yüzden, ne kadar güzel kap varsa aldım
bilmek için suyumu
Ve hazırlıklı değildim ve bildim
Ben suyun bir dakika durduğu
Durunca boğulduğu bir yerdeyim.
..."
edip cansever
fotoğraf: neslihan karayakaylar tamyaman - şubat 2010 - seğmenler--ankara
Bir gün, bir uzun gün bir aynanın önündeyim
Kirpikler ve saçlar bitti
Gövdem duvara sürte sürte inceltilmiş bir nesne gibi
Dalgın ve uzun
Uzun ve sisli
Ben ki gözdemle tattım gçvdemi iyi bilirim
Bir hurma, bir başdönmesi
Kokusu başdönmesinin
Güzel kaplar aldım bu yüzden, ne kadar güzel kap varsa aldım
bilmek için suyumu
Ve hazırlıklı değildim ve bildim
Ben suyun bir dakika durduğu
Durunca boğulduğu bir yerdeyim.
..."
edip cansever
fotoğraf: neslihan karayakaylar tamyaman - şubat 2010 - seğmenler--ankara
çekip gidesim oluyor benim de bazen...
Çekip gitmek istiyor insan bazen.. Her şeyden ama
her şeyden de çok kendinden...
böyle zamanlarda çekip gitmeyi istemekle yetinmemeli... çekip gitmeli... kendi paralelinde uzayıp gitmesi demek insanın hiç dönmeyeceği anlamına da gelmemeli.. gitmek istedim diye gidebilmeli bazen
ve istediğinde "dönmek istedim-döndüm" denli rahat dönebilmeli... uzun uzadıya pılısını pırtısını falan toparlayıp değil.. hemen öylece.. nasılsa olduğu gibi çekip gidebilmeli..
ölmek gibi..
basitçe gidebilmeli
dönmek olur mu olmaz mı hesaplamadan.. kimi zaman dönmeli kimi zaman kalmalı.. hatta kimi zaman ölmeli...
bazen çekip gitmek istiyor insan... kalır mıyım döner miyim diye zerre hesap etmeden...
fotoğraf: neslihan karayakaylar tamyaman - Mart 2010- Eskişehir
her şeyden de çok kendinden...
böyle zamanlarda çekip gitmeyi istemekle yetinmemeli... çekip gitmeli... kendi paralelinde uzayıp gitmesi demek insanın hiç dönmeyeceği anlamına da gelmemeli.. gitmek istedim diye gidebilmeli bazen
ve istediğinde "dönmek istedim-döndüm" denli rahat dönebilmeli... uzun uzadıya pılısını pırtısını falan toparlayıp değil.. hemen öylece.. nasılsa olduğu gibi çekip gidebilmeli..
ölmek gibi..
basitçe gidebilmeli
dönmek olur mu olmaz mı hesaplamadan.. kimi zaman dönmeli kimi zaman kalmalı.. hatta kimi zaman ölmeli...
bazen çekip gitmek istiyor insan... kalır mıyım döner miyim diye zerre hesap etmeden...
fotoğraf: neslihan karayakaylar tamyaman - Mart 2010- Eskişehir
Etiketler:
bana dair,
deneme,
fotoğraf,
hayatın içinden,
ruhuma dokunan notalar
17 Aralık 2012 Pazartesi
Hafta sonu bilançosu
Büü yurtdışında bir süredir... Babasının gitmesini fırsat bilirdi bebekken bizim kız, mutlaka ateşlenirdi Büü yurtdışına gider gitmez.. inattır da ateşi düşmek bilmezdi..
geçtiğimiz hafta içinde de bebekliğine özendi zaar, baba kapıdan dışarı bizim kızın ateşi bacadan içeri ..
cumartesi günü çok sevdiği bir arkadaşının doğum günü partisi vardı, çok istiyordu gidebilmeyi... Ha iyileşti ha iyileşecek derken.. cumartesi sabah nanemollaydı gene ama kıyamadım hadi götüreyim dedim.
Parti de taaa Çayyolunda.. Bize göre Allahın unuttuğu yer.. Ben nedense hiç alışamadım.. hiç alışamayacağım şu toplu konut yoğunluklu şehir kenarı kocaman muhitlere..
Gözlerimdeki görme kaybı yüzünden araba kullanamıyorum ya böyle durumlarda Bülent yokken araba kapının önünde ööölece serilmiş yatarken ben sürünüyorum ya illet oluyorum kendime; ama yapacak da çok bir şey yok işte. Otobüsle gittik, otobüsle döndük ama bütün günümüz gitti tabi bi dünya yol. Orada annelerle muhabbet iyidi neyse ki :)
Cumartesi akşam Ayşe ile İlker bize geldi. Annem de bizdeydi, oturduk yedik içtik güldük
erken meri kırismıs kutladık minik çaplı..
[fotoğraf: İlker Yavuz]
Pazar gününü evde miiiipmiskin geçirdik annem defnoş ben
defnoşa ders çalıştırdım... cingöz gibi zilli, bir söylemeden anlıyor ne anlatılıyorsa da.. eğer dinlerse :) aklı hep uçuş uçuş kelebek kıvamında
ama böyle bir çocuk o
çok zorlamak ters tepecek biliyorum.. olabildiğince olacak artık... ne kadar olursa.. üzüp yıpratmak istemiyorum çocuğumu dersti sınavdı testti diye
elimden gelen desteği veririm gerisi ona kalmış
hayat onun
ben zorlasam değişen bir şey olmayacak ne de olsa..
dün miskin miskin otururken bir süre önce başladığım Defnoş kazağı da bitti..
Çok umutlu değildim ortaya bir şey çıkacağından ya.. pek de fena olmadı sanırım.. idare eder işte..
bir hafta sonu bilançosu bundan ibaret..
bugün pazartesi
sabah kar yağdı
öğlene doğru göz gözü görmez bir sis çöktü ve öğleden sonra yağmur..
ankaram kafayı mı yedi nedir
kıyamet kopcak ya 21'inde ondandır
haaa 21 i dedim de
iphonography sergimiz var 21'inde
kıyamet kopmadan hemen önce.. Ankara'da olan yolu düşebilecek olan var ise
bekleriz
süpriz sıcacık karelerimizi paylaşmaya...
geçtiğimiz hafta içinde de bebekliğine özendi zaar, baba kapıdan dışarı bizim kızın ateşi bacadan içeri ..
cumartesi günü çok sevdiği bir arkadaşının doğum günü partisi vardı, çok istiyordu gidebilmeyi... Ha iyileşti ha iyileşecek derken.. cumartesi sabah nanemollaydı gene ama kıyamadım hadi götüreyim dedim.
Parti de taaa Çayyolunda.. Bize göre Allahın unuttuğu yer.. Ben nedense hiç alışamadım.. hiç alışamayacağım şu toplu konut yoğunluklu şehir kenarı kocaman muhitlere..
Gözlerimdeki görme kaybı yüzünden araba kullanamıyorum ya böyle durumlarda Bülent yokken araba kapının önünde ööölece serilmiş yatarken ben sürünüyorum ya illet oluyorum kendime; ama yapacak da çok bir şey yok işte. Otobüsle gittik, otobüsle döndük ama bütün günümüz gitti tabi bi dünya yol. Orada annelerle muhabbet iyidi neyse ki :)
Cumartesi akşam Ayşe ile İlker bize geldi. Annem de bizdeydi, oturduk yedik içtik güldük
erken meri kırismıs kutladık minik çaplı..
[fotoğraf: İlker Yavuz]
Pazar gününü evde miiiipmiskin geçirdik annem defnoş ben
defnoşa ders çalıştırdım... cingöz gibi zilli, bir söylemeden anlıyor ne anlatılıyorsa da.. eğer dinlerse :) aklı hep uçuş uçuş kelebek kıvamında
ama böyle bir çocuk o
çok zorlamak ters tepecek biliyorum.. olabildiğince olacak artık... ne kadar olursa.. üzüp yıpratmak istemiyorum çocuğumu dersti sınavdı testti diye
elimden gelen desteği veririm gerisi ona kalmış
hayat onun
ben zorlasam değişen bir şey olmayacak ne de olsa..
dün miskin miskin otururken bir süre önce başladığım Defnoş kazağı da bitti..
Çok umutlu değildim ortaya bir şey çıkacağından ya.. pek de fena olmadı sanırım.. idare eder işte..
bir hafta sonu bilançosu bundan ibaret..
bugün pazartesi
sabah kar yağdı
öğlene doğru göz gözü görmez bir sis çöktü ve öğleden sonra yağmur..
ankaram kafayı mı yedi nedir
kıyamet kopcak ya 21'inde ondandır
haaa 21 i dedim de
iphonography sergimiz var 21'inde
kıyamet kopmadan hemen önce.. Ankara'da olan yolu düşebilecek olan var ise
bekleriz
süpriz sıcacık karelerimizi paylaşmaya...
Etiketler:
bana dair,
capon,
fotoğraf,
hayatın içinden
güneşim - ayım sana ışık olsun...
Çok sevdiğim şarkılardan birisi
evet bir aşk şarkısı
ama 11 yıllık evli ve aşk acısı derdini çooook çok uzun zaman önce çoook çok uzaklara itelemiş bir kadın olarak bu nefis sözler bana sadece kızımı anımsatıyor..
kızım..
hayatımın anlamı...
deli dolu ve beni her daim çileden çıkartmanın bir yolunu bulma uzmanı da olsa
her şeyim o benim..
her bir şeyim...
Güneşim ayım sana ışık olsun
Sıcak kumum yoluna açık olsun
Okşarım tenini rüzgarımla
Susuz kaldı sularım dudaklarına
Ah o gözlerin
Arasın beni, izlesin, peşime düşsün
Ah o dudakların
Gelsin, bulsun, tatsın ve öpsün beni
Al bulutlarım sana yatak olsun
Yumuşacık sessizce üstünü örtsün
Ateşim aşkına kıvılcım olsun
Sonsuz yansın yüreğinde hayata doysun...
evet bir aşk şarkısı
ama 11 yıllık evli ve aşk acısı derdini çooook çok uzun zaman önce çoook çok uzaklara itelemiş bir kadın olarak bu nefis sözler bana sadece kızımı anımsatıyor..
kızım..
hayatımın anlamı...
deli dolu ve beni her daim çileden çıkartmanın bir yolunu bulma uzmanı da olsa
her şeyim o benim..
her bir şeyim...
Güneşim ayım sana ışık olsun
Sıcak kumum yoluna açık olsun
Okşarım tenini rüzgarımla
Susuz kaldı sularım dudaklarına
Ah o gözlerin
Arasın beni, izlesin, peşime düşsün
Ah o dudakların
Gelsin, bulsun, tatsın ve öpsün beni
Al bulutlarım sana yatak olsun
Yumuşacık sessizce üstünü örtsün
Ateşim aşkına kıvılcım olsun
Sonsuz yansın yüreğinde hayata doysun...
Etiketler:
bana dair,
capon,
fotoğraf,
hayatın içinden,
ruhuma dokunan notalar
13 Aralık 2012 Perşembe
Hasta çocuk sendromları
kış yüzünü gösterdi.. geç bile kalmıştı doğrusu bu sene
Büü yurtdışında olduğu zamanlar beraber uyuyoruz defnecanla salıyı çarşambaya bağlayan gece de öyle yaptık; sabaha karşı uyanmış
"anne bana sarılır mısın?" dedi ki sarıl öpüş uyumaktan hiç hoşlanmaz, bebekken de aramızda yatmazdı Büü ile ikimizin
"ykışıyoruuum" diye birimizden birini sepetlerdi
uzatmayım
özetle sarılıp uyumayı sevmez, kabus gördü diye düşündüm "tabi sarılırım bebeğim" deyip bir sarıldım ki çocuk yanıyor..
hadi buyrun bakalım
heme kalktım soydum ateş düşürücü verdim falan ama sabah toparlamadı tabi
aksi gibi annem de feci hasta ve o gün de doktora gidecek mi.. kadıncağız doktorundan kalmasın diye ses etmedim ofisi arayıp haber verdim durumu ve evde kaldık kızımla..
annemi de aradım doktorundan dönüşte o da geldi..
annem henüz gelmeden ateşi düştüğü bir sıra coştu Defne çam da çam diye..
kaçarım kurtuluşum yoktu aslında biliyordum
dedim uzatmayım zaten çocuk için süslenmeye başlamıştı bizde ağaç, hevesi mi kırılsın yani üşengeç bir anası var diye...
nck
hoş diil..
neyse bir gün evde tembelliğin çıkardığı sonuç üstüne asılan süslerden çam olduğu dahi belli olmayan bir çam..
Defneye gelince bugün de gidemedi okula
yarına bakacağız duruma..
annemde de durum eh..
defne grip
annem anjin
ben hala sağlamım dilerim öyle kalırım
iyi bir yıl olur inşallah 2013
11 Aralık 2012 Salı
retro falan mı var yahuuu
sen yaşamak içinsin yarım bir şiir,
bir şeyin tanımsızlığı gibisindir
bir şeyin hep alta bakan tarafı gibi narin ve derin
unutulmuş bir şeyin özgül ağırlığı gibisindir tam bir şiir1
titreyen ellerde eylem önermeyen bir fiil"
küçük iskender
--şunun şurasında 5 -6 gün önce içime sığdıramadığım bir enerjim vardı manasız.. ve birkaç gündür de arkamı dönüp çekip gidesim olacakcasına dermansızım..
bu ne şimdi
kırk yaş bunalımı mı?
ki bunalım falan yapmadı aslında bende bu yaş
bilakis sevdim
hep söyleyesim var ve fark da ediliyordur beli habire kırk kırk dediğime bakılırsa..
bilemedim
hep yılbaşlarına yakın kendime sözler verir yazardım madde madde..
ben bu sene madde maddeleşmeye de sırtımı döneceğim..
tersim bu aralar ne hayırsa
gene retro hallerde mi gezegenlerden birisi acaba :)))
Etiketler:
alıntı,
bana dair,
fotoğraf,
hayatın içinden,
şiir
Eskidendi Çok Eskiden - Murathan Mungan....
Hani erken inerdi karanlık,
Hani yağmur yağardı inceden,
Hani okuldan, işten dönerken,
Işıklar yanardı evlerde,
Eskidendi, çok eskiden.
Hani ay herkese gülümserken,
Mevsimler kimseyi dinlemezken...
Hani çocuklar gibi zaman nedir bilmezken,
Eskidendi, çok eskiden.
Hani hepimiz arkadaşken,
Hani oyunlar tükenmemişken,
Henüz kimse bize ihanet etmemiş,
Biz kimseyi aldatmamışken,
Eskidendi, çok eskiden.
Hani şarkılar bizi bu kadar incitmezken,
Hani körkütük sarhoşken gençliğimizden,
Daha biz kimseye küsmemiş,
Daha kimse ölmemişken,
Eskidendi, çok eskiden.
Şimdi ay usul, yıldızlar eski
Hatıralar gökyüzü gibi gitmiyor üstümüzden
Geçen geçti,
Geçen geçti,
Geceyi söndür kalbim
Geceler de gençlik gibi eskidendi
Şimdi uykusuzluk vakti.
dipteki not: Fotoğraf: Tamer Tezcan/ 1996 - Ankara
10 Aralık 2012 Pazartesi
Sizi gözetleyen biri var....
Gail Albert Halaban;
1970 doğumlu Amerikalı ticari ve sanat içerikli fotoğrafçı..
Halaban Brown Üniversitesi'nden mezun olduktan sonra Yale Üniversitesi School of Art'da yüksek lisans yapmış ve bu sırada Gregory Crewdson, Lois Conner, Richard Benson, Nan Goldin ve Tod Papageorge ile çalışmış.
Halaban'ın çalışmaları New York Times, New York Magazin ve Time Magazin dergilerinde yer almış.
Sanat içerikli serileri çeşitli uluslararası platformlarda sergilenmiş.
Halaban'ın ilgiç projeleri içerisinden ikisi daha bir ilginç bence
bir tanesi tamamlanmış bir proje olan 30 Hakkında (About Thirty) Dizisi
Bu fotografik dizi [About Thirty (30 Hakkında)] New York ve Los Angeles'taki ayrıcalıklı kadınların hayatını incelemekte. Dadılarıyla birlikte anneler veya nişan yüzüklerini karşılaştıran kadın gruplarına ait görüntüler. Bu tür bir yaşam tarzıyla alakalı eleştirel yaklaşımın yanısıra, sanatçı bu dünyanın bir parçası olmak için duyduğu "karmaşık arzu"sunu da nasıl adlandırdığını sergilemekte imiş bu seride..
Örnekse:
Beni Halaban'ı didiklemeye iten esas projesi ise halen devam eden dizisi Penceremden Dışarısı (Out my Window); insanların evlerinde nasıl olduğunu tasvir eden ve uzaktan çekilmiş detay aşamalı fotoğraflarından oluşmakta. New York apartman binalarının mimarisinin özellikleri fotoğraflarda bariz şekilde görülmekte; ama, tüm bu grafik çekicilik bir tarafa fotoğraflardaki ilgi merkezi pencereleri fotoğraflanan evlerin içinde yaşayan kişilerin gün içinden yakalanıvermiş samimi görüntüsü...
Biraz rontgencimsi bir yaklaşım gibi görünse de bana kalırsa hayli etkileyici.
Fotoğraflar bende kurgu imiş, insanların hayatı gizlice pencereden yakalanmış süsü verilmiş izlenimi uyandırıyor. Belki de öyle olmasını istediğimdendir zira ben kendi adımda evimde bu şekilde armut gibi yakalanıp bir projenin parçası olmayı istemezdim açıkçası bilgim olmadan.
Projeye dehil olan fotoğrafların kurgu olup olmadıklarına dair bir bilgiye erişemedim ne yazık ki
ama ne olursa olsun
görülmeye incelenmeye değer bir proje bence.
Örnekse:
1970 doğumlu Amerikalı ticari ve sanat içerikli fotoğrafçı..
Halaban Brown Üniversitesi'nden mezun olduktan sonra Yale Üniversitesi School of Art'da yüksek lisans yapmış ve bu sırada Gregory Crewdson, Lois Conner, Richard Benson, Nan Goldin ve Tod Papageorge ile çalışmış.
Halaban'ın çalışmaları New York Times, New York Magazin ve Time Magazin dergilerinde yer almış.
Sanat içerikli serileri çeşitli uluslararası platformlarda sergilenmiş.
Halaban'ın ilgiç projeleri içerisinden ikisi daha bir ilginç bence
bir tanesi tamamlanmış bir proje olan 30 Hakkında (About Thirty) Dizisi
Bu fotografik dizi [About Thirty (30 Hakkında)] New York ve Los Angeles'taki ayrıcalıklı kadınların hayatını incelemekte. Dadılarıyla birlikte anneler veya nişan yüzüklerini karşılaştıran kadın gruplarına ait görüntüler. Bu tür bir yaşam tarzıyla alakalı eleştirel yaklaşımın yanısıra, sanatçı bu dünyanın bir parçası olmak için duyduğu "karmaşık arzu"sunu da nasıl adlandırdığını sergilemekte imiş bu seride..
Örnekse:
Beni Halaban'ı didiklemeye iten esas projesi ise halen devam eden dizisi Penceremden Dışarısı (Out my Window); insanların evlerinde nasıl olduğunu tasvir eden ve uzaktan çekilmiş detay aşamalı fotoğraflarından oluşmakta. New York apartman binalarının mimarisinin özellikleri fotoğraflarda bariz şekilde görülmekte; ama, tüm bu grafik çekicilik bir tarafa fotoğraflardaki ilgi merkezi pencereleri fotoğraflanan evlerin içinde yaşayan kişilerin gün içinden yakalanıvermiş samimi görüntüsü...
Biraz rontgencimsi bir yaklaşım gibi görünse de bana kalırsa hayli etkileyici.
Fotoğraflar bende kurgu imiş, insanların hayatı gizlice pencereden yakalanmış süsü verilmiş izlenimi uyandırıyor. Belki de öyle olmasını istediğimdendir zira ben kendi adımda evimde bu şekilde armut gibi yakalanıp bir projenin parçası olmayı istemezdim açıkçası bilgim olmadan.
Projeye dehil olan fotoğrafların kurgu olup olmadıklarına dair bir bilgiye erişemedim ne yazık ki
ama ne olursa olsun
görülmeye incelenmeye değer bir proje bence.
Örnekse:
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)