10 Kasım 2012 Cumartesi

Tarih bile sıraya girdi bugün... 10.11.12


--YAS--



TÜRKÜM DOĞRUYUM ÇALIŞKANIM
İLKEM KÜÇÜKLERİMİ KORUMAK
BÜYÜKLERİMİ SAYMAK
YURDUMU MİLLETİMİ ÖZÜMDEN ÇOK SEVMEKTİR
ÜLKÜM YÜKSELMEK İLERİ GİTMEKTİR
EY BÜYÜK ATATÜRK
AÇTIĞIN YOLDA GÖSTERDİĞİN HEDEFE HİÇ DURMADAN YÜRÜYECEĞİME AND İÇERİM
VARLIĞIM TÜRK VARLIĞINA ARMAĞAN OLSUN
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE....



RAHAT UYU.........

8 Kasım 2012 Perşembe

GÖĞÜN GÖZÜ






I AM THE EYE IN THE SKY
LOOKING AT YOU
I CAN READ YOUR MIND
I AM THE MAKER OF RULES
DEALING WITH FOOLS
I CAN CHEAT YOU BLIND
AND I DONT NEED TO SEE ANY MORE
TO KNOW THAT
I CAN READ YOUR MIND, I CAN READ YOUR MIND.

Gökyüzünde bir göz gibiyim
Sana bakıyorum
Aklını okuyabilirim
Kuralları koyan benim
Aptallarla ortak
Seni rahatlıkla kandırabilirim
Daha fazlasını görmem gerekmiyor
Bilmem için
Aklını okuyabilirim,aklını okuyabilirim 


_çeviri pek güzel değil farkındayım, internette bulup aldım, uğraşsam birazcık daha iyileştirebilirdim sanırım, ama itiraf ediyorum--uğraşmadım :))--

dipteki not:
fotoğraf 3 Kasım 2012 günü Çorum-Ankara arası karayolunda İphone ile hareket halindeki arabadan tarafımdan çekildi..
Bu fotoğrafı instagramda gören şekerler şekeri (bence blogger tobe) Denizcanım.. gökyüzünün gözleri var diyerek fotoğrafı bu şarkı ile özdeşleştirdi..

Bu post benden ziyade Deniz'in postıudur.
Buna Deniz'in blog alemindeki ilk postu demek çok olasıdır.. Kenidisi tarafımdan sıkıca kucaklanıp öpülür :)

HAAA AKLIMA GELMİŞKEN
GÖĞÜN GÖZLERİNİ GÖREBİLEN VAR MI :))))



6 Kasım 2012 Salı

"Sıkıldım doğrularımdan, kadınlığımdan, dışımdan Gidip dinlenmeliyim, artık içki içmeliyim"

Bayım...
Anlamıyorsunuz değil mi neden kaçıyorum bu kadar sizden... Anlamıyorsunuz... Kızıyorsunuz biliyorum sudan bahanelerle yaptığınız programlardan  basit sebepler uydurarak kendimi sıyırmama.. -ki bunu yapmak benim için ne zor zerre bilmiyorsunuz- kızıyorsunuz...
Kızınız Bayım
çok kızınız...
bana çok kızınız
ve gidiniz...
Gidiniz Bayım..
lütfen gidiniz
yol yakınken ne olursunuz gidiniz...
Başımı sevda lanetiyle belaya sokmayınız...




fotoğraf:yavuz ıldız






Başlık: Ceylan Ertem:
















İstikamet Çorum :))

Cumartesi Çorum İskilipteydik...
Hoppalaaaa di mi
nerden çıktı

bir nevi piyangodan aslında
Murat
Karanlık oda kankalarımdan
bu yıl belgesel atölyeden yana yaptı seçimini ona devam eiyor; dedi ki
"İskilip'e gidiliyor ben arabayla gideceğim, gelmek isteyene yerim var"
böylelikle Ayşe; İlker; Defne ve bendeniz takıldık peşine..
Kendi kentinden uzaklaşması insanın .. hele ki böyle süpriz bir şekilde
nasıl da iyi geliyor; elbette yanında nefis insanlarla birlikte olunca daha da nefis...

Kış öncesi Kasım'ın meşhur pastırma yazı sıcaklarında...
pek hoş bir açıkhava günü geçirdik...

günün esprisi dönüş yolunda Defne'den geldi:
benim bir lafım vardır birine kızınca derim ki
"Sana bi korum istikamet Çorum"
Defne  dedi ki
"Anne sana bi korum istikamet Ankara; çünkü Çorum'dayız ya"
deli kızıııımmmmmmmm.
Haa bi de
İskilip'in neyi meşhur derseniz SALATASIIIIIIIIIIIIIIIIIIIII :))))))))))









emeği ve katkısı geçen herkese kucak dolusu sevgiyle efenimmmmmmmm... ;)


dipteki not: üstteki fotoğrafların 4 kişi olduğumuz dışında kalanları::
neslihan karayakaylar tamyaman

dört kişi içereni:
defne tamyaman

ve bu aşağıya eklediğim "yollarda olmak" temalı kare bir cep telefonu ürünü.. çeken Ayşecan :) Defnenin elindeki bir kesekağıdı leblebi; salatası kadar olamasa da leblebisi de fena değil hani :P




4 Kasım 2012 Pazar

Yine Aylardan Kasım......



Zaman süratli BABA...
dörtnala gidiyor elimizden avucumuzdan...
Sen gideli...
koca koca 5 tane 365 gün bıraktık geride.. dile kolay be BABA..
mesela 2 yaşında iki kelimeyi bir araya getiremeyen bir bebekti Defnen sen giderken...
7 yaşında okuyan yazan bilmiş mi bilmiş kokoş mu kokoş bir bir kız çocuğu oluverdi yokluğunda..
beni sorma.. kırkladım bu ağustosta.. küçük kızın kırk yaşında koca kazık bir kadın artık BABA
sen...

bilmem mutlu musun gittiğin yerde... ama biz burada özlüyoruz sık sık seni...
beş yıllar bir yana onbeş yirmibeş ellibeş... yıllar geçse de değişmez bu işte..
yoksun
özleniyorsun... dönüşü yok gittiğin yerin
dönemezsin... evet
ama hep özleneceksin....
ışıklarda uyu....

kızın................






"yine aylardan kasım ... sanki sende kaldı bir yarım ... her nefesim her anım... sanadır canım..."



1 Kasım 2012 Perşembe

Güz....

fotoğraf:neslihan karayakaylar tamyaman

Seviyorum ben bu mevsimi...
çok hem de
--yaz kadar değil elbette
abartmayalım-- :)

ama içinde "son" geçen şeylerden hoşlanmıyorum.... hüznü "son"luğundan geliyor olsa gerek değil mi ya...
buna sebep "güz" demeyi seviyorum...

Defne Ağustos değil de Eylül'de doğacak olsa idi
"Güz" olacaktı ismi
Güz kızım olacaktı

ama o annesi gibi Yaz'ı seçti.. annesi gibi 19 Ağustos'u..
"Yaz" da diyebilirdik ona evet
ama nedense benim düşündüğüm anlamın dışında başka anlamları da olan bir ismi olsun istemedim... tonla maddeden oluşan bir isim seçme kriteri listem vardı zaten ...
az kalsın isimsiz kalacaktı çocuk..

neyse uzattım.. dağıttım saptırdım konuyu
toparlıyorum
son baharı seviyorum..
"son"ları sevmediğimden güz demeyi daha çok seviyorum
o olağanüstü renklerine ek olarak hüznünü seviyorum en çok galiba
bana en çok hüzün yakışır zira....

bir de şu şarkının tınısı dolandı kulaklarımda "sonbahar" deyip durdukça..

dinler misiniz benimle?

Sevgiye Dair...

Seven Sevileni seviyor olabilirdi .. Sevdiği kişi sevilen değil bir başkası da olabilirdi... ama sevenin gönlü sevileni seçmişti; bu suç değildi, sevdi diye kendini savunacak değildi... Sevilenin elbette sevenden başka sevenleri de vardı ve elbette sevilenin de sevdikleri vardı... Sevenin sevenlerinin seveni seviyor olması sevenin de onu sevenleri sevmesini gerektirmiyordu... tıpkı seven sevileni seviyor diye sevilenin de seveni sevme zorunluğunun olmaması gibi...

sevgi cezalandırılamazdı...

sevgi önlenemezdi...

sevgi yargılanamazdı...

herkes kendi sevebildiği ölçüde, kendi gibi severdi
kişiye özeldi sevgi

birinin bir diğerini sevmiş olması sevilen kişinin diğer sevenlerine o seven kişiyi sevmekten men etme, küçümseme, hor görme, yargılama, infaz etme hakkı vermezdi

seven yine severdi

sevgi çetrefilli bir strateji oyunu değildi...
saklambaç kadar basitti..
birileri kazanır -ebeler- birileri kaybeder -ebelenir-di..

sevenleri arasından kimi seçeceğine karar vermek sevilene düşerdi ve sevenler buna müdahale edemezdi
hem üstelik çoğu zaman sevilen de kendine onu sevmeyen -bir başkasını seven- bir sevilen buluverirdi....





fotoğraf: neslihan karayakaylar tamyaman