29 Şubat 2012 Çarşamba

birden sevme beni ra....

Dur ra.. yapma
öyle birden bire doludizgin sevme beni..
azar azar sev
alıştıra alıştıra..
yok ra benim bünyeme ağır gelir bunca hesapsız kitapsız bunca deli dolu sevilmek
acılara
yanlış anlamalara
horlanmalara alışkındır bünyem
dur birden bunca mutluluk yükleme bana
toksik etki yapar sonra
senin sevdiğince güzel seven olmadı beni daha önce
korkarım ra bu güzelliğe alışıveririm de sonra sen uçup gidiverirsin diye
usul usul sev beni ra sezdirmeden sezdirmeden önce katre katre arttırarak dozajını...
ben bilmem sınırsız sevilmeyi ra
a b c sinden öğretmeye başla önce sonra sev böyle....
ben hep kırgınlıklar yaşadım aşklarımda ra.. herkes kırıp kendine bir parça kopartıp toz olmaya bakmışken geçmiş hayatımda sen gelip böyle o eksik parçalarımı kendinle tamamlıyorsun ya...
ne olur ra öyle birden bire yapma...
yavaş yavaş sev beni ra
alıştıra alıştıra.......

BAŞKASININ MAKOSENLERİYLE YÜRÜMEK....

“Bir insanı yargılamadan önce gökte üç ay eskiyinceye dek


onun makosenleriyle 


(ayakkabısıyla) yürü...

Dışarıdan bakınca



 pek çok hayat yanlış, mantıksız, delice görünebilir...


 Dışarıda kaldığın sürece


 insanları ve ilişkileri yanlış yargılayabilirsin...


 Yalnızca içinden, 


yalnızca gökte üç ay değişene dek 


onun makosenleri içinde yürüyerek; 


dürtüler, duygular,


 insanı farklı davranmaya yönelten nedenler anlaşılabilir...

Anlayış, bilgiçliğin kibriyle değil, alçakgönüllülükle doğar..."





kızılderili deyişi....








VAHŞİ DERLER YA BİR DE KIZILDERİLİLERE..
VAHŞİLİKSE BU HEPİMİZ ONLAR KADAR VAHŞİ OLABİLSEK KEŞKE...
BENİM ÇOCUKLUĞUMDA PAZAR SABAHLARI PAZAR SİNEMASI OLURDU MUTFAKTAKİ MASAMIZI HEVESLE OTURMA ODASINA TAŞIR, KAHVALTIYI UZATA UZATA ORADA TV KARŞISINDA FİLM İZLEYEREK YAPARDIK... FIRINDA PEYNİRLİ EKMEK YAPARDI ANNEM..BAYILIRDIK
KOVBOY FİLMLERİ MODAYDI O ZAMANLAR, BEN ÖYLESİ DENK GELDİ Mİ ÜZÜLÜR SİNİR OLURDUM
KIZILDERİLİLERİ SEVERDİM ÇÜNKÜ AMA ONLAR HEP YENİLİRDİ...

ŞİMDİLERDE DE DEĞİŞEN ÇOK BİR ŞEY YOK
KENDİLERİ YOK OLUP GİTTİ NEREDEYSE 
AMA FİKİRLERİ DÜŞÜNCELERİ FELSEFELERİ AYAKTA
DA NE YAZIK Kİ HER DAİM YENİLMEYE MAHKUM....

ÖN YARGI
YARGISIZ İNFAZ
İŞLEMİŞ İÇİMİZE
EMPATİ SIFIR HANDİYSE
DIŞARDAN BAKIP HÜKÜM VERMEK EN KOLAYI 
ZAMANE HALLERİMİZ BÖYLE İŞTE

KİMSENİN YOK KİMSENİN MAKOSENLERİ İLE YÜRÜMEYİ DENEYESİ

DENEYENSE EZİLİP ERİYİP YOK OLUP GİDİVERİYOR İŞTE.... LİME LİME DAĞILIVERİYOR ORTALIĞA HIZLA DÖNEN ÇARKIN İÇİNDE....

Yalnızlığım benim sidikli kontesim / Ne kadar rezil olursak o kadar iyi

YALNIZLIĞI SEVEN, ONA ÖVGÜLER DÜZENLERDEN BİRİYİMDİR GENELDE..
YALNIZLIK DEDİMSE
YALNIZ YAŞAMAK SOMUT YALNIZLIK DEĞİL KASTIM
HINCAHINÇ KALABALIKLAR İÇİNDE DAHİ YALNIZ KALABİLİR YA İNSAN HANİ
HAH İŞTE O SÖYLEMLEMEYE ÖYKÜNDÜĞÜM..
BUNA SEBEP SEVERİM YALNIZLIĞA ENTERESAN VE HOŞ ANLAMLAR YÜKLEYEN ŞİİR VE ŞARKILARI
ÇOK UZUN ZAMANDIR DİNLEMİŞLİĞİM YOKTU

BU AKŞAMIM ÇOK YORUCU VE SİNİR HARBİ İLE GEÇTİ
ALLAHIN DAĞINDA ÇALIŞTIĞIMIZ HALDE ÜST YÖNETİM ERKEN BIRAKMADIĞI GİBİ BİR DE SERVİSLER ŞEHİRDEN GELEMEDİ DİYE İYİCE GEÇE BIRAKTI BİZİ
BİZİM CEMO (SERVİS ŞÖFÖRÜMÜZ YANİ) HİÇ VARAMADI BİLKENTE SOĞUK KAR KIYAMETTE KEPAZE OLDUK DEFNE İLE  (KAR KIYAMET OLAYI DA AYRI TRAVMA YA NEYSE.. NEFRET ETTİĞİM KIŞ MEVSİMİ VE KARA OLAN NEFRETİM KAT YAPTI BU SENE Kİ NEFRET KELİMESİ YETERSİZ KALIR O DERECE) 18.00 DE HAREKET EDECEK DENEN SERVİS HİÇ VASIL OLUP HAREKET DE EDEMEYİNCE 19.30 DA  ŞEKER AMCA (DEFNENİN VERDİĞİ İSMİ İLE BİZİM GÜVENLİK AMİRLERİMİZİN EN ŞEKERİ)
GÜVENLİĞİN ÖZEL ARACI İLE YOLLADI BİZİ EVE 21.00 E GELİYORDU AÇ BİLAÇ VARDIĞIMIZDA
DEFNE HAYATTA DUYMADIĞI KÜFÜRLERİ DUYDU BU GECE BENDEN.. GIKI ÇIKMADI ALLAH İÇİN ÇOCUĞUMUN BAŞKA BEBE OLAYDI YIRTARDI ORTALIĞI O KEPAZELİKTE ALLAH BİLİR ÜSTÜNE

NEYSE NE DİYORDUM
HAH YALNIZLIK
KAFAM KALDIRMAYACAĞINDAN KENDİMİ BİLE; KENDİ YARATABİLDİĞİM YALNIZLIĞIMA KAPANIP NİCEDİR DİNLEMEDĞİM YALNIZLIK ŞARKILARIMI DİNLEDİM BU GECE..

ŞUNU NE ÇOK ÖZLEDİĞİMİ FARK ETTİM
BU TARZ MÜZİK ÇOK DİNLEDİĞİM BİR TARZ DEĞİL ASLINDA AMA NEDENSE LİSE YILLARIMDAN BERİ BİR DEĞİŞİK ETKİLER BENİ AHMET KAYA..

DİNLEYELİM Mİ BİRLİKTE?





Sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa
Kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi
Dilimizde akşamdan kalma bir küfür
Salonlar piyasalar sanat sevicileri
Derdim, günün birinde insan arasına çıkarmaktı seni
Yakanda bir amonyak çiçeği
Yalnızlığım benim sidikli kontesim
Ne kadar rezil olursak o kadar iyi

Kumkapı meyhanelerine dadandık
Önümüzde; altınbaş, altın zincir fasulye pilakisi
Ardımızda görevliler hızır paşalar
Sabahları açıklarda bulurlardı leşimi
Öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri
Çöpçülerin elleriyle okşardım seni
Yalnızlığım benim süpürge saçlım
Ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi

Baktım gökte bir kırmızı, bir uçak
Bol çelik, bol yıldız, bol insan
Bir gece sevgi duvarını aştık
Düştüğüm yer öyle açık seçik ki
Başucumda bir sen varsın bir de evren
Saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
Yalnızlığım benim çoğul türkülerim
Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi

27 Şubat 2012 Pazartesi

MÜKEMMEL EVLİLİK VAR MI?

tuhaf bir mesaj aldım bugün çok da samimi olmadığım yaşça benden küçük bir tanıdıktan
Facebook hesabımdan yazılmış bir mesaj

"Neslihan Abla yakında evleneceğim ben ama çok korkuyorum, etrafımda hemen hemen herkes boşandı ya da mutsuz hata mı yapıyorum diyor sonra senin blogunu okuyorum içim rahatlıyor
Nedir mükemmel evliliğinin sırrı söyler misin?"

diye
okudum
buruktan bir gülümseme gezindi dudaklarımda ..
mükemmel!!!!

hayatta mükemmel diye bir şey var mıydı ki?

Yazdım ki ona:

Sana zevkle kendi evliliğimden söz ederim
ama kuvvetle muhtemeldir ki söyleyeceklerim çok da senin duymayı beklediğin şeyler olmayacaktır. Öncelikle mükemmel diye bir şey yok. Bitmeyen aşk diye bir şey de yok...
En bitmez tükenmez sonu gelmez zannettiğin aşk bile bir gün bir bakıyorsun püff diye uçmuş gitmiş ellerinden...
Bitmeyen aşk yok ama bitmeyen evlilikler var evet.
Bitmeme sebepleri aslında en başında belli. Çok zıt ailelere mensup değilsen, hani eskiler der ya "davul bile dengi dengine" diye.. Ben kapımı kapatırım gerisi beni ilgilendirmez diye bir şey yok mesela... Çünkü evlendiğin kişiyi o sana çok zıt gelen aile büyütmüş oluyor, aşk bitince o yadırgadığın ailenin davranışlarının aynını yapmakta olan bir partnerle başbaşa kalıveriyorsun ve işte o zaman "tanrım ne zaman değişti bu"lar ya da "zaman geçtikçe  anasına/babasına/ablasına/abisine benzer oldu bu"lar başlıyor... Oysa o hep öyle aslında. Ailelerin hayata bakışı ve durduğu yer örtüştüğü vakit bu sorun otomatikman ortadan kalkıyor..
Benzer bir durum yaş için de söz konusu.. yaş farkı 5-6 yı geçti mi yaşanmışlıkta o ölçüde değişiyor...Örnekse; 70'lerde doğan biri 80 lerde doğan biri ile evlendiğinde misal, 80 ler model olanın ihtilal diye birşeyi yaşamışlığı olmuyor... Her 70 modelin bir araya geldiğinde illa ki konuştuğu kurşunlar uçuşurdu biz yere yatardık vs muhabbetlerinde o 80 li partner uzaktan izliyor öylece.. ya da 80 lerin çizgi filmlerinden konuşurken onlar kendi ortamında 70 model sıkıntıdan patlıyor.. Bunlar bir noktadan sonra -aşk bitince:)- tahammül edilemez hal alıyor.

Her evlilikte sıkıntı yaşanır, kavga gürültü, tamam hadi bitsin ler olur. benimkinde olmadı mı?
Olmaz mı..
Belki de başkalarının onulmaz, affedilmez, bu yenilmez yutulmaz yahu diyeceği hatalarım olmadı mı? Ya da Büü'nün
Olmaz mı..
Direkten döndüğümüz anlar...?
Oldu

peki neden yıkılıp dağılmadı bu evlilik
Defne
diyeceksin belki
hayır

çocuk evliliklerde kurtarıcı falan değil, bilakis çocuksuz evlilikler daha kalıcı... çünkü çok uçsuz bucaksız bir sorumluluk çocuk getirmek dünyaya ve yoran bir şey insanı
hazzı tartışlmaz, anlatılmaz, mutlaka yaşanası
tamam
ama evliliğe iyi gelen  bir şey mi?
değil...

dürüstlük ve güven evliliği en çok ayakta tutan
en berbat boku da yese bir taraf
ben bu boku yedim diyebiliyorsa oturup sebeplerini tartışabiliyorsanız
ve empati yapabiliyorsanız
boku yemeyen taraf özeleştiri yapıp kendi hatalarını görebiliyorsa
sonra da o bokun ardından sifonu çekip hiç sıçılmamış gibi yola devam edebiliyorsanız her kızgınlık anında ısıtıp ısıtıp sofraya getirilen kokuşmuş bir yemeğe dönüştürmüyorsanız bu mevzuu
özetle ne olursa olsun bir noktadan sonra sahip olduğunuzun kıymetini anlıyorsanız
o zaman yürüyor evlilik
Travma yaşamayan evlilik yok
bunu atlatabilen ya da atlatamayan evlilik var
"ben asla yapmam" lı bir cümle ile başlamamak da bir başka şart evliliğe
hayatta herkesin başına her zaman her şey gelebilir
bana olmaz
ben asla
dediğin her şey başına gelir
"kınadığı şey başına gelmeden ölemez hiçbir insan" derdi rahmetli babacığım nurlarda uyusun..
asla asla demeyeceksin yani...
herkesin bir gün bir boşluğa yuvarlanma ihtimali olabileceğini herkesin hata yapabileceğini önemli olanın o hatayı telafi etme çabasının içtenliği olduğunu hazmedersen yürür evlilik

kendi hobilerin, kendi arkadaşların varsa.. onlarla zaman geçirmen sorgulanmıyorsa
elbette karşılıklı
yalnız dışarı çıktığında telefonun 55 kere çalmıyorsa
yalnız başına dışarı çıktığında numarasını 55 kere tuşlamıyorsan
sen hoşlanmasan da karşındakinin hoşlandıklarına  saygılıysan ama o da hoşlanmadığın şeyi beraber yapmak konusunda zorlamıyorsa seni
ama bazen hoşlanmasanız da diş sıkmanız gereken durumların varlığının bilincindeyseniz ve bunu arıza çıkartmadan yapıyorsanız
yürür evlilik..

"mutlu aşk yoktur" der Zülfü Livaneli bir şarkısında
haklıdır..
mutluysan bir süre sonra aşk biter çünkü
"kavuşamazsın aşk olur" der ya hani Aşık Veysel
öyle işte
Saygı, sevgi, hoşgörü, dürüstlük ve merhamet yürütür evliliği..

ha bunların tamamını yaparsınız da karşılıklı yürümeyeceği tutuverir olur ya
birinizden biri bir anda bir başkasına aşık olur mesela
ve hata olarak algılamaz bakarsın bunu da
eh o zaman da yürümez evlilik

ama bir sır vereyim mi?
benim bugüne değin gördüğüm yürümeyen evliliklerin hiçbirinde bu yazdıklarım karşılıklı uygulanmamıştı...;)

çok mu zor?
eh
evliliğin kolay bir kurum olduğunu kim söyledi ki?

o zaman neden mi evleniyoruz..
çünkü bir erkek ve bir dişi yaratılmışız
birbirimize eş olalım diye
çünkü belli bir zamandan sonra yalnızlık çok acıtır, aile, kardeş arkadaş arkasını döner evine gider
varsa sana kala kala EŞ kalır
çünkü eşsiz mükemmelikte bir evlilik yaşamadıkları halde (bütün evli çiftler gibi)
sabaha karşı 3 te  kalan son gücüyle BABAM ANNEMin eline uzatıp sımsıkı tutarken son nefesini verdi...
çünkü o yatakta insanın yanında EŞinden başka kimse olmazdı...."

ÇOK EDEBİYAT YAPIP ÇOCUĞUN GÖZÜNÜ KORKUTTUM BELKİ
AMA EVLENMEYİ DÜŞÜNEN ÇİFTLERE HİÇ KİMSE ANLATMAZ BUNLARI
AÇIK YÜREKLİLİKLE SORDU
AÇIK YÜREKLİLİKLE ANLATTIM

BUNCA ÖZEL BİR MESAJI BLOG DA NEDEN PAYLAŞTIM PEKİ?
Dİ Mİ?
PAYLAŞTIM ÇÜNKÜ
BURADA HEP MUTLU ANLARIMI YAZIYORUM KONU EVLİLİĞİMSE
TRAVMALARIMIZI, SORUNLARIMIZI KAVGALARIMIZI HİÇ PAYLAŞMADIM
BU OLMADIKLARI ANLAMINA GELMİYOR TABİ...

AMA PAYLAŞMIYORUM
ÇÜNKÜ BEN EVLENİRKEN ANNECİĞİM:

"BAK BU DEDİĞİM KULAĞINA KÜPE OLSUN, KOL KIRILIR YEN İÇİNDE; NE YAŞARSAN KOCANLA EVİNDE YAŞA DIŞARI SORUNUNU TAŞIMA, SİZ İYİ OLURSUNUZ İKİ GÜNE KARI KOCA AMA BİZLER, ARKADAŞLARIN UNUTAMAZ KİNLENİRİZ İÇTEN İÇE, HEP İYİ TARAFINI GÖR ONU ANLAT, KORKMA NAZAR FALAN DEĞMEZ, İYİLİK KONUŞTUKÇA ARTAR"

DEMİŞTİ
HİÇ UNUTMADIM
HEP ÖYLE YAPTIM...

ŞİMDİ BU GENCECİK GELİN ADAYINA YAZDIKLARIMI DA
MÜKEMMEL EVLİLİK YAŞADIĞIMI SANAN VARSA
YA DA YAZDKLARIMI SHOW YAPMAK İÇİN YAZDIĞIMI DÜŞÜNEN
HİÇ DE ÖYLE OLMADIĞINI ANLASIN
DİYE PAYLAŞTIM...

ÇOK DA ÖNEMLİ DEĞİL ASLINDA İNSAN KENDİNİ BİLDİKTEN SONRA YA
İÇİMDEN ÖYLESİ GELDİ DİYELİM....

ŞÖYLESİ BİR AN HER SIKINTIYA
HER ZORLUĞA
SONUNA KADAR DEĞER YEMİN EDERİM...



BEN 11 AĞUSTOS 2001 DE ATTIĞIM O İMZADAN NE OLURSA OLSUN BİR AN BİLE PİŞMANLIK DUYMADIM
BÜÜ DE DUYMADI EMİNİM...


GERİSİ TEFERRUAT O ZAMAN SAYIN OKUR
ARZ EDERİM......


Büyük Kızım....

1997 idi
Hayatıma girip
Silinmesi imkansız izler bırakmaya başlaması
Çocukluğumdan beri bahçede sayısını anımsamadığım kadarına bakmıştım...
Ama hiç bana ait olamamışlardı
Kendi kendine geldi
Ben tesadüf olduğunu düşünmüyorum...
Ağaca çıkmış inemeyip ağlıyormuş, annem yan apartmanın kapıcısının oğlundan yardım istemiş de
beraber indirmişler
Sonra pist demiş, kışt demiş
gitmemiş
Neslihan akşam gelsin de sevdin biraz bari demiş
Akşam eve döndüğümde delirdim sevinçten
Oncasına bakmış sevmiştim ama
Bu kadar sevecen bir surat bu kadar güzel bakan gözler?
hatırlamıyordum
eski günlerdeki süreç başlamıştı, bahçede bakılıyor benim camımın içinde uyuyordu
önceki yıllarda böyle baktığım bir başka kedim Yumoş cama gelen bir kedi ile kavga edip kafasını demirlere vurup yok olmuş, bir daha dönmemişti, muhtemelen gidip bir yerde ölmüştü, kediler bunu yaparmış sahibine ölüsünü göstermek istemezlermiş...
bu güzel suratlının da başına böyle bir şey gelmesine gönlüm razı olamazdı
gençkızlık dönemlerimde hiç odamın kapısı açık uyuyamazdım hep kapalıydı
bunu da kullanarak güzel suratı mutfak kapısından dışarı bırakır anne-babama iyi geceler diler kapımı kapatır camdan koynuma alırdım
alışmıştı hemen cama koşardı
sabahları annem uyandırırdı beni
onun uyandığını duyar minik patisiyle pıtpıt vurup o gelmeden beni kaldırırdı pıt cama koyardım annem kapıma gelip beni uyandırmadan önce
iş yerinde tatsız bir dönem geçirmekteydim, eve gelir yatağımda gizlice ağlardım bazen, öyle anlarda hemen koşar gelir gözyaşlarımı yalardı
Rahmetli Babacığım (nurlarda uyusun canım benim) annemi ikna etmiş, "bunca yıldır istiyor alalım şu hayvanı belki düzelir ters giden işleri de" demiş
Bu sayede PANDA bizim ailenin bir ferdi oldu
kalıcı olarak yerleşti eve
gerçekten de tüm terslikler düzelivermişti çorap söküğü gibi ardarda
Başlarda koltuklara çıkması mutfağa girmesi falan hep yasaktı
Öyle iyi huylu bir kızdır ki yasakları delmeye teşebbüs bile etmedi
hep ben alıştırdım onu koltuklara çıkmaya da yatağa yatmaya da mutfağa girmeye de
tezgaha et konsun açlıktan ölsün tezgaha çıkıp almaya kalmaz hala öyledir
bir defa masaya atlamışlığı, tezgaha çıkmışlığı yoktur
Çok asildir
Firavun Kedisi der Büü ona :)))
Dişi olduğundan kısırlaştırma ameliyatı yaptırmıştık o zaman veteriner daha önce anne olduğunu söylemişti, o hakkını elinden almamış olduğum için sevinmiştim ve 2 yaşında demişti
o zamandan bu zaman 15 yıl geçti...
benim büyük kızım 17 yaşında yani.. yani o bir yaşlı aslında :(
evlenirken ben vermedi annemle babam biz yalnız kalmayalım hem eve bahçeye alışık hayvan diye
hala annemle
babam vefat ettikten sonra günlerce yatakta onun yerinde yattı kıpırdamadan..
kızım onunla kucak kucağa büyüdü
annem bodruma gittiğinde bize gelir ve sıksık anneme gittiğimiz için neredeyse hergün görüşürüz
bu ara soğuktan pek gidemedik bizim ev çok sıcak diye annem geliyordu
defne de ben de çok özlemiştik
dün defne gitti anneannesine dönüşte de alıp gelmişler yimiyumcuğumu
özleşmişiz sarmaş dolaş uyuduk gece
onca uzun zaman beraber yaşayınca miyavlama tonlarından bile farklı farklı söylemek istediklerini anlıyor insan
bazen yüzüme bakarken sanırım şimdi konuşacak diye geçiriyorum aklımdan
kara suratlı güzel kızım..
büyük kızım..
canım Pandam benim...

26 Şubat 2012 Pazar

Fotoğraf Dolu bir Akşamdan...

Bizim KA'ranlık ekiple bizde sıcak şaraplı buluşmamız vardı bu cumartesi
geçen sefer Oğuz ve İlker katılamadığından bir yanımız buruk kalmıştı
tam kadro toplanalım dedik
Yeşim'in Güneş Baskı sergi açılışı vardı Afsad'da
ona katılıp geçelim dedik
sergi öncesi Murat Germen söyleşisi vardı
hazırlıkları yetiştreceğim derken kaçırdım:(
çok kalabalıkmış izdiham olmuş resmen

Mustafa Başkan da davetliydi bir önceki hafta "Aykırı" sergi açılışında konuşmuştuk
dedi benim konuklarım var bırakırsam ayıp olur
konuklarınız bizim de konuğumuzdur dedik
onlar da kırmadılar geldiler ve böylece
Sevgili efsanevi başkan İsa Özdemir ve Murat Germen de konuğumuz oldular..
Böylesi özel;  bir salon dolusu güzel insanla bir akşam geçirmek gerçekten çok hoştu
Gelen herkese sonsuz teşekkürlerimle :)))

24 Şubat 2012 Cuma

Sever sever nesssssss ne sever......

 Deeptone mimlemişti birkaç gün evvel (merci merci deep)
anca değdi elim
aslında konu pek uzun uzun anlatılacak yazdıkça yazılacak cinsten de ben hafif hastalık ve yorgunluk halleri ile ne kadar adam gibi cevaplarım soruları pek emin değilim ya nessseeee

1. En sevdiğin şeyler nelerdir, nelerden hoşlanırsın vb. 

Kızım, kocam, yeğenim, annem, ablam, kedim, kuzenlerim, aile fertlerimin tamamı aslında, dostlarım, arkadaşlarım, yürekyarım, caniçim, kankardeşim, yaz mevsimi, kitaplarım, günlüklerim, fotoğraf makinem, objektiflerim, kuş tüyleri, evim, sipsivri topuklu ayakkabılarım, kokoşlu kokoşlu kıyafetlerim, rengarenk tally weijl kotlarım, iç çamaşırı koleksiyonum, kalemlerim, bilgisayarım, sıcak şarap, bira, 
ideallerim, hayat felsefem, doğrularım, hatalarım, biriktirdiklerim, yaşanmışlıklarım, gözyaşlarım, kahkahalarım, neşem, sevincim,
hediye vermek, hediye almak, beklemediğim anda geliveren telefonlar, beklenmedik anlarda ediverdiğim telefonlar, süpriz mesajlar, ojelerim, rujlarım bütün makyaj malzemelerim
sade türk kahvesi şekersiz açık çay, kaliteli müzik, nostalji, kuruyemiş, deniz, tekne, bodrum, ege, akdeniz, çok acıktığımda karnımı doyurmak, çok kirli hissettiğimde yıkanmak, çok uykusuzken bir yatağa uzanıverdiğim an, banyo yapıp yeni değişiirilmiş çarşaf yastık kılıfına yatmak,çok sıkışmışken işemek, çok susamışken bir bardak buz gibi suyu lakır lakır içmek
kediler, köpekler, atlar, eşekler,filler, zürafalar, aslanlar tavşanlar sinir bozucu derece haşere olanları dışında bütün hayvanlar
dondurma, turşu, çeşit çeşit kartpostallar, endülüs-granada, sevilla, cordoba, ingiltere londra,lizbon, fado, küba, latin olan herşey,lale, nergis, sümbül, yasemin,unutma beni çiçeği, ayçiçeği.. hmm sanırım çiçeklerin tamamına yakını, çam, köknar, defne, zeytin, ardıç... kavak hariç bütün ağaçlar, sonbaharın renkleri, yazın güneşi, kışın soba üstünde kestane, fıkırdayan çaydanlık, çilek, böğürtlen, erik, karpuz, kiraz... sanırım hemen hemen bütün meyveler.. beyaz peynir-domates-simit-çay, rhumba, cha cha, swing, salsa, .....

şeklinde 
uzarrrr giderrrrr bu liste
herşeyi yazmama imkan yok

heh bildiğiniz sevgi kelebeği imişim de haberim yokmuş resmen :)))

2. Bilgisayarda vaktini neler yaparak geçirirsin? 

En çok zamanımı fotoğraf yüklemek, sınıflandırıp arşivlemek, işlemek alıyor

blog malum
ofiste zaten iş
facebook
mail takibi
müzik-radyo dinlemek, sevilen dostlarla denk gelirse iki lafın belini kırmak
okumak, araştırmak, gazeteye göz atmak vs.

3. En sevdiğin filmler nelerdir, veya izlediğin ve hafızanda kalan veya kesinlikle izleyin dediğiniz? 
Amelie,  Selvi Boylum Al Yazmalım, mor yıllar, hayat güzeldir.... ohooo yok anam yaz yaz bitmez ki bu


4. Şu sıralar almak istediğiniz şeylerin listesini yapsanız bunlar neler olur? 

amma zor mimmiş bu da yaw... saatlerce yazsan 

yazarsın yani


5D MarkII, balık gözü objektif, ayfon (sırf fotoğraf çekmek için), her renk ve model ayakkabı bot çizme vs, model moel şapkalar, tonla kitap, renk renk kalemler, defterler, defnoşun talepleri, büüye model tren............
diyeeee uzarrrr gider bu


5. Şu sıralar en çok dinlediğiniz şarkılar? 3 tane.

Soledad Brava Violin de becho
yasmin levy Adio kerida
cafe tocuba esa noche

ben şimdi bu mime sözünü ettiğim her bişeyin fotoğrafını koymaya kalkışsam ohooo başedilmez onla

en iyisi en sevdiğim manzarayı koyayım fotoğrafik olarak ;)


22 Şubat 2012 Çarşamba

Sevdan Bir Ateş ra....

"Sevda bir ateş buldu sende, eğilip öptü seni

Artık kimse denizi bilmiyor.



Dirseklerini masaya koyuşundan belli
Gelip geçen bir günü bitirmek istemediğini
Sevda bir umut buldu sende."


diyor Edip Cansever ra...
sanki beni anlatıyor seni anlatırken...
umut bitince bitiyor bitecek ne varsa ra..
tam da umudun tükendiği yerde çıktındı anımsarsın karşıma
ve şimdilerde ra
çıtır çıtır bir şömine ateşi gibi ol isterdim, dibine kıvrılıverdiğim yüzümü kızartan yakınlaştıkça
 ama..
olamıyorsun...
birebir yüzleşemiyoruz ra...
bunca yakınken bu uzaklık canımı acıtsada inceden..
biliyorum tel örgüler ardında yansan da
sen de yanıyorsun...

bazen sadece bu bile yetiyor ra












iyi ki varsın...............


"ölüm çıkar karşıma yine sen derim....."

labirentimde ra...

sen ne yaparsan yap
 ne dersen de, hatta günün birinde gitmeye kalksan da benden ra
ne kadar uzağa kaçarsan kaç..
ben asla vazgeç(e)mem senden...
çünkü ne vakit geriye dönüp baksam ra
ve göz göze gelsem geçmişimin bir bölümünü kaplayan o karanlık, izbe, sevimsiz labirentle ve göz gezdirsem izbe labirenti ince ince işleyip resmettiğim; gönül defterimin boz, bulanık, depresif sayfalarına
rengarenk bir kenar süsüsün o sayfada ra
sen ra
iyisi mi kendini hiç yorma
zira sen ne yaparsan yap
Her halükârda seveceğim seni nasılsa.....

20 Şubat 2012 Pazartesi

Söyle bakalıııım; ne olacaksın büyüyünce???????

Küçük bir kız çocuğuydum gözlük taktığımda
3.5 yaşında..
Okula başlamazdan önce resimli kitapların resimlerine dalardım uzun uzun bakardım
büyülerdi beni kitap kokusu.. diyar diyar gezdirirdi o resimler

Okula başladığımın sonrasında da, daha beter bir hal aldı bu okuma sevdası.. her daim elimde bir kitap

Fındıktan daha büyük olmayan burnunun üzerinde durmakta zorlanan şişe dibi gözlükleri ile kitaplara gömülmüş bir kız çocuğu canlanır genelde çocukluğumu iyi bilenlerin gözü önünde "Neslihanın çocukluğu" denildiğinde...
Ama tabi o zamanlar evlerde fotoğraf makinesi falan yok, çocukluğuma dair elimdeki kareler kısıtlı, çoğu akranım olan hemen hemen her Ankaralı çocuk gibi Pinokyo isimli stüdyoda çekilmiş olan bir kaç pozdan ibaret.

Genelde çizdiğim imaj kitapla bütünleşmiş bir çocuk görüntüsü olunca, çocuklara ille de takılan, takılmaması düşünülemez olan takma ismim de aile içinde "profesör" idi
ayy ne kadar sinirlenirdim nedense..
dalga geçiyorlar diye düşünür hırslanırdım.. Haksız da değilmişim sanırım.. Ciddi ciddi dalga geçiyorlarmış işte :)

Belki de buna bir tepki idi bu kadar çok kitapları seven bir çocuğa "büyüyünce ne olacaksın?" klişe sorusu sorulduğu vakit verdiğim cevap.
Kuvvetle muhtemel doktor, mühendis, öğretmen gibi beklentilere giriyordu soran kişiler duyacakları cevap için...
nck
hiçbirisi değildi cevap
aslında bu soruya bu cevabı yapıştırdığım zamanları ben bile tam olarak hatırlamıyorum
belki de lakabım profesör olmadan da önceydi kimbilir, çocukluk anılarına dönünce insan; bir hayli algısı karışıyor zamanlarla olayları üst üste örtüştürmeye çalışırken
3 yaşlarında falan olduğumu hatırlıyor annem

Neydi dersiniz cevap..
Tahminleri, rica edeyim..

Tamam Tamam söylüyorum çok uzattım..

"Donsuz Dansöz"

evet evet
cevap bu
hayır el kadar bebesin nerden aklına gelir di mi..
Ailede biri öğretti de söylüyor çocuk dense
ailede etrafta öğretecek, öğreten yok..

keşfetmişim işte böyle bir şey artık nereden ettiysem
söyleyip insanları şok ifadesine gark edermişim..
sonrasını ben de anımsıyorum ama ilk söylemeye başladığım zamanları
ı- ıhh

Çocuk kısmısı bir tuhaf oluyor işte, aklından ne geçiyor anlayıp bilebilmek çok da olası değil
şimdilerde ne zaman kızımı boyundan büyük koca koca kitaplara gömülmüş harıl harıl okumakta iken görsem
aklıma çocukluğumdaki büyüklerim geliyor, bana "profesör" derkenki halleri canlanıyor gözümde. Ben hiç profesör demedim Defne'ye ama "zihni sinir" diyorum. Kuvvetle muhtemel ki kızım da bu tabire kızıyor, belli etmese de. Ben de profesöre deli olduğumu belli etmezdim ki...

Huyumuz suyumuz fena halde benzeşse de bizim minik Amelie ile en azından onun meslek seçimi makul, mantıklı ve açıkçası benim de pek hoşlandığım bir şey..

"büyüyünce ne olacaksın?" sorusuna tereddütsüz yapıştırıyor cevabı bizim zihni sinir :)

"fotoğrafçı"

Havaya Cemre'ye Mektubumdur...



Sevgili Havaya Cemre,

Hoşgeldin.. Bilemezsin bu sene seni ne kadar çok bekledik, ne çok andık... Hayatta hiç ismini ağzından duymadığım nice kimsenin sık sık adını zikredişine birebir şahit oldum yani düşün.

Ben ki her sene dört gözle beklerim senin başı çekerek gelişini ve akabinde kardeşlerini ardından sürükleyişini.. Bu sene beklemek ne kelime gözüm yolda gönlüm sende kaldı sevgili havaya cemre...

Hoşgeldin
sefa geldin
ne iyi ettin de geldin..

hadi darısı kardeşlerin suya cemre ile toprağa cemrenin başına..
onları da bekliyoruz heyecanla
iletirsen pek makbule geçer doğrusu

Zaten Bahar da takılır gelir hemen kardeşlerinle beraber.. Bilirsin çok sevmem aslında beni çok hapşırtıyor diye ilkbaharı ya; inan bu sene ona da razıyım vallahi.. çiçek çiçek gelsin hadi.. poelnlerine de söylenmeyeceğim, depresyonuna da ve hatta şakır şakır yağmuruna dahi dırdır etmeyeceğim sanırım bu yıl inan...

ışıl ışıl güneş dolu selamlar ılıcık sevgilerle

Geldin ya şükür
şimdi de inşallah
Sağlıcakla kal....

İmza: Yazgüneşi....

Eskimeyen Dostlarla Nefis Zamanlar...

Bir aralar hönönö haftasonlarım vardı benim
bilmemkaç etkinliği iki güne sığdrmakta muvaffak olduğum..
epeydir yok o günlerden eser
pek sakin geçiyordu hafta sonlarım


bu  hafta sonu yaklaştım eski performansıma sanırım
mutluyum gururluyum efenim...




cumartesi  sabah defnenin veli toplantısı vardı. Büü ile okula gittik. Toplantıdan eve döndük yemek falan filan, aksam üstüne doğru hazırlandım ben, AFSAD a gittik Ayşe de geldi bize, beraberce gittik büü bıraktı , toplantımız vardı.. Orada kalan portre sergisi fotoğraflarımızı teslim alip Büü ile defneye verip onları yolladık..
Toplantı sonrası "Aykırı" fotoğraf sergisi açılışı vardı.. Orada takıldık bir hayli
21 e geçtik sergiden
içtim biraz
oradan lise toplantımız vardı yılan hikayesine dönen ona zıpladım Meze'ye
hophophop
sonra kuki ye gittik sohbet muhabbet
çooook seviyorum bu hatunları ben...
ne kadar özel bir şey.. geçen onca yıla rağmen bir araya gelince hala lisedeyken davrandığı gibi davranabilen nefis insanlar...

eve vardığımda 3 ü geçiyordu saat

sabah acil telefon geldi büüye annesi kötüymüş zıpladı gitti acile götürdüler
şimdi fena değilmiş...
hastalık ne zor ne tatsız şey
şifa olsun dilerim bütün hastalara... :((

biz defnoşla kahvaltı ettik sonra evi topladık, hazırlık yaptık,markete gittik
yemek hazırladım, sıcak şarap yaptım 
Pelin -Sabri - Mısra- Arsım dörtlüsü
ve Hilal - Doruk ikilisi misafirimizdi.
Kara cumadan vazgeçince buluşabildik şükür:))
Bu ekip 3 haftadır cuma günü bize niyetlenip vaz geçmek zorunda kalıyorlardı hava muhalefetinden
sonuçta cumadan pes ettik
pazar günü sorun çıkarmadı şükür ki....
çok özlemişim  böyle zaman geçirmeyi Pelin ve Hilalle












Mısra ve Defne zaten muhteşem ikili 




bayılıyorum ikisinin hallerine bir aradayken
Doruk da cool man, çok şeker.. delikanlı delikanlı oturuyor kızlardan uzak :)




Arsım zaten adamım 
elime doğanlardan o da :)
insanın bi lokmada yiyip yutası geliyor


























özlediğim dostlarıma sarmaş dolaş olduğum bir hafta sonu oldu 
yorulmadım desem yalan -yaşlanıyo muyum neee- ama süper degdi valla




yok yok
nck
depresif haller uyuntuluk mıyıntılık nereye kadar
daha sık ve daha çok zaman geçirmek lazım candostlarla..



16 Şubat 2012 Perşembe

Caponbalıııı akvaryumu...

Caponun öğretmeni ödev vermiş
demiş ki odanızın fotoğrafını çekip getirin
bakalım düzenli mi dağınık mı
:))

e tabi ben fotoğrafları çekmeden önce caponika daha önce çalışmadığınca hummalı bir çalışma ile benim müdahalem olmadan topladı odasını..

ben de dedim fotoğraflamışken bu vesile ile sizinle de paylaşayım
bir minik capon balığının akvaryumunu takdimimdir o halde
saygılar :)))))





15 Şubat 2012 Çarşamba

O biiiiirr ŞAİRcik :)

Hiçbir müdahale
hiçbir yönlendirme
hiçbir akıl verme
hiçbir yol gösterme yok
yüreğinden kopmuş, şiir yazmış bizim capon balığı
bir dolu var
ben en hoşuma gidenleri cımbızladım

yazısını okumak kolay değil
ve kimi yerde yazım yanlışları harf eksikleri vs var..
olsun
ben açık açık yazıyorum altlarına
okumak kolay olsun diye :)

Taç ışıl ışıl parlarsın, giyer seni bir prenses
Takar başına, pırıl pırıl parlarken görür seni herkes

Giyer seni herkes elbise
güzel gösterirsin elbise
Balon gibi açılırsın
Giyen seni
Çok sever kesin...

Ağaç elma satarsın mesela
ağaç nefes alırız senin sayende


Işıl ışıl parlıyorsun ay dünyamızı aydınlat
Hadi
Dur daha gece olmadı, hadi yat

----

şebek yaa.. kafiye yapmamış mı bir de kimisine
devrik cümleler falan
alem kız...
her tarakta bezi var

birde azıcık matematiği sevseydi nolurdu sanki
pek mesafeli takılıyorlar..
kime çektiyse
anası bayılır oysa matematiğe :P..!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

14 Şubat 2012 Salı

yılların ardından aşk boyut değiştiriyor

Yıllar geçiyor
ve evliliklerde aşk o ilk günkü tazeliğinde kalamıyor elbette
değişiyor
daha değerli bir hal alıyor o net
ama heyecan
azalmış oluyor elbette
kelebekler uçuşmuyor mesela insanın karnında sevdiceğin öpüp uyandırıp hediyeni verdiğinde uyku sersemi..
bu çoook mutlu olmadığın anlamına gelmese de
aşk pırpırlığı 14 yıllık birliktelik 11 yıllık evlilik sonucunda boyut değiştiriyor
bakmayın heyecanındaki azalmaya
kıymeti artıyor

ama esas hediyenin en kıymetlisi
aşkın meyvesinden geliyor
insanı kocaman kocaman gülümsetiyor...
hızlıca çiziktirilivermiş de olsalar sana ve sevdiceğine özel çizimler
gizlice alınıp saklanmış bir paket nane şekeri eşliğinde..

ee hadi gel de ağlama :))







ha elbette bu hediyelerin muhteşemliği şuna da bayılmadığım anlamına gelmiyor :)))

salut aşka..............

Mutlu Aşıklar Günü......

Bize biraz daha özeldir 14 şubatlar...
çok anımız vardır 14 şubatlara dair en özelinden
en en özeli 2001 yılındaki ama..
o gün "benimle evlenir misin?" demişti Büü bana...
11 koca yıl geçmiş üzerinden..
SALUT... AŞKA





13 Şubat 2012 Pazartesi

hişşt gelsene gelsene....

İlkbaharı sevmem ben..
Doğanın uyanması, rengarenk çiçekler, cıvıldayan kuşlar, uçuşan böcekler hoş elbette. Güzelliğine hiç itirazım yok ama ben kış depresyonumdan çıkamıyorum ilkbaharlarda, yorgun hissediyorum.. Uyanan doğaya şak diye adapte olamıyor ruhum bedenim, sersemliyorum...Jatlag oluyorum..
Kararsız güneş sinirime dokunuyor, bir batıp bir çıkmasını takiple ceket ya da hırkamı bir giyip bir çıkartmaktan yılıyorum
Ben Yazgüneşiyim 50 derece olsun sıcaklık "neden bunca sıcak yahu" demem.. itiraz etmem..

lâkin bu senenin kışı o derece sevimsizlikte tavan yaptı ki
bahara da razıyım
gelsin de bir şeyler...
batıp çıkacaksa da
çıksın da güneş

hadi yeter  beyaz yorgana bunca gömülüp keyfettiği bu yıl doğanın
uyansın artık
emre mi gelir
cemre mi düşer
ne zıkkım olacaksa olsa ya hadi..

bu senenin kışı ciddi ciddi baydı valla..

hişşşşt bahar
gelsene hadi

gelsene gelsene gelsene

fotoğraf: nisan 2011 kapadokya; ibrahim çakır

Kızılderili Felsefesi...

"Doğum yapan herşey dişidir. Kadınların ezelden beri bildiği kainatin dengelerini erkekler de anlamaya başladıkları zaman, dünya daha iyi bir dünya olmak üzere degişmeye baslamış olacaktır."
 Mohawk Kabilesi


10 Şubat 2012 Cuma

Depresyonumdan Çıkan...













Geçenlerde yazmıştım
depresyon yatıştırma yollarımdandır çıtır çıtır şiş sesi diye
bir hışım şişleri yünleri deşip harala gürele girişmiştim..
genelde bu hallerden kayda değer ürünler çıkartamayabilirim
sonuçta ortaya bir şey çıkarsa paylaşırım demiştim.
hani süper kayda değer bir ürün müdür konusu tartışılır o ayrı da
en azından ortaya bir şey çıktı
e bu da bir şey...
herşey bir yana bizim küçük prensesi mutlu etti ya
o bile yeter...

ha bir de ne zamandır adam gibi fotoğraf çekmiyordum ya, uğraşmadan anı fotoğrafı tadında deklanşöre basmalarımı saymıyorum elbette
bu vesile ile bir iki kare de çekmiş oldum
arkası gelir mi ki acaba?
du bakalım
izleyelim görelim ...



9 Şubat 2012 Perşembe

Bu da benim Selamlık

Deep mimlemiş beni
kişisel haremimde kimler olsun istermişimdi...
aslında bize (hatun kısmısına yani) harem değil de selamlık oluyor kanımca..
hmmm seçmesi hiç de kolay değil doğrusu


ilk aklıma geldiğince yazıktıracağım..
yazdıktan sonra
aaaa tüh yahuuu şunu da deseydimmmm
ya da şunun yerine bu olaydı deme ihtimalim hayli yüksek
ama artık geçmiş ola olacak haliyle
neyse uzatmayım lafı


başlayalım bakalım


1- öncelikle Büü iyi; kalsın o baş köşede
iş evlilikse bir başkasıyla beraber aynı evde uzun yıllar düşünemiyorum kendimi
tahammül edebileceğim ve bana tahammül edebilecek tek adam o
Büü yü her daim tek geçerim yani özetle










2- Yaşar Günaçgün...
evet ben aşıkım o adama.. eskilerden beri..
hayatımın bir köşesine bir şekilde değmesine asla itirazım olamayacaklardan




3- ve illa ki ve tabi ki "Comandante Che Guevara"; sebep?
yakışıklı, etkileyici, zeki, lider, cesur.. daha sayayım mı?




4- Leonard Cohen... etkileyici bir ses etkileyici bir tarz herif safi karizma..


5- Cemal Süreya - Edip Cansever - Turgut Uyar üçü de unutsun Tomrisi bana sarsınlar, bana aşık olsunlar o şiirleri bana döktürsünler...


6- Mehmet Turgut selamlığımda yer alsın ancak ve sancak sadece ve tek beni fotoğraflasın beni photoshoplasın


7- Küçük Prens, artık büyümüş Kral olmuştur, Kral haliyle ama küçük prens aklı ve dünya görüşüyle gelsin buyursun bizim selamlığa


8- Deniz Gezmiş.... yorum yapmayacağım.. gerek var mı zaten?


9- Charles Bukowski; çok mu çirkin?
olabilir
ama güzellik yakışıklılık nedir ki.. bugün vaaar yarın yok. charles olsun olsun selamlıkta dizimin dibinde.. olsun elbette..


10- Patrick Swayze; Dirty Dancing'deki hali ve karakteriyle lütfen.. dans etsin dans etsin dans etsin dans etsin, bıkmadan usanmadan yorulmadan dans etsin benimle, şarkı söylesin bana....