31 Aralık 2011 Cumartesi

Noel Baba'ya mektup var



NE KADAR CİN OLURLARSA OLSUNLAR
NE KADAR ŞEYTANA PABUCUNU TERS GİYDİRTİR BU DENECEK CÜMLELER DE KURSALAR
ÇOCUK HEP ÇOCUK İŞTE
BİR YANLARI SAF MI SAF
GÜZEL ŞEYLERE İNANMAYA EĞİLİMLİLER
NASIL OLUP BİTEN KÖTÜ ŞEYLER ÇIRILÇIPLAK GERÇEKLER DE OLSA İNANMAYI REDDEDİYORLARSA HOŞ ŞEYLER NE DERECE SAÇMA OLSA DA ONA DA İNANIYORLAR İŞTE

BİR ALTILIKTAN NOEL BABAYA MEKTUP
NE KÜÇÜCÜK BİR DÜNYA
NE BASİT MUTLU OLMAK
BİZE DESELER MEKTUP YAZ
GERÇEKLEŞTİRECEK NOEL BABA İYİ BİR İNSAN OLDUYSAN YIL BOYU DİYE
O MEKTUBA NELER DÖŞENİRİZ DE DÖŞENİRİZ
OYSA
MİNİK KIZIMIN
İSTEKLERİ DE MİNİK
İNSANIN GÖZLERİNİ DOLDURACAK KADAR MİNİK HEM DE

ÇOK SEVİYORUM BU KIZI BEN

HİŞŞŞŞT NOEL BABAYA MEKTUBUNU OKUDUĞUMUZU BİLMİYOR
ARAMIZDA
O GECE GELİP YASTIĞININ ALTINDAN NOEL BABANIN ALDIĞINI ZANNEDECEK
ELLEMEYİN HAYALGÜCÜNE KIZIMIN
ÖYLE SANSIN
HİŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞ....

29 Aralık 2011 Perşembe

Tek Kişidir.....

yalnızca bir kişidir herkesin yaşamında herşeyi yaptırabilen
yalnızca o gülümsetebilir tatsız bir anda yüzünü, yalnız o unutturur berbat bir günün yorgunluğunu
bir tek o çevirir karın boşluğunu kelebekler vadisine... tek onun için değer on dakikalığına bile olsa görebilmek adına km.ler kat etmeye
bir tek o çiçek açtırır pıtrak gibi kış günü gönül dalında, yalnızca odur  kurak çöllere düşen damla
bir o dedirtir iyi ki yaşıyorum diye insana..
tek kişdir herkesin yaşamında..
herkes olabilen; herşeyi yaptırabilen....
ve sen tek kişinin
tek kişisi olabildiğin anda
işte tam o anda
toz pembedir dünya..............

27 Aralık 2011 Salı

çocuk.. yaşayacak benden iki kere çok....

"...
Yüzüne yılbaşı ağacının telli pullu 
aydınlığı vuran çocuk, 
belli, bilmiyorum neden, ama belli 
yaşayacak benden iki kere çok. 


Kosmosa filan gidip gelecek. İş bunda değil. 
Yeryüzünde görecek mucizenin büyüğünü : 
tek insan milletini pırıl pırıl. 
Ben iyimserim, dostlar, akarsu gibi..."


nazım hikmet ran



fotoğraf: neslihan karayakaylar tamyaman

üflesen alandra.....

canım alandra
sayıklayasım var yine bu ara...

bazen ben beni anlamakta zorlanıyorum biliyor musun?
sana sayıklamalarım bundan belki, belki sen beni benden daha iyi anlıyorsun diye...

bir kadın
kendini hiç sevmeyen bir adama neden aşık olur alandra
ona taktım işte bu ara..
neden?
aşk biraz da karşısındakinin ilgisinden, en azından bir ilgisi olduğunu zannetmekten doğmaz mı?
eğer zerre sevilmediğinden eminse bir kadın
sevilmek bir yana
varlığına tahammülde zorlanan bir adam varsa misal karşısında
o kadın
o adamı
neden sever alandra?
nefretine sebep onca davranışı varken adamın, neden miniminnacık kıyıya köşeye sıkışıp kalmış sevilesilerini bulup çıkartır da ille de inatla sever bir kadın onu hiç ama hiç sevmeyen bir adamı alandra?

alandra...
canımın içinde bir acı var bir süredir
mum alevine elini uzatır da yakar ya hani bir çocuk körpecik parmak uçlarını
ona benzer bir iç yanması sanki
gelsen
üflesen hafiften alandra?
geçer mi?

26 Aralık 2011 Pazartesi

nesssssssssssss 2012 den ne istermişşşşşşşşşşşşş

Sevgili SuveBeyaz mimlemiş beni:) 2012 yılından 12 beklentimi yazacağım..
hmmmmmm

başlayalım bakalım

1- sağlık sağlık sağlık
ben, bütün sevdiklerim, bütün sevdiklerimin bütün sevdikleri için sağlık istiyorun en birinci öncelik olarak

2-huzur istiyorum kızım, kocam, annem bütün ailem bütün dostlarım sevdiklerim için kendim için  en çok iç huzuru.. depresif anlarımda azalma, manik anlarımda azalma, stabil anlarımda çoğalma talep ediyorum

3- açlık olmasın, doğal felaket olmasın maddi imkansızlıklar yüzünden insanlar ölmesin anlamsız ideolojiler yüzünden insan insanın kanını dökmesin istiyorum
barış istiyorum
bütün dünya için dinginlik diliyorum

4- bütün hastalıklar tedavi edilebilir olsun daha iyisi hepsi yeryüzünden silinip gitsin istiyorum

5- herkes sevdiğine kavuşsun kimse aşk acısı çekmesin kimse kimsenin duygusal olarak canını yakmasın istiyorum

6- herkes dürüst olsun içten pazarlıklılık üçkağıtçılık hırsızlık dolandırıcılık tedavülden kalksın istiyorum

7- kimse kürk giymesin zavallı hayvanların diri diri derileri yüzülmesin, sokak hayvanı kavramı yalan olsun kimse hiçbir canlıya eziyet etmesin istiyorum

8- bol bol gezeyim istediğimce fotoğraf çekeyim bir sürü objektif alayım birini takıp birini çıkartıp kafamdaki projeleri tek tek hayata geçirebileyim projelerim ses getirsin adımın başına fotoğrafçı sıfatı eklensin istiyorum

9- okuyayım okuyayım okumayı istediğim bütün kitapları su gibi okuyayım okudukça okuyayım hepsi beyin kıvrımlarıma yer etsin istiyorum

10- lenslerime geri dönebilmeyi şişe dibi gözlüklerimle vedalaşabilmeyi istiyorum

11- beni şu anda aldığım maaşın 5-6 katını vererek emekli etsinler istiyorum

12- sevdiğim yiyecek ve içecekler selülit göt, göbek yapmasın ne kadar yer içersen yiyip içeyim 36 bedene sabitleyeyim öööyle incecik belli çıtı pıtı kalayım istiyorum


evet evet biliyorum
çok şey istiyorum
olsun yahu kime ne
isterim isterim
isteyenin bir yüzü kara vermeyenin iki yüzü

hişt evren
alooo 2012
ohoooo
kime diyorum aloooo :))

ben mim adabını pek bilmiyorum
benim de bunu 12 kişiye paslamam gerekiyormuş
ama ben şöyle deyim
beğenen cevaplamak isteyen
aha bende şunu bunu isterim diyen varsa
alsın kabul etsin uygulasın
olmaaaa mı
olur yahu
bal gibi olur ...

23 Aralık 2011 Cuma

Benim Gerçeklerim...

aaooo Mimlendim...

Blogerlık aslında benim iyi becerdiğim bir şey değil galiba
iyi bir okuyucuyum
takipte olduğumu blogların hepsini mümkün olduğunca atlamadan okuyorum
lakin yorum yazmaya her zaman vakit ayıramıyorum
öyle olunca da genelde yorum ya da mim almıyorum
şikayetçi değilim bundan yok
blog yazma amacım bol yorum ve mim almak hiç olmadı
olmaz da
yazmayı seviyorum
okumayı seviyorum
o kadar..

neyse uzattım
ne diyodum
mim
çok nadir başıma gelen bir şey
Ama Zıvanasız a yakalanmışım :)

Kendime dair 7 gerçeği afişe edecekmişim
hoş zaten pek de kapalı kutu olduğum söylenemez, fazlasıyla şeffafım bile belki de bazen

açık yüreklilik isteyen bir konu..
olursan tabi
uydursam kim ne bilecek
ama ben uyduramam o ayrı :)))

herkes gibi benim de tonla gerçeğim var elbette
lâkin ilk aklıma geliverenleri yazayım

1- çocukluğumdan doğurmaya karar verdiğim ana kadar tüm hayatım boyunca hep bir kız çocuk hayalim vardı, buna sahip olma şansım dolayısıyla her an şükrediyorum




2- gözlük takarak ancak %60 ın biraz daha altında bir görüş yeteneğim var, %40 dan biraz daha fazla görme kaybım var diyelim ya da, uzun yıllar lens kullanırken hayat daha kolaydı, çünkü lens direk göze yerleştiğinden arada bir boşluk oluşmuyor ve odak sorunu olmuyordu ama gözlük aşırı yüksek numara ve şişe dibi kalınlığı dolayısı ile odaklama sorunu yaptığından beni çok yoruyor, özellikle merdiven inip çıkmak zor oluyor ve sıksık düşüyorum bu yüzden. Benim çok fiziki görünüm düşkünü olduğumu zannettiğinden çok insan gözlük çok çirkin gösterdiği için beni takmaktan huzursuz olduğumu zannediyor, her an yaşamakta olduğum ve hayat kalitemi ciddi anlamda düşüren bu sorunu bilmiyor. bu şekilde de olsa görebiliyor olmanın benim için ne denli kıymetli olduğundan ve gözlüğün beni çirkinleştirmesinin umurumda bile olmadığından habersizler.

gözden girmişken 2. gerçeğime geçirdiğim retina dekolmanları sonrası gördüğüm tedavinin bende bıraktığı iki travmadan da söz edeyim bari sinema ya da tv de film izleyemiyor, boğazlı kazak giyemiyorum
kalkıştığımda panik atak benzeri bir daraltı yaşayabiliyorum

3- Sivri dilliyim. Gizlim saklım yok, aklımdan geçen ne ise dilimden çıkan da birebir aynı. bu yüzden de ya seven çok seviyor ya sevmeyen zerre sevmiyor. ayrıca gevezeyim ve kriz geldi mi kişner gibi gülüyorum; özümde depresif bir yapım var ve intihar eğilimliyim ama dışa yansıtmadığımdan beni bilenlerin %80 i bunu inandırıcı bulmaz


4- genç kızlığımda çok düzenli spor yapardım, şimdilerde yapamıyor oluşuma üzülüyorum


5- bir kankardeşim var aynı gün aynı hastanede doğmuşuz ben 5 saat büyüğüm, lise son sınıfta tanıştık ve kazık kadarken üniversitede öğrenciyken parmaklarımızı kesip kanları karıştırıp birbirimizin kanını emme iğrençliğini yaptık. bire bir aynı özelliklerin ben dişi o erkek modeli gibiyiz.










6- bodruma aşığım



7-eğitimini aldığım dal mühendislik, türkiyede bir klasik halini alan mesleğinde çalışma şansı bulamayan ziraat mühendislerinden biriyim













pek daldan dala oldu galiba..
dedim ya aklıma geliverenleri  önem derecesi vs gözetmeden yazı yazıverdim..

22 Aralık 2011 Perşembe

geçmiş zaman olur ki....

eski fotoğraflar çıktı karşıma
hırsızdan elime kalan nedir ne değildir envanteri çıkartmaya çalışırken...

zaman zaman eski fotoğrafları devşirmek hiç de fena değil aslında
anımsıyor insan
ve ben de anımsadım
hani nice uzun zamandır aklımın ucundan bile geçmemişti
bir zamanlar koyu kumral, kısa saçlı, zayıf,  dansçı ve genç bir kadın olduğum....
asırlar öncede kalmış gibi...

ne zamandır dansa gitme şansımız olmadı büü ile özlemişim
kısa ve koyu renk saçlarımı da özlemişim
ve sanırım o zamanların en nefis tarafı zayıflığım
inceciiiikkkkmişim
en çok da o halimi özlemişim
gençlik durumlarını konu bile etmiyorum.. gençlik özlenmez mi .....
ne kadar da neşeliyim...
yıllardır üstüme üstüme gelen, saldırıp duran sağlık sorunları, dert, tasa depresyon fersah fersah uzak bünyemden
3 kuruş maaşlarımız vardı o zamanlar ucu ucuna yeterdi.. çoğu yetmezdi hatta
zaman zaman çok basit isteklerimizi alamaz, dışarı yemeğe gitmek istesek cüzdana bakar vazgeçerdik kimi kimi
bir arabamız bile yoktu
ama kocaman kocaman çok içten kahkahalarımız
körkütük aşkımız vardı...
tükenmez bir enerjimiz.. umursamazlığımız...
hayata sımsıkı sarılmalarımız vardı...

heyyy gidi yahuuuuu




21 Aralık 2011 Çarşamba

hişt sen kadın -ben- sobe....

Yıl sonları genelde kendimi tarttığım zamanlar..
Genelde de giden yıla ithafen bir şeyler yazarım..
muhtemelen yine yazarım
ama bugün  -hani boş vaktim de yoktu oysa ama- şöyle bir anlığına
kendimi tarttım...
kendimden uzaklaşıp
kendime baktım
keyfim yerindeyse iyi hoş da
bir şey takılmışsa kafama
hani mini minnacık bir şey dahi olabilir
bildiğiniz "huysuz"un tekiyim
net..
gıcık oldum uzağa çekilip bakınca huysuz bana..
bu konuda da kabuğumu kırmalıyım..

neden mi bu konuda da
-konunun önemi yok; aslında her konuda olabilirdi-
dün benim için gerçekten özel bir dostla
benden söz ettik..
bana
"kabuğunu kırarsan çok daha iyisini yapacaksın; işin kötüsü bunu biliyor
ama nedense o kabuğu kırmamak için direniyorsun ve hatta direndiğini de biliyorsun"
dedi

haklıydı...

silkelen
dedi

haklıydı...

şimdi sanırım ben biraz kendimi kendime kapatıp
kendimi ebe yapıp
kendimi saklandığım yerden ayartarak çıkartıp
kendimi sobeleyeceğim

önüm arkam sağım solum ebe...
hişt sen kadın
ben
sobe
:)

ve
beni bunu yapmam için sarsalayan sevgili dostum...
seni seviyorum :)

bu da böyle bir yazı olsun işte

belki kaçmaya kalkarsam
döndürüp hatırlatılsın bana diye

bi de
huysuzluk ettiğimde
dönüp dönüp bakayım
kendime geleyim diye

amaaan işte
neyse ne
işte bööle...

fotoğraf: otoportre

19 Aralık 2011 Pazartesi

"düş"lerin çağrıştırdığı....

hiç dişe dokunur bir sevda yaşayamadık diye belki de 


bu durduk yere düşe dokunmalar...



18 Aralık 2011 Pazar

tembel pazar

bir pazar günü..

hastalık - yorgunluk - bitirilecek ufak tefek işlere takılan kafa

olunca elde

bir program yapılmayıp kalınır ise evde...

buna rağmen kış güneşi kısacık bir anlığına da olsa

o güzel yüzünü gösterirse

çekirdek ailecek evin 3 adım ötesindeki parka gitmemek olur muydu?

hele ki evde bir adet "ip atlama saplantılı" altıbuçukluk var ise

















ama hep de ip atla ip atla olmaz ki değil mi ya
biraz da ipi koyup kenara


sallanmak lazım

mevsimlerden kış da olsa....

sonra yorulunca hafiften de rüzgar sarsmaya başladıysa

gidip hemencik köşecikteki pastaneye

bir milkshake keyfine

hayır demek çok da kolay değildir bence....




ve akabinde

yaslayıp kafayı güneş vuran pencereye

doyulur mu hayallere dalmanın keyfine....



Dipteki not: Fotoğraflar: -tabi ki yine- neslihan karayakaylar tamyaman

17 Aralık 2011 Cumartesi

Şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler....


Evet evet kesinlikle kaybolan yıllarımı talep ediyorum...
lütfen acil iade edile

çamaşırları yıkadıktan sonra asmaya

kurusun diye salkım saçak bekletirken bozulan sinirlerimi düzeltmeye

toplamaya,

katlamaya

ve ütülemeye

harcanan onca zamanımı
geri istiyorum ben
ve
çoook eski olmasına rağmen benim ancak almış olduğum 
bu muhteşem makinenin
çamaşır kurutma makinesinin icadını gerçekleştiren sevgili mucidin önünde saygıyla eğilirim efenim...

ahhh ahhh bir de

şimdi bana kaybolan yıllaımı verseler 


tam süper olacak valla........


16 Aralık 2011 Cuma

mORanj

seni ilk gördüğüm gün, sonbaharın yabanıl 
kahverengi geyiği benim için olduğunu 
anlamıştım. boynuzların iletken elektrodlar 
gibi, tuzumsu bir karla kaplanmıştı. 
ağaçların etrafında yavaşça dolaşan 
buğuların ve serpiştiren buzdan iğnelerin 
arasında mor'u tanıdım. 


omurganda yanan ışıkla oryantal ikonların 
karanlık gölgeleri ardında kırmızı ve 
maviyi karıştırıp moru elde ediyordun: 
gizin rengini. 


beni ilk gördüğün gün senin için 
olduğumu anlamış mıydın? bal peteklerinden 
bir yağmur yağıyordu. defne ormanlarının 
arasında oranj'ı tanıdın. ikimiz de 
duruyorduk öyle kolera çarpmış gibi 
sersemlemiş, büyülenmiş, buğuların üstünde. 
hiçbir şey değişmedi yine de çünkü "aşk 
likid korku dolu bir kadehtir." 

budist rahiplerin safran giysileri 
yanıyordu havada. birisi yerde 
mor giysisiyle yatıyordu. sana 
yalan söylemek istemiyordum. oranj 
olmadığımı, mor olduğumu benim de, 
hatta hileli bir "deeper blue" 
olduğumu... birbirine zıt iki renk... 
anlamıyordun... kadın yogilerin 
cinselliğini arttırdığı söylenen 
mor bir ışıkta beni oranj sanıyordun. 


oranj değilim ben, yasın belirtisiyim, 
morum, safranım belki ama oranj 
değilim. mutluluk çıkmaz benden. 
benim turunçgillerim yapraklarını ağlar. 
< 

incelikli zulmün için, kalbimin 
yine de senin için tuhaf şövalyem

morluklarını unutup oranj olmayı deneyebilirim

 * * * 
unutuşum başka bir sendi. ben ölüyordum tropiko
unutuşun beyaz romansıyla ölüyordum.
söylenecek başka bir şeyim yok artık.
unutmak istemiyordum oysa.
güzel kalan yaralar vardır çünkü..
limon kokulu, yağmurlu kadınlar vardır.
hiç unutmayan kadınlar vardır.. limon kokulu..
her şeye rağmen.. yağmur kalan kadınlar vardır..
  * * *
gözlerimi sana çevirdiğim zaman

bir buğu sarıyor onları
görmüyormuş gibi yapıyorsun ama
imkânsızlıklar yaratıyor aşkları...
  * * *
bana gelince ben

hazan yüzlü bir adamı aradım hep
bir sonbahar günü beyaz pardesüyle
kurumuş yaprakların üzerinden
kapımı çalmasını bekledim
gelse ne olacaktı
onu da bilmiyorum ya
olanaksız bir şey istediğim farkındaydım ...
  * * *
seni bir gün en yakının ele verirse eğer,

öğren susmasını ve ağlamamasını.
bir kavanozun içinde mavi bir gül
yetiştir her gün daha çok yaşayan.
bir masalın ağzını kapat ve yat
geniş odalarda. bir oksijen çadırında.
  * * *
boynumda yağmurdan bir kolye

mızrak gibi kelimelerin üstüne oturuyorum bugünlerde
bir siyam kedisi ve ben
pek çok şeyi geriye doğru unutuyoruz.
  * * *
öyle anlar vardı ki

elle tutulabilirdi coşku
seçkindik ve kanarak yaşıyorduk
ışık körelmişti gözlerimizde
soluksuz kaldık batak büyüdüğünde


ihaneti çevirin
çevirin yüreğinizi
yaşam devingen bir nehir işte 
ışıtıyor sizi
  * * *
ne kötü şimdi şu an dışarı baktığımda

sana bu derece yabancılaşmam
o kadar yakındık ki...
ama işte şimdi elimi dışarı uzattığımda
yağmurun yağıp yağmayacağını kavramak dışında
sana dair hiçbir şey bulamıyor olmam


sana tutunamam ki 
katiller bile geride
el izi bırakır, ne acı...
* * *
seni yatıracağım ellerimde

bir ıhlamur yaprağı gibi
seni yatıracağım göğüslerimde
menekşeler gibi
seni yatıracağım gözlerimde
bir yağmur suyu gibi...
  * * *
içimizde dönen yıldızlara bakıp sessizce

düşlerin kışını ciğerlerimize dolduruyoruz
hep yarıda kalan dostluklar sürdürüyoruz
çekiciliğini kararsızlıktan alır sonlu varlığımız
uzayda acının sonsuz titreşimlerini yayan
bir yıldızdır kahkahamız...

ben hala o uzun kıvrılan yolda bekliyordum.

oradan ayrılmamıştım ki...
sonra şimdi yatağımda, bütün gece yazmaktan
yorgun düşmüşken, kuzey rüzgarı buzdan
heykeller yontarken odada, kulaklarımda
"the long and winding road" dönerken
yavaşça, seni düşünüyorum…

ben seni hiç üzemem

papatya çayı yapmak isterim sana
sonra portakal çayı
fume lapsang souchong çayı
ama ben seni hiç üzemem
deliririm yalnızca
sessizce tek başıma deliririm
beni la pais'ye koyarlar
koyu türk çayi içerim orada yalnızca."

 
böceklerin de

kıtalararası aşkı olabilir
gemilerde mesela
bizim aşkımız
bu kadar zor bir şey mi tuala?



lale müldür


13 Aralık 2011 Salı

köşeye sıkışmak...

Ben bir küçük balıktım Poyraz..
şiddetli rüzgarlara karşı durmak..
hele onlarla esip gürlemek
neyimeydi ki..

ama şimdilerde
ama bugünlerde
öyle yapayalnız bir balığım ki
es desen
esecek
gel desen çıkıp sularımdan -ölmek pahasına- geleceğim sanki..

sen çaresizlik ne?
bilir misin Poyraz
bilmezsin
nerden bileceksin
sen bir deli rüzgâr

köşeye sıkışmışlık nedir?
nedir mutlu maymunu oynamak zorunda olup da
içinde sen -yani poyraz- ne ki, kasırgalar eserken
dimdik durmak zorunda olmak bilir misin...?
bilmezsin
bilme Poyraz
bilme kıyamam..

ben?
ben bir küçük balık
bildiğim çok..
bilmek ister miydim..
kim ister?
neyse poyraz
zaten kış mevsimlerden, esme zamanın tam
es sen hadi
bana aldırma..
ben bir küçük balık
ne olursa olsun
kalırım ayakta...



dipteki not: fotoğraf: neslihan karayakaylar tamyaman

modelim ayşe keskalan'a teşekkürlerimle

12 Aralık 2011 Pazartesi

Ört Kalır diyor İngilizler

Yerleşme humması tam gaz devam etmekte
Aman ne kadınmışıııııııııın bi yerleşemedin diyosunuz biliyorum
deyiniz deyiniz
çekinmeyiniz lütfen deyiniz
yok ben de kendime diyorum da
o manâda
yalnız kalmayayım maksat

Ama gerçek şu ki
evet ev sıcak şarap içileybıl kıvama geldii...

Evin renk hâkimiyeti için nasıl deeeeeessseeem
şey diyor İngilizler
"Ört Kalır (Earth colour )" :)))


onlarda olduğunca yerleşmiş bir tanım yok Türkçede
Doğanın renkleri deseeemm
e doğada her renk var ki..

ayy nesse ne işte
anlatamadım sözle madem
gözle yansıtayım iyisi mi
buyurunuz: