29 Haziran 2010 Salı

Tatil Bölüm1'in ardından



Dostluk
ama hani öyle laf ola söz edilir oldu ya bugünlerde o değil benim dediğim
gerçek dostluk
Ben şanslı bir kadınım
çünkü yeterli sayıda gerçek dosta sahibim
ama tam dost...
en kallavisinden










İlk gerçek dostumu ise 6 yaşında buldum ben
6
o 4 yaşındaydı...
(ha bu fotoğrafta 4 ve 6 yaşlarında değiliz tabi ehühehe :P)
o gün bugün dostuz biz....





















Geçen yıl olduğu gibi tatile gittik yine birlikte..


Hani 4 tane dişiyi 6 gün boyunca aynı odada yatırır kaldırır
aynı masada yedirir içirir
aynı yerde yüzdürür
aynı yerde banyo yaptırır
aynı tuvaleti kullandırırsanız
kavga çıkma ihtimali yüzde kaçtır?






ben söyleyim
yüksektir
hem de hayli yüksek































peki biz dördümüz
kavga ediyor muyuz bu durumlarda
aslaaaa
sorun?
yok
her şey pamuk gibi yumuşacık bu özel insanlarla...
31 kocaaa yılın bize kattıklarıyla
onca yaşanmışlıkla..





















iyi ki varsınız


Özlemcim


Özgecim



Nefis bir tatildi
önceki gibi
daha sonra defalarca yapacağımıza emin olduklarım gibi....


HERŞEYİM.. KIZIM...

Bir günlük Bodrum macerası

Benim ablamın eşi İngiliz,
İngilizlerde yuvarlak yaşlar önemli
büyük kutlama partileri yapıyorlar 30-40-50 gibi yuvarlak yaşgünlerinde...
iki sene önce Nagi Darren için süpriz bir parti düzenlemişti 40 yaş kutlaması olarak
Ben bu yıl kendime 38'i hiç ama hiç konduramadığımdan olsa gerek Nagihan'a da 40'ı konduramamış olacağım ki Darren'ın da 19 Haziran günü Nagi'ye bir parti düzenleme ihtimalini hiç göz önüne almadan oturup Özlem'le yıllık rutin otel tatili rezervasyonumuzu yaptık ta Nisan aynıdan
Darren araryıp da hatırlatınca durumu
Hönk diye kaldım haliyle
Apar topar nasıl ayarlayıp nasıl program yaptık bilmiyorum ama -elbette Büü'nün deriiiiiin katkıları ve yoğun çabasıyla- 18 Haziran akşamına annem-capon-ben üçlüsüne Ankara-Bodrum uçağında ve 20'si sabahına Nes-Capon 2'lisine Bodrum-Ankara-Antalya uçağında yer ayarlamayı başardık.

Evin bahçesinde yapılacağından Nagi için süpriz partilikten çıktı parti olayı
ama capon ve beni beklemediğinden biz süpriz olacaktık
Eğer annem telefonda
"geliyoruz" demese
ve akabinde dayım "geldiler mi?"
diye aramasa imiş :)
hemen çakmış tabi bizim kız olayı
ama yine de tam emin olamamış şaşırdı havaalanında annemin yanında bizi de görünce ana kız Edi ile Büdü kıvamında..

Parti güzeldi
40 kişi falandı sanırım davetli listesi



40. yaşa 40 kişilik kutlama :)









iyi ki doğdun ablaların en güzeli
daha nice kırklara..
huzurla
mutlulukla...........

17 Haziran 2010 Perşembe

UTANÇ

photo by
&
written by
NiKiTa


Evliliğe Dair...

ÇOK ÇOK ESKİ BİR DENEME
O KADAR Kİ
BUNU YAZDIĞIM DÖNEMDE DEĞİL EVLİ OLMAK
BÜÜ BİLE YOKTU HAYATIMDA SANIRIM
KENDİ YAŞAMIŞLIĞIMDAN YOLA ÇIKARAK YAZMAMIŞTIM
GÖZLEMLERİMİN BİR SONUCUYDU SADECE
KALDI Kİ BENİM ANNEM ASLA BURADA ANLATILAN TİP ANNELERDEN OLMADIĞINDAN -ÇOK ŞÜKÜR- KENDİ YAŞAMIŞLIĞIM OLMA İHTİMALİ DE YOK ZATEN :)
ÖZETLE MİNİMUM 11-12 SENE ÖNCESİNE AİT BU FİKİRLERİM
AMA
DURUM AYNI HALA 
ÜZÜCÜ ASLINDA...

---
EVLİLİĞE DAİR



Neden evlilikler genelde başarısız toplumumuzda, neden ilişkiler yoz, laçka, göstermelik? Neden mutlu yuva hayalleri genelde suya düşüyor, birliktelikler başarısızlıkla noktalanıyor?


Annelik ve anneler kutsal buna söylenecek tek kelime yok, ama bir düşünün bakalım bu mutsuz evlilikleri biraz da anneler kurmuyor mu bizlere? Anneleri değil mi doğdukları andan itibaren erkek çocuklarımıza “bak oğlum gez toz ama evlenme yaşına gelince iyi düşün evlenilecek kız ayrı, gezilecek kız ayrıdır” diye öğütler veren. Diğer taraftan kızlarının erkek arkadaşını babadan beraberce saklar yalanına ortak olur, fısır fısır babadan gizli sohbetler eder bundan büyük zevk alırlar. Hem de kızının erkek arkadaşının annesinin oğluna “bak oğlum gez toz ama evlenme yaşına gelince iyi düşün evlenilecek kız ayrı, gezilecek kız ayrıdır” demekte olduğunu bir an bile aklına getirmeden. Hem olur mu canım, onun kızı o oğlunun gezdiği hoppa kızlar gibi olabilir mi bunca iyi anne terbiyesi!! görmüşken!!


Sonra yine aynı annelerdir erkek evlatları bilmem ne kadar sene gezip çıktığı anlaştığına gerçekten inandığı kızı karşılarına sevgilim diye getirirken kabul ederken, evleneceğiz diye getirdiğinde “ay bu kıza hiç ısınamadım, hoppa gibi geliyor bana, halbuki bilmem kim hanımın kızı vardı bir kaç kere görüştüler çıktılar, nasıl hanım hanımcık, ailesini biliriz geçmişini biliriz e kızın işi gücü geliri yerinde gül gibi kız, eline erkek eli değmemiş; dinlemiyor ki oğlan nerden çıktı bu sinsi kız oğlanın aklını çeldi bilmem ki” diyen. Oğlunun çıkıp evlenmeye karar verdiği sinsi kıza ısınamayıp sinir olurken diğer taraftan kızına öğüt verir, “bak aklını kullan, oğlanı elinde tutmaya bak, bunca zaman dolaştın ayrılırsan ele güne ne deriz sonra” diye. Hem de kızının elinde tutması gereken oğlanın annesinin kızı için ”hiç ısınamadım bu hoppa kıza, komşunun kızı nasıl hanım hanımcık oysa” deme ihtimalini hiçe sayarak….


Anneleri değil mi oğullarına bu kızı bırak, bundan sana karı olmaz, bu gibileri bilmezsin şimdi yüzüne güler evlenince ocağına incir diker” diyen? Kızlarına “bak oğlanı hiç boş bırakma elini üstünden eksik etme, erkek milleti böyledir bir dakika yanından ayırsan aldatacak yer arar, parası çok olursa iyiden iyiye azar, evin bütçesi senin elinde olsun aman ha” derken oğlanın annesinin “bu kız ilerde sana nefes aldırmaz kendi paranı istediğin gibi harcayamazsın, ocağına incir diker” deyip durduğunu hesaba bile katmaz. E ne de olsa kendi kızı oğlunun sevgilisi gibi sinir bir kız değildir ki, melek gibidir!! Onu kim sevmez, herkes bayılır!!


Bu baskılara göğüs gerebilen kaç kişi var tanıdığınız? Sırf annesi çıkılacak kız ayrı evlenilecek kız ayrı dedi diye annesinin bilmem ne teyzenin kızı ile evlenmesine önayak olan oğlan o gül gibi işi gücü iyi, iyi aile kızı ile evlenir. Teni tenine değmemiştir bir kere bile ilk gece bir kabus gibi geçer, ya hiçbir şey olmaz birkaç gün, ya görev gibi yapılır zevk almadan. Oğlanın aklında annesinin deyimiyle –yanına yakışmayan, hoppa, iyi aile terbiyesi görmemiş, hiç arlanıp utanmadan kendisiyle bilmem ne kadar süre gezmiş, beraber gezilere, partilere hatta utanmadan tatillere gittiği yok yere bir şeyi büyütüp ya da direk annem seni istemiyor, denerek terk edilmiş gezilecek kız- yanında ise yine annesinin deyimiyle -gül gibi- hele ki birde çocuk olduktan sonra iyice koptukları kendini çocuğa adayıp kocasına ilgi göstermeyen karısı, mutsuz evliliğini sürdürür. Üstelik zamanında öve öve bitiremediği o bilmem kimin kızından artık hiç de hoşlanmıyordur annesi. Oysa o ısınamadığı kız nasıl da iyi davranmıştır ona zamanında, keşke oğlu o kızla evlenmeye kalktığında itiraz etmese imiştir!!!


Diğer yandan kızı onca zaman gezdiği o oğlan tarafından terk edilmiştir. Hiç böyle muameleyi hak etmeyen kızına böyle davranan oğlan Allah’ından bulsundur. Neyse ki kızı komşunun tanıştırdığı o işi gücü iyi oğlanla hayatını birleştirmiştir de annenin içi rahat etmiştir. Kızı zaman zaman mutsuzluktan şikayet eder ama sanki kendisi ailesi onu kocasıyla evlendirdiğinde pek mi mutlu olmuştur. Ama başında bir erkek vardır işte Allah eksiliğini göstermesindir. Hem yılan gelini torunlarını hep kendi anasına taşırken o kızının kendisini adadığı evlatları yani biricik torunlarıyla çok mutludur. Kızın aklında ise o bilmem ne kadar zaman çıktığı ama “yok yere bir şeyi büyütüp ya da direk annem seni istemiyor, diyerek onu terk eden” eski erkek arkadaşı, başta aman eline erkek eli değmedi diye öve öve gelini diye alıp simdi kendinden nefret eden kaynanası, aman bir şeyler bildiğimi anlar da beni sürtük zanneder rezil olurum diye içinden gelen her türlü duyguyu bastırarak görev gibi seviştiği kocası ve kendini adadığı evlatlarıyla mutsuz evliliğini sürdürür. Hem de oğluna “ çıkılacak kız ayrı evlenilecek kız ayrı, aman ayağını denk al” derken; kızının erkek arkadaşlarını babasından saklayıp yalanına ortak olmaktan zevk alarak…….


Bu şartlarda evliliklerin mutsuz olması neden şaşırtır ki o halde bizleri…


Sözüm tabi ki, “gezilecek kız ayrı evlenilecek kız ayrı olamaz benim eşim hem gezeceğim hem yuva kuracağım birisi olmalı” diyerek annesine baş kaldıran ve istediği kızla evlenen erkekler, annesinin “aman oğlana yapış peşini bırakma” sözlerine aldırmayıp onu serbest bırakan sadece sevgisini verip sonuçta ödülünü alıp sevdiği erkekle evlenen kızlar, evlatlarına “hayat senin dilediğince yaşa, hata yaparsan da kendi hür iradenle yapmış ol ve sonrasında doğru olanı bu yolla bulabilesin” diyebilen anneler meclisinden dışarı. Az da olsa sayısı böyleleri de var. Az da olsa mutlu evlilikler de var….





Dip Not 1:
Ayyyyy ama ne gençmişiz yaaa...
nası nası nası yaaa...
:(

Dip Not 2:
Bu denemdeki model bir evlilik yapmadım ben şükür Allaha

16 Haziran 2010 Çarşamba

Tatil Bölüm I - Çok Yakında-

Eveeeeettt
yavaştan yavaştan havaya girmeye başlıyor mu yazgüneşi ne...


nasıl nasıl serilesim var şööööyle güneşin altına cektiğim şezlonguma
güneş yağımla bir güzel yağlanıp vıcık vıcık
nicedir doya doya flört edemediğim kitaplarımı istifleyip yanıma
Doyasıya okumaya dalıp huzurla
Döne döne cozurdayıp piliç çevirme gibi
Akabinde coooz efekti eşliğinde çoop tuzlu suya....
tuzlu suyla hem ruhu hem bedeni miiiisssler gibi arındırdıktan sonra
sudan çıkınca
üstünden süzülen damlacıkları kurulamadan kendi hallerinde kurumalarını bekleyerek güneşle cilveleşmeye
ohhh
işte budur ya
Geri sayımdayız caponla
Cuma akşam başlıyor enteresan bir maratona dönüşen "Tatil Bölüm I" yolculuğu
maraton mevzuunu anlatırım dönünce bir ara
şimdi olmaz..

çok ihtiyacım var ama buna
hani öyle böyle değil,
tam tebdil-i mekandan ferahlık umacak ruh halindeyim nicedir zira...
iyi gelecek iyi
biliyorum..
valla...

Dedim ya nicedir arzu ettiğimce flört edemiyorum kitaplarımla diye
ya elbette okuyorum
illa ki okuyorum
duramam ki
nefes almak gibi bir şey benim için okumak
o ayrı da
hani okuduklarımın içine giremiyorum ve
dolayısıyla göz önümden son sayfalarındaki kelimeleri de akıtmanın akabinde
bırakmasını arzu ettiğim
okurken bırakmasına alıştığım etkiyi bırakamıyorlar üzerimde
hoş diil...


ama tatilde eminim aşılacaktır bu sorun
tatiller okumak için birebir imkanlardır
en azından kendi adıma öyledir.....

yani sevgili kitaplarım
hazır olun en çılgın sevişmelere güneş altında deniz kenarında başbaşa ;)


gel tezkere gel tezkereee...

ayyy gel tezkere dedim de
ben hep nostaljik müzik dinlerim evde
yabancısını da türkünü de
capon öyle alışmış ki
yeni şarkıları bilmeyişinin tersine bunları  sömürmüş kaşla göz arası
bir sabah serviste pattadanak başlayıvermişti
"gel tezkere gel tezkere bitsin bu hasreeetttt" şeklinde
tüm servis yıkılmıştı yere
e haliyle :))

ay ne anlamsız bir yazı oldu
nerden nereye
heheh


...
.

15 Haziran 2010 Salı

Sen şimdi hiç Gitmem zannediyorsun ya


Şimdi ben seni bunca sevdim ya...
Zannediyorsun ki çok kolay kazanmak sevgimi;
Ben böyle şeffafım, içim dışım ortada ya
Sen sanıyorsun ki hep berrak kalacağım karşında, bulanmayacağım hiç...
Şimdi ben duramıyorum arıyorum, soruyorum, merak ediyorum ya seni
Sanıyorsun ki hiç yok olmayacağım..

Aslında farkında değilsin sen ya, aşık olmam ben öyle kolay kolay lâkin oldum mu dibine vururum işte böyle...
ama

Kırıldıkça, ufalandıkça, hor görüldükçe yavaş yavaş içerisine pat diye düşüverdiğim hayatta
Bir gün bir bakarsın
Yokum...


Şimdi anlamazsın ya
Yok olduğumda, ardımda bıraktığım boşlukla başbaşa kaldığında
Şaşarsın
"Ne vakit" dersin
"ne vakit sızdı bu kadın hayatıma bu denli, ne vakit böylesi yer açtı kendine de yerleşiverdi"..
Başbaşa kaldığın boşluğu; bir çok insanla doldurmaya kalkarsın
Dolduramazsın...
Beni istersin yüreğinde açtığım kuyuyu kapatayım diye
Bulamazsın
Bulsan da
Bulduğun ben aradığın ben değildir artık...

Ben doldururken hayatını istemediklerin
Bensizlik olduğu vakit
Bir bakarsın acıyor canın
geri döndürmek istersin
Yapamazsın...........

Bir kilitleniverdi mi bu yürekte sana ardına değin açılıveren kapı
Koydunsa bul anahtarları............




...
..
.

Dünyanın en yakışıklı adamı Konuğum oldu bu Gece*


nasıl da özlemişim
hastalıklar
hayat koşturmacası
fotoğraf sergisi
şuydu buydu
derkeeeen
manevi oğlum
canım kuzum doğalı 2 ay olmuş yahuu...

bu kadar mı güzel olunur yaaa
maşallah bin defa
on bin defa

iyi ki doğdun sen Arsım Paşa

ve elbette Mısra Capon ikilisi bir araya geldi mi
bayılıyorum yaw ben onlara

Candostlarım Pelinikom la Sabricim zaten ekol benim için...
iyi ki hayatımdalar dediğim insanlar listesinin ennn baş sıralarında....

Ve esas şu manzara var yaaaa
Bir ömre bedel..
Pelinciğim bitanemim cesaretine hayran kalırken  birazı da bende olaymış keşke dediğim olmuyor değil yaaa
nesssseee




*Dip Not: MAŞALLAH BİNLERCE KERE

..

13 Haziran 2010 Pazar

geyİK'te tavana vuran gülÜK gece

Cuma akşamı fotoğraf dersimiz vardı yine..
zamanında yetiştiremediğimiz sunumları tartışıp eleştirelim diye
Son halleriyle de
memnuniyetsiz hocamızı memnun edemedik yine :)
şimdi yeniden çalışacağız üzerlerinde
bir de Eskişehir gezisinden kalma hatıra
Bir ismi vardı bizim ekibin
"pulbiber"
o yüzden de yedik fırçayı şöööle okkalısından
"21. yy'ın içi boş slogan gençliği" sıfatına mazhar olaraktan...
hepsi bi yana 38'imi bitirmeye 2 kala kendi adıma
o kadar da "içi boş" olduğuma bir türlü inanamasam da  "genç" kelimesini de içeren bir sıfatla karşı karşıya kalmaya
o kadar da itiraz etmedim Allah biliyor ya :P
21. yy konusuna gelecek olursak da
e 21 yy. da yaşıyoruz ya :)
pek becerikli değilim belki de korkarım ben bu fotoğrafçılık konusunda
işte napalım nesseee ne artık bundan soora :)

Dedik ki ders sonrası
eeee hadi içmeye
Toparlanabildiğimizce toparlandık
Ben, Tuğba, Özlem, Ebru, Selçuk ve
Vazgeçilmezimiz İbo
eee vazgeçilmez elbette
fotoğraflayan oydu bu gülmekten öldüğümüz geceyi ne olsa :)
ona sebep merkeze aldım onu benim hasbelkader çekiverdiğim tek kare fotoğrafı varmış Allahtan da :)

Hani fotoğraflarda durup durup poz vermişiz depresif depresif havalarda ya
oysa o değildi işin aslı
ben en son ne zaman bu kadar güldük hatırlamıyorum
ohaaaa
Hani o derece güldük yani hesaplamaya kalkınca...
Azgına "azık" ermişe "erik" diye geyİK yapmaya başladığımız noktada koptu ipler
karın kaslarım hamlamış gülmekten desem...
bir şey ifade eder tahminen:)



içip içip sonrasında Selçuk'un yasemin çayı vaadi içeren reddedilmesi zor nazik davetine icabet ederek
bir de sabahladık verdiğimiz firelerden sonra kalanımızla :)
uzun yıllardır böyle kakara kikir muhabbet içeren bir dost meclisinde sabahlamışlığım yoktu
nasıl da güzel olduğunu anımsamak gayet iyi geldi
dedik tekrarlamalı bunu daha sıklıkla...

geyİK'te tavana vuran soooon derece gülÜK bir gece yaşadık valla....
emeği geçen tüm dostlarıma derin saygıyla...

..
..
.

11 Haziran 2010 Cuma

Çocuk olmak lazım sevmek için lunaparkları






Çocuk olmak lazım sevmek için Lunaparkları
Çocuk...






Ne severmişim
Ne heyecanmış toparlanıp önce Gençlik parkında çay bahçesi keyfi yapıp
akabinde lunaparka geçtiğimiz günler
ne safmışım
ne kolaymış güldürmek yüzümü
çocukmuşum yahu
çocuk




kaybolmuştum bir defasında
çay bahçesinden uzaklaşıvermiştim alıp başımı
geri dönmeye kalktığım vakit
hepsi aynı görünmüştü gözüme çay bahçelerinin
bir çift farketmişti panik halinde alık balık dolanışımı ortalıkta
alıp lunaparkın içindeki anons merkezine götürüp anons etmişlerid adımı
üzerinde şuşuşu bububu bulununa 3 yaşlarında bir kız çocuğu bulunmuştur
adı neslihan
diye
annemin bana doğru koşuşunu hiç unutmam
nasıl da korkmuş...
annelik işte
doğurunca anlıyor ancak insan..









ne kadar uzun zaman olmuş aklıma lunaparkı düşürmeyeli
ta ki bizim capon bu işlerden anlayana değin unutulmuş gitmiş..
silinmiş hayatımdan
büyümüşüm meğer
resmen büyümüşüm...



















İçimde yaşattığım bir çocuk var zannederdim ya çoğu
o çocuk bile hayli büyümüş belli ki











Lakin
Benden çok daha olgun
Çok daha realist olan Büü
hiç de unutmamış lunaparklarda ne de çok eğlendiğini
Onun içindeki çocuk
daha minicikmiş meğer..
Özenmedim desem
koca bir yalan hani...















büyümüşüm
ve
unutmuşum çocukluğu...
























Anca dalgın dalgın izleyip onları deklanşöre bastım ipi topu.....

10 Haziran 2010 Perşembe

Huzur Nedir?


Huzur nedir deselerdi
2005 Ağustos'undan önce
Verecek bin bir yanıtım olurdu elbet...
Anlatır da anlatırdım artık
neler neler sayardım...


Oysa artık
2005'in Ağustos'undan bu yana
Huzur nedir
ama gerçekten nedir
İyi
hem de çok iyi biliyorum
Öyle ağdalı kelimelerle uzun uzun anlatımlara hacet yok
Huzur ne midir?

Bu mudur?

Budur.................




9 Haziran 2010 Çarşamba

Küçük Nes

Sıkıntılı zamanlar yaşamaktayım bir süredir...
Üst üste geldikçe sıkıntılar
Ben de bir şeyler icat etmekteyim sıkıntıya ek olacak sanki...
Olura olmaza ağlar pozisyondayım...
İçimde tarfi zor bir sızı

Duygu farkında yaşadıklarımın
kendi kendime yaşattıklarımın
dün şöyle yazdı bana...







"içinde bir çocuk ness var... gözlerini kapat ve hatırlayabildiğin en küçük ness'i getir aklına. en çocuk yaşını. ona bak... masum değil mi... yaramaz bile olsa çocuk o... hayalleri var, mutlu olmak istiyor. hep gülmek istiyor mesela... senin şu anda yaşadığın bu üzüntünün hayalini kurmadı o çocuk. akıttığın gözyaşlarını istemiyor. o çocuk ness'i üzme... çünkü o mutlu ve huzurlu bir hayat istiyor. sadece gülmek istiyor. bir çocuğu mutlu etmek istemezmisin... şimdi bir parça çikolata alıyorsun eline ve sadece çocuk ness için, kocaman bir parça ısırıyorsun ve bugün sadece onun için gülümsüyorsun... çünkü o daha küçücük bir çocuk ve 30'lu yaşlarını hiç böyle hayal etmedi."







Bu paragraf bana öyleee iyi geldi ki....
Dünden beri ne vakit içim katılsa
aklıma hüzünlerim takılsa
yumuyorum gözlerimi
ve karşımda küçük ben gülümsediğinde bana
bir bakıyorum
ben de gülümsüyorum...... 



Teşekkürler Duygucanım...

Bizi İstiyorum

SUSUYORUM
Söyleyecek o kadar çok sözüm var ki
SUSUYORUM
Hiç kimsenin veremediğini vereceğimi
BEKLİYORUM
Dağa ve denize öykünüyorum
BEKLİYORUM
Hiç kimsenin bekleyemeyeceğini
VERİYORUM
kış, yaz ve iki baharın
En yakışan birer gecesini; bütün zamanlarını
İSTİYORUM
Hiç kimseyi sevemeyeceğin gibiyi
İSTİYORUM
En son ve ve en büyük
En küçük ve her zaman sürecek olan sevinci.....




...
..
.

6 Haziran 2010 Pazar

Ne vakit?

Geçem akşam okul servisinden aldıktan sonra seni
Her akşamki rutin gelincik toplama faslından sonra
Önüm sıra koşarak gittin ya servisimize doğru
Ben elimde fotoğraf makinesi
yine anı yakalama telaşındayken
birden durdum ve bakakaldım sana çocuk...
öylece bakakaldım
Ağzım bir karış açık
hayretler içinde
sen ne zaman büyüdün çocuk?
Daha dün değil miydi seni koynumda saklayışım...
Emzirip doyuruşum
Sallayıp uyutuşum..?
Yok canım olamaz o derece eski
Düpedüz dündü yahu...
Zaman nasıl da akıp gitmiş çocuk
Anlamamışım hiçbir şey..
El kadardın koynuma verdiklerinde seni..
Tontini tontini yanaklarında gömülü gibi duran hap gibi burnun
çekik çekik gözlerin vardı minik capon balığı

Ama geçen akşam
giderken sen önüm sıra
Neredeyse bir genç kız olmuşsun hissine kapıldım
Korktum çocuk
Çok korktum...
Ne bu hız be çocuk
Kovalayan mı var ardından..
Hüzünlendim, burnumun direği sızladı inan
E sen ne zaman büyüdün çocuk
Bir söyler misin bana
Ne Zaman?
Daha dün değil miydi çocuk koynumda uyuman
Dündü yahu düpedüz dündü agulaman
Ne zaman büyüdün anneye çemkirecek kadar?
Resmen dündü işte çocuk.. dündü yahu pusetine koyup ite ite götürüşüm seni
Ne vakit önümden koşup da servise binecek kadar büyüdün sen çocuk ha
ne vakit...



ah be çocuk
bin türlü şeyin telafisi var da şu kavanoz dipli dünyada
şu geçen zamanın var ya
bir saniyesinin -mesela şimdi şu anda geçip gidiveren saniyesinin- dahi yok telafisi çocuk

bin çeşit öğüt fısıldayıp duruyorum kulağına ya çocuk
bir çoğunu hatırlamayacaksın bile biliyorum
ama bak çocuk
bu öğüdümü mümkün olan her fırsatta hatırla:
neyi istersen har vurup harman savur ama
zamanını sakın boşa harcama...

bir de
daha dün değil miydi be kuzum
daha dün değil miydi alttan çıtçıtlı çıtır pıtır bodyler giyişin
sen ne zaman düşük belli kot şortlar giyer oldun be çocuk
ne vakit büyüdün?


...
..
.