31 Mart 2012 Cumartesi

Mutluluk da ağlatır....



Nasıl özel
Nasıl güzel bir kızım var..

Yoksa bana mı öyle geliyor:))
tabi ki..
her anneye kendi evladı..
doğanın kanunu..

ağlattı sıpa
kendi kendine
şarkı yapmış
bir de şiir yazmış
benim için...

bir zamanlar hayatta bir defa bile bir sevgilim de bana şiir yazmadı diye hayıflanırdım
şimdi

çok da tınnnnnnnnnnnnnnnn..

yazsalara nolurdu ki..

bu kadar kıymetlisini kim yazabilirdi ki.....


bu Şarkım

Canım annem
Candasın
Sen mis gibi kokuyorsun
Canım annem ben sensiz yaşayamam
Mis kokan annem
Sen benim canım annemsin
Birlikte durup zaman geçiririz
Canım annem benim
Babam da sen de benim canımsınız


ve şiirim:

Güzel Anne

Sen mis gibi kokuyorsun anne.
Seni seviyorum
Birlikte olmayı seviyorum
Sen çok güzelsin
Seni dünyalar kadar seviyorum güzel annem benim
Herkes senin herşeyine bayılıyor
Ben de bayılıyorum
Seni seviyorum anne
Canımsın
Benimsin



hadi gelin de ağlamayın
ne mümkün..
hoş
her akacak gözyaşı böyle mutluluktan olsa keşke hayatta......






dipteki not:
fotoğraflae: neslihan karayakaylar tamyaman / ankara 2012

Uyku

Bana çiçek gönderme
Bir kuş ağacı gönder
Dallarında gezinsin
Kül rengi güvercinler




Resim yazısı ekle
Konsunlar yastığıma
Uyutmak için beni
Sırtlarında kuş tüyü
Gagalarında ninni

Kaldırıp yatağımı
Uçursunlar göklere
Kendimi yıldızlarda
Bulayım birdenbire

Bana çiçek gönderme
Bir kuş ağacı gönder
Alnıma dokunanlar
İyileşmiş desinler


 ülkü tamer






fotoğraf: ayşe keskalan / 2012 ankara

30 Mart 2012 Cuma

kuyruğu düğümlü tilkiler....

Ellerim üşüyor... çay bardağımı sıkıca kavrayarak ısıtıyorum. Bu sene kış gitmek bilmiyor...Kırkıma ramak kala yaşam yorgunluğu iyice omuzlarıma çöküyor... Radikal kararlar arefesinde zihnim, ne tarafa doğru gitsem diye bocalarken verilmesi gereken onca karar, yapılması gereken nice iş varken benim elim kolum kalkmıyor...
Bahar göstermişken yüzünü hava bir ısınıp bir aniden soğuyor...
Şimdi ha yağdı ha yağacak.. serin mi serin üstüne üstlük ya benim ellerimden başka hiçbir yerim üşümüyor... Tuhaf bir uyuşukluk var üstümde; yapışıp kalmış sanki, silkelesem, silkelensem de... gitmiyor..
Kafada düşünceler kırk tilki gibi gezer de , kırkının da kuyruğu birbirine değmez ya hani.. Benim kafamda ipi topu 5 bilemedin 10 tilki dolanmaya kalkıyor hepsinin de kuyruğu ilk hamlede diğerlerininkiyle kördüğüm oluyor...
tilkiler beynimin içine külçe gibi yığılıp kalıyor....

 fotoğraf: neslihan karayakaylar tamyaman / ankara - 2010

29 Mart 2012 Perşembe

"Fotoğraf Ölmedi Ama Tuhaf Kokuyor" Nazif Topçuoğlu

fotoğraf: neslihan karayakaylar tamyaman / mart 2012- ankara

"... bir fotoğrafın üstün görsel,estetik ve fotoğrafik değerlere sahip olması onun dünyayı doğru yansıttığını varsaymamızı gerektirmez." (s. 23)

"belgesel fotoğrafçılığın en zayıf noktası belki de: Bilgiyi aktaran kişini inandırıcı olması zorunluluğu, anlattığı şeyi gerçekten bildiğine ve doğru söylediğine inanabilmemiz. Bu inanç sadece fotoğrafların yapısıyla sağlanabileceği gibi, aynı zamanda fotoğrafçı hakkında farklı kaynaklardan elde edilecek biyografik bilgiler de gerekli olabiliyor." (s. 28)

"Günümüzde, artık ancak bir grup fotoğrafa, bir kitap okur gibi, uzun uzun bakılabilir ve sadece toplam işin üzerinden kafa yorulabilir. sanatçını tavrı ve düşünsel özellikleri ancak böyle anlaşılabilir. Yoksa, tek bir fotoğrafı herkes, herhangi bir endişeyle, belki de tesadüfen veya başka birini taklit ederek kolaylıkla çekmiş olabilir. Fotoğrafların birikerek çoğalan etkisi birbirini destekleyen bir kaç fotoğrafın toplam mesajını yoğunlaştırır. Böyle bütünlük taşıyan yapıtlarda, tek fotoğraflar ikincil planda kalırlar, çünkü hiçbir fotoğraf tek başına bütün hikâyeyi anlatamaz. Sonuçta da, toplam "iş" tartışılır, tek tek fotoğraflar değil. Böylece, fotoğrafların belli bir amaca en iyi hizmet edecek biçimde bir sıra ve düzenle izleyiciye sunulması kitaplara, edebiyata olan yakınlığı ve benzeşmeyi tekrar gündeme getirir." (s. 38)

"Fotoğrafçı ayakları üzerinde düşünmek ve verdiği binlerce kararı değişen durumlara göre süratle yenilemek zorundadır. Bu bakımdan fotoğrafçılık dansa veya müziğe benzetilebilir. Hareket halinde yapılan bir sanatsal üretimdir; deklanşöre basıldığında bir kere ok yaydan çıkmıştır, geriye dönüşü, düzeltilmesi mümkün değildir (ancak bir başka fotoğraf çekebilirsiniz arkasından)." (s. 52)

"Fotoğraflar sadece gerçekte var olan bir nesnenin izi olarak kalmaya mahkumlar. İzin kaynağının fotoğraf çekildikten sonra başına neler geldiği bilinmez. Her fotoğraf sadece o anın geçtiğine, "öldüğüne" işaret eder." (s. 65)

"...fotoğrafçılık başlı başına yapay bir durumu gösterir, en doğal görünen fotoğraflar bile büyük ölçüde yapay bir kontrol sayesinde ortaya çıkarlar." (s.90)

"Gerçekte somutlaştırılamayacak, elle tutulamaz şeylerin somutlaştırılmalarında ve gerçekliklerinin kanıtları olarak fotoğrafların kullanılması, günümüzde iyice yaygın kullanımın ifadesi haline dönüşmüştür." (s. 152)

"Görüntüler ve sözleri önce hayal eder sonra da kaydederiz; bazen de tam tersi olur. kimi zaman da bu işin bir kısmını başkaları bizim için yaparlar. Zaten başkaları olmasa hiç kayıt eder miydik?" (s. 169)

"Fotoğraflar kesinlikle itiraz edilemeyecek kanıtlardır, delillerdir. Evet, ama neyi kanıtlarlar, neyin kanıtıdırlar; bir zamanlar birisinin önem ve değer verip o fotoğrafın kendisinin çektiğinden, çekmiş olduğundan başka?
Her fotoğraf yalnızca kendisinin çekildiğinin kanıtıdır mutlak olarak." (s. 173)

"Fotoğraflar yalan söylemezler (insanlar söyler) veyahut önce söz vardı, ama ne yazık ki, biz onu kaybettik" (s. 183)

"'iyi' ile 'kötü' arasındaki fark aslında sanıldığı kadar büyük ve önemli değildir
'Gerçek dünya' diye tek bir şey zaten yoktur." (s. 210)

27 Mart 2012 Salı

zamanı durdurmanın da yolu var aslında....

zaman hiç durmuyor...
hiç durmadı
dursun oracıkta öylece takılıp kalsın istediğim anlarım oldu geçmişte
değil durmak hızlandı sanki öylesi anlarda..
atlı koşturuyormuşçasına ardından hzılı hızlı tiktaktiktakladı geçti gitti...
durmadı
durmaz
durmayacak

oysa her insanın -sadece kendisi için elbette-
durdurma şansı hep vardı evet
hep var
hep var olacak..

Bir kenar mahalle köşesinde
uyduruk bir gazetenin üçüncü sayfasında hiç tanımadığın insanlarca okunmak olsa da bedeli
var biliyorum

hep var olacak...

dursun köşede
cepte..
ne olur ne olmaz..

fotograf: neslihan karayakaylar tamyaman / ankara-ekim 2010

Biraz daha fazla KIZ tarafı / Ama ayrıca ERKEK tarafı da olduğum bir evlilik hikayesi...

Birisi ile beraber büyüyüp kocaman 34 yıl bin türlü şeyi paylaştığında o kişi artık arkadaş, dost şu bu olmuyor da kardeş oluyor insana...
insan istiyor ki
çok ama çok pek çok mutlu olsun...
üstelik mutlu olmaya karar verdiği adam da üniversiteden arkadaşım... tabi artık dostum olunca 22 yıllık maziye bakıldığında
işler tuhaflaşıyor
kız tarafı mıyım şimdi erkek tarafı mı diye :)
daha çok kız tarafı ama
öyle napalım...

Bir araya gelmelerinde tesadüfen adım geçmiş ama
çöplerini ben çatmadım ne yalan söyleyim
kendi kendilerine yaptılar :)

bence iyi ki de yaptılar
çok çok çok yakıştılar...

Bu cumartesi günü
Caniçim Özlemim ile
dostum Oytuncuğumu
evlendirdik
cuma da kına gecesi yaptık 3-5 hatun kendi aramızda...

ÖMÜR BOYU ÇOK MUTLU OLUN O GÜZELİM YEMYEŞİL GÖZLERİNİZ HEP IŞILDASIN ŞİMDİKİ GİBİ CANLARIM...
SİZİ SEVİYORUM

çok uzatmayıp sözü objektifime bırakayım
(şimdi ekleyeceklerim benim karelerim ama çekimi Ayşe ile ortak yaptık onda da harika kadrajlar var.. Teşekkürler Ayşecanım muhteşem desteğine)

































dipteki not: fotoğraflar: neslihan karayakaylar tamyaman / mart 2012 - ankara

26 Mart 2012 Pazartesi

Bir Çocuğun Düşü....

 Bir çocoğun düşüyüm ben
Büyülü yaz akşamları
Ben üflerim mızıka söyler
Sesimiz tutar sokakları
Ilık bir ses taşırım yorulmadan
Sonsuz özlemler büyütürüm yarına
Ben mızıka çalarım
Siz onu duymasanız da
Mızıkamın içindedir yaşam

Kardeşler ben çalayım siz görün
Nasıl geçilir kiraz rengi sokaklar 

Soluk soluğa yeni aşklarla
Yorulmaz yaşlı bir yürek gibi
Gülüşler ona akar da

Ben mızıka çalmassam
Ne özlemleriniz olur ne ayrılıklarınız
Yalnız bir yıldız gibi boşluğa
Düşer yaşlı dünyanız

Bir çocuğun düşüyüm ben
Mızıkamın sesi yeryüzüne değer

Uyurum uyanırım hep aynı şarkı
Ne sesim kesilir ne umut biter

Haydar Ergülen



Dipteki Not:
fotoğraf: neslihan karayakaylar tamyaman/ side 2010

21 Mart 2012 Çarşamba

"miş" gibi Yapanlara Değil GERÇEK Şiirkadın ve Şiiradamlara

 
DÜNYA ŞİİR GÜNÜ BUGÜN
21 MART
BÜTÜN 
-SOL YANINDA GERÇEK YÜREK TAŞIYAN; TAŞIYORMUŞ GİBİ DEMO YAPMAYAN- 
ŞİİRKADINLAR
VE 
ŞİİRADAMLAR
KUTLU OLSUN...
 
 
Yok başka hiçbir umarın
En granit kayanın en ortasında
Balta girmemiş karanlıklarında kıpırtısız
Ya ölmektir kurtuluşun
Ya da şiire tutunmak

O en gergin tele şöyle bir dokun
Son tınıyla tel kopsun
Ayak sesleri duyulsun ölümün
Her yanın her yönün çıkmaz
Nereye baksan yok
Hiç bile herşey sayılır o bulunduğun yerde
Kurtarırsa kurtarır ancak
Yine şiire tutunmak.

- Aziz NESİN / Şiire Tutunmak -
 
fotoğraf: neslihan karayakaylar tamyaman / ankara -2011

geçip gidenlerin ardındanlardan...

Nice zaman evvel başlayıp da araya bir sürü iş güç, koşturmaca girince bir köşede unutuverdiği kitaba rastladı kadın kitaplığında...
ahh dedi kendi kendine
bu kitap okunup tamamlanmalı,
aldı eline
karıştırırken okunmuş, altı çizilmiş sayfalarını
bir kağıt süzüldü içinden düştü yere
baktı kadın merakla
kağıda..
okudu sonra alıp yerden

...
Bitmemiş bir hikaye idik ikimiz.. sonunu getiremeden öldürdük diğerimizde birbirimizi.. hiç dile getirmeden gömdük kefensiz son cümlelerimizi....

yazmıştı kağıda..

kadın önce çattı kaşlarını
neye ithaftı bu cümle diye
sonra anımsadı
gülümsedi
buruşturdu kağıdı; kitabını koyup sehpaya yöneldi mutfağa
buruşturduğu kağıdı attı çöpe..

bir kahve yaptı kendine mutfağa kadar gitmişken
sade

döndü odaya
aldı kitabını eline
yudumlarken kahvesini
daldı gitti romanın büyüsüne....

 fotoğraf: neslihan karayakaylar tamyaman / ankara - 2011

modelliği için Ece'ye teşekkürlerimle ....

zil - şal - gül

"ZİL
ŞAL
VE
GÜL

BU BAHÇEDE RAKSIN BÜTÜN HIZI
...

GÜL TENLİ
KOR DUDAKLI
KÖMÜR GÖZLÜ
SÜRMELİ
ŞEYTAN DİYOR Kİ SARMALI
YÜZ KERRE ÖPMELİ...
..."

yahya kemal beyatlı



Dinleyelim mi.....

dipteki not: fotoğraf: neslihan karayakaylar tamyaman / 2010-ankara

20 Mart 2012 Salı

Bursa'da Zaman*


Son tramvay da geçti gitti işte
çınçınçınçın..
boşuna umutlanmak yok artık..
en başından belli değil miydi zaten
biz adam olmayız....


Fotoğraf: neslihan karayakaylar tamyaman / bursa 2011

*Başlık : Ahmet Hamdi Tanpınar

Benci

Bir zamanlar, hayli hayli eskilerde kalan.. biri vardı, bir arkadaş
benim için çok değerliydi...
artık yok..
kimi sebeplerden kendi tercih etti artık olmamayı
benden gitmeyi
gitti
o gittikten sonra fark etmiştim aslında hayatımda tanıdığım en bencil insan olduğunu... Onu gönül bağımın baş köşesinde oturttuğum süre zarfında anlayamamıştım da sonrasında bakıp şaşırmıştım...

Eski defterler nerden düştü aklına da deştin diyeceksiniz di mi?

Dün Türk Dili dergisini okurken bir yazı ile karşılaştım
Işık Kansu yazmış
okurken gözümde bu eski dost canlandı..
dedim ki bu kadar olur yani
cuk
sanki o kendini tarif etmiş

paylaşasım geldi.. ama paylaşmadan neden paylaştığımı da paylaşayım ki bunun benim hayata bakışım olduğu zannedilmesin dedim..
çok konuştum di mi :)
girişin gelişme ve sonuçtan uzun olduğu bir yazı oldu..
ne yapalım
olmuş bulundu

"BENCİ
Beni soruyorsunuz, ben, derya, deniz...
Sular seller gibi. Durmaz esen yeller gibi. Küçük dağlar, büyük dağlar, adeta ben...
Onu da ben bilirim, bunu da ben buldum.
Atkım boynumda, sevgilim koynumda; yazarım, çizerim, uçarım, kaçarım. Taşarım, biri 'Sen ki, sen' demesin, coşarım.
Yürürken milli yüzücü, düşünürken Sokrat, konuşurken Çiçeroyum.
Aman tanrım, bu ne aşk, bu ne sevda, bu ne tutku. Sağ kolumda ben, sol kolumda ben.
Şahlanmış kösnük atım, baştan aşağıya Apollonum. Bedenim ben, akılım ben, tutmayın azarım ben.
Ben bene gebeyim, gel bana bebeğim."  Işık Kansu

fotoğraf: neslihan karayakaylar tamyaman / ankara 2010

19 Mart 2012 Pazartesi

benli benli mim

Sevgili Dostum Sokak mimlemiş beni.
teşekkürler kendisine, unutmamış beni yine her zamanki gibi; sağol canım benim :)

aslında bir hayli geniş ve uzun uzun cevaplanacak sorulardan meydana gelen bir mim bu
muhtemelen yazarken atlayacağım, aklıma gelmeyen konular olacaktır
iyisimi siz en başından hemen o anlık aklına gelenleri yazıvermiş kabul edin beni
olmaz mı?

1- Kendini Seviyor Musun?
benim bu sorudan anladığım biraz da kendi kendinle barışık mısın sorusu aslında.
Soru böyle olduğunda da cevabım evet, zaman zaman fena kapışıp didişsek de genel anlamda barışığım kendimle
seviyorum yani beni
zaten bence kendisini sevmeyen bir insanın bir başkasını da sevmesi olanaksızdır.. yani bu soruya hayır kendimi sevmem diyenler ya yalan söylemektedir ya da nefret doludur
elbette bu tamamen şahsi fikrim
belki de yanılıyorumdur.

2- Yapmaktan Hoşlandığın Şeyler Nelerdir?
kızımla zaman geçirmek/aileme zaman ayırmak/arkadaşlarımla takılmak/pandayı (kedim)okşayıp çıkarttığı hırıltıyı dinlemek/okumak/yazmak/gezmek/fotoğraf çekmek/poz vermek/su içmek/yüzmek/yürüyüş yapmak/sevdiğim yiyecekleri yemek/bira içmek/müzik dinlemek/dans etmek/tiyatroya gitmek/gülmek/yardımıma ihtiyaç duyabilecek birilerine yardım etmek/türk kahvesi içmek/eğlenmek/karanlık odada fotoğraf basmak/şarap peynir partileri tertiplemek/yorucu bir günün ardından uyumak/banyo yapmak/çok sıkışmanın ardından işemek/beni bir şekilde üzen insanları buna pişman olmuş görmek/benim için özel insanlara sanal değil gerçek mektuplar-kartlar yazmak/hediye almak ve vermek/alış veriş yapmak/sipsivri yüpyüksek topuklu ayakkabılar giymek/aganigi naganigi... daha uzaaaaar gider bu liste, en iyisi keseyim yazmayı :)

3- Hedeflerin Nelerdir?
kızımı mutlu ve huzurlu bir insan olarak yetiştirebilmek, kafamda kurgulamakta olduğum kitabı yayımlayabilmek, kişisel sergi(ler) açabilmek, günün birinde gidip bodruma yerleşmek, ispanyolca öğrenmek, lizbona gidip yerinde canlı canlı fado dinlemek, latın amerikanın tamamını gezmek, en az 5 kilo kaybetmek, daha çok kitap okumak, biriktirdiğim kumaşların tamamını dikebilmek ve biriktirdiğim yünlerin tamamını örebilmek

4- Kendini bir cümleyle anlatabilir misin?
Köyün Delisi (cümle olmadı ama ne yapayım :))

5- Nefret Ettiğin Şeyler Nelerdir?
her türlü hastalık, duyarsız insanlar, her türlü tecavüzcüler, töre takıntılı manyaklar, trafiğe çıkınca kendisini ali kıran baş kesen zanneden psikopatlar, kendisinden başka kimseyi umursamayan benciller, başka insanların özeline fütursuzca burnunu sokabilme hakkını kendinde gören seviyesizler, kendilerine gösterilen dostluğun anlamını anlayamayıp onu taşımayı korumayı beceremeyen zevzekler, kendini kaf dağında gören 5 para etmezler, politikacılar, haksız kararlara imza atan hakimler kadın erkek ayrımcıları, din adı arkasına saklanıp her türlü haksızlık, ahlaksızlık ve sapıklığı yapan riyakarlar, bir elin ekmek tutması ne demektir bilmeyip babasının parasıyla ahkam kesmeye kalkan tikican ve tikisular, kızı yaşında kızlarla takılan azgın tekeler, babası yaşında adamlarla takılan şapşal kızlar (ya da bunların tam tersleri), iftiracılar, okuma özürlüler, hayvanlara eziyet eden ruh hastaları, önyargıcılar, yargısız infazcılar,antiempatikler, aşka saygısı olmayanlar...
olur olmaz zamanda cep telefonu numaramı arayan ya da mesaj gönderen mağaza, sağlık merkezi, otel ya da bankalar, kış, kar, soğuk,yemek yapmak, temizlik yapmak, ütü yapmak, tv dizilerinin hemen hemen hepsi, magazin programları, küfür edip kavga çıkartan futbol takımı fanatikleri.....

amma kin doluymuşum pes yahu :) üstelik daha da bitmemişti yani....

6- Favori şarkıların kitapların nelerdir?
Bu soru zor işte
yaz yaz bitmez ki ohoooooo
tarz olarak yazmalı belki de
latin müzikler, fado, eski 45likler, nostaljik parçalar genel olarak dinlediklerim, çağın müziklerini ancak dışarda bir yerlerde isem dinlerim.
kitap konusunda gelince
bu aralar çok fazla fotoğrafçılık ama tekniğinden çok felsefesi üzerine okuyorum,
roman severim ve şiir, felsefe de okuyorum beni aşacak denli derin olmadığı sürece
eskiden siyasi kitapları da çok okurdum ama şimdilerde içimi katıltıyorlar diye uzak durmaya çalışıyorum.

7- İlham Aldığın Kişiler Kimlerdir?
Annem

8-Death Note'u sen bulsaydın ne yapardın?
Death Note da neyin nesi desem ayıp mı olur?
valla bilmiyorum...


Fazla ciddi cevapladım di mi?
ciddiyetim üzerimde bu aralar kanımca..

çok benli benli bir mimmiş bu
tam ben ben ben meselaaaa kıvamında :)
bu kadar ben ben dedikten sonra
bir de "vay ben var ya been pis bakarım ben peeh" kıvamında burnu havada kadın prototipi tadında fotoğraf da ekleyim de bari posta tam olsun üstüne cila :))

17 Mart 2012 Cumartesi

Püüüüüüüüüüüffffff deseniz.. uçar mı :))

Kendimi bildiğimden beri istediğim bir şey..
Nedense denk mi gelmedi, zamanı mı değildi artık
cesaretim mi yoktu diyemem
cesaretim ve isteğim her zaman tam gazdı da
ne bileyim işte neyse ne
o gün
bugünmüş

sol omuz başımın arkasına tüy kondu :)

dedim ya hep istedim
ama ömür boyu bedenimde taşıyacağım; güvenilir olsun, düzgün olsun, sağlıklı olsun, hijneik olsun, ille önümde bir referans olsun istedim

Yeşimle konuşurken seninki nerede falan diye
"e götürürüm ben seni"
dedi
ben atladım hazır mezarın bayat ölüsü tabi

ayarladı randevuyu Yeşimcim sağolsun

gittik

mekan inanılmaz zevkli dekore edilmiş, kitlendim girince vaay diye, süper...
Kerem ve Sofi karı koca ve çok şekerler
pozitif elektrik veriyorlar insana
dövme piercing kalıcı makyaj gibi talepleriniz varsa ben tavsiye ederim gerçekten de çok memnun kaldım
buraya bir tıkla ulaşabilirsiniz web sitelerine


Canı sıkkın kafası uçuk kaçıkken, böyle renkler katmak, odaklandığı can sıkıcı hadiselerden sağa sola kaydırıyor insanın odağını
iyi geliyor
en azından bana iyi geldi

40 yaş bunalımı eleştirileri alacağımdan eminim :) olsun öyle de olabilir belki bilmiyorum
ama dedim ya
bana iyi geldi :)

Yeşim randevuyu ayarlamakla kalmayıp bana eşlik etti ve dakika dakika belgeledi prosesi :)


Kerem dövdü beni :))


Gerçekten çok içime sindi
Daha iyileşecek tabi
taze henüz

siz ne dersiniz?


PÜÜÜÜÜÜÜÜFF DESENİZ
UÇAR MI?
:)

dipteki not: fotoğrafların tamamı: Yeşim Kiriş

Yeşimcanım harikasın, teşekkür ederim ...

15 Mart 2012 Perşembe

bu akşam hüzünleri erteledim...

epeydir hüzünlerde yüreğim... atmıyor da çırpınıyor sanki göğüs kafesimde..
ama ben bu akşam
içimdeki bütün hüzünleri erteledim..
onlara sessizce fısıldadım
"izninizle ben bu akşam kızımla dans edeceğim bir süre gidin"
dedim
sessizce toparlanıp terk ettiler bünyemi
sonra
ben kızımla

-evet evet öylece pijamalı pijamalı-

bachata yaptım....