30 Nisan 2013 Salı

Harabe anıların göçüğü altında kalmışım.

Eskimiş, harap, dökük bir virane gibi ruhum...
Yığınla yaşanmışlık yıkılmış üstüme sanki... Harabe anıların göçüğü altında kalmışım...
Bağırsam
"sesimi duyan var mı?"
Bir duyan olur belki ya...
Bağırmıyorum..

Ben metruk, virane ruhuma saklanıp, zaman zaman o viranenin camları kırık penceresine yaslanıp... hayata bakıp sonra yeniden göçüğüme gömülmeyi seviyorum...
Belki bağırsam
"sesimi duyan var mı?"
duyacak
gelecek
kazacak
çekecek
çıkartacak göçüğümden birisi beni
ama ben
bağırmıyorum
ben
galiba
         göçüğüme
                       gömülmeyi
                                       seviyorum....

f: neslihan karayakaylar tamyaman /2013 nisan /hallaçlı

29 Nisan 2013 Pazartesi

Katerina Polotnikova

Katerina Polotnikova 1987 Moskova doğumlu bir Rus fotoğrafçı..


slogan olarak
"another tale about wonderland" ibaresini kullanıyor
yani
"harikalar diyarı hakkında başka masal"

Aslen reklamcılık eğitimi almış olmasına rağmen tutkusunun fotoğraf olduğunu dile getiren sanatçı genel olarak "kadın yalnızlığı" temasını öne çıkarttığı çalışmalarında doğallıktan yana...
yani kurgularını photoshopla yapmıyor..
Örneğin bir ağaca monte edilmiş bir sandalyede oturan bir kadın fotoğrafı mı çekmiş?
O sandalye gerçekten o ağaçta ve o kadın gerçekten o sandalyede oturuyor..

 

Kendi gibi çılgınımsı iki kız arkadaşını da yanına takarak 2012 yılının Ağustos ve Eylül aylarında Rusya'nın 12 şehrini kapsayan bir fotoğraf gezisine çıkmış. Bunda bir sıradışılık yok; sıradışılık "sanatta başarının para ya da diğer maddi olanaklara bağımlı olmadığını" kanıtlamak adına bu yolculuğa parasız çıkmış olmalarında..
Bu gezi sırasında bir ilke imza atarak gezilerinin video günlüğünü youtube da yayımlamışlar...
Şuraya tıktıkla izlemek olası.

Kuzey kanat sanatçılarının bu tip çalışmalarda genetik yaradılış artısı olarak 10 - 0 üstünlüğü var; bunu kabul etmek lazım..
Katerina tarzı kurgular ya da nü lerde Rus, Çek Slovak vs sanatçılarının başarısı yadsınamaz..
Güzel fotoğraf ille "güzel insan"la olur demiyorum elbette
ama konu bu tarz konular ya da nü olduğunda güzelliğin üstünlüğünü inkar etmemiz mümkün değil..

Katerina'nın karelerini biz Türk hatunlarıyla hayal etsenize bir :D
edemediniz di mi :))






Yaz'ı da beraberlerinde getiren süprizlerimiz...

Geride bıraktığımız haftanın sonlarında süper bir süprimiz vardı bizim
Nagihan _ Tan ikilisi :)





Bodrum'da bisiklet yarışlarının yolları kapatması sbebiyle okullar Perşembe günü tatil edilince Cuma için de Tan'ın öğretmenindsewn izin isteyerek Ankara çıkartması yapmaya karar vermişler
Ne iyi etmişler
Zaten Defne'nin Tan krizleri de neredeyse tolere edilemez haller almak üzereydi; en son 23 Nisan günü "Anne sen beni burda uçağa koy Teyzem Bodrum'da beni uçaktan alır" demişti hatta ..
görünce delirdi tabi :)


 
Hava da çok yardımcıydı bize sağ olsun..
Bu hafta sonu birdenbire Yaz gelmeye karar verdi..
Buna en çok ben memnun olmuşumdur o kesin ..

Cuma erken çıktım ben işten, Defne'nin de cumaları etüdü olmadığından erken gittik çocukları parka götürdük, oynadılar.. özlem giderdiler.
tabi biz de Nagihan'la..
oynamadık lakin özlem giderdik :P

Cumartesi günü müze gezelim dedik;
Anadolu Medeniyetleri Müzesine gittik;

oradan da Koç Müzesine geçtik..




İki müze kesti tabi elimizde bir adet 7.5 bir adet 9.5 yaşında düdük makarnası olunca
Kirit cafede öğle yemeği yedik,
Pirinç Han'ı turladık

Bu fotoğrafta herkes ayrı telde
çok güldüm :D

Olabilecek en abuk subuk alışverileri yaptık :)


Oralara giderken lunaparkın önünden geçmiş olduğumuz için çocuklar lunapark da lunapark diye tutturmuşlardı
Oraya da uğradık
nasıl eğlendi sıpalar..

Ben de kimbiliiiiiiir kaç yıllardır adım atmadığım dçnme dolaba topluca binme kararı alında çocukluğa dönüş yapmadım değil bir an için hani laf aramızda



çocukları büü ile anneme emanet edip çocukluk arkadaşlarımızla buluştuk Last Stop'da..
İnnaması zor ama tam 6 saat oturmuşuz orada evin yolunu bulduğumuzda 01'i geçiyordu saat
her zamanki gibi gülmekten yerlere yattık.. Bir araya geldik mi olayımız bu
bol kahkaha :)

pazar akşam yolcu idi bizim tayfa.
Annemde kahvaltı sonrası açık hava takılalım diye Gölbaşı Büyülü Bahçeye gittik çay içtik; çocuklar azdı gene  boool bol ...
 analı kızlı nefis bir de
"N" takımı pozu verdik (Büyükten küçüğe Neriman-Nagihan-Neslihan olmamız münasebeti ile)


Anneme dönüp yemek yedik ve Nagiş'le Tan kuş'u havaalanına götürüp geldik..
Defne daha yolda başladı "ben Tan'ı şimdiden özledim" diye mızırdamaya
Yıllardır hayalim olan Bodrum'a yerşelme fantazisi bu kız sayesinde gerçeğe dönüşürse şaşırmayacağım ben ya la..

valla..

Pişşt bizim ekip
ne iyi edip geldiniz
gene gelin
gene gelin....


22 Nisan 2013 Pazartesi

Çok Büyük Bayram bu Bayram Herkese Kutlu Olsa keşke....

Yarın
23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI
başka bir şey değil
sadece bu..


Çok özel
Çok güzel
Çok önemli bir gün...

Hele ki 8 yaşında bir çocuğa sahipse insan..

Kendi çocukluğumdaki 23 Nisanları anımsıyorum da
Kızım için içim sızlıyor..
Ne üzücü onlara bizlere yaşatılan coşkunun çok görülmesi...

Başka ülkelerin çocukları gelirdi biz çocukken.. Şatafatlı törenlerle.. Onları evlerimizde ağırlardık.. Yıllara yayılan dostluklar kurulurdu...
Televizyonun başına heyecanla yerleşirdik hangi ülke ne sunacak diye.. gün boyu izlerdik gözümüzü ayırmadan.. Hele şenliğin yapıldığı Spor salonuna gidebildiysek daha da âlâ...
Ne oldu?
Yalan oldu
Başkent dururken olur olmaz illere iteleniveren sözde şenlik haline dönüştü..
Çakma şenlik..

Ama yurdum insanının umurunda mı?

çocuk sahibi olmayanlara değil elbette sözüm de..
Okul çağında çocuğu olanlar da..
"aman uzun geldi bu tatil nereye kaçıp popomuzu gezdirsek" derdinde
Çocukların hazırladığı gösteriler
o heyeceanları
o çoşkuları umurunda değil bir çoğunun..
Ben utanç duyuyorum.. onlar adına

Gitmediğim 4-5 günlük tatil hiç lazım değil bana..

Ben yarın kızımın okulunda
o halk oyunu oynarken kırmızı beyaz kostümü ile kırmızı beyaz bayrağımı sallayarak ve eminim gözyaşlarımı tutamayarak
BAYRAMIMI... ULU ÖNDER ATA'mın emanetini kutlayacağım coşkuyla..

İYİ TATİLLER TÜRKİYE.....


Ne Ekersen Onu Biçersin....

Benim kızımın bir uzmanlığı var..
Defalarca konu olmuştur bu uzmanlığı yazdığım yazılara..
"anne ağlatmak"

bugün bana dedi ki
"anne sen bana her gün süprizler hazırlıyorsun ya; artık ben de sana olan duygularımı bir deftere yazıp sana okutacağım."

sonra da şunları yazdığı defterini verdi bana...

sonuç
ağlayan bir anne ...


21 Nisan 2013
Pazar

Defne'den Anneme geçsin..

Ben annemi çooook seviyorum o beni her zaman koruyo bazen onu üzebiliyorum (buraya bir üzgün surat çizmiş) ama benim hayatta en çok sevdiğim kişi benim bitanecik annem bazen de onu çok güldürüyorum (kalp çizmiş) ve neşelen (gülen surat) diriyorum.
Onun altınlar (altın çizmiş) kadar güzel saçları var
Çok güzel (kolye çizmiş) ve büyüleyici (gülen surat) giyinir

-ortaya beni çizmiş--

Çok tatlı (dondurma çizmiş) ve neşeli (gülen surat) bakıyor benim güzel annem

melek kalpli ve iyi yüreklidir benim canım annem

çok güzel (gülen surat)ve muhteşem (dansçı çizmiş) dans eder.

Onu çok seviyorum (yanyana bi büyük bi küçük gülen surat) 
ve sevmeye (check işareti yapmış) devam edicem

şimdi bunu okuyup da ağlamayacak bir anne var mıdır?
yoktur...
ben de ağladım..

sonra yatmaya hazırlık olarak biraz önce yorganımızı bir kaldırdım
hop altından süprizin devamı çıktı. Yastığımın üzerine bırakmış



ektiğini biçmek diye tam olarak da buna denir işte..

içimizde mutluluk saklı.... :)

17 Nisan 2013 Çarşamba

Bir fotoğraf karesi işte....

Fotoğrafta sırtı dönük kadrajlanmışlar gibiydim en başlarda. Yüzümü çevirmiştim senin aksi istikametine ama yine de oradaydım işte

 f: neslihan karayakaylar tamyaman / nisan 2013-ankara


Orada öylece dikiliyordum... Biliyordum arkamdaydın; sen yoktun ama kadrajda; çünkü sen aslında beni hiç umursamadın.
Orada olduğumdan da bihaberdin.  Seni görmüyordum, sırtım dönüktü... Ama oradaydın;
Orada ben çok uzun süre kaldım.
Önceleri çok canım yanıyordu... Bildiğin ağrıyordu yüreğim.
Ama işte insanız..
Ne ağrılar ağırlamıştı bu yürek..
Aşk ağrısını mı ağırlayamayacaktı...
Ağırladı...
Ev sahibeliğinde kusur etmeden hem de.
Eh... Her misafirliğin bir sonu olduğu gibi, yüreğime çöken bu ağrı da gün geldi torlandı toparlandı, gitti...
Ağrı gittikten sonra ben kaldım kadrajda bir hayli süre daha  
öyle...
sırtım dönük.. alışkanlık herhalde !..
sonra usulca uzaklaştım
Orayı, ortamı öylece bomboş bırakıp
uzaklaştım gittim sessizce
Sen...
Fark etmedin bile...
Kadraja bile girmemiştin zaten
Umursayamazdın haberdar bile olmadıklarını..
Umursamadın
Orası,
bomboş, sevimsiz, duygusuz bir fotoğraf karesi işte...
(5 Nisan 2013)

f: neslihan karayakaylar tamyaman /kasın 2011-ankara

4 Nisan 2013 Perşembe

Aşksın Sen.....

Evet evet
o benim işte
;)
bizzat şahsen ben..

var mı itiraz?
yok mu?
güzeeel..

:P

fotoğraf: ayşe keskalan/ nisan 2011-kapadokya

3 Nisan 2013 Çarşamba

Benim için bahar hep aynı....

mevsimlerden bahar..
karışık ruh halleri demek..
sana
bana
ona..
herkese

herkesin iç dünyasını bir sallar nedense şu ilkbahar..

ben bu gece biraz kendimi düşündüm..
düşünüp dururken eski bir şarkı dolandı dilime...
dedim ki
budur...

Hakkaten..
Hey Yıllar huhu
benim için bahar hep aynı... ;)

fotoğraf: self portre/ şubat 2010-ankara

Yine gece ve ben başbaşayım anılarla
Beyaz bir kuş öyle canlı yine düşlerimde
 Hey yıllar yenilmedim size 
Umutlarım yine aynı
Sessizlik geceyi sarsa da
Her gün bir yarın var ya
 Hey yıllar yenilmedim size
Rüyalarım yine aynı
Bir tutku yaşıyorum yine
Aynı telaş içimde

Bilmez kimse nasıl geldi geçti yalnızlıklar
Kolay mıydı sanki silip atmak korkuları


 Hey yıllar yenilmedim size
Benim için bahar aynı 
Aynı o ılık rüzgar 
Yine esiyor ellerimde
 Hey yıllar yenilmedim size 
Hatalarım bile aynı 
Hep aynı sevgiye hasretim 
Duygularım hep aynı

Bilmez kimse nasıl zordu günler zaman zaman
Uçup gitti hayat yavaş yavaş avuçlarımdan
 Hey yıllar yenilmedim size
Benim için bahar aynı 
Aynı o ılık rüzgar 
Yine esiyor ellerimde
 Hey yıllar yenilmedim size 
Hatalarım bile aynı 
Hep aynı sevgiye hasretim 
Duygularım hep aynı



2 Nisan 2013 Salı

Elli Ton hezimeti :D

İlk kitabı ismine vurulup aldığım vakit pornografik bir yayınla karşılaşacağımı beklemiyordum şüphesiz..
arkasını okumadan
eleştirilere göz gezdirmeden öylesine bodoslama aldım ilk kitabı..
"Grinin Elli Tonu" kafayı fotoğrafla bozmuş, hele ki bir de karanlık oda tecrübesi geçirmiş bir fotoğraf gönüllüsü için nasıl da cazbeli bir isim bilemezsiniz..
Bu cazibeye kapılarak aldım "Grinin elli tonu"nu..
erotik yayın uyarısı da varmış aslında arkasında ama gözümden kaçmış..
hoş erotik tabiri çok masum kaçmış, kitap katısız porno :D
"ayyy ne ayıııp ben okumaaaam" tarzı bir tip olmadığımdan okudum elbette.
ve elbette hayal kırıklığı idi
lakin hiç bilmediğim bir pencere açıldı "bdsm"
duymuşluğum bir kaç kareye denk gelmişliğim vardı elbette ama kitap sayesinde olayın her detayına vakıfım artık :)
hoş bilsem ne olacak
bildiğiniz sado-mazo bir sapıklık işte

haaa madem kitapta umduğunu bulamadın, bildiğiniz pornografik yayın diyosun ne demeye ikinci ve üçüncü kitapları da aldın okudun ki diyeceksiniz di mi?
e meraaaaaak
insan merak ediyor.. Kitapların yazarı kadınceiz üstüne basa basa bütün röportajlarında "aşk" romanı yazdığı konusunda o derece ısrarlıydı ki ( kitap beni şoke ettikten sonra kamu oyunda getirdiği sese bir göz attım ne ayakmış la bu diye :))
nası bir aşkmış hele bu dedim
okumakta olduğumu bildiğinden üçlemenin sonuncusu "Özgürlüğün elli tonu" Edoşun yılbaşı hediyesi idi bana
arada kalanı yani "Karanlığın elli tonu"nu da -hayatta 2 bilemediniz 3 defa yaptığım bir şeydir hiç hazzetmem ama- korsan satıcılardan elde ederek seriyi tamamladım..
2 ve 3 pornografik yayım kıvamından birazcık sapıp eski devirlerin miğde bulandırıcı "beyaz dizi"leri tadına yönelmişti...,
ortaokul yıllarımda herkes okuyor diye meraktan arkadaşlarımınkilerden bir iki tane alıp tiksindiğim beyaz-pembe diziler gibi bir şeyler...

yapış yapış iiğrenç yapmacık ötesi bir aşk anlatımı.. aşktan soğutur insanı yeminle
arada pornografik sahneler ihmal edilmemiş elbette :)

Herry Potter'ları bile sollayarak tüm dünyada satış rekorları kırmış bi de
vay canına..
ee insanoğlu işte
seviyor seksi muhabbetleri :)

bazen böyle sıfır katkılı laf ola beri gele kitapları okumak da fena olmuyor, çekirdek çitlemek gibi.. aslında; bir noktadan sonra öööğak gelir lakin dibini görmeden de bırakamazsın ya öyle bir şey işte...

Tavsiye eder miyim?
etmem
gerek yok okumaya
ama okursanız da bir kayıp değil.. bol pozisyon zenginliği var :D

ilk kitabı okumak kahve içmek gibi geldi bana :)
hani kahve pişerken olağanüstü; süper cazip kokar da içerken koktuğu kadar da lezzetli değildir aslında ya..
yani en azından bence öyle
hah
grini elli tonu da harikulade bir isim
ama okuyunca ciddi hayalkırıklığı
kahvenin lezzetine hakaret etmese miydim ki acaba :P
neyse..

özetle
yazık olmuş o güzelim isme ya la :)


1 Nisan 2013 Pazartesi

saçma mıyım? hıhı öyleyim :)




Bu sene bahar kendini yaz sanıyo :)
her sene kış zannederdi
değişiklik yaptı
iki gündür hava 22 derece Ankara'da..
harika
da
hasta herkes... bünye algılayamadı olayı..
cümleten ne vakit soğuyacak yeniden diye tetikteyiz..
soyunup dökünsek mi
ihtiyaten kalın mı takılsak hala
bilememelerdeyiz..
defne öksürüyo
benim sol bademcik sinyal yolluyo "hişşş galiba ağrıyacam ben haberin olsun" diye..
yorgunluk da var hayli cilveli bahar havasına ek olarak
evde büü nün dayısı var
kalp krizi geçirmişti, hastane sonrası bize geldi..
salon ona tahsis..
tabi sürekli bir yemek yapıp yetiştirme derdi var bende de..
mutfakla bu kadar haşır neşir olduğum daha önce olmamıştı kanımca :P
pazara doktor kontrolü var; onun sonrası evine döner
benim de o zamana dek devrilmeden ayakta kalmam gerekli bu durumda..
hmmmm
tabi defnenin de
alergenler tam istila etmedi ortalığı.. tam istilaya başlayıp beni inzivaya itelemeden evimi derleyip toplayıp adam etmem lazım..

İlkbaharı sevmiyorum..
dedimdi di mi :)
çiçek böcek evet güzel tamam da
eeee?
yani :)

haa bir de yıllık jet lag'im de dün saatlerin yaz saati uygulamasına geçmesi ile vuku buldu.. bir ay böyle serseri mayın tadında sinir küpü gezerim ya ben ..biyolojik saatim reddediyor bu değişiklikleri.. :)

ve bugün pazartesi..

bööööö

kıl mıyım?

hem de nasılllll..

ama yine de
1 Nisaaaaaaaannnnnnn

her boka rağmen
Mutluyum uleeeennn
:D

tamam saçmaladım
olabilir nolmuş
olur bazen :)

hop kaçtım ben
:P