Daha önce şu yazımda söz etmiştim
yazı için tıktık
Portakallı kahveli likör ritüeli..
Birkaç gün önce likörümü uyandırıp süzmüştüm. Bugün birlikte kadeh kaldırma günüydü..
Üşenmedim çok şükela bir sunum hazırladım kendi kendime
kahvesi likörü yarısı çikolataya bulanmış portakallı şekerleme süs püs falan...
Sonra her şeyin berbat gittiği bir ülkede yaşıyor olmamıza, 2015'in de 2014 kadar berbat hatta daha berbat bir yıl olacağını tahmin ediyor olmamıza rağmen umut hep var olmalı.. umut olmazsa biz de olmayız çünkü
diyerek
kaldırdım kadehimi
sağlığa-barışa-huzura-dostluğa-sevgiye.....
keşke güzel geçse senemiz... keşke....
Öncelikle bu harika ritüeli başlatan Beste'ye
ve emeği geçen, katılan herkese teşekkürler ve sevgilerle...
BANA, AİLEME, YAPTIKLARIMA, YAŞADIKLARIMA, HİSSETTİKLERİME, KURGULADIKLARIMA DAİR NE VARSA KISA KISA...
30 Aralık 2014 Salı
18 Aralık 2014 Perşembe
Ponpon Kulaklı Ayı Şapka :)
Bahsettim ya geçen gün Defne'ye ponpon kulaklu ayı şapka ördüm diye.
Bu şapkanın örülüşünü yazmak için söz vermiştim bir kaç arkadaşa unutmuşum. Esra hatırlattı, ben de kalkıştım tarif işine..
Bi defa örmeden tarif etmek zor, fotoğraf falan lazım, dedim öreyim bi şapka, başladım:
Aboooo ne zor işmiş arhadaşş yaaa..
ben bunu böyle anlatıp fotoğraflayana falan kadar beş şapka örerdim.. :)
İlk ve son örgü tarifim olarak geçsin literatüre, hiç bana göre iş değilmiş.
Bööööle detaylı detaylı tutoriyıl falan yapıp anlatan hatunlar var ya net aleminde, şapka çıkartırım önlerinde ...
şimdi elimden geldiğince anlatacağım ama çok efektif olacakmış gibi hissetmiyorum açık söyleyim ki
Yün mağazalarına gidip bebek için polar yün derseniz bir yığın seçenek var.. istediğinizi seçebilirsiniz, markanın çok önemi yok.
Benim ipim şu:
ve kalın ipler olduğu için bunlar tığ da kalın
7 numara
iple bir halka yapıp halkanın etrafına 6 adet sık iğne yapılıyor
sonra serbest kalan ipi çektiğiniz vakiiiit
ortasında boşluk olmayan bir minik yuvarlacık elde etmiş oluyorsunuz
alın boşluğu kadar yer ayırıp dönerek devam etmeyip enseyi uzatmak geri gidip gelip 4-5 sıra örüyoruz
sonuçta şöyle bir şekil alıyor, hem enseyi hem kulakları sıcak tutmasını sağlamış oluyoruz.
Mavi ayıcığı örerken bu noktada bıkarmıştım, bunda bir fark yaratayım dedim ve kulak kısımlarını uzadıkça üçgenimsi şekil vererek biraz daha uzattım, uçlarından da uzunca 3 tane zincir çekili şerit uzattım şu şekilde
sonra o şeritleri ördüm bildiğiniz saç örgü tadında
Arkası şu şekil
önü bu şekil
görünmekte olan şapkamızı koyduk bir kenara..
sıra kulak yerine geçecek ponponlara geldi
ben ponpon yapmak için yedek perde halkalarımı kullandım ve fata ille de iki adet çember bulmanız şart değil iki kartonu üstüste koyup kesiverin, aynı işi görür. Çocukken ben öyle yapardım
özetle ihtiyacımız iki adet çember
çemberleri üstüste kooyup etrafına ip dolamaya başlıyorsunuz
ve çemberi iple iyice dolduruyorsunuz
sonra halkaları çıkartın
ponponunuzu elinizle güzelce şekillendirin
(bu arada bu işlemi bir örtü üzerinde yapın ki halı ve koltuğunuza elektirik süpürgesi ile bile yerinden çıkmaya direnen minil iplikçikler yapışmasın)
sonra makasla sağının solunun orası burasından fışkıranları düzeltin
işte hazır
iki adet ponponu da şapkanızın yanına koyup ağız göz kısmına geçebilirsiniz.
yününüzde belli olacak bir renk ip seçin
ve ince bir tığı (ben 4 numara kullandım)
burun ne büyüklükte olsun istiyorsanız o kadar zincir çekin, ben altı göz çektim
sivri ucundan iki adet zincir çekin, ben kalınca olsun diye zincirden sonra bir sıra da sık iğne ile geri dönüyorum, tok duruyor
sonuç şu:
ve iki de göz örüyorsunuz şu şekilde
kenara koyduğunuz şapkayı alın
aüız-burun ve gözleri üzerine iğneleyin ve sonra yorgan ipnesi ile dikin
ve son olarak ponponları yerleştirip dikin
şapkanız hazırrrr
muhatabı giyerse de işte böyle olur :
Kolay gelsinnnnnnnnnn :)
Bu şapkanın örülüşünü yazmak için söz vermiştim bir kaç arkadaşa unutmuşum. Esra hatırlattı, ben de kalkıştım tarif işine..
Bi defa örmeden tarif etmek zor, fotoğraf falan lazım, dedim öreyim bi şapka, başladım:
Aboooo ne zor işmiş arhadaşş yaaa..
ben bunu böyle anlatıp fotoğraflayana falan kadar beş şapka örerdim.. :)
İlk ve son örgü tarifim olarak geçsin literatüre, hiç bana göre iş değilmiş.
Bööööle detaylı detaylı tutoriyıl falan yapıp anlatan hatunlar var ya net aleminde, şapka çıkartırım önlerinde ...
şimdi elimden geldiğince anlatacağım ama çok efektif olacakmış gibi hissetmiyorum açık söyleyim ki
Yün mağazalarına gidip bebek için polar yün derseniz bir yığın seçenek var.. istediğinizi seçebilirsiniz, markanın çok önemi yok.
Benim ipim şu:
ve kalın ipler olduğu için bunlar tığ da kalın
7 numara
iple bir halka yapıp halkanın etrafına 6 adet sık iğne yapılıyor
sonra serbest kalan ipi çektiğiniz vakiiiit
ortasında boşluk olmayan bir minik yuvarlacık elde etmiş oluyorsunuz
bu yuvarlağın etrafını sık iğne ile dönmeye başlıyorsunuz, daireyi örülen kişini baş ölçüsüne göre büyüterek elbette
ben ilk 3 sırada her boşluğa bir tek bir çift sık iğne yaptım,
sonra beş tek altıncı çift olacak şekilde devam ederek daireyi büyüttüm
ama dediğim gibi bunlar standart ölçü değil, baş çevresine göre ayarlama yapmak gerekir.
yeterince büyüdüğünde de her dokuz boşluktan normal sıl iğne örüp onuncuyu bir tane atlayarak yaptım,
böylece şapka kavislendi
Döne döne alnı kapatacak kadar ördükten sonra şu şekli alınca
sonuçta şöyle bir şekil alıyor, hem enseyi hem kulakları sıcak tutmasını sağlamış oluyoruz.
Mavi ayıcığı örerken bu noktada bıkarmıştım, bunda bir fark yaratayım dedim ve kulak kısımlarını uzadıkça üçgenimsi şekil vererek biraz daha uzattım, uçlarından da uzunca 3 tane zincir çekili şerit uzattım şu şekilde
sonra o şeritleri ördüm bildiğiniz saç örgü tadında
Arkası şu şekil
önü bu şekil
görünmekte olan şapkamızı koyduk bir kenara..
sıra kulak yerine geçecek ponponlara geldi
ben ponpon yapmak için yedek perde halkalarımı kullandım ve fata ille de iki adet çember bulmanız şart değil iki kartonu üstüste koyup kesiverin, aynı işi görür. Çocukken ben öyle yapardım
özetle ihtiyacımız iki adet çember
çemberleri üstüste kooyup etrafına ip dolamaya başlıyorsunuz
ve çemberi iple iyice dolduruyorsunuz
Sivri uçlu keskin bir makasla -tercihen dikiş makası- (makası) iki çemberi arasına sokarak
ipleri birleşim yerlerinden kesiyorsunuz
tamamını kesinde halkaların arasını ipleri kaçırmadan biraz ayırıp
bir iple ortasından sımmmmsıkı bağlıyorsunuz
ponponunuzu elinizle güzelce şekillendirin
(bu arada bu işlemi bir örtü üzerinde yapın ki halı ve koltuğunuza elektirik süpürgesi ile bile yerinden çıkmaya direnen minil iplikçikler yapışmasın)
sonra makasla sağının solunun orası burasından fışkıranları düzeltin
işte hazır
iki adet ponponu da şapkanızın yanına koyup ağız göz kısmına geçebilirsiniz.
yününüzde belli olacak bir renk ip seçin
ve ince bir tığı (ben 4 numara kullandım)
burun ne büyüklükte olsun istiyorsanız o kadar zincir çekin, ben altı göz çektim
kenarlardan birer azaltarak çgen şekli vererek örün
sonuç şu:
ve iki de göz örüyorsunuz şu şekilde
kenara koyduğunuz şapkayı alın
aüız-burun ve gözleri üzerine iğneleyin ve sonra yorgan ipnesi ile dikin
ve son olarak ponponları yerleştirip dikin
şapkanız hazırrrr
muhatabı giyerse de işte böyle olur :
Kolay gelsinnnnnnnnnn :)
Etiketler:
bana dair,
hayatın içinden,
örgü
16 Aralık 2014 Salı
Daldan Dala Hoppala....
yazacak çok şey biriktiriyorum, tembellik edip yazmıyorum.. sonra neden yazmadın bakimmm hıııı diye kendime kızıyorum falan
değişik :)
Anneliğin tadını çıkartma modundayım.. Defne'li zamanları çok seviyorum... Çalışırken nasıl da mesafe varmış aramızda şimdi anlıyorum.. Yitirdiğim yıllar için vicdan azabı... zararın burasından dönüşümün kârının hazzı.. Azap ile Haz arası bir durumlar...
Şapkalara sardım bir ara..
Süreç Defne'nin bir mağazada ponpon kulaklı bir ayı şapka görüp "ayyyy bunlar çok modaaaaa" diyerek istemesi ile başladı. Biraz pahalıydı niteliğine bakıldığında ve yetişkin içindi komik oldu bizim capona. Dedim ki "ben sana örerim" "heee, hep de örerim dersin hiiiç de örmezsin" buyurdu capon. "yeaaak yaa görüşürüz" dedim ben
görüştük :)
ördüm evet..
hiç de fena olmadı ayrıca...
hatta benim yünü tığı elime aldığımı görünce Sibelcim nette denk geldiği Hoddie Hat örneğini "sen bunu örersin" diyerek paylaşıncaaa
o gazla onu da örüvermşim bir ara..
hatta bunlardan bir kaç sipariş oldu, onları da ördüm..
bravo bana :D
Geçen sene Defne'yi -nasıl becerdimse- uyutup yılbaşı ağacı süslememiş idim.. Bu sene hiiiç yutmadı numaralarımı ve mızıltılarımı, tamam yaaa dedim çocuk mutlu olsun
döktük süsleri orta yere
taktı takıştırdı yakıştırdı caponika
Eski senelere kıyasla daha mütevazi ve sade oldu çamımız
güzel oldu bence...
geçtiğimiz hafta mıydı yoksa ondan bir önceki hafta mı?
neyse işte
pat diye masası başında emekli olmadan önce beraber çalıştığımız amirim kalp krizi geçirip vefat etti...
yaşlıydı 83 yaş.. az değil.. ama hedefi hep en az 90 olduğundan çok şaşırttı sevenlerini, ben çok şaşırmadım.. yaşına göre gereksiz ve fazla yoruyordu çünkü kendisini...
ölümü sorgulattı biraz bana
şöyle ki.. "Allah dağına göre kar verir" demiş ya Atalarımız "doğru mu ne?" dedim ..
zira ben hayatımda bu bey kadar çok ölümden korkan birisini görmemiştim.. bir vefat haberi aldı mı o günü kendisine zehir bana zindan ederdi.. barut gibi yanına yanaşılmazdı, hele ölen yaşıtıysa, hele arkadaşı falansa aboooooo... canıma okurdu o gün.. beti benzi atardı haberi duyunca..
ve fakat ölüm ona gelirken geliyorum bile dememiş, sapasağlam bir günün ardından tam da bir sempozuyuma katılmayı bekler iken akşamüstü ani bir kriz.. acı yok, panik yok... uçup gidivermiş..
Ölümden korkmayan, sallamayan, iplemeyenler mi zor ölenler acaba?
bilemedim...
benden nefret ederdi rahmetli.. 8 senemi bana eziyete çevirip genç yaşta emekli olmama vesile oldu..
Sayesinde şimdi emekli ve mutluyum..
yolu ışık olsun, huzurla uyusun garii...
Bu ara kitap okurken fazla dal budak sardım oraya buraya..
Klasik eksiğim iyice sinirime dokunmaya başladığından Don Qijote ile başlayım madem tamamlamaya istedim.. Başladım okumaya.. Çok eğlenceli :D
edebiyat dünyasında bu romanı okumayan okur yazar sayılmazmış... Vay canına amma da iddialı..
ben çocukken kısaltılmış halini okumuştum elbette ama o sayılmaz :)
şimdi aslına sadık bir çeviri olan Yapı Kredi Yayınlarından çıkan Roza Hakmen çevirisini okuyorum.
Henüz ilk ciltteyim...
Bu arada dernekte devam ettiğim Güncel Sanat dersinin eğitmeni Gülser Günaydın'ın önerisi olan 20. Yüzyıl Batı Sanatında Akımlar isimli kitapla Sanat tarihinde gezinmekteyim.. Çok da zevk alıyorum.. Gerçi isimler zor geliyor ve kafam karışıyor ama olsun.. oturur zamanla..
Proust devam Kayıp Zamanın İzini ben daha uzuuuun yıllar sürecek gibiyim :D
Melankoli Kadındır isimli bir inceleme kitabını da yeni bitirdim, bakış açımı değiştirdi.. Bu kitap için bir ara bağımsız post yazayım..
Ha bir de Isbale Allende ile tanıştımdı Leylak Dalı sayesinde... henüz iki romanını okumuş olsam da.. seriyi tamalarım gibime gelmekte... Çok sevdim tarzını..
Bu kışın sıcak şarap sezonunu Tubuşla açtık..
Defne'nin matematiği feci... Baktık olacak gibi değil, eh elimizin altında da mis gibi Tubuş var konunun uzmanı, başlattık özel derse... İşte bir akşam ders sonrası da kaldırdık kadehlerimizi..
Sezona Özlemle devam ettik akabinde..
Sırada çok bekleyen var, bakalım bir sonraki kimler olacak..
İşte çok biriktirince böyle daldan dala hoppalaaa oluyor
daha sık yazayım ben
birikmesin...
kalınız sağlıcakla.. :)
değişik :)
Anneliğin tadını çıkartma modundayım.. Defne'li zamanları çok seviyorum... Çalışırken nasıl da mesafe varmış aramızda şimdi anlıyorum.. Yitirdiğim yıllar için vicdan azabı... zararın burasından dönüşümün kârının hazzı.. Azap ile Haz arası bir durumlar...
Şapkalara sardım bir ara..
Süreç Defne'nin bir mağazada ponpon kulaklı bir ayı şapka görüp "ayyyy bunlar çok modaaaaa" diyerek istemesi ile başladı. Biraz pahalıydı niteliğine bakıldığında ve yetişkin içindi komik oldu bizim capona. Dedim ki "ben sana örerim" "heee, hep de örerim dersin hiiiç de örmezsin" buyurdu capon. "yeaaak yaa görüşürüz" dedim ben
görüştük :)
ördüm evet..
hiç de fena olmadı ayrıca...
hatta benim yünü tığı elime aldığımı görünce Sibelcim nette denk geldiği Hoddie Hat örneğini "sen bunu örersin" diyerek paylaşıncaaa
o gazla onu da örüvermşim bir ara..
hatta bunlardan bir kaç sipariş oldu, onları da ördüm..
bravo bana :D
Geçen sene Defne'yi -nasıl becerdimse- uyutup yılbaşı ağacı süslememiş idim.. Bu sene hiiiç yutmadı numaralarımı ve mızıltılarımı, tamam yaaa dedim çocuk mutlu olsun
döktük süsleri orta yere
taktı takıştırdı yakıştırdı caponika
Eski senelere kıyasla daha mütevazi ve sade oldu çamımız
güzel oldu bence...
geçtiğimiz hafta mıydı yoksa ondan bir önceki hafta mı?
neyse işte
pat diye masası başında emekli olmadan önce beraber çalıştığımız amirim kalp krizi geçirip vefat etti...
yaşlıydı 83 yaş.. az değil.. ama hedefi hep en az 90 olduğundan çok şaşırttı sevenlerini, ben çok şaşırmadım.. yaşına göre gereksiz ve fazla yoruyordu çünkü kendisini...
ölümü sorgulattı biraz bana
şöyle ki.. "Allah dağına göre kar verir" demiş ya Atalarımız "doğru mu ne?" dedim ..
zira ben hayatımda bu bey kadar çok ölümden korkan birisini görmemiştim.. bir vefat haberi aldı mı o günü kendisine zehir bana zindan ederdi.. barut gibi yanına yanaşılmazdı, hele ölen yaşıtıysa, hele arkadaşı falansa aboooooo... canıma okurdu o gün.. beti benzi atardı haberi duyunca..
ve fakat ölüm ona gelirken geliyorum bile dememiş, sapasağlam bir günün ardından tam da bir sempozuyuma katılmayı bekler iken akşamüstü ani bir kriz.. acı yok, panik yok... uçup gidivermiş..
Ölümden korkmayan, sallamayan, iplemeyenler mi zor ölenler acaba?
bilemedim...
benden nefret ederdi rahmetli.. 8 senemi bana eziyete çevirip genç yaşta emekli olmama vesile oldu..
Sayesinde şimdi emekli ve mutluyum..
yolu ışık olsun, huzurla uyusun garii...
Bu ara kitap okurken fazla dal budak sardım oraya buraya..
Klasik eksiğim iyice sinirime dokunmaya başladığından Don Qijote ile başlayım madem tamamlamaya istedim.. Başladım okumaya.. Çok eğlenceli :D
edebiyat dünyasında bu romanı okumayan okur yazar sayılmazmış... Vay canına amma da iddialı..
ben çocukken kısaltılmış halini okumuştum elbette ama o sayılmaz :)
şimdi aslına sadık bir çeviri olan Yapı Kredi Yayınlarından çıkan Roza Hakmen çevirisini okuyorum.
Henüz ilk ciltteyim...
Bu arada dernekte devam ettiğim Güncel Sanat dersinin eğitmeni Gülser Günaydın'ın önerisi olan 20. Yüzyıl Batı Sanatında Akımlar isimli kitapla Sanat tarihinde gezinmekteyim.. Çok da zevk alıyorum.. Gerçi isimler zor geliyor ve kafam karışıyor ama olsun.. oturur zamanla..
Proust devam Kayıp Zamanın İzini ben daha uzuuuun yıllar sürecek gibiyim :D
Melankoli Kadındır isimli bir inceleme kitabını da yeni bitirdim, bakış açımı değiştirdi.. Bu kitap için bir ara bağımsız post yazayım..
Ha bir de Isbale Allende ile tanıştımdı Leylak Dalı sayesinde... henüz iki romanını okumuş olsam da.. seriyi tamalarım gibime gelmekte... Çok sevdim tarzını..
Bu kışın sıcak şarap sezonunu Tubuşla açtık..
Defne'nin matematiği feci... Baktık olacak gibi değil, eh elimizin altında da mis gibi Tubuş var konunun uzmanı, başlattık özel derse... İşte bir akşam ders sonrası da kaldırdık kadehlerimizi..
Sezona Özlemle devam ettik akabinde..
Sırada çok bekleyen var, bakalım bir sonraki kimler olacak..
İşte çok biriktirince böyle daldan dala hoppalaaa oluyor
daha sık yazayım ben
birikmesin...
kalınız sağlıcakla.. :)
11 Aralık 2014 Perşembe
Defne'nin Kahvaltı Tabakları
Benim capon balığım katı gıdaya geçmesi için 6 aylıkken denediğimiz günden beri kahvaltı olayından hazzetmez...
Ben çalışırken iyice zulümdü bu...
sabahın 6'sında kalkıp kendimi mi hazırlayım, kahvaltı mı hazırlayım, beslenme mi hazırlayım, Defne'yi mi hazırlayım... şeklinde durumlar vardı..
Artık rahatladık..
Kendimi hazırlamıyorum bir eşofmandan ibaret forma şeklinde sabahları caponu okula götürme kıyafetim...
Capon da kendisi giyiniyor benden desteksiz
beslenmesini Büü hazırlıyor önceleri biz çıkarken o daha yeni kalkıyor olurdu..
şimdi ben 7 de kalkıp rahatça kahvaltı hazırlayabiliyorum...
Bana da eğlence lazımdı zaar.. yeni oyuncağım da bu oldu..
(şimdi nenelerimiz falan olsa nimetle oynanmaz diye yapıştırırdı belki elime bir tane.. :) )
buyrunuz Defne'nin kahvaltı tabakları serisine :)
bakalım nereye kadar yolu var bu işin.. izleyip göreceğiz ..
dipteki not... söylenip vızırdasa da kahvaltı tabağını silip süpürüyor bizim minik cadı :)
Ben çalışırken iyice zulümdü bu...
sabahın 6'sında kalkıp kendimi mi hazırlayım, kahvaltı mı hazırlayım, beslenme mi hazırlayım, Defne'yi mi hazırlayım... şeklinde durumlar vardı..
Artık rahatladık..
Kendimi hazırlamıyorum bir eşofmandan ibaret forma şeklinde sabahları caponu okula götürme kıyafetim...
Capon da kendisi giyiniyor benden desteksiz
beslenmesini Büü hazırlıyor önceleri biz çıkarken o daha yeni kalkıyor olurdu..
şimdi ben 7 de kalkıp rahatça kahvaltı hazırlayabiliyorum...
Bana da eğlence lazımdı zaar.. yeni oyuncağım da bu oldu..
(şimdi nenelerimiz falan olsa nimetle oynanmaz diye yapıştırırdı belki elime bir tane.. :) )
buyrunuz Defne'nin kahvaltı tabakları serisine :)
bakalım nereye kadar yolu var bu işin.. izleyip göreceğiz ..
dipteki not... söylenip vızırdasa da kahvaltı tabağını silip süpürüyor bizim minik cadı :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)