capon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
capon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Şubat 2016 Çarşamba

Küçük Filozof

14 Şubat benim için sadece Sevgililer günü değil, defalarca yazdım daha önceleri de. Büü'nün bana evlenme teklif ettiği gün..
Dolayısıyla severim ben kutlamayı..
Kapitalizm falan diyorlarya.. Kapitalizmin her tuzağı bu kadar masum olsa keşke..
Neyse konumuz bu değil şimdi..

Ailecek yemeğe gittik 14 Şubat akşamı... Ben büü ve capon balığı..
Biz rakı içiyoruz caponika şarap kadehinde vişne suyu... Neşemiz yerinde (bu ülkede insan ne kadar neşelenebilirse o kadar işte)

Sohbet ediyoruz...
Konu nerden geldiyse geldi, cennet muhabbetine geldi..
Capon balığı konu hakkında fikir beyan etmek istedi..

Üç aşağı beş yukatı aynen Defne'nin anlattığı gibi aktarmak istiyorum.. O yüzden onun ağzından alıntılayacağım..

"Hani dinlerde hep ölünce cennete gidileceğinden söz ediliyor ya.. O cenneti de öyle bir anlatıyorlar ki.. Her istediğini yapabileceksin; her şey çok güzel olacak, her istediğinde her istediğin önüne gelecek falan... Ama bana sorarsan öylesi mutlu etmez insanı... Mutluluk bir çabanın sonunda gelirse mutluluk oluyor... Mesela ben çizim yapmayı seviyorum ya.. Çok uğraşıyorum yapıyorum bir sürü, çalışıyorum bunu sonunda biri güzel olunca çok mutlu oluyorum. oysa o önüme gelseydi, elime kalemi aldığım an şahane çizebilseydim hiç önemi olmazdı benim için. O anlatılan cennet mutlu bir yer olamaz işte bu yüzden"

evet evet o söyledi bunları, bizim zerre yönlendirmemiz olmadan, tamamen kendi fikirleri..... yığınla yetişkinin varamadığı noktaya 10 yaşında varmış Defne.. Bülent'le bakakaldık...

Naaaan dedim Büü'ye
minik bi filozof doğurmuşum ya la.....

güzel bir gelecek sağlayabiliriz umarım sana minik cin cadım.. Umarım.. Öyle korkuyorum ki bu coğrayada doğurup büyütmek zorunda kalmışlığımdan dolayı seni...




28 Haziran 2015 Pazar

"hayat kısa... kuşlar uçuyor..." cemal süreya

yazmaya tutkun biri olduğum doğrudur ve fakat uzundur yaz(a)madığım da
bu durum beni uyuz etmekte midir?
etmektedir...

Yazmadığım dönemde yazılası lakin atlanıp giden zaman aşımına uğrayan ne çok şey oldu..
peh
ayıp bana ama...

Mesela kızım aşık oldu..
sevgili falan yaptı kendine..
üstüne ayrılıp sonra bir daha barışıp akabinde yeniden ayrıldı falan..

sonra mezun oldu okulundan..
o bir ilkokul mezunu artık..
ve mezun olur ayak yeni bir teklif aldı.. "sevgilim olur musun?"
şıpsevdi midir nedir.. he demiş hemen :D
biz zamanında çıkardık..
saçma
nereye çıkıyoduk ki?
dışarı mı?
pek sayılmazdı..
şimdikiler sevgili oluyorlar
mantıklı..

elbette çok erken.. lakin düşünüyorum da
armut küttedenek dibine düşüyor.. ilk aşkıma ilkokulda tutulmuştum ben de..
ahahahahyyyt 23 nisan balosuna gittikti beraber.. dans falan..
ne günlerdi...
izini kaybettim ilk aşkımın.. face'de falan da bulamadım.. kimbilir nerelerdedir.. başarılı bir çocuktu okulda.. öyle devam etmiştir tahminim..

yani Defne'ye erken demenin anlamı yok bu durumda.. Ben anne babama anlatamazdım.. o anlatıyor..
şanslı yani bence...

Mezuniyet dokunaklı oldu... Dört sene adım adım her şeyi öğreten öğretmeninden.. arkadaşlarından ayrılmak zor geldi kızıma..
tamam itiraf
bana da
karne günü Defne kendini tutmayı başarsa da ben başaramadım
ağladım evet
nolmuş..
hıh
çok mu komik :P
duygusalsam ben napiiim...

Ankara'ya yaz gelmemeye karar verdi bu sene... Tüm haziran mart-nisan tadında geçti..
Uzmanlar Türkiyenin yarı tropik iklime kaydığının on seneye kadar tam tropiğe kayacağının özellikle kalabalık şehirlerde altyapıların önemle gözden geçirilmesi konusunun altını çiziyorlar.. Bizim belediyemiz de -elbette- çok önem veriyor konuya.. Şehrimiz kocaman görüntüde ucuz ama pahada abartılı rakamlara alınmış kalitesiz dinozor, transformers heykelleri ile donatıldı.. su baskını anında tepelerine mi çıkarıııızzz. canlanıp bizi korurlar mı artık.. İzleyip göreceğiz.. En böyük başgan bizim başgan....

seçim atlattık bi tane bööööyle okkalısından.. Sonuç ne oldu?
meçhul?....
bir şey olamadı henüz
akepe tek başına iktidar olamadı.. hedepe barajı geçti mehepe hedepeyle aynı sayıda milletvekili çıkardı cehepe yüzde kaybetti..
ortada hala bir hükümet yok...
söyleyecek yazacak çok çok çok şey var... ama burası demokratik bir ülke değil... akepe karşıtı kendini çok demokratik lanse eden kimi arkadaşlarım bile fikrime saygısızlık edip kırıcı yaklaştılar sıfır hakaretle sadece kendi fikrimi dile getirdiğim yorumlara... keşke haksız çıksaydım ve fakat maalesef haklı çıktım çoğunda ve çıkmaya devam ediyorum..
keşke keşke keşke yanılsaydım.. keşke...
pehhh
sanırım daha da iflah olmaz bu coğrafya..
nesse.. bu konuyu deşmeyeceğim... fikrim bana kalsın.. konu kendi düşüncesini savunmak oldu mu %90'ı uzun adamlaşıyo bu ülkenin..
maalesef öyle...

afsad'ın toplu yıl sonu sergilerine sadece güneç baskılarımla katıldım bu yıl.. lafı gelmişken yıl sonu müsameresi gibi yapılan bu toplu sergi olayını sevmiyorum.. eski yıllardaki gibi tek tek açılsa atölye ve çalışma gruplarının sergisi keşke.. böyle olunca keşmekeşten başka bir şey olmuyor... ben iki senedir açılışa konuk davet etmiyorum çünkü körler sağırlar birbirini ağırlar kıvamı oluyor ve çsm nin çalışmayan klimaları yüzünden ölümcül bir sıcak ve havasızlık yaşanıyor...
ürettiklerime değer verip görmeyi isteyen olursa açılıştan sonraki bir zaman diliminde buluşup onlarla gidip gezip gezdiriyorum.. daha hoş oluyor..
hoş gerçi böyle bir taleple gelen kişi sayısı 2 - 3'ü geçmedi bugüne değin... O güzel insanlara da selam olsun bu vesileyle..
pek ipleyen yok yani benim fotoğraf işlerimi...
kendi çalar kendi oynar durumları yani..
olsun..

ha bu arada makinem pert oldu..
çok hor ve fazla kullanımdan dolayı şaftı kaydı
makinesizim bir süredir...
para biriktiriyorum yenisi için kıpkıpkıpkıp
bakalım becerecek miyim almayı... görüciiiiz

Defne'nin modern dans gösterisi oldu geçen hafta
Cadılar Bayramı idi koreografilerinin ismisi...
Vee
tatatatatttaaaamm
bilin bakalım Baş Cadı kim idi....
Bildiniz on puan
Bizim capon balığı...
Şahane gösteriydi..
Ha haaa sana öyle geliyor çünkü çocuğun annesisin diyorsunuz değil mi?
ben de başta öyle düşünüyor idim ve fakat gösteri sonrası çocuklar bize teslim edilirken duydum ki kulaktan kulağa şöyle sözler dolanıyordu
"moderndeki o minik kız"
işte o benim kızımdı..
ve Defnoşu teslim almamızın sonrası bir yığın kişi çevirip bizi ve onu tebrik etti..
şaşırmadık diyemem
ve bir o kadar gurursal haller tabi..
nasıl diyorlar
koltuklarım kabardı
wuwuwuuuuu...

ve artık tatil zamanı
ben bu sene kışın ankadaran hiç çıkamadım... bi şekilde uygun olmadı işte
ve çat diye çatlamak üzereyimmmm..
hele ki yaz da gelemedi ki
peh peh peeehhh

yarın akşam ver elini bodrum..
defne geçen hafta feci bir anjin oldu.. çabuk iyileşsin diye iğne yedi 3 tane..
neyse ki toparladı
ateş düştü falan
antibiyotiğe şurup formunda devam tabi...

vay arkadaş
ne çok biriktirmişim

bunlar daha birikenlerin binde biri aslında
aklıma pıt pıt geliverenler işte...

daha sık yazmalıyım...


en nihayetin
"hayat kısa... kuşlar uçuyor..." cemal süreya

e değil mi ya...


f: Neslihan K. T. Nisan 2014- Urfa

24 Şubat 2015 Salı

KIZIM'a

Kızım... Canımdan can kanımdan kan verdiğim...

Hayli oldu sana yazmayalı... Yazmaya yüzüm yok.. Ondan belki..
Senin rahmime düşmeni isterken, içimde büyümekte olduğunu öğrendiğim, seni kanımla beslerken böyle karanlık bir ortam hayal etmemiştim ben...
Etmemiştim etmemesine ya... bu coğrafya kararmasın diye ne yaptın desen? Somut olarak verilecek bir yanıtım yok sana... Sevdim diyebilirim ancak..
Ben bu coğrafyayı bu ülkeyi Türkiye Cumhuriyetini çok sevdim bebeğim..
Ama kuru kuruya kurban olayım demiş atalar... Sevgi yetmezdi ki... Çaba gerekirdi.. Uğruna çaba harcamadan verdiğin sevgiler hiç işe yaramazdı ki.. Lafta kalırdı..
Bilemedim... Bir çoğumuz bilemedik kızım
Bağışla....

Her geçen gün daha da berbat bir cehenneme dönüşen bu coğrafyada sana aydınlık bir gelecek vaadedemiyor olmak utandırıyor, endişelendiriyor, öfklendiriyor beni...

Okulundan evine dönmek için minibüse binen gencecik kızın tecavüze direnince hunharca bıçaklanarak doğranarak yakılarak öldürüldüğü... Sevgilisinin evine gitmeyi reddeden bir başka gencecik kızın arabayla ezildiği, vitrinine kar topu isabet ettirdi diye genç bir adamın esnaf tarafından kalbinden bıçaklandığı bir coğrafya burası artık kızım..

Kar topu mağduru Nuh ölürken "bu bir rüya olsun" demiş... Oysa bu ülke bir kabus artık...

Bu cinayetleri pompalayan söylemleri olan bir sürü adam var tepemizde.. elimiz kolumuz bağlı öyle seyrediyoruz kızım...

Korkuyorum...

Kendim için değil..
Senin  - sizin
beyni saçma sapan dini hurafelerle süngere çevrilmeye çalışılan nice çocuk
nice genç için...

bu ülkeden korkmamak mümkün değil artık...
Muz Cumhuriyeti'ni falan geçtik
Baştan aşağı bir Paranoya ve Korku İmparatorluğu olduk kızım...

öyle ki evine internetten yemek siparişi veren kadın siparişi getiren kurye tarafından fütursuzca taciz ve tehdit edilebiliyor bu coğrafyada artık
, polise giderim söylemlerine gülüp geçiyor sapık tacizci,
 polisin kendisine değil zarar vermek destek olacağını bilen ciğeri beş para etmez kendine erkek diyen insan bile olamamış primatların ülkesi artık burası kızım...

"Burası bizim değil bizi öldürmek isteyenlerin ülkesi"
demiş Tezer Özlü...

Taa ne zaman fark etmiş de demiş bunu..
Biz nasıl da geç uyandık bu gerçeğe... yuh olsun bize de kızım...

Bağışla can parçam.. Bağışla .. seni karanlık bir ortama doğurdum...

Her şeye rağmen keşke doğurmasaydım diyemiyorum - diyemem kızım...
Annelik hissi var olma sebebim benim... Anne olmasam... sen olmasan ben eksik kalırdım.. tamamalanamaz ben olamazdım... anne olmasam sen olamazdın... oysa sen bu dünyada gördüğüm en muhteşem küçük insansın... sen her şeyimsin..
bencilce belki
bilemiyorum ki....
kişisel tercihi ile hiç anne olmamayı seçen kadınlar olduğu doğru... saygı da duyuyorum onlara...

ama ben onlardan olamazdım birtanem... sen olmasan şimdilerde eminim ben hiç olmazdım...

ve fakat madem dünyaya getirdik seni... sorumluluğumuz büyük sana karşı...

Sen bu ülkeyi sevme kızım..
Duygusal bağ kurma bu coğrafyayla..
Dünya vatandaşı ol.. öğrenebildiğince çok lisan öğren..
Özgüvenini yüksek tut.. Çalış çabala
Bas git bu cehennemden kurtar kendini kızım..

Baban da ben de sonuna kadar destek olacağız, elimizden gelen - gelebilen her imkanı sağlayacağız.. Söz olsun bebeğim...

seni çok seviyorum capon balığım... her şeyden çok...
varlığım feda olsun tek kahkahana...
aydınlık güzel bir geleceğin olsun kızım....

gülüşün neşen hiç solmasın...
dünyan karanlık ve karamsar olmasın....

annen....





11 Aralık 2014 Perşembe

Defne'nin Kahvaltı Tabakları

Benim capon balığım katı gıdaya geçmesi için 6 aylıkken denediğimiz günden beri kahvaltı olayından hazzetmez...
Ben çalışırken iyice zulümdü bu...
sabahın 6'sında kalkıp kendimi mi hazırlayım, kahvaltı mı hazırlayım, beslenme mi hazırlayım, Defne'yi mi hazırlayım... şeklinde durumlar vardı..
Artık rahatladık..
Kendimi hazırlamıyorum bir eşofmandan ibaret forma şeklinde sabahları caponu okula götürme kıyafetim...
Capon da kendisi giyiniyor benden desteksiz
 beslenmesini Büü hazırlıyor önceleri biz çıkarken o daha yeni kalkıyor olurdu..
şimdi ben 7 de kalkıp rahatça kahvaltı hazırlayabiliyorum...
Bana da eğlence lazımdı zaar.. yeni oyuncağım da bu oldu..
(şimdi nenelerimiz falan olsa nimetle oynanmaz diye yapıştırırdı belki elime bir tane.. :) )

buyrunuz Defne'nin kahvaltı tabakları serisine :)






bakalım nereye kadar yolu var bu işin.. izleyip göreceğiz ..

dipteki not... söylenip vızırdasa da kahvaltı tabağını silip süpürüyor bizim minik cadı :)

17 Kasım 2014 Pazartesi

3 Ay gecikmeli "Mutlu Yıllar Defne"




Defne hanımın doğum günü Ağustosun göbeğinde..
tıpkı benimki gibi..
esasen aynı gün zaten :)
19 Ağustos

Bu yüzden çocuğun arkadaşları ile kutlama şansı hiç olamıyor. Bir kez anaokulunda sembolik bir kutlama yapmıştık o kadar.

Bu sene ilkokulu bitiriyor bizim capon..
arkadaşları ile ayrılmadan bir parti yapmak istedi..Söz vermiştik biz de, sözümüzde durduk...
Cumartesi (15 Kasım) için Muzipo Kids ile anlaştık.. (facebook sayfaları için tıktık )

Muzipo Kids aslında bir çocuk hareket üssü ancak özel gün desteği de veriyorlar aileye.. Çocukların (başlarında bir üzman yönlenirmesi ile elbette)  bu kadar eğlenebilecekleri başka bir yer var mıdır? pek emin değilim...

Defne mutluluktan ışıl ışıldı gün boyu.. ve  arkadaşları da çok mutlulardı..
Onları öyle görmek insanın stresini alıyor ...








Pinyata çocukların bayıldığı bir eğlence.. Meksi kökenli, ve işin içine latinlik karıştığı belli, gerçekten pek zevkli...







Muzipo biz ebeveynleri de ihmal etmedi bu arada :)



3 ay geç olsa da İyi ki Doğdun benim kızım.. Sen bir annenin alabileceği en olağanüstü doğum günü hediyesisin.. Seni çok seviyorum..........






13 Kasım 2014 Perşembe

33 yılın farkı...

Tam 33 yıl fark var kızımla aramızda..
33 yaş büyüğüm ondan
doğum günümde doğurduğum da göz önüne alınınca tamı tamına 33 hem de :)

33 yıl insan hayatına ne getiriyormuş
ne götürüyormuş bakalım mı?

Ödevini bitirdikten sonra capon balığı bugün.. birlikte bir şeyler yapalım dedik.. Hülya ablasının hediyesi boyama kitapları geldi aklına
bir kendi seçti
bir bana seçtirdi
boyadık..

Bu Benim boyadığım:



Bu da Capon balığının



geride bıraktığım 42 sene neleri silip süpürmüş benden?

bakınız boyadığım resme.. eldeki renkleri tutturabildiğimce bire bir örneğin aynı...
yani
yaratıcık sıfır
yerlerde
ne görmüşsem o işte..

caponun geride bıraktığı 9 yıl henüz örseleyememiş onun yaratıcılığını
canı ne istiyorsa öyle boyamış..
çok da fifi demiş içinden örneğe bakıp, kendi yaratıcılığını kullanmış...yeşilimsi mavimsi kurbağacıklar olmuş sarı turuncu turkuaz mor

peki ne öğretmiş 42 yıl bana
sabrı..
sonuna dek sabretmiş bitirmişim

9 luk Defne gösterememiş o sabrı.. yarım bırakıvermiş sıkıldığı yerde..

bir noktadan sonra ben de sıkılmıştım oysa.. ama tamamladım...

Bu gün ve aktiviteden Capon balığı ve bana kalan:

Sanatçı olabilmenin yolu ilerleyen yaşla sabretmeyi öğrenirken yaratıcılığı da canlı tutmayı becerebilmek...
Benim için çok geç.. tren kaçmış, sanatçı olmaz benden
ama capon çok taze daha..
itina ile çalışılmalı üzerinde..

neler bekliyor bakalım bizi gelecek yıllarda :)

10 Kasım 2014 Pazartesi

Seni Anmaktan Hiç Vazgeçmeyeceğim ATAM....



Ata'mızı andık bugün...
İçimiz yanarak, gözlerimiz dolarak...
Kalkıp gelse yüzüne bakmaya utanacağımızı bile bile andık...

En son kişi kalsam da onu anacak,
ilan ettiği bayramları kutlayacak..
yılmayacağım...

Hep anacağım
Hep kutlayacağım..

Kimileri diyor ki utanacağınıza anıyorsunuz..
Anıyoruz evet
ama utanmıyor değiliz..
elimizden bir şey gelse onu da yaparız..
gelmiyor

elimizden gelen onu unutmamak ve unutturmamak
evlatlarımıza iyice öğretebilmekse şu noktada..
bunu yapacağız..

Ne yani utandık diye fotoğraflarını yok edip, anısına ağlamayalım mı?
zaten şu anda istenen onu belleklerden silebilmek.. bu pis amaca hizmet mi edelim?

asla etmeyecek
her fırsatta sesimin son oktavına dek adını haykıracak.. anısına ağlayacak.. bayramlarını kutlayacağım...

Nurlarda Uyu Atam
bağışla emanetine sahip çıkamadık...

ama evladımı sen dolu yetiştirdim... o da evladını öyle yetiştirecek biliyorum... Dilerim bu kara günleri yenebilir ve sana layık olabiliriz..
Bağışla bizi...



dipteki not: Bugün Defne şiir okudu arkadaşı Nazım Can  ile birlikte okuldaki törende..
o okudu ben ağladım...

22 Eylül 2014 Pazartesi

Olağanüstü güzellikteki İşim...

Şimdi benim ne kadar aktif dinamik heyecanlı olduğumu bile rkadaşlar emekli olma kararımı "şok şok şok" şeklinde karşılamışlardı..
Yorumlar genelde şöyle oldu
"kesinnn sıkılırsın"
"bak pişman olacaksın"
"masrafın iki katına çıkacak evde olunca"
paspallaşacaksın, kendine bakmayacaksın"
vs
vs
vs

Oysa işin rengi o değildi.. Benim gibi aklında bir yığın yapacak şey olup da iş yerinde iğrenç bir mobing altında olan kişilere iş saatinden geriye bunları yapacak zaman kalsa da enerji kalmıyordı...
Cendereden çıktım ve kendimi buldum...

Hem ben işsiz değilim ki...
Olağanüstü güzellikte bir işim var benim
DEFNE...

En son doğum iznindeyken anneliğin ne kadar hayran olunası bir meslek olduğunu bilincinde olduğumu anımsadım kızımla yine
yeniden başbaşa kalınca...
Asla emekli olmayı istemeyeceğim güzellikte bir iş...

Okullar açılmadan hep beraberdik.. durup durup icatlar çıkardık kendimize
Defnenin odasında dekorasyon değişikliği yapmak..



ya da kostüm giyinip eğlenen capon balığını fotoğraflamak gibi...








Okul açılınca benim iş yoğunlaştı. Defne devlet okuluna gittiği için öyle Ankaranın her köşesine servis yok tabi okuldan.. Ve ilkokulda son senesi olduğundan, öğretmeni ve arkadaşlarını çok sevdiğinden, o ayrılmak biz ayırmak istemedik..
Servis de olmayınca iş başa düştü her gün onu götürüp eve dönüyor sonra gidip alıp geliyorum.. Mesafe yakın değil, servis saatlerinin denk gelişini falan da ayarlayınca ben bayağı mesaiye gider gibiyim. Gözümdeki sorundan dolayı araba kullanmaya da cesaretim olmadığından günü büyük kısmı sokakta geçiyor.. Yıllarca masa başında çürüdüğüm şikayetinde olan bana nasıl iyi geliyor anlatamam...

Okul çıkışlarında kızımla zaman geçirmek, ödevlerine yetiştirecek bir iş güç derdi olmadan huzur içinde yardımcı olmak



bir yerlerde oturup bir şeyler içmek



eve dönüp kurabiye yapmak.. -ki Defne bunu hep ister ben motivasyonsuzluktan hep ötelerdim...



proje ödevlerine aceleye getirmeden rahat rahat yardımcı olmak..

evet bugün Fen ve Teknoloji ödevi için iskelet maketi yaptık mesela..



tuz hamuru kullandık..
annemde yapıp hazırladık, eve gelince pişirip birleştirdik..
İskeleydi koydu Defne ismini..

selamı var size :)



dipteki not: Fotoğrafların tamamı bana aittir...

4 Eylül 2014 Perşembe

Defnesel Diyaloglar

Defne koca kız oldu..
9 yaşında artık....
vay canına..
zaman pişt ne hızlısın sen
ayıp
ağırdan al..

neyse..

büyüdükçe iyice yetişkin gibi görmeye başlamış olmalıyım ki aramızda geçen diyalogları kaydetmez olduğumu fark ettim..
oyda o minnak bir kız çocuğu hâlâ..
hem de sık sık boyundan büyük laflar eden bir kız çocuğu..

Tatildeyken; anneannesini doğum günü için aldığı küpenin ucu kırılmıştı, geçen gün Kızılay'a kuyumcuya gidip yaptıralım dedik düştük yola.
Dolmuşa bindik en ön sıraya oturduk
en arka sırada bir kadıncağız telefonla konuşuyor.. öğretmenmiş... grubumu dolduramadım düşünüyor musunuz çocuğa ders aldırmaya şeklinde kafadan pazarlıkta teyzem... Ama yok böyle bir yüksek sesle sohbet.. Abartısal..
Epey konuştu.. Karşıdaki veli ne dediyse..
"ayyy ben sizi çok yakınım görüyorum yoksa bu telefonu eder miydim? Ben hiç kimseye söyleyemiyorum öğrenci açığım var diye, oysa sizi rahatça aradım"
dediğinde bizim bilmiş
"Hııı kimseye söyleyemiyorsun ama artık buradaki herkes biliyor"
dedi son derece ciddi bir ifade ile.. Ben annesiyim minik bir kahkaha attım rahatlıkla ama sağa sola bakınınca dudaklarını ısıranlar gülmemek için hayli fazlaydı.. Usulca dönüp defnoşa gülümseyen şöför amca da cabası :)

Bizim kızın dolmuşta algısı mı çenesi mi açılıyor artık bilmem, aynı gün yine dolmuşta dönüş yolundayız..
Bayan çene konuşup duruyor..
"Anne anneannem bebekken ne tatlıdır di mi, küçülse yine öyle de sevsek..Sen hatırlıyor musun anneannemin bebekliğini?"

"Sence Defne? Hatırlıyor muyumdur?"

kısa bir duraklama, muzip bir gülümseme ve yapıştırılan cevap..

"yok yahu.. anneannem bebekken sen daha dedemdeydin!!!!"

ve yine benden yükselen minik bir kahkaha..
hayır evde olsam koyvereceğim de
dolmuşta olmuyor ki...

Zamane işte :D

sorguladım bir de sen birinden mi duydun bu sen babandaydın falan muhabbetini diye..
Yoooo
kendim düşündüm..
annesinin içinde bebekleşebilmek için çocuğun babadan gelip yarışan sonra da kazanan sperme ihtiyacı yok mu?
--evet var..

-- ee işte onu düşündüm..

manyahhhh yaaa
bilmiş nooolucek...


f: nkt--temmuz 2014--bodrum

28 Ağustos 2014 Perşembe

Çekirdek Aile Tatili de pek Tatlı oluyomuş ya la :)

Defnoş doğalıberi biz çekirdek ailecek şöyle süne süne bir deniz tatili yapmış değil idik..
Bu sene yapalım dedik
Üçümüz baş başa.. Kafayı hiç bir şeye takmadan yata yuvarlana geze yüze...
Yaptık mı?
Yaptık
Olağanüstü oldu hem de..

Kalkan'a gittik.. Nam-ı diğer Kalamaki... Bu memleketin sahip olduğu onca yeryüzü cennetinden bir başkası..
Demiş ki ulu Heredot "Yeryüzünün yıldızlara en yakın olduğu yer Kalamaki'dir." Heredot dedi ise vardır bildiği...

Kalkan çok sevimli bir kasaba.. Ve fakat Türk benliğini tamamen yitirmiş, İngiliz kasabası olmuş.. Her şey İngiliz usulü.. Fiyatlar da... Ben öyle bir restaurant menüsü şu Türkiyenin gördüğüm hiç bir yerinde görmedim... Arkadaşlar fiyatlandrma olayını aşmış.. Basit bir örnek vermek gerekirse Allaaan patlıcan musakkası 38 tl olur mu arkadaş yaa.. Olmuş valla :) Varın gerisini siz hayal edin ...

Ne ise boşverelim bunlara da siz bir oteldeyken uyandığımız sabahlarda bizi karşılayan manzaraya göz atın....
Dert tasa sıkıntı kalır mı?
kalmıyo diyim ben...

Odamızda yatak 2 kişilik değil 5 kişilik bir de cibinlik koymuşlar üzerine bizim kara fındık mest oldu..

Onun için konan ek yatak pek rahatsızdı, normalde asla bizimle uyumaz "yıkışıyoruuuum" diyerek basardı tekmeyi bebecikliğinden beri.. ama yatak o kadar büyük ki, gel bizle uyu dedik.. bir nazlandı falan, deneyim dedi sonra, deneme başarılı olunca 9 yıldır ilk kez üçümüz bir yatakta uyuduk...
Defne pek mutlu oldu buna.... :)

Dedim ya pek sevimli bir kasaba Kalkan..
Dar sokaklarında restaurantlarıyla mağazalarının birbirine karıştığı

Sokak hayvanlarının baş tacı edildiği

sokaklarında dolanmanın pek zevkli olduğu








bu balkondan bakınca insanın gözünü alııp giden nefislik Kalamar koyu


ve bu kalamar koyunun denizi için bir doğal akvaryum tabirini kullanmak hiç de yanlış olmaz
Denizde yüzmekte olan karaböcü Defnoş her ne kadar sağa sola kaçıştırmışsa da dikkatli bakarsanız fotoğrafın özellikle alt kısmında balıkları görmeniz olası :)



Denizin orta yerine de trambolin koymuş ki arkadaşlar.. eğlenceye bak... Defne ile orada olmak için mangal kadar yürek lazım... ne akrobatik numaralarla uçarak, takla atarak, parandeyle trambolinden denize süzülenn kızımı kalp sektesi geçirmeden izleyebildiysem gerçekten geniş bir anneyim ben.. kesin...



Dünya cennetleri demişken Kaputaş'ı da dahil etmek gerekmez mi cennetler listesine sizce? Gerekir bence...



Onca merdiveni tepmeye kesinlikle değiyor..


Görüntüsüne bakakalmak kadar dalgaları ile boğuşmak da zevkli... Kaputaş'ta suya girdi mi bir defa çıkmak istemiyor insan.. Buruş buruş olana dek el ayak... Çekip içine hapseden bir büyüsü var denizinin bana sorarsanız...



Bir anne-kız klasiği yaşayarak doğum günümüzü yine tatilde kutladık...



Defne sultan doğum günümüzde Kaş'a gitmek istedi... Kalkan'a dek gitmişken Kaş'a uğranmazsa zaten büyük ayıp yapılmış demektir.. Bir kez limanağzı seansı yapıldı ve doğum günümüzde de yemeğe gidildi akşam vakti...
Defne'nin doğum günümüzde Kaş istemesinin bir başka sebebi de bana aldırmayı planladığı doğum günü hediyesi idi...
Kaştayken her akşam vitrininin önünden geçerken kedinin ciğere baktığı gibi bakıp yalandığım sanat eseri kristal cam oyması ile elde yapılan o nefis kolyelerden benim de var artık bir tane ...
Büü cüm ve kızçemin 42. yaş hediyesi oldu bana...
kolyeme ayrı bir post yazacağım o yüzden fotoğraf yok ;)

Doğum günü çocuğumuz Kara capon balığı :)


Civarda dolanırız diyerek gitmiştik Kalkan'a, planladığımızca çok dolandık denemez deniz güneş falan olunca tembellik çöküyor insana..

Misal.. bu tatilin olmazsa olmaz ayak seyfisi otel havuz başında denize nazır tembellik anından gelsin madem... :D


Ancak yine de dolandık biraz, tembellik dediğime bakmayın bir kaç saat ipi topu
Ölüdeniz dendi mi simsiyah bir deniz hayal edermiş bizim capon balığı meğer
Ölü ya...
çocuk işte
yok yahuu dedik
orada hiç dalga yok havuz gibi deniz de o yüzden ölü adı..
kalktık gittik..
Defne büyülendi, kendini kaybetti denizde
6 saat sudan çıkmaz mı bir insan.. çıkmadı..
dehidre olacaktı az daha dudaklar morardı falan zor aldık sudan..
Babayla atam tutam ben senicilik oynadılar.. zevkten katıldı :)


Deniz bisikleti ile dolandık, kaydıraklı olanlarıyla... cup cup kaydı bizim kara balık suya...
çocuk olmanın dayanılmaz hafifliği....


yeryüzü cennetleri diyordum ben di mi?
hala diyorum...


sağdan soldan lagoonun kirlendiğine dair bir şeyler duymakta idim ve fakat gördüm ki yok öyle bir şey en son 2004'te gördüğümde ne denli temiz ise hala o denli temiz...


ama insan kirliliği feci.. son derece kalitesiz ve son derece aşırı bir insan kalabalığı vardı.. Defne bile deniz nefis ama içindekiler iğrenç yorumunu yaptı.... Haklıydı çocuk...

Yamaç paraşütü ile uçuverelim gelmişken dedim Büü'ye ve fakat capon korktu.. Benim cesur civcivcik bulduğu börtüyü böcüü eline alan yılanı seven kertenkeleyi öpen kızım -ki bu kare de kalamar koyundaki bir dostu ile verdiği pozlardan oluşuyor-



az biraz yüksekten aşağı bakmaya tırsıyor.. O tırsınca zorlamayalım dedik çocuğa travmatik bir duruma mahal vermemek adına
Öyle kedinin ciğere baktığı gibi uçanlara bakıp yalandık :)


gittiğimiz günün akşamı  yemeğimizi de Ölüdenizde yiyip kızikom ve kocikomla kadeh tokuşturup sonra döndük Kalkan'a



Bu arada tamamen tesadüfen benim Lise ekibinden Buket ve bizimkinin aynısı çekirdek ailesi ile aynı otele gitme başarısını gösterdik..



Kızlar birbirine bayıldı :)
sohbet muhabbet ohhh misti...




Yeryüzü cennetlerine devam efenim..
Bu defa Saklıkentteyiz... Pek nefis bir kanyon..



O kaynar havada kocaman sepserin bir soluk..
suyun dağdan fışkırdığı noktadaki ısısı eksi falan olsa gerek :) değilse de hissiyat o yönde
Defnoşun suratına bakacak olursanız demek istediğimi anlamanız mümkün olacak :)


Kanyon çıkışında çay kenarındaki restaurantlardan birinde keyfin kralını yaptık ki.. O la laaaa.....



Saklıkent nefis bir yer ama tesis sıkıntılı güvenlik önlemleri falan sıfır.. onca tecrübesiz trekingin raftingin adını bilmeyen insan langır lungur dalıyor..



çok kaza oluyor.. şu ülkede turizme özen göstermeyi hiç öğrenemeyeceğiz galiba..
Bu cennetler avrupalının falan elinde olacak ki...
ne ise kaçırmayalım tatil yazımızda keyfimizi.. yoksa söylenecek laf çok

ne diyordukkkk...
gez gör...
ve sıra Defne'yi büyüleyen bir başka mekanda
Patara..
Çocuğu yıllardır taş kaya denizlere götüre götüre kumsal deniz diye bir kavramın varlığını unutturmuşuz zavallıcığa :)

Deniz kenarında kum görmüş masum çocuk karesi :)))



Kalesine de bir adet bira şişesi dikmiş yalnız..

Anasının kızı...



ahh biraaaa.. verdiğim bütün kiloları ziyadesiyle geri almış olmamın sorumlusu nefis şey... seviyorum seni.. şişko yapsan da beni..

biliyorsun değil mi?
bu aşk bitmez...



karıştırmayalım şimdi muhabbeti..
Patara'da günü batırmak nefisti..



Yeryüzü cennetleri mi demişti birisi?



E artık dönmek lazım evimize değil mi ya..
Dönmek lazım tabi de
dönüş yolunu kaşımazsak olur mu?
nck
olmadı
kaşıdık...
benim aklımda başka planlar vardı ama Defne Pamukkaleeee diye naralar atınca rotayı Denizliye çevrili buluverdik..
İki sene önce gittiğimizde üzerimizde mayo olmadığından antik havuza girememiştik içinde kalmış kızın..
bu defa çok tedbirli gittik..



pamukkale 2 sene önceye göre daha sararmış maalesef ve suyunda da azalma vardı, bu yıldan yıla değişen bir şey mi bilmiyorum ama üzüldüm :( sol üstte kalan travertenler tamamen kurumuş hiç su yoktu :(
aşağıda yeni oluşan travertenlere yönlendirmişler olan suyu



Antik havuzda yüzmek çok eğlenceliydi.. 36 derecelik bir maden suyunda yüzüyorsun... çok şahane
kakara kikiri bayağı azdık suda.. Büü erken çıkıp bizi fotoğrafladı..



Fotoğraflarda Büü'ye denk gelmek çok zor.. Çünkü kaçıyor, nefret ediyor fotoğrafının çekilmesinden.. denk getirebilirsek ne ala.. Yoksa yok..
Benim gibi bir kadın, Defne gibi bir çocuk için böyle koca-baba..
ne yaman çelişki...

arada kaçamak yaptık..




bir de doğum günümüz günü bir aile seyfisine razı ettik iteleme :) hoş hepsi boz bulamaç çıktı ama hiç yoktan iyidir :)



Pamukkale dönüşü kızı balıklara yem ettik ordaki :)


manikür, pedikür tamam :)

gıdıklanıp güldü zilli bol bol :)))

ve sonuç..

bitti geldik..

her şey bitiyor hayatta

amaaaa
her bitişşşş
yeni başlangıçlara gebe
bizi izlemeye devam edin ;)

dipteki not: fotolarım anı fotosu sayın izleyiciler.. sanatsal bir değerleri yok.. almayınız çalmayınız kullanmayınız
ayıp...