27 Mayıs 2011 Cuma

Düş Kırgınları - Mehmet Eroğlu

duskirginlari

"Gençlik başarıları abartmaksa, yaşlılık başarısızlıklarımızla uzlaşmayı öğrenmektir." (s. 5)

"Dramlar ne kadar yakıcı olurlarsa olsunlar, sadece kahramanlarını kavuran iç yangınlardır; tutuşturdukları alevler kara, isli dumana dönüşmeden fark edilmezler." (s. 5-6)

"Doğumu kestirebiliyorken hiçliğe göçeceğimiz anın rasgeleliği ne kadar anlamsız. hayatımız boyunca hazırlandığımız o kaçınılmaz son, kaderin umursamaz ama kararlılıkla atacağı zarlara bağlı." (s.10)

"... Sence nasıl bir adam?
'Dürüst' dedim 'Gevezeliğinden belli. Dürüst insanların çoğu gevezedir.'" (s. 25)

"Hüznüm sümüğe benziyordu, akmasını bir türlü engelleyemiyordum." (s. 43)

 "Mutluluk diye bir şey yok mu sizce?
'Yok' dedim öç alır gibi. 'Vardır diyenler, mutluluk sandıkları şeyin, razı oldukları bir mutsuzluk olduğunun farkına varamayanlardır.'" (s. 59)

"Çünkü cesaret taklit edilemez." (s. 64)

"Ah keşke yazarken olduğu kadar soylu olabilseydim! Yaşarken bir sefilim oysa. Herkes sussa, kimse seslendirmese de farkındayım: Kof, yaratıcı özü olmayan bir pişmanlık benimki. Üstelik bekâretin iffeti gibi de geçici...

Sunak taşına uzanır gibi başına gelecek herşeyi kabullenmeye hazır olmak... Aşık kadın bu değil midir? Söylüyorum: Aşık kadın suçsuzdur. Suçlu olan benim. Yaşamdaki amacımı aştım. Sevmeye kalkıştım. Benim gibi özyıkımından haz alan bir erkek neden bir kadını sever ki?

Belki bu suç değildir: Belki sevmek beynimizin kazara ürettiği bir avuntu; yüreğimizi kavuran ani bir kıvılcımın doğurduğu bir yangın; belki de -benliğine kavuşmak yerine- benliğimizi karşımızdakine yayarak onu ele geçirme isteğinden ibaret. Tanımlar, tanımlar, tanımlar... Bütün tanımlar midemi bulandırıyor. İtiraf ediyorum: Benim nedenim basitti: Amacımın ardında soylu bir ürperti değil, bencilce bir umut saklıydı: Kendimden kaçıp kurtulma umudu! Onu bu yüzden sevmeye yeltendim; bu yüzden beni sevmesine izin verdim. Ne budalaymışım! Acıma doğru dümdüz yürüyeceğime, yolun yarısından geri dönmeye kalkıştım. Oysa kaderin yolu hep tek yönlüdür.

...

Kimse bana gerçeklerden söz etmeye kalkışmasın!Çünkü boşuna bir çaba olur bu. hayatın ya da hayallerin, gerçeklerin her türlüsünden uzak dururum: Gerçekler, Tanrı ve bilim içindir. Bana gereken yalanlar. İçinde gelecek umudu, mutluluk hayali sakladığımız yalanlar... İşte size aşkın gerçek nedeni: Yalan ihtiyacı; canlı olduğumuza inanma saplantısı. Ben bu nedenle aşık oldum.
...

ne yaparsam yapayım, artık hiçbir şey değişmeyecek. Biliyorum: Acı insanı er geç çıldırtır.
... Tanrım, ölümümü yaratmama, yok oluşumu doğurmama izin ver." (s. 67 - 68)

"Gerçekten güzel olan kadınlar, güzelliğinin kanıtlarını aramayanlardır." (s. 79)

"Cennet Tanrının uydurduğu bir serap olmalı... Çöldeki zavallıların gördüğü bir vaha." (s. 83)

"Güneşin doğuşu belki batışının yanında sönüktür ama Tan, Doğan ve tabii Şafak gibi adlarla anılır. Hiç günbatımıyla ilgili bir ad geliyor mu aklınıza?Gelmiyor. Aklıma gelen, günbatımının ölümü çağrıştırdığı." (s. 84)

"Cesaret dediğimiz çoğu kez korkaklığımızı saklama becerisinden başka bir şey değildir." (s. 87)

"Aşk hakkında konuştuklarında her erkek inandırıcıdır" (s. 90)

"Aşk yalnızlık çığlıklarımızdan doğuyor çoğu kez" (s. 97)

"Yalnızlık, insanı iyi ya da kötü biri olma derdinden kurtarıyor." (s. 97)

"Yarını katlanabilir kılan tek şey, ölme olasılığımı içeriyor olması. Bunun ötesinde bir anlamı yok" (s. 100)

"Anılaştıramadığımız hayat! Taşınması en ağır yük bu" (s. 112)

"Tehlike büyüdükçe cesaret de büyüyor olmalı. Ölümle yüzleşmeye kimse aracılık yapamaz. Cesaret dediğimiz bu sırada gösterdiğimiz sabırdır." (s. 115)

"Onu nasıl tanımlarsınız diye sorsanız, ufuk gibiydi, derdim. Onu görüyor, seyrediyor, hatta büyüleniyordunuz ama asla yanına gidemiyor, onunla olamıyordunuz." (s. 115)

"Bugün ölecek miyim? Tanrı ne zaman insafa gelip gemilerin geçmediği, kuşların uçmadığı o altın kıyılara göç etmeme izin verecek? Acelem var, çünkü büyük buluşma için söz verdim. İnsanın -ruhunun içindeki o karanlığa doğru yelken açmışken- ölmek için ille de yaşlanmayı beklemesi ne saçmalık. Neden genç bir bedenle ölmeyelim? Amaç ölüme bir kılıf hazırlamaksa, anlamsız bir çaba bu... Ölüm dediğimiz saf ve mutlak uykudan başka nedir ki? Hayvan olsaydım kartal olmak isterdim. Uçmak istediğimden değil. Siz hiç yaşlı kartal gördünüz mü? Acelem var." (s. 120)

"Çoğu dost seni kendi hayatının içine çekmez, bunu yapmak yerine hayatına sızar; ta en ücra köşesine kadar. Dostlarımız çok yakınımızdayken onları bu denli az tanımamızın nedeni de budur işte... Dostlardan güzel ya da baskın olan, genellikle ötekini pek tanımaz." (s. 126)

"Bir erkek aşık olmadığı kadınla muıtlu yaşayabiliyorken, kadınlar bunu yapamıyorlardı." (s. 127)

"Şehvet, bedenin dostudur, ruhun esaretinden kurtarır onu..." (s. 137)

"Becerebiliyorsan, kendinden nefret etme, önemli olan budur. Çünkü hayallerimiz aslında tek bir istekten, kendimizi sevme düşünden doğar..." (s. 145)

"Aşk sonrasını düşünmeye başladığımızda sona erermiş" (s. 147)

"zamanın her şeyi-insanların, nesnelerin değerini ve önemini- değiştirecek gücü vardır. Mesela, üç bin yıl önce içine sıçılan renkli bir çömlek, günümüzde kolaylıkla bir müzenin en değerli parçası olabilir..." (s. 155)

"Üç şeyden asla kurtulamayız: gölgemizden, ölüm korkusundan ve aşktan..." (s. 158)

"Yaşlılık dedikleri, yaşamın çapının küçülmesiymiş." (s. 196)

"Eğer bir kadın gerçekten aşıksa, sadece sevilmekle yetinmez.
...
Çünkü kavurucu bir kavuşma isteği olan aşk, her zaman kısa vadelidir. ..Benliklerden birisi ötekini tamamen ele geçirdiğinde duyduğumuz arzu yatışır, aşk da sona erer. Sevgi ise uzun solukludur, işgalci değildir...
...
Hem aşk, çok dikkat gerektirir; sevgi esnek ve dayanıklıyken, aşk kırılgandır.
...
Aşk, yatışıp, tutkudan kurutlmak, sonuna kadar gidip tüketmek, tüketilmek ister. Acelecidir, sona erdirmeye, erdiremiyorsa vazgeçmeye hazırdır. Oysa sevgi gönüllü bir tutsaklık, kendini karşısındakine adamaktır.
...
İnancı arayanlar, inaçsızdırlar. Aşkı arayanlar da hiç aşık olmayanlar... Çünkü aşık olan buna bir daha kalkışmaz..." (s. 197 -198)

"Aşk sizi değiştirip bir başkası yapmıyorsa aşk değildir." (. 200)

"Eğer mutsuzsanız ve başka hayatlara özlem duyuyorsanız, masal kahramanlarına aşık olabilirsiniz. Masal kahramanları gerçeğe en uzak kişilerdir. Yani! Yani, onları istediğinizde terk edebilirsiniz. Eğer bağlılık istemiyorsanız, gidip bir masal ya da roman kahramanı bulun. Onlar -siz beceremezseniz bile- eninde sonunda sizi terk ederler." (s. 201)

"İlginç hayatlar, kendisini değiştirebilmiş kişilerin öyküleridir..." (s. 221)

"Bir kadın gelecek hakkında planlar yapıyorsa, bu mutlu olduğuna işarettir... Ve bir kadın mutluysa, kördür..." (s. 242)

"Bizi en çok birbirimize benzeten, aynı kılan şey ölüm. Öyle ki, insan türü olarak adımız bile ölümlü. Ya ölümsüzler? Ölümsüzler kendi ölümünü tasarlayıp seçebilenlerdir." (s. 244)

26 Mayıs 2011 Perşembe

1 Haziran- Sergi

Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik...
Elimizden geldiğince portre çekmeyi öğrendik, çekmeyi denedik, ortaya ama iyi ama kötü bir şeyler çıkardık...
şimdi geriye çekilip yıl içinde neler yapabilmişiz izleme zamanı....


Buyrun bize not vermeye o zaman
Bakın bakalım becermiş miyiz?

1 Haziran 2011 Çarşamba günü saat 18:30'da
Çağdaş Sanatlar Merkezi B Salonuna
Bekleriz :)

afiş

23 Mayıs 2011 Pazartesi

Defnesel...

IMG_9832

Bodrum'dan gelirken Defne'ye nefis bir elbise getiren teyzesine
Defne: teyzeee sen bana hep elbise almak zorunda mısın? Mesela bir kere de barbie almayı denesen?
(bu diyaloğu daha sonra öğrenen yazgüneşi: yuhhhhh)

Defne: anane senin adresin ne?
Anane: dıtdıt sokak dıtdıt taksim dıt dıtdıtdıt ankara
peki sizinki ne biliyor musun?
Defne: Eveeettttt
bıtbıtbıt caddesi bıtbıt taksim bıt bıtbıtbıt ankara
Anane: Aferin sana
Defne: Ananeee senin adresin kısacık ŞİİR gibi, bizimkide aynı ŞARKI gibi
Anane: !!!!!!!!!!!

Defne: Babaaaaaa biliyo musunn Seni bi de Annemi çooook seviyorum
Büü:Biz de seni çoook seviyoruz
Defne: Babaaaaa benim ceviz ailemm çoook tatlıı
Büü: (yazgüneşine dönerek) Ceviz aile ne be
Yazgüneşi: Çekirdek ailem demek istiyo
Büü: Puhahahaaa
Defne: gülmesenize beeeee...

İş çıkışı her akşam Defne ile çok ilgilenen bir başka semt servisinin şöforü yine Defne ile konuşur, suratını on karış asan Defne cevaplamaz ve homurdanır.. Servisi geçtikten sonra Yazgüneşi sorar:
-- Kızım neden böyle yapıyorsun, amca seni çok seviyor sohbet etmek istiyor
-- Anneeee her gün her gün bu konudan İLLALLAH geldi amaaaaaaa
-- :PPPzuhahahahah


Defne: Annneeee
Yazgüneşi: Efendim kızım
D: Tarkan'ın karısı var mıı?
Y: niye sordun yoksa napıcan sen mi evlenceksin?
D: Ya anne yaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa

IMG_9813.CR2


Yazgüneşi: (Ananeye) Ben hamileyken deli gibi erik yedim ya, bu kız da bayılıyor eriğe, ama ıspanaktan tiksinmiştim, ıspnağı o kadar sevmez
Defne: Annneeeeeeee ABARTMA ıspanak severim ben..
Y: Ehüü, e peki madem
Anane: Zuhahahahahahahh

20 Mayıs 2011 Cuma

Şarkılardan fal tuttum

Başlarda ısrarla anlatmaya çalışıyordum seni Lodos.... Bıkıp usanmadan anlatıyor, anlatıyor, anlatıyordum... Herkesi usandırdığımın farkına bile varmadan ... zaman aldı seni tanımadan senin gibi birisi olabileceğine insanları inandırmanın imkansızlığını anlayabilmem.   Artık biliyorum ve buna sebep susuşlarım...
Evet Lodos bunu da senin anlaman zor işte... susuyor oluşumu... susan hep sendin oysa şimdiye değin... Susan adamla, konuşan kadındık hep... Artık susuyorum... Seni tanımayanlara seni anlatmaya çalışmanın ne nafile bir çaba olduğunu artık çok iyi biliyorum. Üstelik, seni tanıdığını zanneden nicelerinin de seni hiç tanımadığını da biliyorum...
Lodos... Ben galiba artık çok fazla şey biliyorum....
Beni hayatına istemiyordun ya sözde... canımı çok acıtıyordu bu..
Oysa istiyordun.... Bunu da biliyorum... istiyordun ve aldın... Kendi kurallarına göre..
önemli mi?
Değil...
Senin hayatının bir parçası olmak; bir anlığına bile olabilmek... bir ömür yeter bana... istemeseydin almazdın... İstedin...

Çelişkiler yumağısın Lodos...
Ne vakit aşkı düşünsem... senin isminle beraber geliyor o kavram zihnime ve bu canımı acıtıyor
ve fakat diğer taraftan ne zaman seni -ama direk seni- düşünmeye kalksam içimi yumuşacık bir ılıklık kaplıyor...
Sana ne zaman dokunsam çocukken annemin pişirip kaselere alması sonrasında tencerenin dibinde kalan muhallebiye parmağımı daldırmışım hissi uyandırıyorsun bende... ve ne vakit öpsem seni o parmağı yalamışım gibi henüz ılımaya yüz tutmuş leziz muhallebi tadı kaplıyor damağımı....
lâkin ne zaman özlesem -ki sıkı sık özlüyorum- zehir zemberek bir sivribiberi ısırmışçasına kavuruyorsun dilimi dudaklarımı....
ne dersin buna bilemiyorum
aşk - sevgi - tutku- dostluk - bağlılık- şehvet- saplantı - cesaret - esaret?
şart mı?
ille de isimlendirmek şart mı Lodos?
ben isim koymaktan hoşlanmıyorum...
Sen?
Sen zaten hoşlanmıyorsun... Sen konuşmuyorsun bile..
Ben ne kadar suyorum artık desem de
ve eskiye kıyasla gerçekten sus pus olsam da
ille de kelime sarfetmeden duramıyorum işte...



IMG_6152

Ben Lodos
hep şarkıların büyüsüne inandım biliyor musun çocukluğumla ilk gençlik yıllarımda... Yaş ilerledikçe unuttum gitti şarkılarla olan dostluğumu, her daim dinledim - dinliyorum elbette ya... O büyülü flörtü unutalı nice olmuş
hatırlamıyorum...
Aklıma geldi radyo çalıp dururken ve ben seni hayal ederken bu gençlik eğlencesi...
Fal tutardık şarkılardan.. derdik ki: "şimdi çalacak şarkı o bana ne hissediyorsa onu anlatsın"
ve hep tutardı lodos...
şimdi fal tuttum ben de işte radyoda
"Sıradaki şarkı Lodos'un hakkımdaki hislerini anlatsın" dedim
Sertab neler söyledi bak Lodos:

"Çok geç oldu belki de düşündük taşındık
Bir çok şeyi birbirimizden sakındık
Bir şey eksik cümlede
Yüklem mi özlem mi sakladığın şey her neyse beni üzer mi?




Öyle çok şey var ki içimde
hep sustuk konuşmak yerine
Konuşmadığımız her ne varsa
Seninle sakladım gözlerimde


Ne olur sende fazla üzülme
Hep kendi kendine yenilme
Konuşmadığımız her ne varsa seninle
Bir damla gözlerimde


Belki yanlış yoldayız
Kaybolduk kaybolduk gizleyince kendimizde yorulduk
Her hatada telafi gerekli değil mi
Bizi durduran gurur mu kibir mi?




Öyle çok şey varki içimde
hep sustuk konuşmak yerine
Konuşmadığımız her ne varsa
Seninle sakladım gözlerimde




Ne olur sende fazla üzülme
Hep kendi kendine yenilme
Konuşmadığımız her ne varsa seninle
Bir damla gözlerimde... "

Belki de haklıydım ilkgençliğimde şarkıların büyüsüne kulak verirken Lodos... Belki de doğru söylüyorlardı gerçekten... belki de senin susan adam olman tam da Sertab'ın şarkıda söz ettiği sebeplerdendi..
Olamaz mı?
Değilse de
sevdim ben öyle olduğu hissine kapılmayı...

Madem öyle devam oyuna
"Ben neler hissediyorum Lodos'a? Söyle bakalım bir sonraki şarkı bana..."
...

Nilüfer - Malt düeti düşen payıma...

"Gözümle gördüm-gönlümle sevdim seni
Vazgeçemem ki
Bin zulüm etsen-sevemem desen yine
Git diyemem ki
Var mı söyle? var mı söyle? benim gibi


Canın ister güldürürsün
Canın ister öldürürsün
Aşkının kölesi oldum
Sevgilimsin- sen bilirsin
Ara sıra bazı bazı
Gelsen bile gönlüm razı
Yeter ki görsün gözlerim
Aşkın olmaz çoğu azı
Nerdeydin demem, kimleydin demem
Seni sevdim bir kere
Madem ki sensiz yaşayamam ben
Naz etmem boş yere"


Gerçekten Lodos
aşkın olur mu çoğu azı....
yok işte
ben yılda bir görsem bile...
yeter gerekirse..

özledim seni bak için için yine...

IMG_0834

......
Kim demiş ağlıyorum diye...
Yok öyle bir şey Lodos... Basit bir toz o..
Kaçan gözüme,
çıkartırım şimdi
sen hiç merak etme.......

16 Mayıs 2011 Pazartesi

Bir Hırsızı takdimimdir....

Hırsızlık
En kötülerden olduğu
Rahmetli babacığımın ilk bellettiği şeylerden...
Harama eli uzanmadı
alnının akıyla yaşadı
alnı ak gitti cennet olsun mekanı...

ille maddi olması gerekmiyor
manevisi de beni delirtiyo
belki daha fazla
sarf edilmiş cümleleri aşırmak
kendine mal etmek
bu nasıl bir zayıflıktır
nasıl bir acizlik
nasıl bir komplekstir
Anlamam imkansız
ve anlamayım da zaten...

Elifcemle yüzyüze tanışmadan bloguna hayran olmuştum ben
Bana ilk yorum yazışında dalmıştım o uçsuz bucaksız dünyaya
büyülenmiştim okudukça
ve yorum olarak belirtmiştim de...
Nasıl güzel bir yürektir bu demiştim...
Elifin kelimelerle dansına ben kadar hayran olan bir başka kadın daha var..
Ama o bir zavallı
çalıyor çünkü
Elifin blogunu bellemiş
belli ki okuyor hergün
ve kendine göre değiştirip aklınca
kendi kelimeleri gibi şişine şişine yayınlıyor
birde yavuz hırsız ev sahibini bastırır misal
pişkin pişkin laf ediyor
blogumdan copy-paste yapılıyor diye
ulu insan ya kendisi....
çok seviliyormuşmuş
çünkü kendisi oluyormuş
ahahahaha
pabucumun yazarı....
Olur ya okuyanınız vardır denk gelir
ya da bakarsınız günün birinde sizin cümlelerinizi çalar
Ben afişe etmek istedim bu kadını:

http://my.opera.com/LeyIifer/blog/

Elifin bana yazdığı cümleleri çalmış
Nil'e yazdıklarını çalmış
daha binlercesini çalmış
acınacak halde
farkında değil...

ben sanal aleme bir taş attım bu ucube hakkında
bugün onaysa yarın bana endişesi taşıyanınız varsa
paylaşın derim...
utanmaz utanmaya da
belki okuyanları bilir hırsızlık malı  olduğunu okuduklarının
bir okuyana ulaşsam kâr derim ben kendi adıma...
takdir tanıdığım alnı ak alıntı yaptı mı belirtebilecek dürüstlükteki blogerların...
hodri meydan...

10 Mayıs 2011 Salı

Bir anneler günü hikayesi...

AG

Şımarık bir anneyim ben..
resmen şımartıldım...
Hmmm hiç de fena değil hani laf aramızda..
IMG_0151.CR2Cuma dan başladı  benim şımarışım
Manevi evladım, gelişini dört göz beklediğim, dünyaya gelişini kalıcılaştırmayı denediğim... Dünyayı gördüğü ilk anı belgelediğim ilk bebeğim... minik kuşum İpekböcüüüm nefis bir not ve bir balböcüü ile kutladı anneliğimi ilk.. Gözlerimi doldura doldura,
Bir kadın - bir anne- bir teyze
söyler misiniz nasıl ağlamaz şöyle bir nota
mümkün mü?


IMG_0148.CR2ve nefisss bir balböcüüüü.. Arının benim için özel bir önemi var zira Büü ile yeni çıkmaya başladığımız zamanlar birbirimize "balböceği" diye hitap ederdik... (Ayy evet ya aşk işte peeeh insana neler yaptırıyor :PP) Unutulmamış hayatımdaki ennn özel kadınlardan biri tarafından ve altı çizilmiş İpekböcüümün şahsında.. Canım Edoşum bin teşekkür bir kez daha..


Pazar

Uyuyakalmışım sabah...


IMG_0034.CR2

Sabahlığı bir hayli geçmiş bir saatte latinanın ıslak ve ıpılık öpücüğüyle açtım gözlerimi güne..
O andan belli oldu ki gün güzel geçecekti...
Baba-kız bir kolye almışlar bana ve minik kızım çok güzel bir kart hazırlamış minicik elleriyle... musluklar açıldı tabi gözlerdeki şaaaaaaaarrrrrrrrr....... bi de şiiri vardı ki dillere destan
gel de ağlama....

Anneme kahvaltıya gidecektik lakin benim hazırlanıp hophoplanıp toptoplanıp evden çıkmam bir tören olduğundan kahvaltı öğle yemeği saatine denk geldi anca..

IMG_0147


Yedik boool bol -ah bol bol yedik dedim de ne kilo aldım bu ara ne kilo offf ki of, önlem lazım en acil tarafından offf bıktım yaaa nessseeee---
Aygül anne  çok iyi hissetmediğinden Büü yalnız gidecekti oraya, Latinayı anneanneye bıraktım çünkü atölye dersimiz vardı
Beni almaya biraz gecikti Yalçın Abi- Ayşesi - Olganimu
Aradım ta buraya sürüklemeyim sizi Büü bırakır beni diye
"hayır hayır geldik geldik" dediler...
Meğer bir süpriz hazırlamakta imiş cancan dostlarım bana
Ayşesi bitanesi annemin evin önünde arabadan kucağında koca bir demet şakayık gülü ile indi

IMG_0108.CR2


benim gözler yine doldu varan iki bir günde...

IMG_0109.CR2

öyyyyle güzeller ki
meğer ona sebep gecikmişler--kıyamamaaaaammm--



son dersti sergi öncesi ve kısacık sürdü bitti hemen neyse ki, planlarımız vardı misss gibi, hava da iyi olunca tam denk geldi... İstikamet dedik.... Eymir
Uğrayıp annemle defneyi aldık
özlemle özgeyi çağırdık
doluştuk arabaya ver elini eymir
canına yandığımın ankarasında öyle pek de gidilecek mekân olmadığından hıncahınçtı eymir
ama olsun güzeldi iyi geldi açık hava
bir de evlat yarım TAN'ımdan gelen telefon vardı ki... o da ayrı gevşetti yürek yaylarımı,,, artık bin kalbime zıpla oldu kıvamım tam...
gelen mesajlarım, telefonlarım, arayıp kutladığım nefissss annelerden aldığım nefissss reaksiyonlarım ayrı birer zevk unsuru illa ki...
ben şımarmanın tavanlarında
bir kez daha şükrettim hayatıma giren- hayatımda kalan- çok sevdiğim- beni seven güzel insanlarıma...

8 Mayıs 2011 Pazar

ANNEM..........

Bazı insanlar
Bazı insanların şansıdır...
Bu tamamen tesadüftür
Benim hayattaki en şanslı olduğum an
Doğduğum an
Doğurandan ötürü
Bir klişe biliyorum yazacaklarım
Lâkin
Laf olsun diye değil
Bilen- tanıyan bilir...
BENİM ANNEM dünyanın EN ÖZEL ANNEsidir
ve ben onun kızı olduğum için çok şanslıyım
O papatyaları çok sever
Bu kareyi ona çektim...
Sonsuz uçsuz bucaksız sevgimle...
Hayattaki en birinci İYİKİMe
ANNEme

daisy