20 Eylül 2012 Perşembe

İZ



her şey eninde sonunda bir iz bırakmıyor muydu?
bırakıyordu ya.. hiçbir iz
asla ve kat'a aslı gibi olamıyordu...
deforme.. yaşanmışlıkların kötü bir kopyası.. titrek yansıması..
iz bırakıyordu her şey doğru

ama işte
iz mi
iz
unutulmuyordu da ama.. kalıyordu eğciş büğcüş
öylesine....

nkt -19.09.2012
fotoğraf: neslihan karayakaylar tamyaman/ ocak 2010-/-seğmenler--ankara
 
 

18 Eylül 2012 Salı

sabrın sonu selamet ;)

Bazen..
Üstelik hiç de sebep yokken
zifir siyah bulutlar kaplayıverir insanın tepesindeki gökyüzünü
 aradan bir sızımlık güneş ışını arar nafile yere insanın gözü
olur bazen
uzun da sürdüğü olur bu kara bulutlu mevsimin
yıllar yıllar sürer kimi..
ama gün gelip dağılmaya başlayacaktır o bulutlar..
illa ki dağılacaklardır.. Her yürek illa ki ferahlayacaktır..
her hesap illa ki dönecektir..
sabrın sonu hakikaten selamet midir...
öyledir
öyle olduğuna inanmak iyidir..
kocaman beş yılına da mal olsa insan ömrünün
iyidir iyidir..

kara bulutların arasından doğan güneşim.. gülümsememe engel olamıyorum sayende..
var ol..
fotoğraf: neslihan karayakaylar tamyaman --nisan 2011/amasra

mutluyum biliyor musunuz ben..
çok hem de....

13 Eylül 2012 Perşembe

"Koşup kapaklanayım bir kucak istedim."

ne kadar oldu sayıklamayalı sana Alandra.. Hoş sayıklamasam da sen biliyorsun içimden geçenleri.. Ne vakit yanyana gelsek Alandra, ama gerçek anlamda yanyana.. sanki hep yanyanaymışız öncesinde ve hep yanyana kalacakmışız sonrasında gibi hissediyorum ya.. en çok o hissi seviyorum galiba...
tuhaf denecek derecede iyiyim farkındasındır.. olmamama sebepler var oysa.. ama iyi olmayı seçtim işte bu defa..
sen de kötü değilsin.. oysa daha zor atlatırsın bir gün korkulan olursa diye düşünürdüm hep
pek yanılmam konu sen oldun mu senin konu ben oldum mu yanılmadığın gibi..
bu defa yanılmışım sanki..
bir yanılgı mutlu eder mi insanı... eder mi eder işte.. beni etti..

özgürlük yakışıyor sana Alandra kim ne derse desin....

fotoğraf: neslihan karayakaylar tamyaman - eylül 2012-garipçe köyü
model: Duygum


Uzun uzun bir yağmuru okudum,
Uzun ıslığını taşıdım rüzgârın,
Uzak bir kıyıya mektup yolladım.
Döndüm, derinde dövdüm kendimi.
Duydum, kırıldı içimde tuz sesi
Bir derine ağladım.

(Keder saldı içime bir denizden bir midye,
Taşı gördüm ağırlık indi dilime)

Engin de kendinden uzağı özlermiş
Ufuk bir şey değilmiş bana, gördüm.
Hayal kıvamıymış aşk,
Gülün kokusunu bademin neşesini
istedim.

Ah bilemedim de nasıl geniştim,
Koşup kapaklanayım bir kucak istedim.
birhan keskin

Gölge...

gölgen gibi olayım istemiştim.. sen nereye ben oraya... tam öğle saatlerinde tam tepede parlarken güneş bütün olurduk günde bir kere...
razıydım nereye gidersen gitmeye... ne yaparsan taklit etmeye...
asla sen olamazdım evet
ama senin olurdum istesen de istemesen de
gölgen gibi olayım istemiştim.. hiç kopmayalım seninle diye..
oysa her güneş batardı.. aysız yıldızsız geceler de vardı.. mumlar söner, düğmeler kapanırdı...
bir gölgenin ömrü ışık gördüğü kadardı..
gölgen olayım istemiştim..
zifir karanlık katlime fermanmış
bilememiştim...

fotoğraf: neslihan karayakaylar tamyaman / eylül 2012- istanbul-beşiktaş

12 Eylül 2012 Çarşamba

Mevsimlerden hazan....



Yaz çekiliverdi huzurlarımızdan işte gelen Eylül'le birlikte...Yapraklar da başlar iyiden iyiye renk değiştirmeye artık. Çatlatır dikenli yeşil kılıfını atkestaneleri de tıpır tıpır dökülürler  yerlere... Hava da sabahları, akşamları bir hırkayı, bir şalı aratır oldu şöyle omuzlara alıvermelik...
Yeryüzü usuldan başladı dönmeye sarıya benim coğrafyamda... Dilimde çocukluğumdan kalma bir ezgiyle...



"Hep sarıdır elbiselerim
Ben sarıyı pek çok severim
Sonbaharı cicim
Çok sevdiğim için
Hep sarıdır elbiselerim...."

Belki de hiç aramadık.. Zira her birimiz bir parça istanBULDUK...

Geride bıraktığımız hafta sonumuz için Ayşe geçen hafta başı "Hadi İstanbula gitsek ya" dedi.. Ben de dedim ki
tamam bakalım benim durum ne
Defne'li mi
Defne'siz mi
sonra Defne'li olması gerektiği kararına varıldı
Ayşe rezervasyonumuzu yaptırdı, otobüs biletlerimizi ayırttı ben gidip aldım
ve cumartesi sabahın kör karanlığında otobüste bulduk kendimizi
muhteşem üçlü
Ayşe - Defne - Nes
öğlen indik otogara Duygu ve Derin ikilisi karşıladı..
Bir anne kız bu kadar mı nefisito olur... Nasıl da özlemiştim.. ikisini de...



Kızlar da çok özlemiş birbirini..
Onların nadir görüşebilmelerine rağmen bunca iyi dost olabilmeleri hoşuma gidiyor
arada itişip çekişseler de.. iyi dost onlar.. :)

Beraber zaman geçirmenin bedeli yok.. paha biçilemez gerçekten de..
İstanbul kazan biz kepçe
gezdik taksim - beyoğlu- galata...





çiçek pasajına gittik akşam yemeğine..

kuruldu çilingir sofrası
yendi
içildi

çiçek pasajı sonrası otelin terasında devam edildi geceye
2'de söndürdük mumu..

Büyük Londra Otelinde kaldık
asırlık bir otel 1800 lerden kalma.. pek heybetliydi... insana kendini özel hissettiren bir atmosferi var... herkes en az bir kez yapmalı bence sadece kendisi için böyle kaçamaklar :)






Teras tamamen ayrı bir dünya idi.. altını çizmeden geçmek istemem doğrusu




Ertesi sabah Duygu ve Derin bizi almaya geldiler,
Beşiktaş'tan Hatice'yi aldık

Garipçe Köyüne gittik kahvaltıya..

namnamnam bir kahvaltı ettik

Karadeniz güzel bir deniz...
Garipçe güzel bir köy...

geçirilen zaman...
eşsizdi..

çocuklar çok eğledi



karşıya geçtik sonra;

Güzelcehisar'a gittik
burası boğazın iki yakasınn en fazla yaklaştığı nokta imiş..

manzara nefisti
sohbet nefisti..

dostlarla huzur dolu bir hafta sonu geçirdik
bizi otobüsümüz gözden kaybolana dek yalnız bırakmadılar..
otobüse binip koltuklarımıza gömüldüğümüzde yorgun ama çok mutluyduk
daha ne isterdik ki...

Emeği geçen herkese sonsuz teşekkürle...........

6 Eylül 2012 Perşembe

Zaman zaman taa o zaman...


fotoğraf: yavuz ıldız


"Bak gülüm!
İnanma sakın! !
Zaman her derde derman değil
İçinden zaman geçmeyen yaralar var
Zamanın uğramadığı diyarlar....."

Uğur Arslan