Geride bıraktığımız hafta sonumuz için Ayşe geçen hafta başı "Hadi İstanbula gitsek ya" dedi.. Ben de dedim ki
tamam bakalım benim durum ne
Defne'li mi
Defne'siz mi
sonra Defne'li olması gerektiği kararına varıldı
Ayşe rezervasyonumuzu yaptırdı, otobüs biletlerimizi ayırttı ben gidip aldım
ve cumartesi sabahın kör karanlığında otobüste bulduk kendimizi
muhteşem üçlü
Ayşe - Defne - Nes
öğlen indik otogara Duygu ve Derin ikilisi karşıladı..
Bir anne kız bu kadar mı nefisito olur... Nasıl da özlemiştim.. ikisini de...
Kızlar da çok özlemiş birbirini..
Onların nadir görüşebilmelerine rağmen bunca iyi dost olabilmeleri hoşuma gidiyor
arada itişip çekişseler de.. iyi dost onlar.. :)
Beraber zaman geçirmenin bedeli yok.. paha biçilemez gerçekten de..
İstanbul kazan biz kepçe
gezdik taksim - beyoğlu- galata...
çiçek pasajına gittik akşam yemeğine..
kuruldu çilingir sofrası
yendi
içildi
çiçek pasajı sonrası otelin terasında devam edildi geceye
2'de söndürdük mumu..
Büyük Londra Otelinde kaldık
asırlık bir otel 1800 lerden kalma.. pek heybetliydi... insana kendini özel hissettiren bir atmosferi var... herkes en az bir kez yapmalı bence sadece kendisi için böyle kaçamaklar :)
Teras tamamen ayrı bir dünya idi.. altını çizmeden geçmek istemem doğrusu
Ertesi sabah Duygu ve Derin bizi almaya geldiler,
Beşiktaş'tan Hatice'yi aldık
Garipçe Köyüne gittik kahvaltıya..
namnamnam bir kahvaltı ettik
Karadeniz güzel bir deniz...
Garipçe güzel bir köy...
geçirilen zaman...
eşsizdi..
çocuklar çok eğledi
karşıya geçtik sonra;
Güzelcehisar'a gittik
burası boğazın iki yakasınn en fazla yaklaştığı nokta imiş..
manzara nefisti
sohbet nefisti..
dostlarla huzur dolu bir hafta sonu geçirdik
bizi otobüsümüz gözden kaybolana dek yalnız bırakmadılar..
otobüse binip koltuklarımıza gömüldüğümüzde yorgun ama çok mutluyduk
daha ne isterdik ki...
Emeği geçen herkese sonsuz teşekkürle...........