7 Aralık 2010 Salı

Camera Lucida - Roland Barthes

IMG_2033
"Fotoğrafın sonsuza dek kopyaladığı şey aslında yalnız bir kez olmuştur. var oluş açısından asla yinelenemeyecek olanı, mekanik olarak yineler Fotoğraf." (s. 18)


"Portre fotoğrafı kapalı bir kuvvetler alanıdır. burada dört görüntü repertuvarı kesişir, birbirine karşı koyar, birbirini çarpıtır. Mercek önündeki ben, aynı anda: olduğumu sandığım, başkalarının olduğumu sanmalarını istediğim, fotoğrafçının olduğumu sandığı ve fotoğrafçının sanatını göstermek için kullandığıyımdır."(s. 27)


"Fotoğraf tek sözcüğün ani bir hareketiyle bir tümceyi betimlemeden düşünceye kaydırıveren metnin tam tersine, salt olumsaldan başka bir şey olamayacağı için etnolojik bilginin asıl ham maddesini oluşturan "ayrıntıları" ortaya çıkarıverir." (s.45)

"(bana öyle geliyor ki), Fotoğraf sanata Resim'le değil, Tiyatro'yla dokunur. Niepce ve Daguerre hep Fotoğrafın kökenine yerleştirilmişlerdir (ikincisi birazcık birincisinin yerine el koymuş ise de); şimdi, Daguerre, Niepce'in buluşunu devraldığı sırada, Chateau Meydanı'nda ışık gösterileri ve hareketlerle canlandırılan bir panaroma tiyatrosu yönetiyordu. Kısaca camera obscura aynı anda, üçü de sahnenin sanatı olan perspektif resim, fotoğraf ve diyorama üretiyordu. Ama Fotoğraf bana Tiyatro'ya daha yakınmış gibi geliyorsa (ve belki de bunu tek gören benim), bunun nedeni tekil bir aracıdır. Ölüm. Tiyatro'yla Ölüler kültü arasındaki ilk ilişkiyi biliriz: oyuncular Ölü rolü oynayarak kendilerini topluluktan ayırırlardı: kendine makyaj yapmak, kendini aynı anda hem canlı, hem de ölü olarak göstermek demekti: totem tiyatrosunun beyazlaştırılmış büstü, Çin tiyatrosundaki yüzü boyalı adam, Hintli Katha-Kali'nin pirinç makyajı, Japonların No maskesi...İşte Fotoğraf'ta da aynı ilişkiyi buluyorum ben; onu ne kadar "canlı gibi" yapmaya çalışırsak çalışalım (ve bu canlı gibi olma çılgınlığı ancak ölümü kavramamızın mitsel bir yadsıması olabilir), Fotoğraf aslında ilkel bir tür tiyatro, bir tür Canlı Tablo, altında ölüleri gördüğümüz hareketsiz ve boyalı yüzün bir temsilidir." (s. 47-48)

"İşletici'nin asul hareketinin bir şeyi ya da bir kişiyi (fotoğraf makinesinin küçük deliğinden) şaşırtmak olduğunu, ve o halde bu hareketin ancak fotoğraflanan öznenin  haberi olmadan yapıldığında kusursuz olabileceğini sanıyorum (yapabileceğim tek şey sanmak, çünkü ben fotoğrafçı değilim). İlkesi (daha doğrusu mazareti) "şok" olan fotoğraflar işte bu hareketten türerler; çünkü fotografik "şok" (ki  punctum'dan epeyce farklıdır), yaralamadan çok, oyuncunun kendinin bile farkında ya da bilincinde olmayacağı kadar iyi gizlenmiş olanın ortaya çıkarılmasıdır. Yani bir alay "süpriz" (izleyici olan benim için böyle); ancak fotoğrafçı için bunlar birer 'gösteri'dir." (s.49)

"... bir anlık hareketi fırsat bilen Fotoğraf, hızlı bir sahneyi karar anında durdurur" (s. 49)

"Görünüşe bakılırsa toplum saf anlama pek güvenmez: anlamı ister, ama daha az şiddetli olması için de bu anlamın (sibernetikte söylendiği gibi) bir gürültü ile çevrelenmesini ister. Yani anlamı (etkisi demiyorum) çok çarpıcı olan bir fotoğraf hemen saptırılır; onu artık politik olarak değil, estetik olarak tüketiriz." (s.51)

".. 'iyi' fotoğrafların heterojenliğine bakarak tek söyleyebileceğimiz şey nesnenin konuştuğu, bizi gizliden gizliye düşünmeye zorladığıdır." (s. 54)

"Fotoğraf korkuttuğu, ittiği ve hatta damgaladığı zaman değil, kara kara düşündürdüğü zaman yıkıcıdır." (s. 54)

"Bence görünüm fotoğrafları (kent ya da kır) gezilebilir değil, yaşanabilir olmalıdır." (s.55)

"Bir şeyi belirtmesiyle, artık fotoğraf 'herhangi bir şey' değildir"(s.66)

"Eninde sonunda -ya da sınırda- bir fotoğrafı iyice görebilmek için en iyisi bir başka yana bakmak), ya da gözleri kapamaktır. 'Görüntü için gerekli koşul, görmedir' demiş Janouch Kafka'ya; Kafka da gülümseyerek yanıtlamış: 'Biz nesneleri aklımızdan çıkarmak için fotoğraflarız. öykülerim gözlerimi kapamamın bir yoldur.' Fotoğraf sessiz olmalıdır (yaygaracı fotoğraflar da vardır, onları sevmem): bu bir ölçülülük sorunu değil, bir müzik sorunudur. Mutlak olan özellik ancak bir sessizlik hali ve çabası içinde sağlanabilir (gözlerimizi yummak görüntüyü sessizlikte konuşturmaktır). Fotoğrafın beni duygulandırması için onu her zamanki zırvalarından geri çekmem gerekir. "Teknik", "Gerçeklik", "Röportaj", "Sanat", vb. : susmak, gözlerimi kapatmak, ayrıntının kendi ahengiyle etkin bilince yükselmesine izin vermek." (s.71)

"Fotoğrafı hareketsiz bir görüntü olarak tanımladığımızda, bu yalnızca onun temsil ettiği biçimlerin hareket etmediği anlamına gelmez: onların fotoğraftan çıkmadığı, ayrılmadığı anlamına gelir: aynı kelebekler gibi uyuşturulmuş ve yere mıhlanmıştır bu biçimler." (s. 73)

"Fotoğraf tam anlamıyla göndergenin fışkırmasıdır. Oradaki gerçek bir bedenden çıkan ışınımın sonunda burada olan bana değer; aktarımın süresi önemsizdir; yitik varlığın fotoğrafı, bir yıldızın geciken ışınları gibi bana dokunur. Bir tür göbek bağı fotoğraflanan şeyi benim bakışıma bağlar: burada ışık, elle tutulmaz da olsa bedensel bir ortam, fotoğraflanmış olan herkesle paylaştığım bir değerdir.

"Öyle görülüyor ki 'fotoğraf'a Latincede 'imago lucis opera expressa' denebilirdi; yani ışığın etkisiyle açığa çıkan, 'özü çıkarılan', 'asılan', 'dışa çıkan' (limonun suyu gibi) görüntü." (s. 99)

"Fotoğraf geçmişi anımsamaz (bir fotoğrafın Proust'çu yanı yoktur). Bende yaptığı etki (zamanla ve uzaklıkla) bozulmuş olanı yenilemesi değil, gördüğüm şeyin gerçekten de var olduğuna tanıklık etmesidir. Yalnız bu, kesinlikle skandal yaratan bir etkidir. Fotoğraf tükenmezcesine kendini sürdüren ve yenileyen bir şaşkınlık ile şaşırtır beni her zaman." (s. 101)

"Fotoğrafın  neyin artık olmadığını söylemesi gerekmez; o yalnız ve kesin olarak neyin olmuş olduğunu söyler." (s. 104)


"Fotoğrafta Zaman'ın hareketsizleştirilmesi aşırı ve korkunç bir boyut kazanır: Zaman oburca yutulmuştur. Fotoğrafın 'modern' ve gürültülü gündelik yaşamımıza karışmış olması onun anlaşılmaz bir gerçekdışılığa, kanın damarda duruvermesi gibi tuhaf bir mıhlanmaya, bir statis'e sahip olmasını engellemez." (s.109)

"Fotoğraf şiddetlidir: şiddeti gösterdiği için değil ama her seferinde görüşü zor kullanarak doldurduğu ve içindeki hiçbir şey reddedilemediği ve dönüştürülemediği için şiddetlidir. " (s.110)

4 yorum:

nil dedi ki...

"Bir tür göbek bağı fotoğraflanan şeyi benim bakışıma bağlar: burada ışık, elle tutulmaz da olsa bedensel bir ortam, fotoğraflanmış olan herkesle paylaştığım bir değerdir."

şu ifadeye bakarmısın, "benim ışığım" derken kastettiğim bu işte.

elceğizlerine sağlık, çok önemli bir kitaptan kritik alıntılar okudum :)

Elif Gizem dedi ki...

Çok güzel, büyük bir keyifle okudum. Susan Sontag'a ait bir kitaptan mı acaba alıntılar?

Yazgüneşi dedi ki...

Sevgili Nil
benim de en aklıma yer eden cümlelerden o...

Biraz ağır bir dili de olsa
özüne inince çok anlaşılır bir yaklaşımı var aslında

ve paylaşmak zevk benim için her zaman

teşekkürler canımın içi güzel yorumuna :)))

Yazgüneşi dedi ki...

Elifciğim Roland Barthes'ın kitabı bu
Camera Ucida
posttaki fotoğragtaki kitap

o da benim kurgum

ne kadar kurgu denirse işte :))

ve sırada Susan Sontag da var
onu da paylaşacağım yakın zamanda

beğenmene sevindim canımcım
mucuk