17 Haziran 2011 Cuma

Elif - Paulo Coelho

"Bazı şeyler sabittir, ama çoğu egzersiz, prartik ya da öğreti, kara bir girdaba kapılıp yok olur. Ya da en azından öyle zannedilir" (s.16)

"İnsanı ileriye götüren de şüpheleridir." (s. 18)

"... hayatta sadece o an yaşanan zaman vardır, ya da ŞİMDİ. Zaman iki nokta arasındaki mesafe gibi ölçülemez. Zaman geçmez. İnsanoğlu dikkatini şimdiki zamana vermekte müthiş zorlanır; hep, ne yaptım, daha iyisini nasıl yapabilirdim, diye düşünür, yaptıklarının sonuçlarına, niye yanlış davrandığına kafa yorar. Ya da gelecekle uğraşır; yarın ne yapacaktır, ne gibi tedbirler almalıdır, köşe başında onu nasıl bir tehlike beklemektedir, istemediklerini nasıl engeller, hayallerine nasıl ulaşabilir..." (s. 20)

"... şimdiki zaman, zamanın ötesindedir: Şimdi zaman sonsuzluktur." (s. 20-21)

"... seyahat etmek para değil cesaret işidir." (s. 22)

"Doğduğumuz andan ölene kadar hayatımız sürekli bir yolculuktur. Manzara değişir, insanlar değişir, ihtiyaçlar değişir ama tren hep ileri gider. Hayat bir trendir, tren istasyonu değil." (s. 22-23)

"Kendine ne olduğunu anladığın anda, bütün dünyada ne olduğunu anlamış olursun." (s. 23)

“hayatımızda kesin bir dönüşüm yaratan felaketlerin temelinde hep aynı şey vardır: birini kaybetmek. Birini kaybettiğimizde eskiyi geri getirmeye çalışmak boşunadır, doğru olan açılan büyük boşluğu yeni bir şeyle doldurmaya çalışmaktır. Teorik olarak her kayıpta bir hayır vardır; pratikte ise kayıplar insana Tanrı’nın varlığını sorgulatır ve kafada bir soru doğurur: Bunu hak ettim mi?” (s. 25)


“Zafere inanırsam zafer de bana inanırdı. İçinde bir tutam delilik olmayan hayat eksik bir hayattır.” (s.39)

“Sözler kâğıda dökülmüş gözyaşlarıdır. Gözyaşları, akan sözlerdir. Onlar olmasa sevincin ışıltısı olmaz, hiçbir üzüntünün sonu gelmez. Bundan dolayı, gözyaşlarınız için sağolun.” (s. 43)

“Başkalarının ne düşündüğü sakın gözünü korkutmasın. Sadece sıradan insanlar tehlikeden uzaktır, dolayısıyla risk al, hayallerinle yüzleş.

Hata yapmaktan korkmayan, hata yapan insanları arayıp bul. Onların hataları, yaptıklarınıgölgede bırakmış olabilir. Fakat dünyayı ancak böyle insanlar değiştirir, defalarca hata yaptıktan sonra gerçekten fark yaratmayı ancak onlar başarırlar.” (s. 86)

“Moskova ile Vladivostok arasındakiş mesafeyi ölçer gibi zamanı ölçme alışkanlığımız var. Ama doğrusu bu değil. Zaman ne hareket eder ne de durur. Zaman değişir. Bu daimi değişimin içinde her birimiz bir noktada, kendi Elifimizde dururuz. Zamanın akıp giden bir şey olduğu fikri trenin saat kaçta kalkacağını öğrenmeye yarar, ama bunu dışında pek bir yararı yoktur. Mutfakta bile işe yaramaz. Aynı tariften her seferinde başka yemek çıkar.” (s. 113)

“Geçmiş zamanda bir şeyler öğreniriz, ama bizi biz yapan bu öğrendiklerimiz değildir. Geçmiş zamanda acı çeker, geçmiş zamanda sever, geçmiş zamanda ağlar ve güleriz. Fakat şimdiki zamanda bu işe yaramaz. Şimdiki zamanın kendi zorlukları, kendi iyileri ve kötüleri vardır. Bugün olanlar için geçmişe lanet etmek de, innet duymak da olmaz. Yeni aşkların eski tecrübelerle kesinlikle hiçbir ilgisi yoktur. Aşk her seferinde yepyenidir.” (s. 113 – 114)

“Aşk zamanın ötesindedir. Daha doğrusu aşk zaman ve mekânın tek bir noktada buluşmasıdır, aşk Eliftir ve aşk sürekli değişir.

İnsanlar böyle alışmamış. Her şeyin olduğu gibi devam etmesini isterler.

İşte bu yüzden ellerine ıstıraptan başka bir şey geçmez. İnsanların olmamızı istediği kişi değiliz. Olmaya karar verdiğimiz kişiyiz. Suçu başkalarına atmak çok kolaydır.” (s. 114)

“Sevgi ölüm dediğimiz şeyi her daim alt eder. Sevdiklerimize niye ağlayalım, onlar hâlâ sevdiklerimizdir, hep yanıbaşımızdadırlar. (s. 116)


“Birlikteliklerimiz de ayrılıklarımız da ebediyete kadardır. Her gidişin bir dönüşü, er dönüşün de mutlaka bir gidişi vardır.” (s. 116)

“Hepimiz kozmosun içinde başıboş dolaşan ruhlarız. Hayatlarımızın hepsini aynı nada yaşadığımız halde birini bitirip diğerine başladığımızı sanırız. Ruhumuzun özüne dokunan hiçbir şey unutulmaz, dolayısıyla geri kalanı etkiler.” (s. 119)

"Çatışma kendini bulamamış ruhların işidir. İnsanlar beni anlayanlar ve anlamayanlar diye ikiye ayrılır. Beni anlamıyorlarsa, bırakırım o insanlar gönlümü kazanmak için eziyet çeksinler." (s. 151)

"Kimin her şeye gücü yeter, bilir misiniz? Çocukların. Çocuk güvensizliği, korkuyu bilmez, kendi gücüne inanır ve tuttuğunu koparır.

Ne var ki çocuk zamanla büyür. Zannettiği kadar güçlü olmadığını, ayakta kalabilmek için başkalarına muhtaç olduğunu anlamaya başlar. Severse sevilmek ister ve yaşadıkça karşılık görme arzusu iyice büyür. Sahip olduğu güç de dahil; her şeyi  fedaya hazırdır yeter ki sevdiği kadar sevilsin. Sonunda şimdi bulunduğumuz nokrtaya varırız: kabul edilmek, sevilmek için ne yapacağını şaşırmış yetişkinler olup çıkarız." (s. 151 - 152)

"'şu an sadece sarılmaya ihtiyacım var' dedim ona.'insanlık kadar eski olan bu hareket, iki vücudun kavuşmasından çok daha fazlasını ifade eder.

sarılmanın anlamı şudur ; senden bir tehlike sezmiyorum, yanında olmaktan korkmuyorum, rahatlayabilir, kendimi yuvamda hissedebilirim, beni koruyan ve anlayan birisi var. bizde birine her isteyerek sarıldığımızda ömrümüzün bir gün uzadığına inanılır. lütfen şimdi sarıl bana." (s. 156)

“Kelimelerin kötü yanı, kendimizi başkalarına anlatabileceğimiz ve başkalarının söylediklerini anlayabileceğimiz hissi uyandırmalarıdır. Fakat dönüp kaderimizle yüzleştiğimizde yetmediklerini görürüz. Lafa gelince mangalada kül bırakmayan ama icraata gelince kaçacak delik arayan nice insanlar tanırım! Hepsi bir yana bir şeyi tasvir etmek başkadır, tecrübe etmek başka.Nitekim bir rüyanın peşinden giden bir savaşçıya hayallerinin değil, yapmış olduklarının ilham verebileceğini anlayalı çok oldu.” (s. 176)

"Seni seviyorum demeyi sadece seni affediyorum diyebilenler becerir." (s. 186)

"Aşk bir insandan daha büyüktür." (s. 193)

"Seni seviyorum. Seni seviyorum çünkü dünyadaki bütün aşklar aynı göle akan farklı ırmaklar gibidir.O gölde kavuştuktan sonra hepsi tek bir aşk olur, yağmur bereketiyle toprağa yağar.


Seni geçtiği her yerde bitkilere, ormanlara hayat veren bir nehir gibi seviyorum. Seni susayana su veren, insanları istedikleri menzile ulaştıran bir nehir gibi seviyorum.

Çağlayanlarda başka hızda koşacağını anlamış, çukurlarda dinlenmeyi öğrenmişbir nehir gibi seviyorum seni. Seni seviyorum, çünkü hepimiz aynı yerde, bizi hala suyuyla besleyen aynı kaynaktan doğduk. O yüzden zayıf düştüğümüzde tek ilacımız biraz beklemektir. Elbet bahar gelir, kış karları eriyip bize taptaze bir enerji verir.

Bir dağın başından yapayalnız yola çıkan cılız bir su gibi seviyorum seni; o su giderek büyür, önüne çıkan başka sularla birleşir, ta ki hedefine giden yoldaki bütün engelleri yıkacak hale gelene kadar.

O yüzden sevgini içime alıyor, sana da sevgimi veriyorum. Bir erkeğin bir kadına, bir babanın kızına, Tanrı'nın bütün yarattıklarına duyduğu sevgi değil bu. Tıpkı niye o yollardan geçtiğini anlatamadan hedefine koşan bir nehir gibi, ismi ve açıklaması olmayan bir sevgi bu. Alacağı da vereceği de olmayan, sadece varlığını hissettiren bir sevgi. Asla senin olmayacağım, asla benim olmayacaksın, ama yine de söyleyebilirim: Seni seviyorum, seni seviyorum, seni seviyorum" (s. 194)

"Korkumdan korkuyorum. Kendi kendimden özür diledim, burada olduğum için değil, ötedenberi ıstırabımı bencilce yaşadığım için. Affetmek yerine hep intikam peşinde koştum. Daha güçlü olduğum için değil, aksine, oldum olası kendimi daha zayıf hissettiğimden. Başkalarını yaraladıkça kendimde daha da büyük yaralar açtım. Kendimi aşağılanmış hissetmek için başkalarını aşağılıyor, kendi duygularım yüzünden tecavüze uğramış olmak için saldırıyordum." (s. 212)

"Ben bir yabancı değilim; -çünkü evime sağ salim dönmek için durmadan dua etmedim,evimi,masamı,yatağımı hayal ederek vaktimi israf etmedim. Ben bir yabancı değilim, -çünkü hepimiz aynı yolun yolcusuyuz, kafamızdaki sorular, yorgunluğumuz, korkularımız, bencilliğimiz, cömertliğimz hep aynı. Ben bir yabancı değilim; -çünkü ihtiyacım olduğunda verileni almasını bildim.çaldığım kapılar açıldı. Aramasını bilince kafamdan geçeni buldum." (s.221)

"Rüyadan hemen önceki anlar ölümün bir sureti gibidir. üzerimize bir uyuşukluk çöker ve 'BEN'in ne zaman başka bir surette mevcudiyet kazandığını anlamak imkânsız hale gelir. Rüyalarımız, bizim ikinci hayatımızdır. Gözle görülmeyen dünyaya bizi götüren kapılardan geçerken ister istemez içim ürperiyor." (s. 222)

"yakınımızdakini anlamak için önce uzaklara gitmek gerekir. Yağmur toprağa dönerken havadan bir şeyler getirir." (s. 231)

9 yorum:

nil dedi ki...

"sarılmanın anlamı şudur ; senden bir tehlike sezmiyorum, yanında olmaktan korkmuyorum, rahatlayabilir, kendimi yuvamda hissedebilirim, beni koruyan ve anlayan birisi var. bizde birine her isteyerek sarıldığımızda ömrümüzün bir gün uzadığına inanılır. lütfen şimdi sarıl bana." (s. 156)

yine beğendim yine yine yine... bu kitaptaki en güzel cümleler bence. eline sağlık canım, nefis bir özet olmuş, hadi sarılalım sıkı sıkı :)

derindenizbaligi dedi ki...

bana da sarılıııııın =)
ben de tehlikesizimdir valla =)

"İçinde bir tutam delilik olmayan hayat eksik bir hayattır.” Yazgüneşi, sanki seni mi anlatıyo bu cümle, ne ;))))

Yazgüneşi dedi ki...

Nilim sarılalım hadi :) mis mis

bitanesi sana sarılmamak ne mümkün :)..

ve o söz ettiğin cümle
sanki mi dedin?
yok canım ne sankisi
resmeeeeennnnnnnn

nil dedi ki...

bu sarılalım sıkı sıkı repliğini hatırlayan var mı, teletubbies'deydi, o lala po dipsy pinky sarılalım sıkı sıkı :))))

Yazgüneşi dedi ki...

hihi çok şekermiş
bizim latina teletubies izlemedi hiç
o yüzden bilmiyordum ben :)
çok sevimli ama

derindenizbaligi dedi ki...

ben de bilmiyodum. tele tubbies'lerin varlığından haberdarım da yani, hiç izlemedim. çucuğum olmadığı için. ihihihiii =D hadi sarılalım o zaman teletubbieslerim benim =D

Kaymaklı Kadayıf dedi ki...

Elime alıp almaktan vazgeçtiklerimi öyle bir yazıyor öyle bir çiziyorsun ki tühhh alsaydım diyorum.

Elif Gizem dedi ki...

Kimi zaman aynı cümleleri farketmişiz, kimi zaman değişmiş farkındalıklarımız. Keyifle okudum canım.

Adsız dedi ki...

tşk