Bir heves başladım okumaya,, Fakat fena halde karmaşık bir gündem anında girişmek bu kitaba hataymış.. Seçim öncesi başlamıştım.. Bir ayı da geçti belki elimde süründüğü.. Ama bitirmeyi de istedim.. Bu bitmeden yenisine geçmeyi de istemedim...
Bugün bitirdim..
Okunası olduğu doğru
ama kafalar 2500ken değil mümkünse...
hem dili hem kendi ağır.. çantamda taşıdığım süre zarfında koluma, okudukça zihnime ağır geldi
ama olsun
değdi..
f:nkt - mart 2014 /ankara
Bir İsviçre Muhafız Alayı Şarkısı'ndan alıntı ile başlıyor
ki beni kendine çekip cezbeden tarafı da o dört mısra oldu esasen...
"Bir yolculuktur yaşamımız
Kışın ve gecenin içinde
Kendimize bir geçit ararız
Tümüyle ışıltısız gökyüzünde"
Hayli altı çizili yer var kitabımda, haliyle toplam 555 sayfa olunca :)
buraya tamamını aktarmayacağım ancak bir kaç örnek yazmadan da geçemeyeceğim doğrusu...
"Sonuçta savaş dediğiniz şey, anlamadığınız ne varsa odur." (s: 27)
"İnsan nasıl da değişiyor! O zamanlar çocuktum, korkutuyordu beni hapishane. Çünkü o zamanlar daha insanları tanımamıştım. Artık asla onların laflarına, düşüncelerine kanmayacağım. Asıl korkulması gereken insanlardır, sadece onlar, daima." (s: 31)
"Aşktan vazgeçmek yaşamdan vazgeçmekten daha zordu. İnsan şu dünyada tüm vaktini öldürmeye ya da tapınmaya harcıyor, hem de ikisini aynı anda. 'Senden nefret ediyorum!' 'Sana tapıyorum!' İnsan kendini savunuyor, kolluyor, yaşamını bir sonraki yüzyılın iki ayaklı canlısına devrediyor, azgınca, ne pahasına olursa olsun, sanki kendi soyunu sürdürmek olağanüstü derecede keyifliymişçesine, sanki bu bizi sonunda ölümsüz kılacakmış gibi. İlle de öpüşme arzusu, kaşınır gibi." (s: 92-93)
"İnsanlara güvenmek demek kendini azıcık öldürtmekle eşdeğerdir." (s: 204)
"Eğer ille de bir şeyleri seveceksek, yetişkinlere kıyasla çocukları sevmek daha az risklidir, hiç olmazsa ileride bizler kadar katır kutur olmayacaklarını ümit etmek gibi bir özrümüz vardır. Bilmiyoruzdur." (s: 273)
"İnsanlar sonradan onlara ettiğiniz iyiliğin intikamını alıyorlardı daima." (s: 275)
"Bulunduğumuz noktada artık ne yol vardı ne de ışık, yalnızca birbirimize ilettiğimiz, ama yine de hiçbirimizin pek fazla güvenmediği bir dizi dikkatli olma uyarısı geçmişti onların yerine. Bu gibi durumlarda insanların birbirini yatıştırmak için kullandığı sözcükler havada kalır. Yankının sesi geri gelmez. Toplum dışına çıkmışsınızdır artık. Korku insana evet de demez hayır da. O, yani korku, her şeyi alır, her aklınızdan geçeni, her ağzınızdan çıkanı.
Böyle durumlarda gözlerini karanlıkta fal taşı gibi açmak bile fayda etmez. Gerçi, zaten görüp göreceğiniz de dehşetten ibarettir ya, daha ötesi yok. Gece her şeyi ele geçirmiştir, hatta bakışları bile. İçinizi boşaltmıştır o. Yine de el ele tutuşmak gerek, yoksa düşersiniz. Gündüzün insanları sizi artık anlayamazlar. O korku tümüyle sizi onlardan ayırmıştır ve bunun yükü altında ezilirsiniz, ta ki her şey şu ya da bu biçimde bitinceye dek, işte ancak ondan sonra o genelgeçer adilerin yanına geri dönme hakkınız doğar, yaşamda ya da ölümde." (s: 378-379)
"İnsan gençken ve bilmezken her şeyi gönül yarası sanıyor..." (s: 402)
"Acele etmeli, kendi ölümünü ıskalamamalı insan." (s: 422)
"Ben diyorum ki, tek bir çeşit özgürlük vardır, bir tanecik: O da, önce insanın gözünün görmesi, sonra da cebinin mangırla dolmasıdır, gerisi fasarya!..." (s: 432)
"Mutsuz olduklarını söyleyen insanlara öyle hemencecik inanmayın. Hele önce bir sorun bakalım hâlâ uyuyabiliyorlar mı?... Yanıt evetse, her şey yolunda demektir. Bu yeterlidir." (s: 473)
4 yorum:
itina ile alınmıştır not , tenks , kafaları düzeltince okuyacağız ya :)
Kafaların da pek düzeleceği yok bu gidişle ya du bakalım :)
Aaaa tesadüfün böylesi. Kitapla ilgili blog yazıları ararken senin bloga yönlendirdi beni Google efendi :D Çok güzel alıntılar paylaşmışsın. Celine'i seviyorum.
Zihnin arka sokakları, blog alemi iki oda bi salon demek :)
evet ben de seviyorum.. :)
klasikleşenler hep iyi oluyor zaten bence :)
Yorum Gönder