Ey Sevgili...,
Seninle neler hayal eder, neler kurarken kafamızda, biz hep yarım, hep eksik yaşadık...
Hissettik, söyleyemedik... Söyleyebildiklerimiz değildi hissettiklerimiz... Ayaküstü açlık gidermek gibiydi sevişmelerimiz.. Zamanın modası ya hani "Simit-Cafe"ler; ismi bile oturmamış hani- yarı Türkçe, yarı İngilizce...yarı alaturka, yarı alafranga... Onlar gibiydi seninle konakladığımız aşk duraklarımız...
Acele
Ayaküstü
Ama çok rahat
Ama çok lezzetli
Susamı dar zamanlara dökülen bir aşktı bizimkisi... Hani silkelersin, temizledim susamları dersin ama; olmadık bir zamanda, olmadık bir yerde çıkıverir karşına... Ya bir çanta kuytusunda sıkışmıştır ya bir gömlek cebinde...
Dardı vakitlerimiz; evet... uzun uzadıya paylaşamadık paylaşalım istediklerimizi... Lüks bir restaurantta, fiyatı akıllara zarar, yıllanmış Fransız şarapları eşliğinde uzun uzun sindire sindire yenen bir yemek olmadı hiç bizim birlikteliklerimiz...
Simit-Cafe'de tavşan kanı çay eşliğinde hızlıca atıştırılıveren simitle karın doyurmak gibiydi sevişmelerimiz...
Kaçamaktı
Hızlıydı
Ama çok doyurucu
ve çok lezzetli...
Pahalı restaurantlarda elimizi ayağımızı nereye koyacağımızı bilemeden uzun uzadıya karın doyurmaya uğraşıp da aç kaldığımız öğünler misal sevgililerimiz olmuştu elbette ikimizin de, lâkin acıktık mı, kazınıverdi mi midemiz aklımıza hep Simit-Cafe'de atıştırılıveren o lezzetli simitle, tavşan kanı çay geldi... Onu çekti canımız, "o pahalı restaurantlara gitsek de, şarap eşliğinde lüks yemekler yesek" demedik...
Sevgili
Ne yaşadıysak ayaküstü, ne yaşadıysak hızlı, hep bir yerlere yetişme telaşlı...
Zamana mekâna bakmıyor işte...
kuytu mekânlarda hızlıca seviştik belki ya, ufak taburelere sıkış pıkış oturup yenen simit misali, akılda kalıcı, doyurucu, ilk açlık hissettiğimiz anda o anı anımsatıcıydı hepsi...
Susamını dar vakitlere döke saça yedik simitlerimizi...
Tavşan kanı çayımızla...
İşte şimdi ne vakit yumsak gözlerimizi -biliyorum ikimizin de- bu kısacık anlar yer etti hatırına...
ve ne vakit bulsam silkeledim zannettiğim susamlardan birini bir çanta kuytusunda
ve ne vakit bulsan silkeledin zannettiğin susamlardan birini bir gömlek cebi kıyısında
yayılıyor dudaklarımıza biliyorum
hüzünle-huzur arası bir gülümseme usulca....
8 yorum:
fotograflar cok güzel...ellerine gözüne saglık...
Öyle bir şey diyeceğim ki vallahi motive amaçlı değil gerçek hem de çok gerçek. Firarperest okumaktayım bu ara, inan çok daha fazla keyif verdi satırların, inan çok daha profesyonel çok daha içime işledi..Bu sene kitap işi olmalı.Kahve içmeliyiz konuşmalıyız:))sevgiler
biraz atıştırmalık krakerin, bir ayaküstü sohbetin, bir kahveye uğramanın farkı yoktur ağıza çalınan bir parmak baldan...
rejimlerde uygulanan bir kibrit kutusu peynir gibi, 3 zeytin gibi... o ağızda bırakılan tat, o doyamamazlık, yetinmeyi bilemeyiş, bir sonraki öğünü merakla beklemek gibi, bir ön sevişme gibi o hazza ereceğin anı beklemek gibi...
ah ness'im...
oruç tutmak gibi bazen aşk...
yine harika bir denemeydi...
kalbin gibi.
seviyorum çoookkk, biliyorsun beni.
ahh fotoğraflar harikaa .. her zamanki gibi
şimdi bu güzel yaZıya şöyle ciddi yorum yapmak var amaaa...." kuzum başına ne geldise hep bu simitin susamından geldi, hala mı simit cafe" demeden duramayacağım :)))
gül bakiyim, öptüm seni, moahhh ;)
Sevgili Brajeshwari
çok sevindim beğenmene, sevgiyle kal :)
Yaaa Sineeeem.. Ama hakkaten ama hakkaten ilaç gibi geldi bu yorumun bana...
öyle gururlandım ki...
çok teşekkür ederim
ve bi buluşamadık ya ayıp ama
en kısa zamanda nolur ayarlayalım :)
Duygummmm...
yine demişsin diyeceğini işte... Sağol verdiğin tüm desteğe... bu denemelere ilk yorum yapmaya başlayanımsın her şeyden önce..
ama bunu geç de..
iyi ki varsın be
seviyorum kadın
sen de beni biliyosun elbette
Ateşböceğim..
bin teşekkür bin öpücük...
şımardım ama ben bu gece :))))
Yaa Nilcanım
yazarken aklıma gelmedi desem yalan olur inan :))
dedim hani okuyan olmaz olmaya da
tesadüfen çıkarsa birini karşısına
alınır mı ki caba...
ne bileyim
aslında hiç ama hiç ilgisi yok ama...
zerre kadar bile...
aaz kaldı buluşmaya ehüheheh
Hani ufacık şeylerden bir anlam çıkarasın, dile dökesin, anlatasın gelir. içinde senin bilmediğin çok fazla kadın vardır ve sen her birini tanıma telaşıyla, anlatırken anlarsın içindeki kadınları. bugünlerde ben de böyleyim. ne güzel dile getirmişsin ince detayları. ruhundan akmış işte simit kafeden başlayıp yaşama inen duygular, hayaller kim bilir belki de anlar...
Elifim
içinde senin de bilmediğin çok fazla kadın vardır demişsin ya
siyah süt geldi aklıma
elif şafak isim koymuştu o kadınların her birine...
benim de öyle bıcır bıcır gezinen kadıncıklar var içimde
siyah sütü okumadıysan oku mutlaka
hep magazinel yönü gündeme geldi kitabın
oysa çok derin bir araştırma içeriyor aslında
dünya tarihinin gelmiş geçmiş en ünlü kadın yazarları hakkında
ben o boyutundan çok etkilenmiştim okurken ve yanısıra eğlenceliydi de..
hep derim elif şafakla ideolojilerimz taban tabana zıt ama kalemini çok beğeniyorum diye...
neyse
evet ttalım bu aralar ben de sen gibiyim
içimdeki küçük kadınlar kavga gürültü itiş kakış halinde
ve satırlata dökülenler
tam da tahmin ettiğin gibi
hayaller
anılar
yaşanmamışlıklar
yaşanıp unutulmak istenmişlikler
gözlemlenmişler...
vs.
ay ne yazasım varmış benim de haaa...
Yorum Gönder