Lodos esti bugün sokakları denize çıkan kentte...
sert esti hem de...lodos demek başağrısı demek bana... başağrım fenaydı hiç dışarı çıkmayacaktım...
oturdum
mavi kapaklı bir şiir kitabı okudum... okurken ağladım... uzun çok uzun zamandır ben hiç ağlamıyordum... gözyaşlarıma anlam veremedim.
içimi yüreğimi yokladım.. acaba terk ettiğim gri kentimi; hani o sokakları benden sonra sepyaya dönen kentimi, o kentteyken sevdiğimi mi özledim ki dedim..
fark ettim ki
özlememişim
o zaman mavi kapaklı
tanınmamış şairli
kalitesiz şiirli o kitaptaki şiirler beni neden ağlattı?
çıkmayacaktım
lodos vardı
lodos demek başağrısı demekti
ama baktım gözyaşlarım ısrarlıydı, attım kendimi yürüdükçe sonu denize varan sokaklara...
martılar çığlık atıyorlardı
simit alsam ya dedim martılara önce... omuz silktim sonra.. nemelazımdı ki şimdi martı doyurmak
evden çıkarken, okuduğum mavi kapaklı şiir defterini çöpe atmıştım hoyratça
ama gözyaşlarım hâlâ ısrarlıydı anlamsızca
sonu denize varan sokaklarda başağrımı gitgide daha da beter eden
lanet olası
başbelası bir lodos esiyordu
sert esiyordu hem de..
birden
öyle birdenbire aniden
ben terk ettikten sonra sepyaya dönüşen gri kentimi
-ama yalnızca kentimi-
özledim
belki de ben
hiç bir zaman sokakları denize çıkan kent kadınlarından olamayacaktım
gri yaşayıp
uzaklaştıkça sepyalaştırdığım bir kente aittim
belki de ben
kalitesiz şiirler yazan tanınmamış şairin mavi kapaklı şiir kitabında
sepyadan griye dönüşebilen bir kent görmüştüm...
belki de ben...
hakikaten..
kimdim ki ben...?
2 yorum:
gri kentin insanı cezbeden tuhaf bir cazibesi var..
hiç bir doğal güzelliği, denizi olmamasına rağmen özletiyor kendini.
ilginç bir kent bu gri kent..
öyle..
grinin tuhaf bir sarıp sarmalayıcılığı var o kentte..
farkettirmeden bağımlı eden kendine..
Yorum Gönder