Bilgisayar tembeli oldum ki ben..
evet evet aynen öyle
açmıyorum günler hatta haftalar geçiyor..
Facebook'u -o da üstünkörü- cepten takip edip bilgisayar dünyasına uğramaz oldum ofis hayatından yakamı kurtaralıberi....
e fena da değil hani...
zaten ben hep derdim bilgisayar bağımlısı değilim diye de
hadi leeeen
derlerdi çok zaman geçiriyorum kendisi ile diye...
neyse bağımlısı olmanın da abartıldığı kadar bir sakıncası yok zaten bana kalırsa ya.. ona da neyse..
arada yazacağım bir yığın şey oldu bitti gitti
şimdi de zamanı geçti tabi...
Mehmet Eroğlu'nun bir kaç kitabını almıştım mesela.. okunup bittiler ama yorumlamadım.. Oysa her biri de ayrı bir yorumlama yazısını sonuna dek hak eden romanlardı..
şimdilerde Mo Yan okuyorum.. Nobel ödüllü Çinli bir yazar.. "İri Memeler Geniş Kalçalar" ne eğlenceli isim değil mi?
Sevgili Leylak Dalı'ndan görüp özendim okumaya, o okurken Doğulu bir G.G. Marquez okuyorum adeta şeklinde yorumlamıştı ki.. bence tamamen haklı..
Çin kültürüne dair çok şey öğreniyorum.. bizden ne kadar farklı olduklarını görüyorum..
Roman 1038 sayfa
ama bana öyle geliyor ki değer bunca sayfayı elinde sürüklemeye... zira okuması hakikaten yorucu; zihnen değil bedenen :D
kollarım ağrıyor yahuu :)
Ha Leylak Dalı dedim deeee.. Biz nihayet tanıştık yüzyüze.. Ne kadar harika sohbet ettik... Hiç yabancı birisi gibi gelmedi zaten bana.. ki sanırım değildi de hakikaten.. Buradan edindiğim dostlar hiç hayal kırıklığına uğratmadı ki beni... Yeniden buluşacağız bence ilk fırsatta ...
Sonraaaa.. 11 Ağustos 13. evlilik yıldönümümüzdü Büü ile.. Çok romantik ve harika bir kutlama yaptık Defnoşu anneannesine satıp başbaşa..
zaman ne kadar hızlı yahu..
nerdeeeen nereye geldik
nikah fotoğraflarına baktım da.. çocukmuşuz adeta.. hani öyle pek genç de değildik evlendiğimizde ama.. şimdi nasıl toy toy göründü o hallerimiz gözüme...
40'la itirazım yok olgun yaşlar güzel yaşlar kendimi bulduğum yaşlar ve fakat 30ların heyecanı ve coşkusu da bir başkaymış ama ya geriye dönüp bakınca...
Defnecan taş boyama işlerine sardı bu ara
harıl harıl boyuyor..
ortalığın canına okusa da ses etmiyorum
biz sokakta oynardık
onlar kavanoz çocuğu yazık..
ne yapsın enerjiyi boşltması lazım..
şanslı yine çoğuna kıyasla anneanne bahçesi cankurtaran bize..
Çok özlediklerim var bir de.. Geliyor sık sık aklıma
hüzne bulanıyorum...
Öyle böyle derken
su misali zaman
akıyor işte...
...
..
.
Robin Williams akabinde Süleyman Seba da bir yaz hüznü saldılar ki içime..
off ki off yani...
deniz çağırıyor beni..
denize denize en iyisi yüzünü vermeli insan denize....
BANA, AİLEME, YAPTIKLARIMA, YAŞADIKLARIMA, HİSSETTİKLERİME, KURGULADIKLARIMA DAİR NE VARSA KISA KISA...
14 Ağustos 2014 Perşembe
6 Ağustos 2014 Çarşamba
Çok hamaratım çoook :P
huyumdur bilen bilir.. içime zaman zaman derya baykal kaçar :D
şimdi bi de emeklilik var ki serde bu hadise daha sık vuku bulacak gibi sanki..
artık iyi mi olur kötü mü orasını bilemedim doğrusu..
(araya parantez açayım ki bu emeklilik mevzuu negzelmiş ki.... stres katsayım handiyse sıfıra yaslandı.. vay arkadaş yaaa.. ömrümü yemiş ya iş yerim bunca yıldır.. pessss.. farkındaydım da bu kadar mıydı yeni anladım.. resmi işlemler tamalanmadı daha süründürüyorlar klasik Türk mantığı.. ama umrum değil valla ben kurtuldum ya.. işlemler illa ki biter )
neyse ne diyodum
içime hamarat kadın kaçması hadisesi
yine kaçmıştı tatilden önce aslında
ama yeni bitirdim
Oldum olası salkım saçak püskül hastasıyımdır çocukluğumdan beri
armudu dibine düşürmeyi başarmış oluşum zaten epeydir malum
dolayısıyla capon balığı da hasta saçaka suçak püskül müskül...
e madem seviyor
yaptım ben de.. elime mi yapışacaktı
pehhhh
beni izlemeye devam edin desem mi ki?
desem mi?
demesem mi?
şimdi bi de emeklilik var ki serde bu hadise daha sık vuku bulacak gibi sanki..
artık iyi mi olur kötü mü orasını bilemedim doğrusu..
(araya parantez açayım ki bu emeklilik mevzuu negzelmiş ki.... stres katsayım handiyse sıfıra yaslandı.. vay arkadaş yaaa.. ömrümü yemiş ya iş yerim bunca yıldır.. pessss.. farkındaydım da bu kadar mıydı yeni anladım.. resmi işlemler tamalanmadı daha süründürüyorlar klasik Türk mantığı.. ama umrum değil valla ben kurtuldum ya.. işlemler illa ki biter )
neyse ne diyodum
içime hamarat kadın kaçması hadisesi
yine kaçmıştı tatilden önce aslında
ama yeni bitirdim
Oldum olası salkım saçak püskül hastasıyımdır çocukluğumdan beri
armudu dibine düşürmeyi başarmış oluşum zaten epeydir malum
dolayısıyla capon balığı da hasta saçaka suçak püskül müskül...
e madem seviyor
yaptım ben de.. elime mi yapışacaktı
pehhhh
beni izlemeye devam edin desem mi ki?
desem mi?
demesem mi?
31 Temmuz 2014 Perşembe
Tatilin Kaş(k) Hali...
Defnoş Anniş ve ben Bodrum'dan Ankara'ya dönüş yaptıktan sonra benim bünye anca bir hafta kadar dayandı yaz günü Ankara'ya
dedim ki Defne'ye
e ne duruyoruz burda kalk Kaş'a gidelim bayrama kadar..
Defne bu durur mu atladı tabi hemen..
Her işimiz son dakka arkadaş aradık Ferah Otel'i..
Sevgili Ahmet sağolsun ayarladı ikimize bir oda...
Hoop atladık otobüse kendimizi Kaş'da buluverdik...
Ferah Otel Kaş'taki evimiz :) Çook severiz...
Kaş'tayız şeklinde yer bildirirken Ebru ve Orkun'dan yorum geldi "Cumartesiye biz de oradayız" diye..
Defnoşla iki gün ana-kız takıldık
akabinde Ebru ve Orkun geldiler..
Limanağzına falan gittik beraber..
çooook harika zaman geçirdik ...
Defne ve Orkun Limanağzı kano ile turlama yarışması yapılsa zirveyi zorlayacak performans gösterdiler..
Defne her zamanki gibi ne kadar enteresandante hayvan varsa topladı denizin içinden ..
Elbette hayvanlara asla zarar vermiyor.. seviyor topluyor suda biraz biriktirip bulduğu yere habitatlarına iade ediyor.. bu hep böyle..
Ebru ve Orkun'un kıyı kıyı gezmek üzere Kaş'ı terk edişlerinin ardından Deniz geldi...
Geçen yıl tamamen üst üste çakışan tesadüfler ve denk gelen zamanlama ile Kaş'da buluşan biz bu sene tekrarını yaptık....
Devin gelemedi bu defa yazık ki.. Ama Deniz ile de hakkını vermedik değil Kaş'ın...
Kekova - Simena - Kaleköy yapmazsak ayıp olurdu tabi..
yaptık nitekim ..
Defnoşun deniz dibi çalışmalarından bir minik deniz yıldızı bile çıktı, denizin yıldızını Deniz'in yıldızının yanına koyup pozladık bile..
elbette sonrasında yine canlı olarak habitatına döndü bebek yıldızcık...
Kaş'da bu sene Türk kahvesini artistik sunumlarla getiren yeni yerler açılmış kahveci çaycı falan
kahve çeşitleri, çaylar ev yapımı pastalar falan..
çok sevdim ben
Defne biraz karardı sanırım yine... Birzcık canım.. sonuçta hala Meksikalı tadında Afrika kıvamını tutturamadık hala.. :D
ve tatil dövmesi olmazsa olmazdı
e oldu haliyle
Bir başka olmazsa olmaz tatil karesi de malum denize nazır ayak konsepti
yapmadan tatilden döneni dövüyorlarmış :D
hep yaparım.. çok dalga geçerler, konu ederler, üşenmeden facebook statüslerine bile yazarlar ne kadar saçma bulduklarını..
ben yine de yaparım..
seviyorum arkadaş zorla mı
beğenmeyen bakmaz çok kolay çözümü yani
di mi ama
ayak karelerinden rahatsızlık duyan dostlar kusura bakmayın şu anda sizi rahatsız etmek üzereyim.
hooop ettim bileeee
ahahah..
böööö öcü
kaçınnn :D :D
bu iğrençliğin üzerine bir plaj seyfisi patlatayım tam olsun mu?
bence olsun :D
neyse yahu fazla cıvıdım sanki :P
Aslında ben tatil yazılarını öyle uzun uzadıya yazmayı sevmiyorum pek.. Ben susayım fotoğraf konuşsun iyisi mi?
hani derler ya yediğin içtiğin senin olsun
ne gördün onu anlat diye
o hesap işte...
Ah Kaş'ın o Yaseminleri.. akşamları kendini gösteren o nefis koku... var mı başka yerde böylesi bilmem?

sonrası mı?
sonrası bayramdan önceki cuma arkamıza bakmadan kaçtık Ankaraya..
bayramcılar yavaştan başlamışlardı istilaya...
ankara bayram boyu huzurla arkadaştı..
bomboşş.. sakin sessizzz...
ne diyelim
darısı yeni kaçışlara... bu defa Büü'lü olsun hem deeee ...
dipteki not: fotoğrafların bir kısmı DSLR makinem bir kısmı ayfonla çekildi seyfi dışında içerisinde benim de mevcut bulunduğum iki kare dışında kalanların tamamını kendim çektim..
çalınacak bir sanatsal halleri yok sıradan gezi fotoğrafları ama siz yine de çalmayın olur mu?
ayıp
emeğe saygısızlık falan
hoş değil...
merciiiiii
Etiketler:
bana dair,
fotoğraf,
gezdim-gördüm,
hayatın içinden
13 Temmuz 2014 Pazar
Bir Zamanlar aşık olmuştum... Hala aşığım ;)
Emeklilik hayatı -şimdilik- bilgisayar hayatımı neredeyse sıfırladı.
Tabi bunda mevsimin yaz olmasının da etkisi hayli büyük.. Kışın biraz daha fazla ilgilenme şansım olacağını zannediyorum
telefondan bakma şansı olmasa facebooka bile uğramayacağım o derece...
bana feyzbul bağımlısı diyenler uyansın hıh :P
son iş günüm olan cumanın hemen akabindeki pazartesi soluğu Bodrum'da aldım
capon balığını zaten bir hafta önce götürüp bırakmıştık Büü ile
annem de oradaydı..
8 Temmuzda ankaraya dönüş yaptık..
Bodrum her zamanki gibi Bodrum işte..
seviyorum..
hep sevmiştim
hep seveceğim
bu kadar basit ve net....
bir kaç fotoğraf....
Beni hayatta ennnn mutlu eden şeylerin başında bu ikiliyi birlikteyken izlemek geliyor..
o kadar harikalar ki....
Teyzem kızı Kokomelcimle çok güzel zamanlar geçirdik bu defaki Bodrum çıkartmamızda..
İyi ki varsın kuzen...
Yine yeni yeniden dedim ki
ben ne kadar şanslıyım ki böyle harika bir ailem var....
hepsi de birbirinden çok sevilesi insan nasıl olur da böyle toplanır ki bir araya...
dedim ya
şans işte :)
Ve bizim olağanüstü "N" kulübümüz... Neriman - Nagihan - Neslihan..
bence süperiz..
evet evet öyleyiz
Beyler fotoğraf özürlü.. baktım da hiç fotoğrafımız yok erkekli.. bir dahaki sefer biraz metazori mi yapmak lazım ne :)
Hayat elbette ennn çok çocuklara güzel...
hep mutlu olsunlar.. hep gülsünler dilerim
ve bana kalırsa Seyfilerin en kralıdır bu...
Noktayı "en kral seyfi" fotoğrafı ile koymak isterim efenim...
Tatil henüz bitmedi...
beni zlemeye devam ediniz ;)
Tabi bunda mevsimin yaz olmasının da etkisi hayli büyük.. Kışın biraz daha fazla ilgilenme şansım olacağını zannediyorum
telefondan bakma şansı olmasa facebooka bile uğramayacağım o derece...
bana feyzbul bağımlısı diyenler uyansın hıh :P
son iş günüm olan cumanın hemen akabindeki pazartesi soluğu Bodrum'da aldım
capon balığını zaten bir hafta önce götürüp bırakmıştık Büü ile
annem de oradaydı..
8 Temmuzda ankaraya dönüş yaptık..
Bodrum her zamanki gibi Bodrum işte..
seviyorum..
hep sevmiştim
hep seveceğim
bu kadar basit ve net....
bir kaç fotoğraf....
o kadar harikalar ki....
Teyzem kızı Kokomelcimle çok güzel zamanlar geçirdik bu defaki Bodrum çıkartmamızda..
İyi ki varsın kuzen...
Yine yeni yeniden dedim ki
ben ne kadar şanslıyım ki böyle harika bir ailem var....
hepsi de birbirinden çok sevilesi insan nasıl olur da böyle toplanır ki bir araya...
dedim ya
şans işte :)
Ve bizim olağanüstü "N" kulübümüz... Neriman - Nagihan - Neslihan..
bence süperiz..
evet evet öyleyiz
Beyler fotoğraf özürlü.. baktım da hiç fotoğrafımız yok erkekli.. bir dahaki sefer biraz metazori mi yapmak lazım ne :)
Hayat elbette ennn çok çocuklara güzel...
hep mutlu olsunlar.. hep gülsünler dilerim
ve bana kalırsa Seyfilerin en kralıdır bu...
Noktayı "en kral seyfi" fotoğrafı ile koymak isterim efenim...
Tatil henüz bitmedi...
beni zlemeye devam ediniz ;)
Etiketler:
bana dair,
fotoğraf,
hayatın içinden
29 Haziran 2014 Pazar
Hayat romanında koca bir bölümü noktalamak....
Daha önce bahsetmiştim aslında radikal bir kararın eşiğindeyim neye karar vereceğim zaman içinde netleşecek falan diye..
Bir süre oldu kararı kesin verip netleştireli
ve girişimde bulundum..
geçen ay ihbar zamanını da göz önüne alarak iş yerime bildirdim
ve 27 Haziran itibari ile yıllık iznime çıkarak temmuz sonu itibari ile de emekliliğimi talep ettim..
ta ta ta taaaaammm
evet yahu ben emekli bir kadın olmak üzereyim...
lalalalala çok heyecanlı :)
Tabi aslen beni yaş vurmuştu ve 54'e kadar çalışmak durumundaydım lâkin gözümdeki görme kaybı sebebiyle almış olduğum rapor ve engelli kadrosuna geçmiş olmam bana erken emeklilik hak etme şansı tanımıştı.. Kasım 2013'ten beri kazandığım bu hakkı artık kullanıyorum.... ve 1996 Kasım ayından beri çalışmakta olduğum Bilkent Üniversitesinden yaklaşık 18 yıl sonra 16 yılı dekan sekreteri olarak yaptığım hizmeti ardımda bırakarak ayrılıyorum...
verdiğim kararın kesinlikle en doğru karar oluşunun ve asla pişman olmayacağımın kanıtı kızımın şu cümlesidir :
"Annem artık talatın sekreteri değil Defne'nin Annesi"
başka söze gerek var mı bunun üzerine..
Doğum iznimden döndüğümde daha önce çalıştığım dekanım ayrılmış ve yeni dekan gelmişti, ilk günden benden nefret etti ve nefretini hiç saklamadı, çok kolay günlerim olmadı çok üzüldüm, çok yıprandım zaman içinde aldırmamayı öğrendim 7 yıl dişimi sıktım.. ve bitti....
gerçekten mutluyum..
bir burukluk varsa geride biraktığım 3-5 nefis insanı daha seyrek göreceğim diyedir
ve bir de eski güzel günlere olan özlem olacaktır ara ara...
Eda ile aynı ana denk getirmemiz ise yıllar içinde üzülüp yıpratıldığımız zamanlarda her daim
"şuradan aynı anda gitmek nasip olsun bize" diye ettiğimiz duaların ne denli içten olduğunun ve gerçekten haksız muameleye uğradığımız kanıtıdır bize göre...
Sefamız olsun :)
Çok güzel insanlar bıraktık ardımızda..
Hiç beklemediğim öylesi güzel insanlar öylesi güzel organizasyonlar yaptılar ki... duygulandık..
bir kısmı ile akıl edip fotoğraf çekmişiz bir kısmı ile çekmemişiz, çekmediklerim hoşgörsün, heyecanıma versin lütfen..
hepinize sonsuz teşekkür ederim...
Fakültem 18 yılımın ardından bir girişimde bulunmadı... beklentim de yoktu zaten :)
bir ihtimal bunca yıldır yeri geldiğinde birbirimize destek olduğumuz yeri geldiğinde idare ettiğimiz fakültedeki sekreter arkadaşlar yılbaşlarında falan organize olduğumuz şekilde bir hoşçakal derler mi ki bize diye aklımızdan geçmiş olsa gerek ki Eda ile; hiç sesleri çıkmayınca başta şaşırdık biraz.. sonra ona da aldırmadık öküz ölmüş ortaklık bozulmuş, onlar daha çok yerime gelen yıllık izin hak etmediğinden bu seneki 5 günlük yaz nöbetlerinden yakayı sıyırmış olmanın dayanılmaz hazzına kaptırmışlar meğer kendilerini....
sefaları olsun :)
(bu ekipten tenzih ettiğim birkaç kişi var ki zaten kendilerini biliyorlar ;) )
sıfır beklenti sonsuz huzur hayatta..
bu düsturu edinmek lazım zaman zaman hala çuvallıyoruz tam olmamışız demek ki yaş 42'ye çeyrek var ama...
Dekanlığa vekalet döneminde bir sene bire bir öncesinde de ara ara çalıştığımız Varol Bey hediyesi, çok güzel cümlelerle doldurduğu kartı ile ta ofisime gelerek bana en güzel "yolunuz açık olsun" mesajını verince, farklı bölümlerden bir kaç hoca keza beni ofisimde ziyaret edince çok mutlu oldum... Sevgili Lale Hanım haberi duyduğu an yemeğe davet etti bizi mesela Edoş'la.. ne kadar duygulandık...
Eda ile en büyük hüznümüz Aygukcuğumuzu geride bırakmak...
ama onun için de planlarım yok değill ;)
öyle ya da böyle koa bir devri geride bıraktım işte...
Bir safya kapandı hayatımda kasım 1996 da açılmış olan.. vay canına..
Son gün veda pastası süprizi Ayguk ve güzeller güzeli minik kızı Doğa'dan geldi..
Eda Aykut Doğa ve ancak 2 ay beraber çalışmamıza rağmen çok sevdiğim Aslı ve ben mum bile üfledik Bilkente vedamız şerefine...
Artık Defneye daha çok zaman ayıran
nice işkence ile verdiği kiloları hareketsizlikten hemencik geri almak yerine her gün spor yapabildiği için kilosunu muhafaza edebilen daha sağlıklı
iş dönüşü yorgunluk ve gerginlikle abuk sabuk geçiştiren değil de adam gibi yemekler pişiren
annesine gidip yıkılan değil de onun yükünü alan
istediği gibi gezen
dilediğince fotoğraf çeken
daha fazla okuyabilen
yazabilen
zaman ayıramadığı bir yığın hobisine zaman ayırabilen
ve eminim ki çok daha mutlu
bir kadın olacağım artık ben
e bu durumda
Sefam Olsun......
Hoşçakal Bilkent
son yıllardaki olumsuzluklarınla değil ilk yıllardaki güzel zamanlarında aklımda kalacaksın... ve kampüsünü ziyaretten geri durmayacağım hiç zira çok fotoğrafiksin ;)
bilgin olsun :)
bu da ofisten son seyfi :P
olmazsa olmazdı tabi...
Bir süre oldu kararı kesin verip netleştireli
ve girişimde bulundum..
geçen ay ihbar zamanını da göz önüne alarak iş yerime bildirdim
ve 27 Haziran itibari ile yıllık iznime çıkarak temmuz sonu itibari ile de emekliliğimi talep ettim..
ta ta ta taaaaammm
evet yahu ben emekli bir kadın olmak üzereyim...
lalalalala çok heyecanlı :)
Tabi aslen beni yaş vurmuştu ve 54'e kadar çalışmak durumundaydım lâkin gözümdeki görme kaybı sebebiyle almış olduğum rapor ve engelli kadrosuna geçmiş olmam bana erken emeklilik hak etme şansı tanımıştı.. Kasım 2013'ten beri kazandığım bu hakkı artık kullanıyorum.... ve 1996 Kasım ayından beri çalışmakta olduğum Bilkent Üniversitesinden yaklaşık 18 yıl sonra 16 yılı dekan sekreteri olarak yaptığım hizmeti ardımda bırakarak ayrılıyorum...
verdiğim kararın kesinlikle en doğru karar oluşunun ve asla pişman olmayacağımın kanıtı kızımın şu cümlesidir :
"Annem artık talatın sekreteri değil Defne'nin Annesi"
başka söze gerek var mı bunun üzerine..
Doğum iznimden döndüğümde daha önce çalıştığım dekanım ayrılmış ve yeni dekan gelmişti, ilk günden benden nefret etti ve nefretini hiç saklamadı, çok kolay günlerim olmadı çok üzüldüm, çok yıprandım zaman içinde aldırmamayı öğrendim 7 yıl dişimi sıktım.. ve bitti....
gerçekten mutluyum..
bir burukluk varsa geride biraktığım 3-5 nefis insanı daha seyrek göreceğim diyedir
ve bir de eski güzel günlere olan özlem olacaktır ara ara...
Eda ile aynı ana denk getirmemiz ise yıllar içinde üzülüp yıpratıldığımız zamanlarda her daim
"şuradan aynı anda gitmek nasip olsun bize" diye ettiğimiz duaların ne denli içten olduğunun ve gerçekten haksız muameleye uğradığımız kanıtıdır bize göre...
Sefamız olsun :)
Çok güzel insanlar bıraktık ardımızda..
Hiç beklemediğim öylesi güzel insanlar öylesi güzel organizasyonlar yaptılar ki... duygulandık..
bir kısmı ile akıl edip fotoğraf çekmişiz bir kısmı ile çekmemişiz, çekmediklerim hoşgörsün, heyecanıma versin lütfen..
hepinize sonsuz teşekkür ederim...
Fakültem 18 yılımın ardından bir girişimde bulunmadı... beklentim de yoktu zaten :)
bir ihtimal bunca yıldır yeri geldiğinde birbirimize destek olduğumuz yeri geldiğinde idare ettiğimiz fakültedeki sekreter arkadaşlar yılbaşlarında falan organize olduğumuz şekilde bir hoşçakal derler mi ki bize diye aklımızdan geçmiş olsa gerek ki Eda ile; hiç sesleri çıkmayınca başta şaşırdık biraz.. sonra ona da aldırmadık öküz ölmüş ortaklık bozulmuş, onlar daha çok yerime gelen yıllık izin hak etmediğinden bu seneki 5 günlük yaz nöbetlerinden yakayı sıyırmış olmanın dayanılmaz hazzına kaptırmışlar meğer kendilerini....
sefaları olsun :)
(bu ekipten tenzih ettiğim birkaç kişi var ki zaten kendilerini biliyorlar ;) )
sıfır beklenti sonsuz huzur hayatta..
bu düsturu edinmek lazım zaman zaman hala çuvallıyoruz tam olmamışız demek ki yaş 42'ye çeyrek var ama...
Dekanlığa vekalet döneminde bir sene bire bir öncesinde de ara ara çalıştığımız Varol Bey hediyesi, çok güzel cümlelerle doldurduğu kartı ile ta ofisime gelerek bana en güzel "yolunuz açık olsun" mesajını verince, farklı bölümlerden bir kaç hoca keza beni ofisimde ziyaret edince çok mutlu oldum... Sevgili Lale Hanım haberi duyduğu an yemeğe davet etti bizi mesela Edoş'la.. ne kadar duygulandık...
Eda ile en büyük hüznümüz Aygukcuğumuzu geride bırakmak...
ama onun için de planlarım yok değill ;)
öyle ya da böyle koa bir devri geride bıraktım işte...
Bir safya kapandı hayatımda kasım 1996 da açılmış olan.. vay canına..
Son gün veda pastası süprizi Ayguk ve güzeller güzeli minik kızı Doğa'dan geldi..
Eda Aykut Doğa ve ancak 2 ay beraber çalışmamıza rağmen çok sevdiğim Aslı ve ben mum bile üfledik Bilkente vedamız şerefine...
Artık Defneye daha çok zaman ayıran
nice işkence ile verdiği kiloları hareketsizlikten hemencik geri almak yerine her gün spor yapabildiği için kilosunu muhafaza edebilen daha sağlıklı
iş dönüşü yorgunluk ve gerginlikle abuk sabuk geçiştiren değil de adam gibi yemekler pişiren
annesine gidip yıkılan değil de onun yükünü alan
istediği gibi gezen
dilediğince fotoğraf çeken
daha fazla okuyabilen
yazabilen
zaman ayıramadığı bir yığın hobisine zaman ayırabilen
ve eminim ki çok daha mutlu
bir kadın olacağım artık ben
e bu durumda
Sefam Olsun......
Hoşçakal Bilkent
son yıllardaki olumsuzluklarınla değil ilk yıllardaki güzel zamanlarında aklımda kalacaksın... ve kampüsünü ziyaretten geri durmayacağım hiç zira çok fotoğrafiksin ;)
bilgin olsun :)
bu da ofisten son seyfi :P
olmazsa olmazdı tabi...
12 Haziran 2014 Perşembe
Hakan Günday "Piç"
Eee ne zaman yazacak Hakan Günday acaba yeni romanını?
evet bildiniz bende seri tamam...
Hayli oldu aslında "Piç"i bitireli lâkin bir türlü fırsat bulup da yazamadım..
Yine güzeldi...
"piç" kelimesi ile kastettiği sözlük anlamıyla "babası belli olmayan çocuk" değil de bizim argoda serseri hırto tipler için kullandığımız mecazi anlamıyla "piç"
Romandaki karakterler bana biraz Kinyas ve Kayra'yı anımsattı.. İlk defa okuduğum romanlarınan birinde diğerinden izler buldum.. Belki de yok benzerlik de ben öyle algıladım, mümkün yani..
Geçiyorum." (s: 144)
evet bildiniz bende seri tamam...
Hayli oldu aslında "Piç"i bitireli lâkin bir türlü fırsat bulup da yazamadım..
Yine güzeldi...
"piç" kelimesi ile kastettiği sözlük anlamıyla "babası belli olmayan çocuk" değil de bizim argoda serseri hırto tipler için kullandığımız mecazi anlamıyla "piç"
Romandaki karakterler bana biraz Kinyas ve Kayra'yı anımsattı.. İlk defa okuduğum romanlarınan birinde diğerinden izler buldum.. Belki de yok benzerlik de ben öyle algıladım, mümkün yani..
ve her zamanki gibi biraz alıntı altı çizili yerlerden (elbette çizdiklerimin tamamı değil yine ):
"insanlık, kendini öldüren ilk insan tarafından ihanete uğramıştır. ancak sadece zamanın lehine işleyen zamanla zekasının katili ve kurbanı olan insan, intihar etmeyi utanç verici bulmuştur. ölümsüzlüğün, hayatta kalmaktan geçtiğini öğrendiği için varlığında yamanamaz delikler açarak kendine tecavüz etmeyi öğrenmiştir. böylece insanlığın unutamayacağı ve tanık olabileceği en korkunç gösteri başlamıştır.Kendisini hamile bırakn insan kendisini doğurmuş ve bir tecavüz bebği olarak atasının bıraktığı yerden ihaneti devarlmıştır."(S: 11)
"kadınlar piçlerle tanışırlar. sorumsuzluklarına ve hayatın işlevsel alanlarının dışındaki uzmanlıklarına hayran kalırlar. geçmişin, geleceğin, hatıraların ve ideallerin konuşulmadığı masalarda uzun uzun tarif edilerek hazırlatılan kokteyller içerler. bir sonraki iş gününde erişilmesi gereken verimlilik kotaları olmadığı için uzun uzun sevişilen yataklarda uyurlar. ve sabah, kadınlar piçlere aşık uyanırlar. doğru kişi tarafından çaldırılmasını bekledikleri telefonların yakınlarında sinirlenirler. aile ve dostlarıyla ayarladıkları tanışma randevularına tek taraflı iştiraklerden ötürü özür dilerler. sorumsuzluğun her türlü içten duyguya karşı duyarsızlığı da içerdiğini düşündükleri gecelerde ağlayarak uyurlar. ve sabah kadınlar piçlerden nefret ederek uyanırlar." (s: 45-46)
"hayat seni öyle bir noktaya getirir ki kendini kendini sevdiklerinle savaşırken ve nefret ettiklerinle sevişirken bulursun. üzülürsün. pişman olursun. sonra biraz zaman geçer ve tersinin bu dünyada işlemediğini anlarsın" (s: 55)
"Gelecek, geçmişin merhametine kalmıştır ve insan, ikisinin arasında bir kurbandır." (s: 58)
"Hayat, tren raylarına benzeyen iki paralel çizginin arasında ilerler. bu çizgilerden biri en alt, diğeri en üst hayat kalitesini belirler. çoğu insan bu çizgilere yaklaşmadan ölür. Yaklaşanlar ise, çizgiden ayrılamaz, çünkü mıknatıs gibidirler. elektronik televizyon oyunlarının en ilkeli oaln Pong'da siyah ekranın sağında ve solunda iki beyaz çubuk ve onların arasında gidip gelen beyaz bir nokta vardır. piçle, iki hayat kalitesi çizgisi arasında, o nokta gibi hiç zorlanmadan gidip gelebilen tek varlıklardır." (s: 65)
"Her şey dahil ve herkes dâhi! artık böyle. kimse aptal değil . ve her şey toptan. dünya artık bir tatil köyü. hayatın yeni kuralı bu. herkes her şeyi biliyor. sadece ben bilmiyorum çünkü ben her şeyden hariç ve herkesten aptalım." (s: 93)
"insan karşısına dürüstçe duygularını anlatmak isterken ne kadar çok konuşursa o kadar inandırıcılığından kaybediyordu." (s: 98)
"Kendimi beyaz kadranlı, romen rakamlı bir duvar saatindeki saniye çubuğu gibi hissediyorum. Sadece dönüyorum. Zamanın kendisiyim.
Geçiyorum." (s: 144)
"medeniyet duvarla başlar. duvar örmek çeşitli amaçlar taşır. bu amaçların ilki ayırmaktır: insanları, hayvanları, bitkileri ve şeyleri. daha sonraki amaçlar içeride ya da dışarıda bırakmaktır: insanları, hayvanları, bitkileri ve şeyleri. duvarlar örülür ve iki cephelerinde hayatlar gelişir. duvarsız bir dünya günümüz insanı cehennemdir. medeni insanın ruhsal dengesini sonsuza dek kaybetmesine elektrik, kanalizasyon ya da iletişim sistemlerinin çökmesi değil, duvarların yıkılması neden olacaktır. bu yüzden duvar ustalığı kapitalist anlamda ilk gerçek meslektir. Var olan en kalabalık, yarı gizli, güç dayanışması eksenli örgütün bu meslekten esinlenerek kendini vaftiz etmiş olması bir tesadüf değildir. Çünkü duvar, sıradan insanın tek garantisidir. savunulması gereken ilk siperdir. dünya üzerindeki mevcut düzenin devamı duvarların ayakta kalmasına bağlıdır. elleri alçılı duvar ustalarından elleri paralı bankacılara kadar duvarlar dünya nüfusunu gölgelerinde gizler. ancak duvarın hangi tarafında olunduğuysa, hayat tarzını belirler. geceyi sokakta geçirenlerse duvarların, dolayısıyla medeniyetin dışındadır. çöp torbalarıyla aynı kaldırımda uyuyanlar duvarları delmek isteyenlerdir. asla yıkmanın değil ancak sadece geçebilecekleri kadar bir delik açmanın peşinde olan organik matkaplardır. çünkü ister sao paulonun gecekondularında, ister koumbalanın ormanında, isterse de malaganın sahillerinde yaşasın, her insanın bir duvara ihtiyacı vardır. bu ihtiyacın devamı ise pencerelerdir. duvarın diğer tarafındakileri izlemek için inşa edilmiş saydam duvarlar." (s: 145)
"Entelektüel birikim zehirli atıklara benzer. İlk alıcıya tereddütsüz verilir. Damper kalkar ve ilk uygun görülen kişinin başından aşağı bilgiler, görüşler yağmaya başlar." (S: 206)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)