27 Mayıs 2011 Cuma

Düş Kırgınları - Mehmet Eroğlu

duskirginlari

"Gençlik başarıları abartmaksa, yaşlılık başarısızlıklarımızla uzlaşmayı öğrenmektir." (s. 5)

"Dramlar ne kadar yakıcı olurlarsa olsunlar, sadece kahramanlarını kavuran iç yangınlardır; tutuşturdukları alevler kara, isli dumana dönüşmeden fark edilmezler." (s. 5-6)

"Doğumu kestirebiliyorken hiçliğe göçeceğimiz anın rasgeleliği ne kadar anlamsız. hayatımız boyunca hazırlandığımız o kaçınılmaz son, kaderin umursamaz ama kararlılıkla atacağı zarlara bağlı." (s.10)

"... Sence nasıl bir adam?
'Dürüst' dedim 'Gevezeliğinden belli. Dürüst insanların çoğu gevezedir.'" (s. 25)

"Hüznüm sümüğe benziyordu, akmasını bir türlü engelleyemiyordum." (s. 43)

 "Mutluluk diye bir şey yok mu sizce?
'Yok' dedim öç alır gibi. 'Vardır diyenler, mutluluk sandıkları şeyin, razı oldukları bir mutsuzluk olduğunun farkına varamayanlardır.'" (s. 59)

"Çünkü cesaret taklit edilemez." (s. 64)

"Ah keşke yazarken olduğu kadar soylu olabilseydim! Yaşarken bir sefilim oysa. Herkes sussa, kimse seslendirmese de farkındayım: Kof, yaratıcı özü olmayan bir pişmanlık benimki. Üstelik bekâretin iffeti gibi de geçici...

Sunak taşına uzanır gibi başına gelecek herşeyi kabullenmeye hazır olmak... Aşık kadın bu değil midir? Söylüyorum: Aşık kadın suçsuzdur. Suçlu olan benim. Yaşamdaki amacımı aştım. Sevmeye kalkıştım. Benim gibi özyıkımından haz alan bir erkek neden bir kadını sever ki?

Belki bu suç değildir: Belki sevmek beynimizin kazara ürettiği bir avuntu; yüreğimizi kavuran ani bir kıvılcımın doğurduğu bir yangın; belki de -benliğine kavuşmak yerine- benliğimizi karşımızdakine yayarak onu ele geçirme isteğinden ibaret. Tanımlar, tanımlar, tanımlar... Bütün tanımlar midemi bulandırıyor. İtiraf ediyorum: Benim nedenim basitti: Amacımın ardında soylu bir ürperti değil, bencilce bir umut saklıydı: Kendimden kaçıp kurtulma umudu! Onu bu yüzden sevmeye yeltendim; bu yüzden beni sevmesine izin verdim. Ne budalaymışım! Acıma doğru dümdüz yürüyeceğime, yolun yarısından geri dönmeye kalkıştım. Oysa kaderin yolu hep tek yönlüdür.

...

Kimse bana gerçeklerden söz etmeye kalkışmasın!Çünkü boşuna bir çaba olur bu. hayatın ya da hayallerin, gerçeklerin her türlüsünden uzak dururum: Gerçekler, Tanrı ve bilim içindir. Bana gereken yalanlar. İçinde gelecek umudu, mutluluk hayali sakladığımız yalanlar... İşte size aşkın gerçek nedeni: Yalan ihtiyacı; canlı olduğumuza inanma saplantısı. Ben bu nedenle aşık oldum.
...

ne yaparsam yapayım, artık hiçbir şey değişmeyecek. Biliyorum: Acı insanı er geç çıldırtır.
... Tanrım, ölümümü yaratmama, yok oluşumu doğurmama izin ver." (s. 67 - 68)

"Gerçekten güzel olan kadınlar, güzelliğinin kanıtlarını aramayanlardır." (s. 79)

"Cennet Tanrının uydurduğu bir serap olmalı... Çöldeki zavallıların gördüğü bir vaha." (s. 83)

"Güneşin doğuşu belki batışının yanında sönüktür ama Tan, Doğan ve tabii Şafak gibi adlarla anılır. Hiç günbatımıyla ilgili bir ad geliyor mu aklınıza?Gelmiyor. Aklıma gelen, günbatımının ölümü çağrıştırdığı." (s. 84)

"Cesaret dediğimiz çoğu kez korkaklığımızı saklama becerisinden başka bir şey değildir." (s. 87)

"Aşk hakkında konuştuklarında her erkek inandırıcıdır" (s. 90)

"Aşk yalnızlık çığlıklarımızdan doğuyor çoğu kez" (s. 97)

"Yalnızlık, insanı iyi ya da kötü biri olma derdinden kurtarıyor." (s. 97)

"Yarını katlanabilir kılan tek şey, ölme olasılığımı içeriyor olması. Bunun ötesinde bir anlamı yok" (s. 100)

"Anılaştıramadığımız hayat! Taşınması en ağır yük bu" (s. 112)

"Tehlike büyüdükçe cesaret de büyüyor olmalı. Ölümle yüzleşmeye kimse aracılık yapamaz. Cesaret dediğimiz bu sırada gösterdiğimiz sabırdır." (s. 115)

"Onu nasıl tanımlarsınız diye sorsanız, ufuk gibiydi, derdim. Onu görüyor, seyrediyor, hatta büyüleniyordunuz ama asla yanına gidemiyor, onunla olamıyordunuz." (s. 115)

"Bugün ölecek miyim? Tanrı ne zaman insafa gelip gemilerin geçmediği, kuşların uçmadığı o altın kıyılara göç etmeme izin verecek? Acelem var, çünkü büyük buluşma için söz verdim. İnsanın -ruhunun içindeki o karanlığa doğru yelken açmışken- ölmek için ille de yaşlanmayı beklemesi ne saçmalık. Neden genç bir bedenle ölmeyelim? Amaç ölüme bir kılıf hazırlamaksa, anlamsız bir çaba bu... Ölüm dediğimiz saf ve mutlak uykudan başka nedir ki? Hayvan olsaydım kartal olmak isterdim. Uçmak istediğimden değil. Siz hiç yaşlı kartal gördünüz mü? Acelem var." (s. 120)

"Çoğu dost seni kendi hayatının içine çekmez, bunu yapmak yerine hayatına sızar; ta en ücra köşesine kadar. Dostlarımız çok yakınımızdayken onları bu denli az tanımamızın nedeni de budur işte... Dostlardan güzel ya da baskın olan, genellikle ötekini pek tanımaz." (s. 126)

"Bir erkek aşık olmadığı kadınla muıtlu yaşayabiliyorken, kadınlar bunu yapamıyorlardı." (s. 127)

"Şehvet, bedenin dostudur, ruhun esaretinden kurtarır onu..." (s. 137)

"Becerebiliyorsan, kendinden nefret etme, önemli olan budur. Çünkü hayallerimiz aslında tek bir istekten, kendimizi sevme düşünden doğar..." (s. 145)

"Aşk sonrasını düşünmeye başladığımızda sona erermiş" (s. 147)

"zamanın her şeyi-insanların, nesnelerin değerini ve önemini- değiştirecek gücü vardır. Mesela, üç bin yıl önce içine sıçılan renkli bir çömlek, günümüzde kolaylıkla bir müzenin en değerli parçası olabilir..." (s. 155)

"Üç şeyden asla kurtulamayız: gölgemizden, ölüm korkusundan ve aşktan..." (s. 158)

"Yaşlılık dedikleri, yaşamın çapının küçülmesiymiş." (s. 196)

"Eğer bir kadın gerçekten aşıksa, sadece sevilmekle yetinmez.
...
Çünkü kavurucu bir kavuşma isteği olan aşk, her zaman kısa vadelidir. ..Benliklerden birisi ötekini tamamen ele geçirdiğinde duyduğumuz arzu yatışır, aşk da sona erer. Sevgi ise uzun solukludur, işgalci değildir...
...
Hem aşk, çok dikkat gerektirir; sevgi esnek ve dayanıklıyken, aşk kırılgandır.
...
Aşk, yatışıp, tutkudan kurutlmak, sonuna kadar gidip tüketmek, tüketilmek ister. Acelecidir, sona erdirmeye, erdiremiyorsa vazgeçmeye hazırdır. Oysa sevgi gönüllü bir tutsaklık, kendini karşısındakine adamaktır.
...
İnancı arayanlar, inaçsızdırlar. Aşkı arayanlar da hiç aşık olmayanlar... Çünkü aşık olan buna bir daha kalkışmaz..." (s. 197 -198)

"Aşk sizi değiştirip bir başkası yapmıyorsa aşk değildir." (. 200)

"Eğer mutsuzsanız ve başka hayatlara özlem duyuyorsanız, masal kahramanlarına aşık olabilirsiniz. Masal kahramanları gerçeğe en uzak kişilerdir. Yani! Yani, onları istediğinizde terk edebilirsiniz. Eğer bağlılık istemiyorsanız, gidip bir masal ya da roman kahramanı bulun. Onlar -siz beceremezseniz bile- eninde sonunda sizi terk ederler." (s. 201)

"İlginç hayatlar, kendisini değiştirebilmiş kişilerin öyküleridir..." (s. 221)

"Bir kadın gelecek hakkında planlar yapıyorsa, bu mutlu olduğuna işarettir... Ve bir kadın mutluysa, kördür..." (s. 242)

"Bizi en çok birbirimize benzeten, aynı kılan şey ölüm. Öyle ki, insan türü olarak adımız bile ölümlü. Ya ölümsüzler? Ölümsüzler kendi ölümünü tasarlayıp seçebilenlerdir." (s. 244)

7 yorum:

Parpali dedi ki...

Geçenlerde kendime hediye ettiğim kitaplar arasında benim de, "Düş Kırgınları". Galiba elimdeki kitabı bitirip ona başlayacağım.

Yazgüneşi dedi ki...

İlk Mehmet Eroğlu romanımdı
çok
ama gerçekten çok etkilendim
biraz da hayıflandım neden tanışmakta bu kadar geciktim onunla diye..
neyse zararın neresinden dönsek kâr :)..

beenmaya dedi ki...

biliyorum ki ben bu kitabı seveceğim sen de kusma kulübünü...

Kaymaklı Kadayıf dedi ki...

Teşekkürler bizimle de tanıştırdın, ben de bu ara yeni birşeyler arıyordum iyi oldu..

Sazan dedi ki...

Çok hızlı okuduğum ve çok sevdiğim bir kitap oldu...

Öperim...

Elif Gizem dedi ki...

Ve bir zarardan da beni döndürdün :) çok yakında bende tanışacağım kendisiyle...

Yazgüneşi dedi ki...

ben cevap yazmayı atlamışım bu nefis yorumlara, sergi heyecanında olsa gerek.. bağışlayın canlarım..
kusma kulübü elimdeki kitaplardan şu ara..
sevdim gitti bile çoktan
hem valla hem billa :))