Başlarda ısrarla anlatmaya çalışıyordum seni Lodos.... Bıkıp usanmadan anlatıyor, anlatıyor, anlatıyordum... Herkesi usandırdığımın farkına bile varmadan ... zaman aldı seni tanımadan senin gibi birisi olabileceğine insanları inandırmanın imkansızlığını anlayabilmem. Artık biliyorum ve buna sebep susuşlarım...
Evet Lodos bunu da senin anlaman zor işte... susuyor oluşumu... susan hep sendin oysa şimdiye değin... Susan adamla, konuşan kadındık hep... Artık susuyorum... Seni tanımayanlara seni anlatmaya çalışmanın ne nafile bir çaba olduğunu artık çok iyi biliyorum. Üstelik, seni tanıdığını zanneden nicelerinin de seni hiç tanımadığını da biliyorum...
Lodos... Ben galiba artık çok fazla şey biliyorum....
Beni hayatına istemiyordun ya sözde... canımı çok acıtıyordu bu..
Oysa istiyordun.... Bunu da biliyorum... istiyordun ve aldın... Kendi kurallarına göre..
önemli mi?
Değil...
Senin hayatının bir parçası olmak; bir anlığına bile olabilmek... bir ömür yeter bana... istemeseydin almazdın... İstedin...
Çelişkiler yumağısın Lodos...
Ne vakit aşkı düşünsem... senin isminle beraber geliyor o kavram zihnime ve bu canımı acıtıyor
ve fakat diğer taraftan ne zaman seni -ama direk seni- düşünmeye kalksam içimi yumuşacık bir ılıklık kaplıyor...
Sana ne zaman dokunsam çocukken annemin pişirip kaselere alması sonrasında tencerenin dibinde kalan muhallebiye parmağımı daldırmışım hissi uyandırıyorsun bende... ve ne vakit öpsem seni o parmağı yalamışım gibi henüz ılımaya yüz tutmuş leziz muhallebi tadı kaplıyor damağımı....
lâkin ne zaman özlesem -ki sıkı sık özlüyorum- zehir zemberek bir sivribiberi ısırmışçasına kavuruyorsun dilimi dudaklarımı....
ne dersin buna bilemiyorum
aşk - sevgi - tutku- dostluk - bağlılık- şehvet- saplantı - cesaret - esaret?
şart mı?
ille de isimlendirmek şart mı Lodos?
ben isim koymaktan hoşlanmıyorum...
Sen?
Sen zaten hoşlanmıyorsun... Sen konuşmuyorsun bile..
Ben ne kadar suyorum artık desem de
ve eskiye kıyasla gerçekten sus pus olsam da
ille de kelime sarfetmeden duramıyorum işte...
Ben Lodos
hep şarkıların büyüsüne inandım biliyor musun çocukluğumla ilk gençlik yıllarımda... Yaş ilerledikçe unuttum gitti şarkılarla olan dostluğumu, her daim dinledim - dinliyorum elbette ya... O büyülü flörtü unutalı nice olmuş
hatırlamıyorum...
Aklıma geldi radyo çalıp dururken ve ben seni hayal ederken bu gençlik eğlencesi...
Fal tutardık şarkılardan.. derdik ki: "şimdi çalacak şarkı o bana ne hissediyorsa onu anlatsın"
ve hep tutardı lodos...
şimdi fal tuttum ben de işte radyoda
"Sıradaki şarkı Lodos'un hakkımdaki hislerini anlatsın" dedim
Sertab neler söyledi bak Lodos:
"Çok geç oldu belki de düşündük taşındık
Bir çok şeyi birbirimizden sakındık
Bir şey eksik cümlede
Yüklem mi özlem mi sakladığın şey her neyse beni üzer mi?
Öyle çok şey var ki içimde
hep sustuk konuşmak yerine
Konuşmadığımız her ne varsa
Seninle sakladım gözlerimde
Ne olur sende fazla üzülme
Hep kendi kendine yenilme
Konuşmadığımız her ne varsa seninle
Bir damla gözlerimde
Belki yanlış yoldayız
Kaybolduk kaybolduk gizleyince kendimizde yorulduk
Her hatada telafi gerekli değil mi
Bizi durduran gurur mu kibir mi?
Öyle çok şey varki içimde
hep sustuk konuşmak yerine
Konuşmadığımız her ne varsa
Seninle sakladım gözlerimde
Ne olur sende fazla üzülme
Hep kendi kendine yenilme
Konuşmadığımız her ne varsa seninle
Bir damla gözlerimde... "
Belki de haklıydım ilkgençliğimde şarkıların büyüsüne kulak verirken Lodos... Belki de doğru söylüyorlardı gerçekten... belki de senin susan adam olman tam da Sertab'ın şarkıda söz ettiği sebeplerdendi..
Olamaz mı?
Değilse de
sevdim ben öyle olduğu hissine kapılmayı...
Madem öyle devam oyuna
"Ben neler hissediyorum Lodos'a? Söyle bakalım bir sonraki şarkı bana..."
...
Nilüfer - Malt düeti düşen payıma...
"Gözümle gördüm-gönlümle sevdim seni
Vazgeçemem ki
Bin zulüm etsen-sevemem desen yine
Git diyemem ki
Var mı söyle? var mı söyle? benim gibi
Canın ister güldürürsün
Canın ister öldürürsün
Aşkının kölesi oldum
Sevgilimsin- sen bilirsin
Ara sıra bazı bazı
Gelsen bile gönlüm razı
Yeter ki görsün gözlerim
Aşkın olmaz çoğu azı
Nerdeydin demem, kimleydin demem
Seni sevdim bir kere
Madem ki sensiz yaşayamam ben
Naz etmem boş yere"
Gerçekten Lodos
aşkın olur mu çoğu azı....
yok işte
ben yılda bir görsem bile...
yeter gerekirse..
özledim seni bak için için yine...
......
Kim demiş ağlıyorum diye...
Yok öyle bir şey Lodos... Basit bir toz o..
Kaçan gözüme,
çıkartırım şimdi
sen hiç merak etme.......
3 yorum:
Nes, bu en çok etkilendiğim yazılaraan biri olarak kazındı şimdi belleğime. aşkın olur mu çoğu azı deyişin ve o fotoğraftaki başları ellerinde deli, duyarlı, ruhu uçarı kadını yansıtışın. çok etkili.
"Susan adamla, konuşan kadındık hep..."
Ne hanımsattı bana biliyor musun, ıngeborg Bachman ve Paul Celan aşkını. Ateşle suydu onlarda. Biri atete ölmüştü bir yangında, diğeri intihar etmişti sularda. Hayat ölümde bile zıt düşürmüştü onları. Ve aşk belki de hep bu zıtlıklardan doğmaydı. kendimizde olmayanı bakasında gördüğümüzde sarılmak mı geliyordu içimizden sımsıkı. sen konuş güzel kadın. o da sussun. yaşam aşk olsun. yaşama aşk olsun. sevgiyle....
"Ve aşk belki de hep bu zıtlıklardan doğmaydı"
galiba tamamen haklısın birtanem...
ve şu cümle..:
"yaşam aşk olsun. yaşama aşk olsun"
bayıldım...
kullanıyorum izninle
kaynak göstererk elbette
hımmm zıtlıklar falan biryere gelir toslar, nereye mi, hani söylediğin bir tatlı sözün yanılanıp sana döndüğü bomboş bir duvara kadar...romantizminizi bozmak gibi oldu ama söylenmeyen sevgi, dokumayan aşk yaşamı doldurmuyor, o zaman da yaşama aşk olmuyor, sevgiler, saygılar efenim :)
Yorum Gönder