23 Ağustos 2011 Salı

ruhsal gerçekliğin şiirli kalıbını çıkarabilmek şu lanetli dünyadan









TATİLDE OKUDUKLARIMDAN BİRİSİ

BAHÇESİNDEKİ İNCİR AĞACINA İSİM VEREN DERSİM SÜRGÜNÜ BİR AİLEDEN GELEN GENÇ KIZA HİTAP EDEN KİMLİĞİ BELİRSİZ BİRİSİNİN AĞZINDAN DÖKÜLENLERDEN İBARET ROMAN













ÖYLE ÇOK ALINTI YAPACAK YER VARDI Kİ..

ONLARI DA YAYIMLAYACAĞIM AZ SONRA LÂKİN
BEN ÖZELLİKLE İKİ PASAJDAN ÇOK ETKİLENDİM
VE AYRICA PAYLAŞMAK İSTEDİM
SADECE O İKİ PASAJI TEK POST OLARAK...
GÜNÜN BİRİNDE
RUHSAL GERÇEKLİĞİN ŞİİRLİ KALIBINI ÇIKARABİLİP ŞU LANETLİ DÜNYADAN İNSANIN YÜREĞİNE TESİR EDEN BİR FOTOĞRAFÇI OLABİLMEYİ UMARAK...


“İncirin dolaşık dallarını büyücek yapraklarını seyrederken kendi gövdesini arayan bir hayalet denli hafifsin. Gök dupduru. Bu saatte bu noktadan hiç bakmamıştın dışarıya. Yaprağın toprağa vuran gölgesi değişken bir suretmiş meğer. Işığa göre yer değiştiren dingin karartılar... kuytuda kalan incir dallarının güç bela bükülerek güneşe doğru uzandığını yeni fark ettin. Ağaçla kıyaslanınca ne kadar yavaşsın. Duvarlara astığın fotoğraflardaki yüzler geçmişini söndürüyor hayatının. Bugüne değin sadece insan yüzlerine bakmış olmanın boşunalığı yavaş yavaş açığa çıkıyor.


Örneğin şu tam karşındaki yaşlı adam fotoğrafı. Cumbalı ahşap bir evin merdivenine oturmuş, yoldan gelip geçenleri seyrediyor. Ev yapımı muskat şaraplarını sergilediği küçük bir tezgah var önünde. Bu fotoğrafı tatil seçenekleri sunan bir dergi için Şirince köyünde dolaşırken çekmiştin. Fotoğrafı tam sayfa basmaları pek hoşuna gitmişti. Şimdi bu adam yaşıyor mudur acaba? Fotoğrafını çekerken onun ölümlülüğünü, incinebilirliğini aklından geçirmiş olabilir misin? Deklanşöre bastığın anda, muskat şarabı yaparak geçinen bu yaşlı adamın, zamanın pervasız akışı içinde tükenip yok oluşuna bütün varlığınla dahil olmuş muydun? Ya da bilincinde misindir dahil olduğunun? Bakıyorum da bu fotoğrafın senin elinden çıktığı hiç belli değil. Ne yaşlı adamın otururken sol yanına abandığının farkındasın ne de şapkasının siperliğine iliştirdiği iri taşlı broşun. Öyle olsaydı şarap şişelerinin etiketlerine göre değil de fotoğrafı başka bir yönden çekmiş olurdun. Adamın biricikliğini vurgulayan ince ayrıntıyı görememiş olmana karşın bunu göstermiş olman bir tesadüfse eğer, çektiğin fotoğraflara baka baka öğrenirsin göz çelici duygunun nasıl da cismanî bir şey olduğunu.
...
Halbuki bir alacakaranlık sanatıdır senin yaptığın. Fotoğraf zamanını nostaljik bir devir olarak şakkadanak ortaya koymanın çok ötesinde, çerçeveye sızan boşluğu sezdirerek o dokunaklı eksiği vurgulamak. Hiç olmazsa bundan böyle boşluğu ver bana, her çerçevede kendine yer bulan o ezeli boşluğu ver. Varlığını varoluşa azmettirecek olan, hislerin değil boşluğundur çünkü.” (s. 23 – 24)






“Bir gün üşenmeyip sabaha karşı Beyoğlu’na çıksan, katılmadığın hayatın az çok neye benzediğini görebilirsin aslında. Ara sokaklardan sızan içki kokuları, köşe başlarında kusmuk öbekleri, sabah esintisiyle uçuşan naylon torbalar, her adımda ayak ucunla itmek zorunda kaldığın bira kutuları, ezik izmaritler, çiçekçi kadınların insanın burnuna dayayarak zorla sattığı karan filler, sokak müzisyenlerinden kalma bozuk paralar, yiyecek ambalajları, dürülerek bırakılmış gazeteler, düşürülmüş, kaybedilmiş ve atılmış bu darmadağın her şey, buraya gelmek için ne denli gecikmiş olduğunu gösteren, bütün yeni tanışların ve büyülenmelerin ve kucak kucağa sığışmaların, kafa kafaya verip söyleşmelerin ve rezil oluncaya sarhoş olmaların ve olmadık bir laf ederek gözden düşmelerin, hata etmelerin ve hatalarını düzeltmelerin ve ödeşmelerin, apaçık meydan okuyarak savaşmaların ve bir yabancıya merakla sokulmaların sensiz izleriydi. Hiçbir zaman fotoğrafını çekmeyi aklından geçirmediğin izler... Biraz ileri gidiyorum kusura bakma ama, insanın yüreğine tesir edemeyen bir fotoğrafçı olamamanın nedeni, ruhsal gerçekliğin şiirli kalıbını çıkaramayışındandır şu lanetli dünyadan” (s. 162 -163 )


Dipteki Not:
ALINTILAR: Sema Kaygusuz - Yeryüzünde Bir Yer

8 yorum:

derindenizbaligi dedi ki...

Sema Kaygusuz. Adını duymamıştım daha önce. Alıntıladığın paragraflar etkileyici. Merak ettim. Okusam mı acep ? Sıraya alayım en azında.
Fotoğrafa bayıldım (herzaman olduğu gibi) =)

Yazgüneşi dedi ki...

bitanesim balığım.. avatarına bayıldım onu belirtiim ne zamandır diyeceğim laf karışıyor..
henüz taze bir yazar sema kaygusuz
ben bu romanı çok sevdim
ve bu özel ayırdıüğım iki pasaj vurdu beni bodong diye
bu mudur
budur dedim

ilgini çektiyse şurdan tipini görebilirsin pek genç:
http://www.sabitfikir.com/soylesi/sema-kaygusuzla-soylesi-0

ve romanı okumayı düşünüyorsan öncelikle şu söyleşiyi mutlaka okumalısın bence :)
http://www.kadinhaberleri.net/index.php?content_view=13322&ctgr_id=104

Yazgüneşi dedi ki...

haa birde ayşesim.. fotoğrafı beğenmene sevindim..
kahramanlarından birisi bir incir ağacı olan bir romanı başka bir şekilde hayal edemedim :)

duygu dedi ki...

diyorsun ki okutacağım size bunu işte, bakın merak da uyandırırım böyle :)

tavsiyeni emir telakki eder sevgilerimi sunarım.

Yazgüneşi dedi ki...

yazmıyorsun nicedir
denemelerini özledim...
keşke yazsan..

öpüldün o güzell yüreğinden çok sevdiceğim

derindenizbaligi dedi ki...

Video-Ropörtajı sonuna kadar dinlemedim, ama dinlediğim yere kadarki söyleminin her özcüğüne katıldım. Edebiyat hakkındaki düşüncelerine de öyle. Ama yazılı ropörtajını okudum sonuna kadar. Ne güzel böyle hem genç, hem güzel, hem yetenekli, hem sağduyulu kadınların olması. Gurur duydum.

Elif Gizem dedi ki...

genç yazarları kıskanıyorum sanırım. bu bir, ikincisi senin fotoğrafların tesirli... biliyorsun... öperim kucaklarım...

Yazgüneşi dedi ki...

elifcem
genç yazarları ben kıskanabilirim
ama sen kıskanamazsın
çünkü sende genç bir yazarsın :)
kştap gelecek yakında eminim

bir itiraf: bu fotoğrafları ben de sevdim..
fotoğrafçının kendi karesini beğenme lüksü yoktur ama..
bir defalık kaçamak yapacağım ve bu kareleri seveceğim :)