2 Ağustos 2011 Salı

Şarkını Söylediğin Zaman - İnci Aral

"Zaman içinde yaşadığımız bir akarsudur, bizi alıp ya ileriye doğru götürür ya da boğup öldürür" (s. 9)

"Ara sıra hayallere kapılıyor, kendine yeni yönler, paraleller, üçgenler, dörtgenler hatta çokgenler çiziyor ve hayatını yeni bir güzegâha çevirmek isteği duyuyordu. Başka bir ülkeye göçmek, değişik bir çevreye girmek, farklı insanlar tanımak. Muhteşem aşklar yaşamak. Kuşkusuz bunları yapabilmek için yırtıcı ve cesur olmak, hayata asılmak gerekiyordu. Oysa o elindekinin değerini bilen ve acıklı denebilecek ölçüde kendi kendine yeten biriydi." (s. 29)

"Belki de aşk gerekiyordu yeni bir gelecek yaratabilmek için... hayatına giren hiç kimseyi tutkuyla sevmemişti şimdiye kadar. Üstelik aşkın birdenbire, beklenmedik anda karşısına çıkacağına da inanmamıştı. Hep uzaktan bakmış, o hazineyi bulma ümidini neredeyse kaybetmişti.
Ama işte şimdi birdenbire
Aşk!" (s. 34)

"Gerçekte zaman soyut değil, gözle görülür biçimi olan bir şeydi. Yine de üstüste gelmiş resimlere bakarken olduğu gibi zamana da bir kuyunun derinliğine bakar gibi bakabiliyordu. insan. Yukarıda aşağıya, aydınlıktan karanlığa..
Suyun siyah aynasında hiçbir şey görünmüyordu ilkin. Sonra yavaşça bir nesne beliriyor, sonra yüzeye çıkıyordu. Bir ağacın gölgesi, her hangi bir öğleden sonrasının en güzel anı, bir söz, dal değiştiren bir kuşun kanat sesi, bir bakış ya da duruş. Yaşananlar kaybolup gitmiş gibi geliyordu insana ama öyle değildi. Daha sonra gelenler belleği yeniden biçimlediği için aynı heyecan yakalanamıyordu, geçmişte neyin nasıl olduğu unutuluyordu eninde sonunda. Geri gelen, zamanın tortusuydu. (s. 36)

"Aslında yaşandığı süreçte insana tuhaf ve korkunç gelen şeyler bile, güvenli bir uzaklıktan bakıldığında yabansı bir dekor gibi görünüyor." (s. 41)

"Yalnızlığa alışkındı, cesur ve kırılgan biri için yalnızlık kendine sadakatin bir başka biçimi ve biraz hüzünlü de olsa daha dayanıklı bir şeydi. Yalnız yaşama pratiği sınırlıydı, içsel yalnızlıktı düşündüğü." (s. 49)

"yer değiştirmekten daha fazlası gerekiyordu bir hayatı yenilemek için" (s. 59)

 "Küçük gönül kaymaları insana yazma gücü veriyor, yaratıcılığı ve sözel derinliği arttırıyordu." (s. 60)

"Telefondaki mesajı tekrar tekrar okudu: Ben size âşık oldum!


Bu sıradan ve muhteşem cümleyi içine çekti. Âşık olmak. Onu gençliğine çağıran bu çok çiğnenmiş söz niye bu kadar etkiliydi, niye bir sır gibi görünüyordu gözüne şimdi? Yazanın sadece kendisi için ürettiği sırrın yansıması olduğu için mi?

Birden irkildi. Bu kadın neden bu kadar tanıdıktı? Neden daha karşılaştıkları ilk gecenin sonunda sevgili olmuşlar gibi bir duyguya kapılmıştı? Yabancısı değildi, âşık olduğu bütün kadınlar ilk anda aynı etkiyi bırakmışlardı üzerinde. Aşkla gelen coşkuyla onları da çok eskiden beri ve yakından tanıdığı yanılsamasına kapılmıştı. Bir başkasına açılmak, insanın sınırlarını esnetiyor, karşıdakinde kendini görmesini kolaylaştırıyordu. Belki de o tanıdığı kendisiydi.

Aşk böyle tuhaf bir şeydi işte. İnsan hiç beklenmedik anda, beklenmedik biriyle karşılaşıyor ve onu farkında olmadan içine yerleştiriyordu. Bu duyguyu tanıyor, biliyor, özlüyordu. Gerçekte bütün aşklar bir öncekilerin devamıydı. Zikzaklı da olsa da bir çizgi üzerinde yer alıyor, aynı yerlerden kırılıp kopuyor, tarazlanıp kontak yapıyorlardı. Ayşe’ye kimseye olmadığı kadar özenli davranma isteğiyle doldu içi. Olur ya da olmaz, denemeliydi. Bir şey başlamıştı, bir kez başlayınca da durdurmanın yolu yoktu." (s. 66-67)

"kimileri aşka, duygusallığa kapılarını kapattıklarını, kaya gibi sert durup çocuksu heveslere gönül indirmediklerini sanıyorlardı. Ayıplayıp kınayanlar bile çıkıyordu. Oysa insanın aşka, su kadar ihtiyacı vardı.... Aşk ve cinsellik konularında kural koymaya kalkışmak bönlüğün dik âlâsıydı.
...
aşk çağrısına hesapsız kitapsız katılmak ruhen mülksüz olmayı gerektiriyordu belki de. " (s. 67)

"Yeni bir aşka kanat açarken, uçmayı unuttuğu korkusu mu duyuyordu yoksa! Bir aşkın nasıl yaşandığını hatırlamak mı istiyordu?
Neden olmasın!" (s. 70)

"Belirli bir uzaklıktan hüküm vermek yetmiyordu eşiği geçmeye. Kuşları görebilmek için yalnızca gökyüzüne değil, kumdaki ayak izlerine de bakmak gerekiyordu." (s. 79)

"şarkılar duyguları ifade etmenin en kolay yoludur. Kimseyi incitmezler, istemeyen üstüne alınmaz. Şarkı işte, ne olacak." (s. 80)

"Aşk delirmektir, azgın bir su gibi bentleri, duvarları yıkar geçer, sınır tanımaz.

Seni zorlamamı kafana vura vura kendime âşık etmemi mi bekliyorsun yoksa?

Âşık olsaydı aşkını bana karşı savunurdun.  Sen sahip çıkmıyorsuum. Adagio gibisin. Tempolu ve ağır.

Senden emin olmadığım için...

Olma ne olur! Seni reddedeyim, gururun kırılsın ağla, tepin yerlerde sürün ne olur? Yani bana gerçekten âşık olsaydın gözünü karartırdın değil mi?" (s. 86-87)

"Biz birbirimize uygun değiliz. Senin için doğru bir seçim değilim. Kimse için hiç bir zaman da olmayacağım. beni seven ve seveceğim bir erkeğin, bu toplumda olduğu gibi, her türlü boşluğunu dolduracak güç yok bende. Onun kolarını, evini, odalarını, yatağını dolduracak kararlılık ve uysallık yok. Ben, dışarıdan çakan bir işaretle pencereden uçup gidebilecek biriyim. Senden beni sevmedin ama her zaman dostum olarak kalmanı istiyorum. Benim böyle bir yakınım, bir dostuım yok, hiç olmadı. bunun için sana ihtiyacım var, her zaman da olacak, anlıyor musun?" (s. 87)

"Yoluma dikilmiyorsun, köstek olmuyorsun, bana el koymaya çalışmıyorsun. Olduğumca, dağınıklığımla, özgürlüğüme saygı duyarak seviyorsun. Ben de seni öyle seviyorum. " (s. 87)

"Sevgi söylendiği zaman yapaylaşıyor, karşı tarafa hak sahipliği veriyor ve beklentiye dönüşüyor. sen de bana sevgini söyleme bir daha. "(s. 98)

"Geçip giden sevgilidir. Ama aşk peri masalı gibi zamanın içinde bir yerlerde durur ve hep seni bekler. Masalın iyi ya da kötü bitmesi önemli değildir. Masal masaldır." (s. 103)

"Aşk çoğunlukla hayalkırıklığıyla biter.
...
Bence her aşk kendine özgüdür. Hiçbiri ötekine benzemez.

Hiç bir aşk yeni değildir Ayşe. ya da yalnız başlangıçta öyledir. Gerisi yinelemeler." (s. 132)

"Benim için ait olmak, katkıda bulunmak ve paylaşmak önemli. Oysa sen ucu kırık bir kalem gibisin. Seninle yazamam" (s. 138)

"Yazmanın insana kaybedilmiş duyguları ve zamanı geri verdiğini düşündü. Yalnızca yazmak mı? İnsan eli ve zihninden, ölümlü bedeninden çıkmış ve kaydedilmiş her şeyin böyle bir yanı vardı. Nesneye aktarılan var oluş enerjisi insandan çok daha dayanıklı ve kalıcıydı." (s. 158)

"Sevmek özeldir!" (s. 187)

"Ben yaşamıma karışmış tüm erkekleri, hepsini sevdim. Sevgiler yordu beni.
Bir yaz yağmurunun altında gökyüzüyle yıkanan ağaçları sevdim.
Kelebek kanatlarındaki benekleri.
Güne açılan pencereleri
Bütün hayvanları ve en çok kedileri" (s. 196)

"Benim ruhum hep saf kaldı. Ben hiç kirlenmedim. ellerimi kana bulamadım. Aldanmış olabilirim. Doğaldır aldanışlar. Kavga içinde çılgınlıklar, yalnızlıklar, tutkular, yalanlar kuşkular yaşarsın. kırılırsın ve sonra bunlardan büsbütün arınamazsın, içine işler, üstüne siner. Yazgın olur geride bıraktıkların.
Çok yorgunum, böyle gitmez, götüremem"(s. 201)

"Biriyle vedalaşırsın, sonra bir taşıt kalkar, son bir kez bakarsın bir tren penceresinden. Bir otobüsün kocaman camının ardından, orlon perdelerin yanında hüzünlü bir yüz, bir köşeyi döner, yitirirsin. Anılar kalır geriye. Ben içeri girdiğimde o oradaydı, kaldırımda durmuş, pencereme bakıyordu dersin." (s. 206)

"Bazen o kadar aydınlık oluyor ki göremiyor insan ve geceden korkuyor" (s. 211)

"İnsan yeni bir aşka yöneldiğinde geçmiş önem taşımıyor. Tersine yepyeni olan o gün, o saat, o ana sabitleniyor. Aşk, şimdi burası, sevgilinin yanıbaşı. Geçmişi akılda tutmak o süreçte mümkün değil. Tan yeri her sabah farklı renklere bürünüyor, her şey değişiyor ve geçmişin renklerşi soluyor. Söylemiştim, izler gölgeler kalıyor." (s. 227)

"Yıllar... Bilgi, kültür, bilim, sanat, felsefe. Kendini tanıyıp bilmek. Yalnızlıklar, yalan düzenler. Belki de buydu yaşamak. Bütün bunların içinde bir törendi aşk, insanların birbirine kendini sunduğu bir şölen." (s. 230)

5 yorum:

gülgün dedi ki...

güzel kitaptan güzel seçkiler...

Yazgüneşi dedi ki...

evet guzel kitap, cok eski turk filmi kokuyor, bir nalanin aglattigini handan guldursun klasigi ama o masumiyeti ozlemisim iyi geldi bana

Elif Gizem dedi ki...

çok fazla cümlede kendimi buldum. İnci Aral bana hep çok yakın bir kadın oldu. ve fotoğraflar elbette muhteşem. yine bütünlenmiş kitapla... bayıldım...

Yazgüneşi dedi ki...

elifceeeem bayilmana bayildim :))
okudun mu bilmiyorum ama mutlaka okumalisin ...

nil dedi ki...

benim için çok çok çok özel bir kitap ve hep öyle kalacak, içinde benim için yazılmış müthiş dizelerle hep yanımda kalacak...

ben alıntılar yapmamıştım , ne güzel oldu nescanım elllerine sağlık :)