21 Şubat 2010 Pazar

capondan...

Depresif ruh hallerimden
karamsar takılmalardan
Capon balığından söz etmemişim ne zamandır fark ettim ki...
oysa o siyah-beyaz bir fotoğrafın dahi içine dalıveren rengarenk bir görüntü her zaman
Otuzyedibuçuk senenin en büyük kazancı....

o kadar cingöz ki
bazen hayretlere kapılmamak imkansız

geçen çarşamba akşamı yatmak üzereyken gözlüğünü çıkartmış
almış eline temizliyor
"siliyim de sabaha hazır olsun"
içim acıdı birden onu öyle görünce
dörtbuçuk yaşında ve hayatın gerçek yüzüyle ne kadar yakın bir yüzyüzeliği var diye...
sessizce mırıldandım Büü'ye dudak bükerek
"Yazık kuzuma..."
gözlüğünü sildi kenara koydu, beraber yatmak istediği oyuncağı seçti, uyku tulumunu giydi
sonra yavaştan seslendi bana aradan en az on dakika geçtikten sonra
"anneeeee sen gözlüğümü silerken neden yazık dedin bana"
........
öylece bakakaldım Büü'ye
kilitlenip..
bir şey de bir kere kulağından kaçsın be minik kuşum dedim içimden... pes...

Dondurma saplantısı kış mevsiminde oluşumuz dolayısıyla ivme kaybetse de
tam olarak geçmiyor hiç minik caponda
eh süt teknoloğu -daha doğrusu şöyle demeli, süt teknolojisi eğitimi görmüş- bir anadan doğma çocuk da dondurma yerken yaz kış ayrımı yapsa geçekten ayıp olurdu ama...
çok eğlenceli onun kendinden geçmiş bir halde dondurma yiyişini izlemek...
o dondurmayı yerken benim de onu yiyesim geliyor :)

Hiç yorum yok: