8 Aralık 2009 Salı

Şu Sıralar Okuduklarım

Oku geldi bu aralar

zaman zaman olur bana
birden bi kaptırırım kendimi
sayfalar arasına dalıp okurda okurum sömürür gibi

Son bir ay içerisinde okuduklarım

Aşka Şeytan Karışır - Hande Altaylı...
Şöyle diyor tanıtım yazısı:
Günahı yalnız günahkârlar mı işler? Kötülüğü sadece kötüler mi yapar? Ahlâksızlık sadece ahlâksızların mı tekelindedir? Yüzyıllardır aşkın insanoğluna yaptırdıkları için şeytan işi denilmiştir.


Sol yanımızda?

Omuzumuzda?

İçimizde? ..

Şeytan bunun neresinde!

Aşka şeytan karışır. Karışmamışsa o aşk değildir...
 
Edebi bir değer beklenecek olursa kitaptan, hayal kırıklığı olacaktır sonuç muhtemelen.
Ama ben beğendim
Çünkü çok gerçek, çok bizden
Bana olmaz dememek gerektiğini anımsatıyor insana, herkesin başına  her zaman her şeyin gelebileceğini, aşkın olmadık zamanlarda olmadık şekillere bürünebileceğini, takıntılı aşkın ne kadar can acıtabileceğini...
 
Maraz- Hande Altaylı
Yine aynı yazar,
Tanıtım yazısından:
 
Bazen hayatın sigortası atar; ışıklar söner ve her yer karanlığa gömülür. Sesler seslere, nefesler nefeslere karışır; doğrular yalana bulanır. Gözbebekleri büyür, gözbebekleri küçülür…



Maraz, hiç beklemediği bir anda kendi karanlığında kalan genç bir kadının, Aslı'nın hikâyesi. Aniden tuzla buz olan bir evlilik ve sonrasında büyük bir hızla tersine dönmeye başlayan dünya…

Yorumlar diğer kitapla neredeyse aynı benim açımdan.
Akıcı, bir çırpıda okunuveren, İşte gerçek hayat böyle bir şey dedirten türden.
Severek okudum, çabucak bitirdim, gelecekte neler bekliyor bizi kimbilir sorusunun beynimde yarattığı soru işaretlerini taşıyordum son sayfasını da okuyup kitabı kapatırken...

Bir Kadın Bir Erkek Düet ve Düello - Cengiz Özakıncı - Nilgün Belgün

Kitap hakkında:
Sözünü sakınmayan, yanılgılarını itiraf etmekten korkmayan, "Sevgililerimden bir orkestra kurabilirim," diyen dobra bir kadın ve dobra bir erkek... İkisi de sonuna dek açık sözlü, sansürsüz ve inatçı. İkisi de başkalarının ne diyeceğini hiç umursamıyor... İkisi de aşka aşık... İlk aşklarını 70'li yılların büyülü ortamında başkalarıyla yaşayan Nilgün Belgün ve Cengiz Özakıncı, günümüzde giderek yok olan aşkı kurtarmak üzere, 'Aşk, yeniden' dediler ve elele verip aşkın, sevginin ve dostluğun kitabını yazdılar birlikte...

Bir gecede okudum. Sürükleyici, aynı olaylara bir kadın bakış açısı, bir de erkek bakış açısı katılarak hazırlanmış bir kitap. Aşk kavramının eskisine kıyasla ne büyük değişime uğradığını irdeleyen kültürlü iki insan.
Ve onlarla kesinlikle aynı fikirde olduğumu fark ettirerek artık hakikaten genç olmadığımın ayırdına bir kez daha varmamı sağlayarak azıcık da içimi acıtan bir kitap


Tek ve Tekbaşına Türkan - Ayşe Kuılin

Ayşe Kulin diyor ki:
Bir ülkeden cüzamı kovdu. Türk, Kürt, Süryani demeden, kırsalın evlere hapsedilmiş kızlarına kapıları araladı, ışık tuttu yollarına. Hırpaladılar, yerden yere vurdular, ne gâvurluğu kaldı ne Kürtçülüğü, ne komünistliği. Ömrünün son döneminde de darbeci yerine kondu. Umurunda bile olmadı. Çünkü o sadece yüreği insan sevgisiyle dolu bir hekimdi. Hayatı boyunca tek isteği, iyi ve dürüst bir insan olmaktı.

Anlatılanlardan, bölük pörçük okuduklarımdan zaten hayrandım Türkan Saylan'a. Ayşe Kulin'in romanını okuyunca ise söyleyecek söz bulamaz oldum....
Bu kitapta bahsi geçen Halime'nin hikayesi bile yeter Türkan Hoca'nın önünde yerlere kadar eğilmeye, ki ne Halimeler var onun hayatında daha
Çok bir şey söylemek istemiyorum aslında
Herkes okumalı bence diyorum sadece....
Rahat uyu Türkan Hoca da demiyorum
Çünkü
En ufak bir şüphem yok onun cennette -eğer var ise cennet denen bir yer- huşu içinde olduğundan...


Mavi Defter - James A. Levine

Kitabın arka kapağından:
YAŞADIĞI GERÇEKLİĞİ AŞMAK İÇİN YAZIYI VE HAYAL GÜCÜNÜ KULLANAN GENÇ BİR KIZIN HAFIZALARDAN KOLAY SİLİNMEYECEK, HAYRET VERİCİ ÇIRPINIŞ ÖYKÜSÜ


Onunki muhteşem bir hayal gücüyle çocukluk acılarından kurtulma mücadelesiydi. Mavi Defter Hindistan'ın kırsal bölgelerinden birinde, dokuz yaşındayken babası tarafından seks kölesi olarak satılmış, yaşıtlarına göre son derece olgun on beş yaşındaki Batuk'un hayata tutunma çabasını anlatıyor. Batuk fuhuş caddesinde acılarla dolu yaşamını sürerken bir kalem bulmayı başarır ve düşüncelerini kendine özgü tarzıyla bir günlüğe aktarmaya başlar. Ve asla göz ardı edemeyeceğimiz küresel bir sorunu ancak birkaç yazarın kalemini oynatmaya cesaret edebileceği biçimde anlatan Mavi Defter gibi bir eser çıkar ortaya.

Tüylerim diken diken olarak, zaman zaman kusacak raddeye gelerek okudum. Herkesin algıladığı anlanmda feminist değilim (feministim ama allıca olanından, bu da ayrı ve uzun bir post konusu aslında) ama hani insanın erkek ırkından nefret edip o iflah olmaz azılı feministlerden olası geliyor bu yazılanları okurken. "Nasıl yani yaa" diye defalarca sordum okurken... Sözün bittiği anlar vardır ya bazen. Bu kitap o anları yaşattı bana... Bittiğinde yüreğimde kolay silinmeyecek bir tiksinti bırakarak yerleşti kütüphanemdeki rafına....

Hiç yorum yok: