28 Eylül 2010 Salı

Cueva de Nerja / Costa Tropikal / FRIGILIANA

Bizim bu İspanya gezisi özünde Büü'nün dil ve kültür tanıma gezisi idi. Kaldığımız bir hafta boyunca sabahları dil okuluna devam edecekti onlar.
Ben fasülyeden eş durumundan katıldığımdan okula filan gitmedim tabi sabahları ;)

6 Eylül pazartesi Büü sabah biraz gecikmeyle okula gitti ben de güüzelce uyudum yumuş yumuş...
Okul sonrası beni aradılar
Denize gitme günüydü o gün
Bikinimi giyip içime gidip buluştum bizim okullu tayfayla :)
Birer sandwiç yedik ve  Costa Tropikale gitmek üzere bindik minibüslerimize..
Bir saatten biraz daha uzun süren bir yolculuktan sonra ilk önce
"Cueva de Nerja" ya uğradık.
Bu koskocaman bir mağara...

ucu bucağı yok..
Şu resmedilen birkaç velet kuş yumurtası ararken keşfetmişler ilk bu mağarayı



Eski zaman insanlarının yerleşim yeri imiş
Şu resmini çekmeye çalıştığım oluşum dünyanın en büyük doğal kolonu imiş
Biz görmedik; sanırım henüz oralar ziyarete açılmak üzere tam hazırlanamamışlar ama duvarlarında taş devri insanlarının çizdiği bizon resimleri falan olan devasa bir mağara
Etkileyici bir yerdi
ama itiraf etmeliyim ben bu mağaranının 50'de 1'i bile olmamasına reğmen "Marmaris Nimara Mağarası"nı tercih ederim...
Fazla insan izi vardı elbette turizm geliri için, içeriyi dolanan metal merdivenler falan hayli itici geldi bana
yoksa sarkıtlar, dikitler, ambians gerçekten büyüleyiciydi
Henüz ziyarete 3'te 1'i açılmış birbirine bağlanan salonlardan oluşuyor, bir tanesi bale salonu
Her yıl "Cueva de Nerja" festivali yapılır ve çok az sayıda bilet satışıyla, çok özel insanların izlediği bale gösterileri olurmuş...

Mağara turumuzdan sonra yine doluşup minibüslerimiz deniz kenarına gittik...
kumlara yayıldık

ve attık kendimizi denize
nefisssstiii...
Antalya'nın denizine kumuna benziyordu ama bir hayli sakini demek mümkün
denizin içinde oynadık şımardık
küçük çocukken olduğu gibi parmak uçlarımız yaşlılar gibi kırış kırış kırış olana değin kakırdayıp kıkırdadık suda 
sonra kumlara serilip sohbet ettik uyukladık...

Antalya - Bodrum - Marmaris'te öyle çok deniz - kum fotoğrafı çekmişim ki canım makineyi elime almak istemedi
Adet yerini bulsun diye bir kaç kare için bastım deklanşöre ya gerisine uğraşmadım fazla canım istemedi


akşam üstüne doğru toparlanıp giyinip yine minibüslerimizi doluşarak benim tüm ispanya seyahatimiz boyunca en hayran kaldığım yer olan minik bir endülüs köyüne gittik.
"Frigiliana"



Bembeyaz evleri,

duvarlarda begonvilleri ile

ilk intibaa olarak çok Bodrumvari dedirten

tertemiz bi yer...






Daracık sokakları büyüleyiciydi
























merdivenleren oluşan bir sokak görmek enteresan bir tecrübe oldu benim için itiraf etmeliyim ki


sokakların bunca dar olması


çok sıcak geçen yaz aylarında evler birbirine gölge yapsın


kışın da kolay ısınma sağlansın diyeymiş...















bu köy 3 dinin karman çorman olduğu bir mekanmış
ve hatta böyle bir festivalleri varmış her sene yapılan.


İslamiyet - Yahudilik ve Hristiyanlık birbirine kaynaşmış
hani zamanında kötü savaşlar olmamış değil
ve hatta çok üzücü hikayeler de anlattı Jose ama
anlatasım yok benim
büyüyü bozmak değil niyetim

evlerin kapılarına




tokmaklarına





ferforje balkonlarına
balkonlardaki çiçeklerine







sevimli hediyelik eşya dükkanlarına





her bir yerine hayran kaldım ben bu köyün






hani vakit olsa

sanırım

üşenmeden
her evin

her restaurante nin

her köşenin

tek tek fotoğrafını çekebilirdim...




















ama vaktimiz dardı
Granadaya dönmemiz gerekliydi
ama ondan önce doymamız gerekliydi, yüzme şu bu derken açlıktan geberecek kıvamdaydık topumuz


nefis frigiliana manzarasına nazır



terasımsı bir restaurante de
yemek yiyip
nefis el yapımı firigiliana şaraplarını yudumlamak..
tarifsiz bir zevkti gerçekten...



masalda gibiydim sanki...
gerçek olamayacak kadar güzeldi adeta
yağlıboya bir tablonun içine mi kaçmıştık topluca
yoksa Alice gibi uyuyakalıp ağaç altında
Harikalar diyarına mı düşmüştü yolumuz...

tadı damağımda kaldı frigiliananın

aslında köyle ilgili teorik bilgi vermek vardı aklımda yazının başında
lakin
el vermedi içim burayı öyle anlatmaya
bu da benim kalemimden firgiliana
çook merak eden olursa teorik kısmı
baksın coğrafya kaynaklarına.....

8 yorum:

Unknown dedi ki...

Offf kapıların rengine bayıldımmmmmmm.

Yazgüneşi dedi ki...

ay Pınarcım dimi ya
muhtekulade
akrepleri uzak tutmak için maviye boyanıyormuş
akrep yanaşmazmış maviye :)

nil dedi ki...

aaa nasıl yanaşamazmış, ben hem akrebim hem de hep mavinin içindeyim :)))

yazgüneşi, harika fotoğraflar, gerçekten o masalın bir parçası gibi hissettim, gören gözlerine sağlık.

Yazgüneşi dedi ki...

Sevgili Nil
desene çuvallamış İspanyollar :)

iltifatlara ayrıca sonsuz teşekkürler :)

Burcu Çalışkan dedi ki...

bu rengarenk kapılara, bembeyaz evlere kısacası fotolarına bayıldım ness, süpersin :))

Yazgüneşi dedi ki...

Burcu canım
çok çok sevindim beğenmene
süper olan ben değilim de yannız Frigiliana galiba :)
öperim

annesiningülü dedi ki...

of canım evdeyim biliyorsundur :)
resimlerini yazılarını takip edemiyorum ve üzülüyorum :(
en kısa zamanda senin için bir ara yaratıcam :)

Yazgüneşi dedi ki...

üzülme canımcım
bazen evde olmak da ilaç gibi gelir insana
keyfini sür iyisi mi:)
öpücükkksss