26 Ekim 2010 Salı

Gencecik Bir Kızın sessiz Çığlıkları...

Şu sıralar tanınmış fotoğrafçıları okluyorum
hayatlarını
fotoğrafa nereden baktıklarını
fotoğraf felsefesi içinde nerede yer aldıklarını irdeliyorum...
Aralarda
kıyı köşelere sıkışıvermiş
ünlü olamamış, tanınmış fotoğrafçı sıfatıyla hiç anılamamış olanlarına da rastlıyorum....

Bunların içerisinde Francesca Woodman en çok etkileyen oldu beni...
1958 Amerika doğumlu, sanat düşkünü bir ailenin kızı, aileden gelen birikim ve görgü ile olsa gerek 13 yaşında fotoğraf çekmeye başlamış...
kendi bedenini kullanmış fotoğraflarında..

Nutkum tutuldu karelerini gördüğümde
öylece bakakaldım
uzun süre gözlerimi ayıramadan kareleri ile ilk yüzleştiğimde...
bana kalırsa bu kareleri çektiğinde diye düşündüm ilk etapta
ruh sağlığı mümkün değil değildi yerinde....
ve biyografisinin devamını da okuyarak
ve kısacık süren hayatının sadece 10 senesine sığıştırdığı onlarca etkileyici kareyi bırakarak geride
yüksek katlı evinden sadece 23 yaşındayken ölüme atladığını öğrendiğimde...
karelerin bendeki etkisi 5 kat daha arttı belki de...

Francesca sanat yapmıyordu bence..
ne kadar iyi fotoğraf çekebildiğinin ispatı peşinde falan da değildi kim ne derse desin bana göre...
gencecik bir kızın
hayata tutunma adına atmaya çalıştığı sessiz yardım çığlıklarıydı bence o kareler...
beni asıl dehşete sürükleyen
hiç mi bir kimse alamadı bu sessiz mesajı
hiç mi yoktu hayatın baharında hayattan vazgeçmişliğini kare kare belgeleyen bu genç kıza uzanacak bir yardım eli...
Bir dost desteği...
Francesca'nın ölüme atlayışı önlenemez miydi...?

ölüme süzülürken havada Francesca bir kez daha lanet okudu mu duyarsız insanlığa acaba...
Acaba lanet olsun sana hayat lanet olsun insanlar..
tebrikler anlayışsızlığınıza..
şimdi siz
anlayışsızlığınız
ve bireyselliğiniz
oturup çayınızı içerken
gözünüz aydın ola
ben ölüme uçuyorum şu anda...
diye geçirdi mi aklından?

Nasıl oldu
nasıl oldu da
kimseler okuyamadı o açık ve net ihtahar mektuplarını
aklım inatla almıyor halâ..

ve hatta fotoğraflarla ifade edemediğini kendini sezmiş olmalı ki Woodman
"bir melek olmak üzerine" yazmış bir karesinin altına
anlayana....

uzun dönemler
dönüp dönüp bakacağım bu karelere sanırım
her seferinde aynı ürpertiyi ilk sefermişçesine yaşayarak...
"Kurtarın beni" çığlıklarını gencecik bir kızın
her  milimetrekarelerinde okuyarak..
ve
neden kimsenin anlayamadığını
anlayamayarak....







9 yorum:

annesiningülü dedi ki...

fena oldum :(

Yazgüneşi dedi ki...

ayy evet sorma Baharcım yaaa...

NiLaY dedi ki...

gerçekten çok ilginç kareler ve çok ilginç bir yaşam öyküsü..
paylaştığın için sağol canım hepimizi bir fena ettin sanırım :)

Yazgüneşi dedi ki...

ay bende fena oldum hakkaten yaa

nil dedi ki...

diane arbus, sylvia plath, nilgün marmara, dicle koğacıoğlu... ilk akıma geliverenler... bu kadınların hiçbirinin onları ölümden çok yaşama sevdalayacak kadar yakınında, canında olan kimse yoktu sanırım yaz güneşi... eğer yaşam karşısındaki kırılganlığımız çok fazlaysa kimsenin bizi anlayabileceğini de sanmıyorum, çünkü bu kırılganlıklar zaten anlaşılamamanın ruhlarda yarattığı fay hatları üzerinden oluşuyor. malesef :(

Francesca Woodman'ı tanımıyordum, çok teşekkür ederim sana kitap sayfaları arasına sıkışıp kalmış bir yaşamı bizlere tanıttığın için.

Yazgüneşi dedi ki...

Evet Sevgili Nil haklısın kesinlikle
francesca ya fotoğrafın sylvia plath'ı diyenler dahi var..

bu kızın beni bunca etkilemesi yaşı sanırım
13 yaşındayken çektiği kimi kareler var
bloga konulamayacak derecede dehşet içeren kareler
13 yaşında kurgulamak bu sahneleri...
kimbilir neler geçiyordu o ufacık aklından
bir kaçında yüzü seçiliyor hafiften
bebek daha sanki...
ölürken de 23 ünde zaten
benim kafamda kavak yellerinin dans ettiği yaşlar..


annelik hormonum hortladı galiba bakarken
bunca duygusallaşmama sebep o olsa gerek...

öyle işte...

MAVİ TUTKU dedi ki...

Anlaşılamamak kadar kötü bir şey olamaz herhalde.
Fotoğraflar müthiş.

Yazgüneşi dedi ki...

bence de
kesinlikle
ve fotoğraflar
gerçekten çok başarılı kurgular...
iç dünyasında yaşamış olmalı hepsini tek tek francesca
13-23 yaş aralığı için çok fazla bana kalırsa...

Elif Gizem dedi ki...

Nasıl fotoğraflardır bunlar? Ruhuna sertçe dokunuyor insanın. Hepsi mükemmeldi. Daha önce nasıl keşfedememişim, hiçbirini görmemiştim. Teşekkürler bu paylaşım için.