18 Eylül 2014 Perşembe

Kitap Meydan Okuması - Gün Dört

4. gün: En Sevdiğin Serinin En Sevdiğin Kitabı

Yaşar Kemal'in Ada serisi demiştim ya dün

İşte Onların içerisinde en çok 2. Kitap olan "Karınca'nın Su İçtiği" olanını sevdim ben..

Her şeyden önce ismi çok dikkatimi çekmişti, seriyi okuma kararı alma sebebim de bu 2. kitabın ismi aslında

tabi sadece ismi sebebiyle değil, tamamını okuduktan sonra verdiğim kararla  anlatımı ve akışı dolayısıyla da en sevdiğim diyorum Karıcanın Su İçtiği'ne..

kitabı açınca karşılaştığım şu deyiş de iyice sarıp sarmalamıştı beni..
Unutulmazlarıma geçip oturdu böylelikle.. :)



Dün serilerden bahsederken Yaşar Kemal'den sonra aklıma gelen bir başka seri ise aslında hiç ama hiiiç tarzım olmayan pek de okumayı sevmediğim polisiye türünden bir seri idi..

Çok yakın bir dostumun aşırı ısrarına dayanamayıp almıştım ilk kitabı
ve kendimin de hayret ettiği bir hızla soluk soluğa heyecan içinde okuyup bitirivermiş hemen akabinde devamını almıştım
3 kitaplık bir seri
Stieg Larsson adlı bir yazarın Millenium serisi
Stieg Larsson bu seri ile dünya çapında üne sahip olmasına rağmen yazık ki 50 yaşında erkencikten öldüğü için görememiş şöhretini.. ne yazık :(

-Ejderha Dövmeli Kız
-Ateşle Oynayan Kız
-Arı Kovanına Çomak Sokan Kız

3'ünü de heyecanla okumuştum ama 3 ü içinde hangisi denirse kesinlikle ilki
Ejderha Dövmeli Kız...


Bana "tarzım değil amaaan okumam" cümlesinin anlamsızlığını kanıtlayan seridir.. :)
bahsetmeden geçemedim işte biraz dünün sorusuna bugün yanıt vermek gibi olsa da ...

fotoğrafı buldum da..
Ekim 2012'de okumuşum.. Melek Pandam daha hayattayken..
offfffff öyle özledim ki kara kızımı........

bu ekose pijamadan da vazgeçemedim gitti.. :) her fotoda var

17 Eylül 2014 Çarşamba

Kitap Meydan Okuması - Gün Üç

3. Gün: En sevdiğin Kitap Serisi..

Bu meydan okumada sorular çok kazık ama ..
İnsan ne seçeceğini bilemiyor ki...
Bir çok "en sevdiği" olunca haliyle...

İlk Yaşar Kemal'in Bir Ada Hikayesi Serisi düştü aklıma
sonra tapır tapır döküldü sevdiğim etkilendiğim seriler aklıma..
ama dedim ki madem ilk pattadanak Yaşar Kemal'i andım
o zaman onu yazayım..

Mübadeleyi anlatan bir seri bu..
Bir Ada'da geçiyor olması etkileyici
Okurken hep Kaleköy (Simena) geldi gözümün önüne..
Yaşar Kemal'in anlattığı ada hiç olmamış.. ama onun bahsettiği yere tam da bahsettiği gibi bir ada konduruvermek istiyor insan..
o kadar içine çekiyor ki
gitmek görmek istiyor insan...


-Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana

"Denizin dostluğu da hiç başka bir dostluğa benzemez. Eninde de sonunda da mutlu bir dostluktur. Kıyamete kadar unutulmaz." (Sayfa: 84)-

-Karıncanın Su İçtiği

"insan düşleri öldüğü gün ölür" (sayfa: 211)


-Tanyeri Horozları

"Harplere karar verenleri askerlerin arasına sokup, buyurun arkadaşlar diyeceksin, öldürüp öldürüleceksin. İşte o zaman görelim hiç savaş olur mu? Savaşlarda kumandanları da neferlerle birlikte süngü harbine sokacaksın, görün bakalım, işte o zaman görün bakalım savaş sözünü kimse ağzına alabilir mi?" (Sayfa: 100) 


-Çıplak Deniz Çıplak Ada

"Kutsal olan sevgidir, her iyilik, her güzellik bununla birlikte gelir. Çalışarak yaratarak, mutluluk bunlardan sonra gelir." (Sayfa: 224)

16 Eylül 2014 Salı

Kitap Meydan Okuması-- Gün İki

2. Gün: 3 kere ya da daha çok okuduğun kitap

Şimdilerde pek yetişemesem de eskileri tekrarlamaya.. Çocukken daha çok okurdum beğendiklerimi dönüp dönüp..

Bir çok var üç defadan fazla okuduğum kitap..
Ancak ben Antoine De Saint-Exupéry - Küçük Prens'i seçtim yazmak için..
Çünkü o minik oğlan çocuğu benim ilk aşkım..
üç değil beş değil belki on defa okumuşumdur..
her defasında yeniden hayran olarak.. her defasında zevk alarak...


"Senin dünyandaki insanlar, dedi Küçük Prens, aynı bahçede beş bin gül yetiştiriyorlar, ama yine de aradıklarını bulamıyorlar orada...
-Doğru, bulamıyorlar, dedim
-Oysa aradıkları şey bir tek gülde ya da biraz suda bulunabilir.
-Elbette, dedim
Küçük Prens ekledi:
-Ama gözler kördür. Yürekle aramak gerekir"


Çiçeğini arayanlara..
Gözlerinizi yumun.. Yüreğinizi açın işte gülünüz tam da oracıkta....

15 Eylül 2014 Pazartesi

Kitap Meydan Okuması-- Gün Bir

Bu aralar facebook'da kitaplarla alakalı meydan okumalar moda oldu..
Önceki yıllarda blog dünyasında mim ler modaydı, face'e bulaştı ismi değişti meydan okuma oldu..

Bu arada faceteki kitap meydan okuması boyut değiştirip soru cevaplamaya dönüştürülmüş blog aleminde
her güne bir kitap sorusu..
Sevgili Leylak Dalı'ndan öğrendim ben..
Düzenli olarak her gün yazabilecek miyim emin olamasam da ben de katılmak istedim bu meydan okumaya..

Bugün ilk gün
ve ilk soru

1. gün: Geçen sene okuduğun en iyi kitap..

Hakan Günday / AZ

2013 senesinin son aylarına dek Hakan Günday hep elime alıp alıp bıraktığım hep okumak istediğim ama bir türlü okuyamadığım bir yazardı... En sonunda Az'dan başlamalı dedim..
İyi ki öyle yapmışım...
Beni en çok etkileyenler lstesinde üst sıralara yerleşiverdi...
Okurken fena halde allak bullak ettiği doğru.. Kimi zaman içerdiği şiddetten başım dönüp gözlerimi kitabın sayfalarından ayrımak mecburiyetinde hissettiğim anlar oldu kendimi..Çocuk şiddeti vardı... Mide bulandırıcıydı...Ama bir o kadar da gerçeğin ta kendisiydi..
Kurgu için başlarda "hayal kırıklığı mı olacak nedir.. çok Türk Filmivari" diye düşünsem de ilerledikçe fikrim değişti...Ama her şey bir yana Oğuz Atay...Bu kitaptaki Oğuz Atay etkisi büyüledi beni..Yeniden okumayı istedim., yeniden.. Çünkü dönem dönem Oğuz Atay'ı hep yeniden okumak isterim ben.. Alır karıştırırım.. 
2013'te bir çok güzel kitap okudum evet ..
Ama AZ en ÇOK bende kalan oldu sanırım...


11 Eylül 2014 Perşembe

...hayat dediğin akıyor işte...

Hülya ile yorumlaşırken geçen feyste çocukluk aşklarımız platonik takıntılarımız falan geldi gündeme..

Konu da İlhan İrem'in bir şarkısından çıktı.. Ben çocukken aşıktım bu adama dedim.. Sesinin buğusu etkileyici gelmişti zaar... Yoksa bakılınca pek de öyle aşık olunası bir hali yok..Zamane çocuklarından örneklersek bir Biret Pit bi Castin Biibır ne biliim bi Tarkan falan değil yani..
Gerçi çok belli olmuyo çocukluk hali.. Defnenin de ilk makarayı sardıklarından birisi bir hobit idi.. Yani değil tabi de görünüm itibari ile hobitimsiydi... :) gönül işte ota da bota da konası...


neyse saptırmamak lazım mevzuuyu
çocukluk gençlik platoniklerinden söz ediyorduk...
Benim İlhan İrem aşkım çok çocukluktan.. Sonra Türkler cazip gelmez olmuş olmalı ki pek Türk bir isim yok belleğimde ilk gençlik yıllarıma dair..

Mayami Vays diye bir dizi vardı... polisiye orada Mösyö lö karizma bir başrol oyuncusu var idi Don Johnson .. Hah benim en sağlam platonik takıntım oydu.. Yaşı vardı o zaman bile hayli.. Olgun mu seviyodum aklım ermezken nedir.. Sonre doğruyu bulmuşum neyse reel hayatta  :)


yalnız yeniden baktım da
iyiymiş haaa :P


gamzesine hasta olurdum.. adam bi gülerdi.. ben iptal :)
salak genç kızlık halleri

Sonra Bon Jovi var ...
Yalnız değildim.. o devirde Bon hayranı kızların nüfusu bir çin ediyordu muhtemelen.. fazlası vardır eksiği yoktur yani...

saç-baş-endam-yaptığı müzik..
normal yani...

Ve zamanın kült TV dizisi Kuzey ve Güney'in başlamasıyla hayatımıza giren adam... Masum surat.. kaslı vücut..

Kuzey Güney dedikse bizim yeni zamanda çevrilen dandik Türk dizisinden bahsetmiyorum elbette..
ünlü İngiliz Edebiyatçısı Charlotte Bronte'nin bir romanından uyarlanmış Amerikan iç savaşı Kuzey Güney çatışmalarını anlatan iyi bir dizi idi...
Bahsi geçen aktör akabinde Dirty Dancing filmini yaparak belleklerimize kazınmıştı.. O filmi hiç abartmıyorum yüz defa izlemişimdir kesin...

Evet bildiniz
Patrick Swayze....

 o da gamze surat modellerden... Seviyorum demek şu gamze mevzuunu ben...

içim burkuluyor ismini yazarken.. Pis kanser illetine yenik düşüp aramızdan ayrılıp gitmesi nasıl da acıtmıştı içimi yakın zamanda.. ışık olsun yolu.. huzurla uyusun güzel adam....

Bunlar en aklımda kalan en göze batan platonik aşklarım.. dahası da oluyordu elbet... genç kızlık halleri malum ;)

ama hepsi bir yana en birinci aşkım kimdi biliyor musunuz?
beni en etkileyen erkek odur..
hep de o kalacaktır..


evet küçük prens...

Okuma yazma öğrenir öğrenmez okuduğum ilk kitaplardan belki de...

(a-haaa ilk okuduğum romanı anımsayamadığımdan şikayet eden ben.. sanırım anımsadım.. vay canınaa.. Deniz, Selda ben bir Küçük Prensimmm...- Deniz bir defasında okunan ilk roman kahramanının kişinin kişiliğine işlediğini söylemişti ve ben mızmızlamıştım "anımsamıyorum" diye... birden vahiy indi :D)

Bu minicik erkek çocuğunun "gül"ü ile yaşadıkları etkilemişti çok beni...
Hala etkileyici bulurum...
Böyle bir kocam olsun benim demiştim...


Bu ilk aşk değil de nedir?
misss gibi de balll gibi de ilk aşktır işte...

Sık mı nostajik hislere kapılır oldum ben bu ara?
galiba

yaşlanma belirtisi mi ne?...

mümkün...
napalım
hayat dediğin akıyor işte....

4 Eylül 2014 Perşembe

Boşver... Sen beni sevme Kiana

Bak Eylül gelmiş... Adına nice şiirler yazılan ay.. Güz'ün ilk ayı..
Hüzün mevsiminin başlangıcı..
Hazan'a ilk adım...

Ben aslında çok severken ve neşeyle karşılarken Eylül'ü
fark ettim ki bu defa hüzüne boyanmışım  sana bulanırken...

Ben bu Eylül'de sana bir isim koydum..

Dünyam oldun diye
bundan sonra sana
"Kiana" (*)
diyeceğim Kiana..


Hava buram buram Eylül kokarken boşver.. sen beni sevme Kiana...
bak... hüzün nasıl da yakıştı bana.....

f:otoportre--ekim 2013--ankara

(*) Kiana= Dünya (Lazca)


Defnesel Diyaloglar

Defne koca kız oldu..
9 yaşında artık....
vay canına..
zaman pişt ne hızlısın sen
ayıp
ağırdan al..

neyse..

büyüdükçe iyice yetişkin gibi görmeye başlamış olmalıyım ki aramızda geçen diyalogları kaydetmez olduğumu fark ettim..
oyda o minnak bir kız çocuğu hâlâ..
hem de sık sık boyundan büyük laflar eden bir kız çocuğu..

Tatildeyken; anneannesini doğum günü için aldığı küpenin ucu kırılmıştı, geçen gün Kızılay'a kuyumcuya gidip yaptıralım dedik düştük yola.
Dolmuşa bindik en ön sıraya oturduk
en arka sırada bir kadıncağız telefonla konuşuyor.. öğretmenmiş... grubumu dolduramadım düşünüyor musunuz çocuğa ders aldırmaya şeklinde kafadan pazarlıkta teyzem... Ama yok böyle bir yüksek sesle sohbet.. Abartısal..
Epey konuştu.. Karşıdaki veli ne dediyse..
"ayyy ben sizi çok yakınım görüyorum yoksa bu telefonu eder miydim? Ben hiç kimseye söyleyemiyorum öğrenci açığım var diye, oysa sizi rahatça aradım"
dediğinde bizim bilmiş
"Hııı kimseye söyleyemiyorsun ama artık buradaki herkes biliyor"
dedi son derece ciddi bir ifade ile.. Ben annesiyim minik bir kahkaha attım rahatlıkla ama sağa sola bakınınca dudaklarını ısıranlar gülmemek için hayli fazlaydı.. Usulca dönüp defnoşa gülümseyen şöför amca da cabası :)

Bizim kızın dolmuşta algısı mı çenesi mi açılıyor artık bilmem, aynı gün yine dolmuşta dönüş yolundayız..
Bayan çene konuşup duruyor..
"Anne anneannem bebekken ne tatlıdır di mi, küçülse yine öyle de sevsek..Sen hatırlıyor musun anneannemin bebekliğini?"

"Sence Defne? Hatırlıyor muyumdur?"

kısa bir duraklama, muzip bir gülümseme ve yapıştırılan cevap..

"yok yahu.. anneannem bebekken sen daha dedemdeydin!!!!"

ve yine benden yükselen minik bir kahkaha..
hayır evde olsam koyvereceğim de
dolmuşta olmuyor ki...

Zamane işte :D

sorguladım bir de sen birinden mi duydun bu sen babandaydın falan muhabbetini diye..
Yoooo
kendim düşündüm..
annesinin içinde bebekleşebilmek için çocuğun babadan gelip yarışan sonra da kazanan sperme ihtiyacı yok mu?
--evet var..

-- ee işte onu düşündüm..

manyahhhh yaaa
bilmiş nooolucek...


f: nkt--temmuz 2014--bodrum