12 Nisan 2011 Salı

-ÖZ-eleştiri

Usuldan sona yaklaştık "Portre Atölyesi"nde
Neler oldu; neler öğrendim, neyi anladım bu süre zarfında..?
Çok şey...
Portreye dair çok şey öğrendim gerçekten de.. Her çektiğimiz insan fotoğrafına portre demiyoruz mesela artık... An fotoğrafı mıdır?, Kurgulanmış portre midir? Bizimle iletişebilmekte midir kare? Şudur, Budur
bin türlü şey
Genişleyen bir ufuk...

Kendi adıma konuşacak olursam
biraz hayal kırıklığı benim için...
Kendimden daha fazla mı başarı beklemiştim bu konuda acaba?
Belki de...
Çok sevdiğim bir konu, atölyesine katılmayı en çok benim istediğim bir konu, başkalarının çekilmiş karelerini izlerken bana en çok zevk veren konulardan...
Ama ben becerebildim mi?
Hayır...
Olmadı
Ben istediğim, arzu ettiğim "evet ben bu işi çaba ile başarırım" diyebileceğim bir noktaya gelebildim mi?
Gelemedim...
Bu konuda yapabileceğim sınırlı demek ki...

Hayata baktığımız açıyla son derece yakından ilintili bu aslında... Ben -biraz da az görmenin de bana armağanı olsa gerek- insan yüzlerini, mimiklerini, hareketlerini  inceleyebilen bir karakter olmadım hiç...
Portre çalışmaya başladıktan sonra farkettim ki çok uzaktım insanın doğal doğasına
kendi yarattığım kabuğumdaymışım aslında..
hal böyle olunca bir doğallık yansıtamadım çektiğim karelerde... Bakıyorum her birinde bir yapaylık, beni tatmin etmeyen bir iticilik var...
Modellerime değil asla lafım
her biri tek tek çok özel ve çok özverili çalıştılar benimle, katiyen haklarını yiyemem.. ben yakalayamadım sadece yakalamak istediklerimi..
Beğendiğim portre sanatçılarının kadrajlarında beni sürükleyen o ahengi..
Yakalayamadım..
Arada çıktıysa güzel denebilecek kareler modellerimin başarısı o, bana ait bir başarı değil kesinlikle...  teşekkürler bu vesileyle yeniden her birine :)
yakalamayı arzu ettiğim ahengi tutturamadım işte portrede özetle
Hani ille de yakalayabilmek şart değil elbette..
Ben kurgu yapmalı yada olmadık yerlerde olmadık konuların detaylarına girmeliyim daha çok galiba..
Geriye dönüp bir seneyi aşkın süredir yaptığım fotoğraf çalışmalarıma baktığımda başarılı olmaya aday olabilecek karelerin o mevzulara ait olduklarını fark edebiliyorum...

Zaman işte
her konuda olduğu gibi bu konuda da
zaman...
insan zamanla tanıyor kendini..
zamanla buluyor..
kendini ifade etmeyi hangi yöntemlerle becerebileceğini..

Ha pişman mısın derse biri
asla derim elbette

çok şey öğrendim
güzel dostluklar edindim
yeri geldi ağladım üzüldüm, yeri geldi güldüm..
bu sayede kapadokyayı gördüm..
çok yakın hissettiğim, başarırım zannettiğim bir konuya o kadar yakın olmadığımı ve başarılı olma şansımın yüksek olmadığını  fark ettim.
yani kendimi bir konuda daha keşfettim...
kendi kendine yolculuğu hiç bitmiyor ki insanoğlunun ....
ölene değin sürecek bir yol bu..
ne dönemeçler, ne bariyerler,  neler neler çıkacak kimbilir karşıma  daha...
Bu gerçeği bir kez daha anımsadım...

Daha bitmeden atölye bitmiş gibi yazdım ama... Anlayacağını anlayınca insan.. Uzatmayı da sevmem
Kesinleşmiş bir durum tesbiti var ortada
ben de sözcüğe döktüm işte
tezcanlıyım ya
bekleyemem ki hadi sonu gelsin diye...

Hiçbir  kare dahi çıkaramamış olsam da kazandıklarım kâr kalırdı yanıma...
Ve giriştiğim bir işi ortada bırakmayı sevmediğimden hiç kare çıkartamadım da değil hani, kataloğu da sergiyi de kurtardım sayılabilir.. -şükür ki ...-
Arzu ettiğimce değilse de, alnımın akıyla .. çabayla. özveriyle, bir çok şeyden kısılıp artırılan vakitle...
"adım hıdır elimden gelen budur" kıvamında :))

bana sabır gösterip özveriyle modellik yapan sevgili dostlarımdan bir kolaj yapayım istedim bu posta da
Olduğu kadarıyla :))))) (kendim de  dahilim buna, az otoportre eziyeti yapmadım kendime de laf aramızda :)))))

modellerim

15 yorum:

#birfotoğrafbiryazı dedi ki...

İnsan kendini bilmesi,görmesi,öğrenmesi ve farketmesi ne güzel..

Sadece zaman lazım belkide...

Eksiklerini farkettikçe geriye sadece zaman kalıyor...

Yazgüneşi dedi ki...

Elbette
ha deyince olmaz hayatta hiçbir şey
zamanla pişer..
ama sanki ne kadar pişsede lezzetsiz olacakmış gibi hissettim benim portre sevdası
izleyim görmek galiba en doğru olanı..
-özeleştiri- gerekli bence
çok yaptığım bir şey
her zaman patylaşmam bunca açık yüreklilikle
kendime saklarım çoğu
bu kez paylaşmak doğru geldi...
sevgiyle :)

nil dedi ki...

nes'im hani dün bahsetmiştik, gerçekten beğendiğimiz birşeyi eleştiririz ki daha iyi olsun, yetinmesin, yoksa pohpohlayıp kendi güdüklüğünde kalması daha kolaydır bir konunun diye... ben bunu gördüm özeleştirinde, daha iyi olma azmi ve inancı - ki bence oldukça başarılı çalışmalar yaptın- yani kendinden ümidi kesmediğinin ifadesidir bence kendine dönük sert eleştiri. sert diyorum çünkü çalışmalarını yakından bildiğim için, bundan daha azıyla ne övünmeler yaşanabileceğini biliyorum :) sonuç olarak ben ileride çok daha iyi portreler izleyeceğimi artık biliyorum, öperim güzel gözlerinden :)

Kaymaklı Kadayıf dedi ki...

"Tevazu içinde yürüdüğüm içindir ki önümde bütün yollar açılıyor. Goethe" demiş ya çok eskiden, şimdi bu postu da böyle algılamak lazım gelir, karelerin çok güzel, içine çekiyor beni, çok kare aslında bunun tek ilacı bence, ama biraz da haksızlık etmişsin kendine be..Severim seni

Yazgüneşi dedi ki...

hay Allah :)
bu postun sanki övgü duymak istemişim de yazmışım gibi oldu şimdi iyi mi
üstelik bunu olabileceğinden endişe duyduğumdan da Ayşe'ye söz etmiştim üstelik
Hoş Nil'im seni iyi olmayan bir şeye iyi demeyeceğini bilecek kadar iyi tanıyorum
hal böyle olunca da sarfettiğin olumlu sözcüklerin bendeki değeri paha biçilemez
bin teşekkür sen ne güzel bir kadınsın biliyorsun di mi
evet evt biliyorsun
iyi ki...

Canım Sinemciğim
seninle becerip de yüzyüze tanışamadık birtürlü, kanayan bir yaramdır ya o da ayrı ya..
ama senin de samimiyetsiz bir yorum yazmayacağını anlayacak kadar okudum ne zamandır
ve senden gelen her kelime de çok değerli buna sebeple...

eee şımarcam şimdi o olacak...

ama gerçekten ben kendimi görmek istediğim nokta görmeyi beceremedim yahu bu portre işinde

olacak mı demeli...
hmmm
e demeli o zaman

öpüldünüz bin kere

nil dedi ki...

övünmek için olmadığı, son derece samimi bir iç döküş, öz eleştiri olduğu o kadar açık ki... ve bilirsin, ben gerçekten beğenmediğim bir şeye bu kadar sözü söylemem :) ama en önemlisi keyif aldığın fotoğrafları çekmen, biraz önce mungan'ı dinledim tv.'de. edebiyat haz almak için yapılır dedi, ne kadar doğru, bu iş de öye. kurgu çekmekten daha mutlu olacaksan, onu çekmelisin bencileyin canım benim.

Yazgüneşi dedi ki...

M. Mungan der de yanlış olur mu
denk gelmedim pek :)
haklı tabi
aslında portre çalışmayı da seviyorum ama
bilemedim mavicanım be
neyse zamana bırakmalı galiba en doğrusu
su akar yolunu bulur nihayetinde ;)

teşekkürler desteğine...
öpüldün bin kere

Unknown dedi ki...

Ben yine de kendine haksızlık ettiğini düşünüyorum.:)))

Yazgüneşi dedi ki...

Pınarcım
çooook pozitif ve tatlısın yine
her zamanki gibi
öpüldün hasretle :)

poyraz dedi ki...

Bu özeleştiri yazısında yazının temasıyla ilintisiz ama çok betimleyici bir cümle var:"...kendi yarattığım kabuğumdaymışım aslında.."
İşte budur bu bloglarda (yalnız seninki değil genel olarak) iç dökme ve karşılığını bulduğunu zannetiğin insanlarla abartılı sevgi cümleleriyle varolmaya çalışmanın bir nedeni.
İnsan hem kendinden hem de bu tür muhataplarından gün gelir sıkılır yahu :)
Yaşama tüm öğeleriyle tarafsız ve objektif bakmanın bir yöntemini bulmalı.
Farkındalığını ve seni seni kutlarım.

Yazgüneşi dedi ki...

Sayın Poyraz...
Bana sorarsanız bloglarda iç dökmenin hiç sakıncası yok. Kendi içine atıp atıp sonra sevdiklerine patlamak yerine, bir şekilde paylaşmak sağlıklı bir insani duygu -elbette bence-
Ve gülüp geçmekte olduğunuz, "abartılı sevgi cümleleri" tabiriyle betimlediğiniz cümlelerim (yalnız seninki değil demişsiniz ama ben yalnız kendiminki adına yazıyorum ki) reel hayatta kanlı canlı tanıdığım ve gerçekten orada yazıldığı ölçüde sevdiğim kişiler. Sanalda sadece yazılarından tanıdığım birisine abartılı sevgi cümlecikleri kurmuşluğum yok yani -en azından benim-
kuradabilirim. Eğer bana iyi hissettirecekse, karşımdakini mutlu edecekse, zaten yaşamakta olduğumuz sorun problem stres dolu günlere bir aydınlık getirecekse blog tutmak da amacına ulaşmış demektir.
Kaldı ki sizin de beklentileriniz var ki bloglardan gezip okuyorsunuz.
tuhaf bir şey değil yani
insansak insaca davranırız
ve bunlar da insani davranışlar :)
hoşgörüyle...

poyraz dedi ki...

Hoşgörüne teşekkürler...
Okunmaya değer blogları izlediğim doğrudur. Seninkini de beğenerek okumaya devam edeceğim. Çünkü kendinden ve samimi yazıyorsun, izlemeye değer buluyorum.
Yorum bölümlerindeki, okuyucuya çok özelleşmiş gibi gelen karşılıklı yazışmaları kastetmiştim; bunlar için özel e-mail olanakları da kullanılabilir diye düşündüm bir an.
Bundan böyle o kısımları okumam olur biter.
Bir poyrazdı geldi geçti; İncitmediğimi umarak...

Yazgüneşi dedi ki...

incinmedim
genele açık bir platform dayız
her türlü yorum her türlü bakış açısı olacaktır
ve herkes kendi baktığı açıdan ele alındığında haklı olacaktır..
fikir alış verişi her zaman insanı geliştirir
her eleştiri -olumlu ya da olmusuz-insanın kendine yolculuğunda bir destektir
izlemeye değer bulduğunuz için teşekkürler....

y. dedi ki...

sabah istiklall de yürürken, o yüzleri yağmura yağan insanlar arasında, istiklal bir nehre dönüşmüşken, aklım güzel insanlarıma kaydı gitti. sen olsa elinde makinan, o suyla değişen üşüyen, sevinen, ağlayan yüzleri ne güzel çekerdin. hatta sen olsan istiklal kitabevinin kapalı kepenkleri önünde iç dağılan bir beni çekerdin ben saklanmaya çalışırken. kızımı doğurduğumda doğum defterimi oradan almıştım, onun ilk puzzle'lını, demirden komik anahtarlığımı, anahtarı çevirince dönen kar küresini ve sayamayacağım kadar çok kitabı... sen keşke bugün görseydin istiklalin halini... binbir duyguyu kovalıyordu yağmur.

Yazgüneşi dedi ki...

canım y.
öyle istedim...
orada olmayı...
fotoğraf mı çekerdim.. seni ruhumam mı işlerdim ince ince bilemem de
istedim işte
olmuş olabilmeyi istiklalde bu sabah......